Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
maz, lioğlu. com mak için alışverişe giden annesi, Çağlar’ı parkta, kum havuzunda bırakır. Birazdan gelecektir; ama yağmur başlar. Havuzda birlikte oyun oynadığı arkadaşlarının anne ve babaları gelir, çocuklarını alır. Çağlar’ın annesi bir türlü gelmez. Yağmur da iyice güçlenmiştir. O sırada daha önce gördüğü ama tanımadığı bir adam yaklaşır ve Çağlar’ı evine bırakmayı önerir. Çağlar ne yapmalı? Adamla gitmeli mi, yoksa yağmurda ıslanmak pahasına annesini beklemeli mi? Ayrı Evler/ Yazan ve Resimleyen: Serpil Ural/ um:ag Vakfı Yayınları / 2011 / 16s. / 5+ Eyvah! Anne baba kavga ediyor... Eyvah! Anne baba ayrılıyor... Eyvah! Anne ve babanın ayrı ayrı evleri olacak. Peki ama Ayşe ne yapacak? Kitap, anne ve babası boşanan çocuklara, “ayrılık” konusunu Ayşe’nin tek kulaklı olan Tavşan’ı ile de paralellik kurarak, hoş bir öykü içinde anlatıyor. “Annemle babam aynı evde olmayınca kavga edemezler. Bu iyi haber,” diye düşünür Ayşe. Boşanmak, ayrı evlerde oturmaksa, tavşan da kulağından boşanmış olmalı. Çünkü onun kulağı da ayrı evde, anneannenin çamaşır makinesinde kopup kaybolmuş...Yazar, konuyu duygusal bir fırtınaya dönüştürmeden, boşanma sürecini yaşayan küçük okurlara çok açık, anlaşılabilir, üstelik severek okunabilecek bir öyküyle, destek oluyor, “Boşansalar da baban hep senin baban, annen hep senin annen,” mesajını veriyor. Eğer Ayşe anne ile oturacaksa, baba özlenmez mi? Özlenir elbet. Tavşan da kulağını özler zaten. Ama ayrı evlerde de oturulsa, sevgi hep aynı değil mi? m da m kısa m de çıkık. z mi? m. Yani, ek ya dikleriYayınmleriyle zca z yanılıoruz, yledikle ros’a dek dek birbirinden değişik konular işlenmiş. Dizideki her bir kitap çocukların düş gücünü besleyecek zenginlikte. Yazarın dilini kullanmaktaki ustalığı ve özeni de okumaya yeni başlayanlar için biçilmiş kaftan. “Goril Uçar mı?” diye soranlar yanıtı sayfalarda bulacak. Hayvanları seven tüm çocuklar için… İyi okumalar, renkli düşler! SİHİRLİ KONUK Okunmayası Çocuk Kitapları Ë Mehmet ÖZÇATALOĞLU (Eğitimci) eçtiğimiz yıl, yine İzmir Kitap Fuarı öncesinde okumuş olduğum çocuk kitapları; çocuklara yönelik yazılmış her kitabın, çocuk kitabı olarak piyasaya sunulmaması gerektiğini göstermişti bana. Tesadüf müdür bilinmez, bu yıl, yine İzmir Kitap Fuarı öncesinde benzer kitapları okudum. Sezer Odabaşıoğlu’nun yazmış olduğu kitaplardan söz etmek istiyorum. İlk olarak elime aldığım kitap “Ekmekteki Para”. Bir öykü kitabı. Okumaya başladığım andan itibaren, “olamaz, bu kadar da olmaz” diyerek okuduğum bir kitaptı. Hadi bunda oldu, gözden kaçmıştır, incelenmemiştir diyerek bir diğerine geçtim. Bu kitabın adı da “Kiralık Bisiklet”. Daha kapağını açar açmaz bitişik yazılması gereken iki kelimenin ayrı yazıldığı gözüme çarptı. Anladım ki bir önceki kitapta karşılaştığım hataların benzerleriyle dolu bir kitap bu da. Öyleböyle diyerek “Kiralık Bisiklet”de sonlandı. Ama inanmak istemeyerek yazara ait bir kitabı daha elime aldım. Bu kitap da “Anneler Günü Sağanağı”. Gelin görün ki ‘al birini vur birine’ misali yazara ait diğer kitaplardan farksız bir kitap “Anneler Günü Sağanağı”. Şimdi kitaplardan örnekler vererek konuyu açalım ve çocuklarımızı, neden yazara ait kitaplardan uzak tutmamız gerektiğini gözler önüne serelim: “Ekmekteki Para” ile başlayalım. “Gizli Sınav” isimli öykünün hemen başında şöyle bir cümle ile karşılaşıyoruz: ‘Atölyesi oturduğu apartmanın zemin katındaydı. Odanın birini, atölye olarak düzenlemişti.’ Okurken kulağı tırmalayan bir cümle. Şu şekilde yazılsaydı daha uygun olacaktı sanırım: ‘Evi, apartmanın zemin katındaydı. Odalardan birini atölye olarak düzenlemişti.’ Geçelim diyecektim ama geçemeden şöyle bir cümle gözüme batıyor: ‘Ne yazık ki biraz alkolikti.’ İçimden, ‘iyi ki biraz alkolikmiş ya fazla alkolik olsaydı ne yapardık’ diye düşünmeden edemedim. Öykü bitmeden ‘zaten’ler buluyor beni bu sefer de. ‘…senin elinden gelen (geleni de ben ekledim) tek şey bu, zaten. Şikâyet etmekten, başkasının kuyusunu kazmaktan başka ne bilirsin ki sen, zaten.’ Açıkçası bu cümleleri kurarken zorlandım. Arka arkaya iki cümleyi ‘zaten’le bitirmek ne kadar da zormuş. “Ekmekteki Para” isimli kitapta ikinci öykü “Lastik Ayakkabılar”. Öykünün ilk üç sayfası hemen hemen benzer cümleler ve konuşmalarla geçiyor. Yani şişirme, bunaltıyor. Bir de bunun yanında “Acelesinden çorabının tekini ortalıkta göremedi. Bulduğu tek çorabı bir ayağına geçirdi. Ötekini giymedi,” dizilimi var ki tam bir facia. Çocuk aceleden çorabın tekini bulamamış. Olabilir. Bulduğu tek çorabı ayağına geçirmiş. Kabul ediyorum. Ötekini giymedi. İşte burası çıldırma noktası. Olmayan çorabı nasıl giysin çocuk! “Dolma Kalem” isimli öyküde kalemi yapan çocuk, “Bunu, ben kendim yaptım anne”. diyor. Sayfa sayısı artsın diye mi şişirmiş yazar yazdıklarını anlamadım. Laf salatasından ibaret öyküler. Kitapla aynı ismi taşıyan öyküde de “…kısa, şort pantolonu, sağlıklı bacaklarını sarardı” diye bir cümle var. “Sepet” isimli öyküde de ‘şort pantolonumun askılarını düzeltiverdikten sonra…’ diye giden bir cümle göze çarpıyor. OKUYAN/OKUTAN Öğretmenlerden Mektuplar Ë Deniz GENÇOĞLU İzmir Özel Çamlaraltı Koleji Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni urtuluş Savaşı yıllarının tüm olumsuz koşullarına rağmen farkındalık ve umutla başlayan bir uyanışın, ardından kaybedilmeye ramak kalmış bir memlekete nasıl sahip çıkıldığının anlatısıdır KALPAĞI GÜL OYALILAR. Paris’te hukuk öğrencisi olan hayali kahraman Binnaz’ın Mösyö Charrie’den ülkesinin içinde olduğu durumu öğrenip her şeyden vazgeçerek yurda dönmesiyle başlıyor roman. Yürekli Türk kadınlarının sembolü olan Binnaz, bir kıvılcımla kurtuluş mücadelesinin içine romanın diğer başkarakteri umutsuz ve savaşta bir bacağını kaybetmiş sakat Binbaşı Şahin Bey’i de katarak yalnızca Şahin’in gönlüne ateş düşürmekle kalmıyor, Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini de yakıyor. Roman, hayali kahramanların yanı sıra dedelerinizin ya da ninelerinizin kulağınıza fısıldadığı, okul sıralarında öğretmenlerinizin gözlerinizin içine bakarak destansı hikâyelerini anlattığı Kara Fatma’ları, Asker Saime’leri, Ayşe Çavuş’ları ve daha nicelerini ete kemiğe bürüyüp yanınıza getiriyor. Necibe’siyle, Gürbüz’üyle, Halim’iyle, Rum kızı Stella ya da Roksana’sıyla dalga dalga büyüyen kahramanlıkların öyküleri avuçlarınızdan yüreklerinize doğru çoğalmaya, zaman zaman da oradan taşarak göz pınarlarınızdan dökülmeye başlıyor. Okulumuzda 11. sınıf öğrencilerine okuttuğumuz bu değerli ve anlamlı yapıtı seçme nedenimiz yalnızca konusu değil elbette. Yazarın kullandığı dilin akıcılığı, romanın içindeki her bölümden önce verilen şiir alıntıları, romanı okuduktan sonra tarihimizin en eşsiz çizgisine yerleştireceğimiz ve değerini bir kez daha anlayacağımız annemiz, ablamız, teyzemiz, halamız, anneannemiz ya da babaannemiz olan kadınların yiğitçe savaşı, romanı okuyup kütüphanemize kaldırmak yerine bir başucu yapıtı haline getiriyor. İyi okumalar… G şlıyor/ enzelT.İş s/ 5+ sı Kültür bir di. Gerek erekse için olarak kitaplık manı ığıyla, çok kula eğiyle ilra okul oktora a gidilorkulaor. Yalersiniz? Ama unun e, Elif lerini en çık K sı Elif’i üzik ması stik ipmüzik alarla r Baynü, Elif Elif Bi adığı n Tiel/ ÇeviKültür maceraa topar Yeni diniyor, n İstiSüt Dirsan or, a Şamarla Bir Ayıcık ile Farecik’in Maceraları/ Ormandaki Kulübe/ YazanÇizen: Gabrielle Vincent / Çeviren: Füsun Önen Pinard / Yapı Kredi Yayınları / 2011 / 40s. / 5+ Kitapların boyutu da, öykünün anlatımı da pek ilginç. Kimi çok hoşlanabilir, kiminde şaşkınlık yaratabilir. Birbirinden kopuk görünen konuşma cümleleri ve sık tekrarlar, her cümle için tek sayfada bir ya da birden fazla resim... Hatta bir sayfada dokuz resim yer alıyor... Yumuşak, sıcacık çizgiler... İşte böyle ilginç bir teknikle, naif bir öykü anlatılmış. Dizi, altı kitaptan oluşuyor: Yılbaşı Ağacı, Ben Nereden Geldim, Bebecik Kayboldu, Amerika’dan Gelen Teyzecik, Yağmur Yağmıyormuş Oyunu. Ayıcık ile Farecik yakın arkadaşlar. Ayıcık, ormanda yazlık bir kulübe yapar. Ama iki arkadaş evlerine yiyecek ve eşya götürürken bir de bakarlar ki kendileri oraya yerleşemeden evsizin biri girip oturmuş. Onlara da bir not bırakmış: “Evsiz fakirin biri ev buldu. Sağ olun çocuklar. İlk Okuma Dizisi: Uçan Goril, Köpek Okulu, Köpeğim Âşık Oldu, Tırtıl Teyze, Düş Sandığı, Masalcının Mektubu, Mavi Orman, Dipsiz Göl ve Ödev Makinesi, Dedektif Birce/ Mavisel Yener / Bilgi Yayınevi / Resimleyen: Ayda Kantar Ataman / 16 s / 2011/ 5+ Dizinin on kitabı da çok eğlenceli. Uçan Goril’de Mavisel Yener, okurlarına sevimli sürprizler yapıyor. Uçan Goril, ilköğretim 1. ve 2. sınıflar için hazırlanan “İlk Okuma Dizisi”nin on kitabından biri. Ayda Kantar Ataman’ın resimlediği kitaplarda, Yener’in olağanüstü düş gücü ile bir kozanın kelebeğe dönüşümünden âşık olan köpek ToCUMHURİYET KİTAP SAYI andırkonuği al ÖĞRETMENLERE SİHİRLİ DUYURU: Cumhuriyet Çocukları’ndan gelen mektupların her geçen gün artması bizi sevindiriyor. Okuyan/Okutan Öğretmenlerden Mektuplar köşemizde sevgili öğretmenlerimize kulak vereceğiz. “Bu kitabı öğrencilerimle okuduk/okuyoruz. Çünkü…” diyecek öğretmenler. Çocuklara salık verdiğiniz, birlikte okuduğunuz kitapları, niçin bunları seçtiğinizi bize yazar mısınız? Adresimiz: sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com İlkinden başlayacak olursak; şort, dilimize İngilizceden geçmiş bir kelimedir. Türkçe karşılığı da ‘kısa’dır zaten. Bu yüzden iki kelimenin bir arada kullanılması gereksizdir, tıpkı ‘ben kendim’ örneğinde olduğu gibi. Bir de günlük yaşantımızda şort sıcak havalarda giyilen bir alt giysisidir. Ama bugüne kadar hiç şort pantolon diyeni duymadım, dediğimi de hatırlamıyorum. Gereksiz laf kalabalığı devam ediyor. “Ekmekteki Para”yı bir kenara bırakıp “Kiralık Bisiklet”e geçelim. “…Kira parasını verdikten sonra sen de binebilirsin.” Kira bedeli, bisiklete biniş ücreti vardır da kira parası ne ola ki! Geçelim. “Çeyrek dakikası (15 saniye –M.Ö.) iki yüz elli bin lira,” dedi. “Bir milyon liran varsa tam bir saat binebilirsin.” Matematik kuralları ile çıkamadım ben işin içinden, hesabım şaştı. Niyet okuyarak doğruyu buldum sonunda. Bir de bu kitaplar eski tarihlerde yazılmış olsa da, günümüz çocuklarının kafa karışıklığı yaşamaması adına şu liralı rakamları günümüze uyarlasak fena olmayacak. 2008 yılında basılmış bir kitapta bunları görmek beni hayal kırıklığına uğrattı. Gerçi kitapların elle tutulur bir yanı da yok ya. “Sen, beni az önce tekrar bindirdin miydin?” Bu nasıl bir Türkçedir aklım almıyor. Üçüncü ve son kitap “Anneler Günü Sağanağı”. “Kendini, ormanda çiçek toplarken düşledi.” Düşlemek! “…Kötü mü olmuş yani,” dedi, bungun bungun. Bungun bungun! “… öylesine bir kez daha saçını tarakladı.” Saçını taraklamak! “… Köpek, isteksizce geri çekildi, ama çok fazla birazcık uzaklaşmadı.” Çok fazla birazcık! “… Hevesini aldın işte alacağın dek.” Alacağın dek! “Piknik tüpünün üstünde altlı üstlü iki çaydanlık vardı.” Altlı üstlü iki çaydanlığı gözümde canlandıramadım! “Sonra, kızların keyfinin yetmesini beklemeye başladı.” Keyfi yetmek! “Oldukça geride kalan kızlar, aralarında acınmaya ve Tufan’a söylenmeye başladılar.” Aralarında acınmak! “Bir an bizi zorla döndürecek diye çok korktumdu.” Korktumdu! “Meteoroloji gibidirler, bunlar.” ler, lar! “Benimki biraz çok tatlı olmuş galiba.” Biraz çok tatlı! “Keyfine bak sen. Hem bunlar da gelirler şimdi yanımıza.” Bunlar(!) yanımızdakiler değil midir zaten? Onlar gelecekse sözüm yok tabii. Bu kitaptaki hataları örnekleyerek geçiyorum. Aksi takdirde yazı, bir eleştiri yazısı olmaktan çıkıp eleştirel yazı dizisine dönüşecek. Dahası; “kuruyemiş, herhalde” gibi bitişik yazılması gerekirken ayrı yazılan kelimeleri ve noktalama işaretlerindeki hataları buraya almıyorum. Çocuklarımızı yabancı dillerin etkisinden korumaya çalışırken, onlara, dilimizi doğru kullanmaları konusunda sürekli uyarılarda bulunurken, ellerine böyle kitapları verip “al oku” demek onlara yapacağımız en büyük kötülüktür sanıyorum. Eğitimciler ve ebeveynlere seslenmek istiyorum. Üzerinde çocuk kitabı yazan, çocuklar için resimlenmiş her kitap, çocuklarımız için uygun değildir. Onları dil bilinci ile yetiştirmek istiyorsak, okuyacakları kitapları seçerken doğru yönlendirmeliyiz. Aksi takdirde anlamsız cümlelerle konuşup, kendini ifade etmekte yetersiz kalacak bir gelecek bizi bekliyor. TEMMUZ 1117 1117 14 2011 SAYFA 25