Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hazırlayanlar: Mavisel Yener, Nilay Yılmaz, Aytül Akal, Çiğdem Gündeş, Mustafa Delioğlu. sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com ÇOCUKGENÇLİK Yurtdışındaki yayıncılarda her edebiyat türü için ayrı editörlerin görev aldığını öteden beri duyardık. Editörlük kavramı son yıllarda bizim dilimize de yerleştiği gibi, kitapların künyelerinde de yer buldu. Sahi, kimdir editör? Yazan yazar, yayınlıyan da yayıncıyken, editörlerin işi ne? Sorduk, anlattılar. Konuğumuz, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Çocuk ve Gençlik Yayınları Editörü, Nevin Avan Özdemir. ? Aytül AKAL ditörlük nereden geldi aklınıza? Bir ideal miydi? Eskişehir Anadolu Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Sinema Televizyon bölümünden mezun oldum. Mezuniyetimin ardından bir süre televizyonlarda haber muhabirliği yaptım. Yabancı dilim iyi olduğu için, üç yıl sonra beni dış haber servisine editör yaptılar. İşte o zamandan beri editörüm. Yani profesyonel iş hayatım boyunca editördüm demek yanlış olmaz. Ancak televizyon editörlüğü bir süre sonra monotonlaşıp sıkıcı hale geliyor. 6 yıl kadar sonra sürekli benzer şeyler yazmaya başladığımı fark edince, alan değiştirmek istedim. İşte bu dönemde asıl istediğimin çocuk yayıncılığı olduğunu fark ettim. Ancak bu alana doğrudan geçemedim. Bir yıl kadar dergilerde editörlük yaptım ve sonunda Doğan Egmont’a geçtim. Açıkça söylemek gerekirse çocuk yayıncılığı alanındaki eğitimim bu kuruluşta oldu. Ben de çok hevesli olduğum için çok şey öğrendiğimi düşünüyorum. Burada 6 yıla yakın süre çalıştıktan sonra, çok eski ve köklü bir kuruluş olan Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’na geçtim. 6 yıldan uzun süredir burada editörüm ve hâlâ editör olarak bir şeyler öğreniyorum. Dildeki yetkinliğinizi nerede kazandınız? Yabancı dili ODTÜ hazırlıkta öğrendim. Türkçem ise Anadolu Üniversitesi Sinema Televizyon bölümünde gelişti. Bu bölümde dört yıl boyunca çok ciddi bir sanat eğitimi aldık. Adı üstünde İletişim Fakültesi. Bu nedenle bizden her türlü ifade yöntemi üzerine yetkin olmamız bekleniyordu. Ancak ilginçtir, düzelti dendiğinde yine usta çırak ilişkisi devreye girdi. Doğan Egmont’ta yıllarca Hürriyet binasının üst katındaydık. Aynı katta Hakkı Devrim’in de ofisi vardı. Sağ olsun, bir kere bile bizi geri çevirmedi. Bilmediğim, aklıma takılan her şeyi ona sordum. O da bir öğretmen gibi nedenleriyle, tarihçesiyle bana anlattı. Yazarlık atölyeleri gibi editörlük atölyeleri de var mı? Editörlük atölyeleri yurtdışında var, ama Türkiye’de ne durumdadır bilmiyorum. Size gelen metinlerde değişiklik ya da düzeltme istediğinizde yazarların tepkisi ne olur? Önerilerinizi uygulamak yerine dosyasını alıp giden oldu mu hiç? Açıkçası ben öncelikle bir dosyayı kabul etmeden önce, dikkatle okuyorum ve çok büyük bir değişiklik gerektireceğini düşündüğüm dosyaları kabul etmiyorum. Yazara büyük değişiklikler yaptırmak bana çok doğru gelmiyor. Sanatta neyin doğru ya da güzel olduğunu kim bilebilir ki? Benim dediğimin doğru olduğunu, eseri güzelleştireceğini nereden bileceğiz? Ancak ben kendi oluşturduğum portföyde, benim bildiğim kriterlere ve yayınevinin kriterlerine uygun kitapları basabilirim. Basmadığım kitaplar da harika eserler olabilir, sadece yayınevinin KİTAPLARA SİHİRLİ DOKUNUŞ yayın planına uymuyordur. Siz önerdiniz, düzeltti ama olmadı, tekrar uyardınız düzeltti, olmadı... Kaç kez gider gelir bir dosya yazarla aranızda? Yayımlamaktan sonradan vazgeçtiğiniz dosya olur mu? Bizim yayınevimizin adı ve yayın dünyasındaki yeri çok önemlidir. Düşünün Hasan Âli Yücel’in yönettiği bir kuruluş bize emanet. Bu nedenle yazar ya da çevirmenlere karşı çok dikkatli olmalıyız. Basacağız dediğimiz zaman, geri dönemeyiz. Bu nedenle basacağız demeden önce eserin değiştirilmeden basılabileceğine emin oluruz. Yazara sadece dilbilgisinde yaptığımız değişiklikleri görmesi için dosyayı yolluyorum. Başka bir değişiklik yapacaksak, bunu yüz yüze konuşup sormamız gerek. Çevirilerde, kitabın orijinalini de okuyor musunuz? Çeviri kitaplar üzerinde editoryal çalışma yaparken en zorlandığınız konular... Çevirilerde mecburen kitabın orijinaliyle karşılaştırma yaparak okuyoruz. İyi ve yetkin bir çevirmende, çeviri güzel bir şekilde aktığı için genellikle cümle cümle karşılaştırmak gerekmiyor. İsimleri, paragrafları ve aklınıza takılan yerleri karşılaştırmak yetiyor. Önce düzeltmene okutuyorum, sonra da kendim okuyorum. Ancak kötü çevirilerde, yapılabilecek hiçbir şey yok. Cümle cümle karşılaştırmak zorundasınız. Böyle durumlarda, önce bir redaktör okuyor, sonra ben okuyorum. Böyle çevirileri okumak, düzeltmek çok zor oluyor. Sizce bir editör her alanda editörlük yapabilir mi? Ya da şiir editörü, öykü editörü gibi ayrımlar mı olmalı? Hatta çeviri editörlüğü ile telif dosya üzerinde çalışmak da çok farklı değil mi? Gerçekten de öyle. Bizim yayınevimizde her alanın editörü farklı, çünkü farklı uzmanlık alanları gerekiyor. Bence tarih editörünün yaptığı işi, bilim editörünün yapması olası değil. Hatta ben çevirmen seçerken de uzmanlıklara dikkat ediyorum. Edebiyat çevirmenim başka, bilim kitaplarını çeviren çevirmenler başka. Hatta yalvarıp yakarıp tarih kitaplarımı, aynı zamanda profesyonel çevirmen olan tarih editörlerine çevirtmeye çalışıyorum. Önünüze gelen bir dosyanın, başka bir kitaptan ayarsız esinlenme ya da alıntıyla dolu olup olmadığını nasıl belirliyorsunuz? Diyelim ki esinlenilen orijinal kitabı okumadınız, bilmiyorsunuz... Aslında çocuk yayıncılığında 1213 yıl geçirdikten sonra insan çok kitabı, çok yazarı tanıyor. Esinlenmeleri daha iyi yakalıyor. Ayrıca başkalarının tecrübesinden faydalanmaktan da rahatsız olmam ve diğer editör arkadaşlarla sürekli iletişim kurarım. Ama açıkçası hiç bilmediğimiz bir kitaptan güçlü bir esinlenme olup da, yakalayamadığımız olabilir. Gerçekten de bir intihalden habersiz bir şekilde bir eseri basabilirsiniz ki yayıncılık tarihinde görülmemiş bir şey değil. İyi bir editör olmanın sizce olmazsa olmaz üç ölçütü... Öncelikle editörün yaptığı işi, kitapları ve sanatı sevmesi gerek. Ben bu işi çok sevdiğim için, bayram günü ya da hafta sonu çalışmak benim için sorun değil. Açıkçası sıkıcı bir eğlence ortamında olmaktansa, basacağım bir kitabı okumak beni daha çok eğlendirir. İkinci olarak editörlük gerçekten tecrübe işi. Yaş aldıkça insanların daha iyi editör alması tesadüf değil. Üçüncü olarak editörün de aynı sanatçı gibi ahlak ilkeleri olmalıdır. Bir kitabın ilgi çekeceğine veya tutmayacağına nasıl karar veriyorsunuz? Öncelikle biz bir kitabı seçerken, yayınevimizin adına yakışır olmasına, çeviri olacaksa KİTAPÇI ? A. AKAL, Ç. GÜNDEŞ, N. YILMAZ, M. YENER İnsanlığı Ancak Sen Kurtarabilirsin/ Terry Pratchett/ Çeviren: Niran Elçi/ Tudem Yayınları/ Basım yılı: 2011/ 204 s./ 12+ Bilgisayar oynamaya ne dersiniz? Yeni bir oyun çıkmış: “Yeni Özellikleriyle, Aksiyon Dolu bir Oyun! Gerçeğinden Farksız! Tam Renkli, Sesli ve Slam VectorTM Grafikleriyle!” Eğer siz de Johnny gibi bu oyunu oynuyorsanız. “Kudretli ScreeWee İmparatorluğu’nun Dünya’ya Saldırmak Üzere” olduğunu biliyorsunuz. Çabuk, ateşleyin füzeleri ve düşman gemilerini parçalayın. Ama o da ne? Bir ses: “Teslim oluyoruz!” Kim teslim oluyor? Kim? “Teslim oluyoruz, ateş etmeyin!” Bu mümkün mü? Tam da en üst seviyeye geçmişken, ScreeWee filosunu haklamak ve Dünya’yı kurtarmak üzereyken… Oyunu satın alırken, oyundaki yıldız filosunun barış isteme olasılığından söz edilmiş miydi? Ateş etmeme düğmesi yok ki bilgisayarlarda! Oyun oynarken, ya ateşi kesip de teslim oluverirse savaştığınız düşman? Ve o düşmanın aslında hiç de sizi öldürme ya da Dünya’yı ele geçirme planları yoksa? Fena halde kandırılmışsınız! Oynadığınız her oyunda, vurduğunuz her asker, düşürdüğünüz her uzay aracı, parçalayıp yok ettiğiniz onca hayatla, kandırılmışsınız… Gençlerin nefessiz okuyacağı bu roman, anne babası ayrılma sürecinde olan Johnny’nin çevresinde dönerken, onun ilginç arkadaşlarını da tanıtıyor okurlara. Her türlü programı kırıp kopyalayabilen Bıngıl, zeki kabadayı Bigmac, azınlık temsilcisi Yoyok ve kazanmayı iş edinen Kirsty. Aslında her biri ortalamanın çok üzerinde zekâya sahip olan bu gençler, yaşadıkları sosyal ortama ayak uydurmak için, kişiliklerinden farklıymış gibi davranıp, Kirsty dışında diğerleri zekâlarını gizlemeye çalışırlar. Oysa onlar çözümlerin farkındadır: “…bastırılmış duygularını bir bilgisayar oyununa yansıtıyorsun. Her zaman olur.” Bilgisayar çağı çocuklarının neler başarabildiğini görüp, sosyal yaşamla çatışmalarının sonuçlarını izlemek de romanın ayrı bir derinliği. “Ama kimse ölmüyor!”dedi kendi kendine. Yalnızca bir yerlerde, bilgisayarının önünde oturan birileri var! Ona böyle görünüyor! Yalnızca ekranda bir şey! Kimse gerçekten ölmüyor!” Öyle mi? Gerçekten öyle mi? Ya insanlar için oyun, ama oyun içindeki uzaylılar için gerçek yaşamsa? İnsanlar vurulup öldüğünde oyuna yeniden dönebiliyorlar. Ama uzaylılar vurulduğunda, “GERÇEKTEN” ölüyorlar. Onları kim kurtaracak? Kim güvenli sahaya ulaştırıp, evlerine dönmelerini sağlayacak? Johnny mi? Nasıl? Gençleri hemen saracak heyecanlı bir konu, müthiş bir roman… Okuyun, çünkü uygarlığın kurtarıcısı sizsiniz! “Dünyamızla kesin yok oluş arasında duran tek kişi sensin. Sen son umutsun!’ Kayıp Rüyacı/ Aslı Der/ Günışığı Kitaplığı/ 2011/ 193 s./ 9+ yaş Sürükleyici bir kurgu, akıcı bir dil ve heyecanlı, fantastik bir serüven… Kayıp Rüyacı’da mükemmel bir düşsel dünya yaratan yazar, okurları da o dünyanın içine çekip, Tulma, Pallom, Siptor ve Ledna ile birlikte, kaybolan rüyacı Kalse’nin peşine takıyor. Beş arkadaş, Hayaller Ülkesinde yaşar. Ülkenin geleceği, halkın gördüğü rüyalarla şekillenmektedir. Bu rüyalar bilgeler tarafından kötü niyet li kim Kulübe’d ren, onla kesi’nin “Herkes” olan bir r nızca, “R bunun iç Beyaz K ye zorlay tir. Haya neği vard lom uzak Ledna se okurlarla Dört a iz sürerk geçiyorla yenlerin yetenekl Kaygısız insanoğl larıyla ilg Kalse’nin Ve işte, R Hayaller Nevin Avan Özdemir E büyük ve iyi bir yayınevi tarafından yayınlanmış olmasına dikkat ediyoruz. Kitapların hangisinin tutup hangisinin tutmayacağını bence kimse tam olarak bilemez. Biliyorsunuz Harry Potter’ı başta Penguin dahil birçok yayınevi reddetmişti. Şöyle bir baktığımızda, bu kitabı reddedenlerin çocuk alanında dünyanın en ünlü editörleri olduğunu söyleyebiliriz. İşinizde karşılaştığınız zorluklardan birkaçı... Bir çocuk ve gençlik editörünü gerçekten yıpratan teklifler: Çocuğum çok güzel masal anlatıyor, çocuğun eserini kitap yaptık, hatta matbaaya para verdik bastırdık. Siz de yayınlayın. Piyasada aradım güzel çocuk kitabı bulamadım, kendim yazdım basın. Çocuğuma anlattığım hikâyeleri yazdım. Arkadaşım da resimledi basın. Ben evlendim işten ayrıldım, yazar olmak istiyorum, büyük şeyler yazamam ama çocuk kitabı yazabilirim basın. Büyük kitapları çevirecek derecede yabancı dilim yok, ama çocuk kitabı çevirebilirim. Ve buna benzer teklifler... Editörlükle ilgili başınızdan geçen ilginç bir olay... Geçenlerde bir çocuk aradı. Pek de iyi konuşamıyor. Bizden daha çok defektiflik romanı istiyormuş. Uzun süre telefonda bebenin ne söylediğini anlamadım. Sonunda çözdüm ki, çocukcağız dedektif romanı istiyormuş. Bizim okurlarımız pek şeker, sadece anlamak için sabırlı olmak gerekiyor. Ülkemizde editörlük kurumu hangi aşamada? Sizce yeterli mi? Ülkemizde her alanda dost ve ahbap işi gidiyor. Bu da bizi bir yere götürmüyor. Kendi özel zevkiniz için de okumaya zaman ayırabiliyor musunuz? Gerçekten çok zor oluyor. Bu nedenle bazı kitaplara benim buna ayıracak zamanım yok demeye başladım. Kimi kitaplarda sinema dili ağırlıklı olabiliyor. Kitabı okurken “Bundan iyi film olur,” deyip sonradan sinemaya uyarlandığına tanık olduğunuz kitaplar var mı? Evet. Hatta üniversitede Atilla Atalay’ın Sıdıkası’nın harika bir dizi olacağına ilişkin ödev verip snopsis yazmıştım. Sonradan aynı karakter üzerine bir sürü dizi yapıldı. Siz de yazıyor musunuz? Sizin metinlerinizin editörlüğünü kim yapsın isterdiniz? Yazdığım her şeyi arka kapaklar dahiledebiyat editörüne okutuyorum. Hazır yakınımda bu kadar yetkin insanlar varken, faydalanmamak akıllıca olmaz. En çok hangi kitabın editörü olmak isterdiniz? Isaac Asimov’un herhangi bir kitabının editörü olmak beni çok mutlu ederdi. ? de. Birlik sonunda Paylaşal ğunuzla kavramı “Dünyad zim çiftliğ yakın ark Tombala şamı kon lerle bez çevresin yorulurla paylaşıp ardından rilir. Bir s roz’un çi masını p layıp uçu Süslü Ho sın ki? B bırakmış Bunun ü dolaşırla karıştırla ten bulur tahtadan baya göz laşmak i olup olm sorularla daşın çif bol resim “Ne kada Mavisel Yener Ata Cad. Defne Sok. No: 1 D: 1 Balçovaİzmir www.maviselyener.com sihirlidegnekcumhuriyet@gmail.com SAYFA 24 ? 1 ARALIK 2011 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1137 te bu me dalaşıp u rika’daki teği, bir d bir liman Bumba b doğru yo yandan d canlıları k gelir. Bu mak iste Bir akad sürpriz k CUMH