25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Hayatının Kıbrıs sayfasının açıldığı yıl 1975. Yeni kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin Başkanı Rauf Denktaş’ın Kıbrıs’ta çalışması teklifinde bulunmasıyla başlıyor Kıbrıs heyecanı Erol Manisalı’nın... Bu kitap 1975’te başlayan samimi bir dostluğun hikâyesini anlatıyor. Uzun ve çileli bir yol arkadaşlığı bu. Manisalı, Kıbrıs’taki mücadelesiyle yakın tarihimizin en önemli isimlerinden birisi olan Rauf Denktaş’ı uluslararası arenada KKTC’nin haklı tezlerini canla başla savunduğu yıllarda da, Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde kenara itilmeye çalışıldığı dönemde de yakından izliyor. Bu yakınlığı sayesinde bilinenden çok farklı bir Rauf Denktaş resmi çiziyor. Yaşamını KKTC uğruna mücadeleye adamış, siyaset denizinin dalgalarıyla sertleşmiş bir liderin mütevazı, muzip ve derin iç dünyasına dair benzersiz izlenimlerini ve siyaset dışı anılarını okuyucuyla paylaşıyor. Bu arada Denktaş ile ilgili, içeriğini henüz Denktaş’ın bile bilmediği, 2000’den sonraki anılarını da yazıyor Manisalı. Manisalı’yla Denktaş’ın Öbür Yüzü adlı kitabını konuştuk. ? Gamze AKDEMİR izce Rauf Denktaş’ın en belirgin, en çarpıcı özelliği nedir? Rauf Denktaş’ın en çarpıcı özelliği karizmatik bir lider oluşu. Pek çok siyasi liderde bulunmayan özellikler taşır; çok yönlülüğü ve mücadele hırsı ilginç bir biçimde örtüşmüştür. Bu örtüşmenin içine duygulu, nüktedan, sanatçı özelliklerini de eklediğiniz zaman ortaya karizmatik bir lider çıkar. Vitrinde siyasi bir mücadele insanı gözükmesine karşın kulisi süsleyen çok renkliliği onu diğer liderlerden ayıran en önemli özelliktir. Denktaş’la 1975’ten beni süren ilişkim, Türkiye’nin, bölgenin ve dünyanın dönüşüm sürecine göre dalgalanmalar gösterdi. Ama değişmeyen bir tek şey vardı, işin insani boyutunda sağlam diyaloğumuz hiç değişmedi. Ona ve düşüncelerine verdiğim değer hep aynı kaldı. Çok yönlü bir insandır ayrıca, fotoğrafçılığa tutkundur, birçok uluslararası sergisi var biliyorsun. Karizmatik, disiplinli bir liderdir ama duygusal yönünü harcamaz, şiire meraklıdır, yazılarına mutlaka birkaç şiirini serpiştirir. Gözleri olur olmaz yaşarmaz ama ağla Erol Manisalı, ‘Dentaş’ın Öbür Yüzü’ kitabını anlattı ‘Denktaş gücünü Anadolu’dan almıştır’ masını da bilir. İnançlı ve samimi bir Müslümandır. Çağdaş, Batı’nın değerlerini anlamış, bütünleşmiş bir liderdir. Özde Atatürkçü bir siyasetçi olduğunu hep göstermiştir. Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Necmettin Erbakan, Abdullah Gül gibi siyasilerin Denktaş’la olan temaslarına siz de tanıklık etmişsiniz. Bu tanıklıklarınız sizin gözünüzde nasıl bir Denktaş imajı yarattı? Bizim siyasilerimizle olan temaslarında Denktaş’ı nasıl değerlendirirsiniz? Bizimkilerden farkı nedir? Denktaş bizim siyasilerimizle olağanüstü içten ve açık konuşur. Araya espriler sokuşturur, en ciddi şeyleri bile yumuşak bir uslup içinde yürütür. Bu, onun kişiliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. “MAKARYOS’A ‘SURATSIZ PAPAZ’ DERDİ AMA BİRBİRLERİNİ DE SEVERLERDİ” Makaryos ile ilgili olan anıları da hayli matrak... Burada da yer verelim... Şöyle anlatıyor Denktaş: “Makaryos ile ikili görüşmelere başlamadan önce daha ısınma turlarında kameramı elime alır, Makaryos’un birkaç fotoğrafını çeker ortamı yumuşatırım. İlk zamanlar çok şaşırırdı sonra alıştı. Bir seferinde makineyi unutmuştum, ‘Ne o yoksa benimle ilgili düşüncelerini değiştiriyor musun?’ diye sordu.” (gülüyoruz) “Suratsız papaz” derdi Makaryos’a, “Makaryos gibi suratsız bir papazı bile yumuşatmanın yolu vardır” derdi ama birbirlerini de severlerdi. Denktaş’ın Öbür Yüzü kitabınıza alt başlık olarak, “siyaset dışı anılar” demişsiniz; neden siyaset dışı anıları öne çıkardınız? Şunu yapmak istedim; Denktaş’ın siyasi boyutu o kadar çok yazılıp çizildi ki hemen hemen her şey ortaya kondu, ben de “Dünden Bugüne Kıbrıs” ve “Avrupa Kıskacında Kıbrıs” kitaplarımda ve pek çok makalemde onun politikalarına yer verdim. Ancak Denktaş’ın siyasal kimliği yanında çok önemli başka özellikleri de var. Ben, bu az bilinen, hatta hiç bilinmeyen yönlerini okurlarıma aktarmak istedim. Siyaset dışı anıların bir ucunda mutlaka gizli bir siyasetçi saklıdır. Öte yandan 1975 yılından beri Denktaş’ı yakından tanımış olmam; KKTC’de, Türkiye’de ve yurtdışında yaşadığımız anılar, beni Denktaş’ın öbür yüzünü anlatmaya götürdü. 1930’larda Hitler rejiminden kaçarak Türkiye Cumhuriyeti’ne sığınan ünlü Alman iktisat profesörü Fritz Neumark ile Denktaş arasında bir paralellik kurmuşsunuz. Biraz açar mısınız? Fritz Neumark Hitler faşizminden kaçarak 1933’te Türkiye Cumhuriyeti’ne, bir anlamda Anadolu’ya sığınmıştı. Rauf Denktaş da Kıbrıs davasında sırtını Anadolu’ya dayamıştır. Ankara bürokrasisi ile şeker renk olduğu dönemlerde Anadolu insanı onun esas dayanağı olmuştur. Bu bağlamda Fritz Neumark da Denktaş da bir anlamda, Anadolu’dan güç almışlardır; bunu anlatmak istedim. “NE MANDELA NE CASTRO, EN ŞANSSIZI DENKTAŞ” Mandela ve Castro’yu Denktaş’la karşılaştırıp,”Denktaş’ın onlardan daha şanssız olduğunu” düşündüğünüzü yazıyorsunuz kitapta. Tabii böyle düşünüyorum. Castro’yu destekleyen Doğu Bloku vardı. Sonra birçok Latin Amerika ülkesi onun arkasında durdu. Mandela da, en sonunda Batı tarafından kabul edildi ve S desteklendi. Bir anlamda, hiç yalnız değillerdi. Ya Denktaş? Hep yalnızdı, arkasında sadece Anadolu halkı vardı. İşte bu nedenle en şanssızı Denktaş’tır diyorum. Kitapta kendi yaptığınız kemerlerden, kurnalardan da söz ediyorsunuz. Kimi taş oymalarınızı Denktaş’a armağan etmişsiniz. Doğru, taşlara, taş oymalara meraklıyım, Denktaş’a da yaptıklarımdan armağan ettim, boş zamanlarımı böyle değerlendiriyorum. Rauf Denktaş bizi ziyaretinde yaptıklarımla yakından ilgilenir, resimlerini çekerdi. Kitabın kapağında yer aldığı gibi. Birkaç hafta uğraşarak inşa ettiğim bir kemerin “resmi açılışını”, 31 Ağustos 1996’da Denktaş yapmıştı. Açılışta sadece beş kişi yer aldı. Sayın Denktaş, Atilla ve Birsen Midillili ile ben ve eşim. Bu kitaba bolca resim koymuşsunuz. Siyasiler, bilim insanları ve iş çevreleri de yer alıyor. Sanki anı kitabınız bir resimli tarihi belge gibi olmuş. Çok haklısınız, biraz da yakın tarihi yalnız yazılarla değil resimlerle de göstermek istedim. Sevgili Attila İlhan bana hep şunu söylerdi; “Erol, bizim halkımız görerek daha iyi anlar...” Ben de biraz görselleştirmek istedim. Denktaş’la olan anılarımı bir anlamda belgelemeye çalıştım. Bu aynı zamanda Türkiye’nin geçirmekte olduğu dönüşümün de kısa notlar ve resimler halinde bir belgesidir. Önemli sağlık sorunları geçiren ve düzelmeye başlayan Denktaş’a bu kitapçığı kendi ellerimle sunmak için sabırsızlanıyorum. Son soruda Denktaş, Erbakan ve Gül ile paylaştığınız bir anınız var, sizi de etkilemiş görünüyor. Doğru, ben de etkilenmiştim. 1996’daki bu anımı kaleme alarak tarihe bir not düşmek istedim. O zamanlar Devlet Bakanı olan Abdullah Gül’ün tez jürisinde olduğumu ve bu nedenle kendisine kolayca ulaşabildiğimi bilmeyen Denktaş’ın ne kadar şaşırdığını anımsıyorum. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Denktaş’ın Öbür Yüzü/ Erol Manisalı/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 88 s. ARALIK 2011 ? SAYFA 19 Erol Manisalı, Rauf Denktaş’ı şöyle tanımlıyor: ‘Onun en çarpıcı özelliği karizmatik bir lider oluşu. Pek çok siyasi liderde bulunmayan özellikler taşır; çok yönlülüğü ve mücadele hırsı ilginç bir biçimde örtüşmüştür. Bu örtüşmenin içine duygulu, nüktedan, sanatçı özelliklerini de eklediğiniz zaman ortaya karizmatik bir lider çıkar.’ CUMHURİYET KİTAP SAYI 1137 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear