29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

¥ aging ve sağlıklı beslenme olmak üzere yedi bölümden oluşuyor. 30’lu ve 40’lı Yaşlarda Gebelik/ Dr. Elif Ilgaz Aydınlar, Doç. Dr. Arda Lembet/ Epsilon Yayıncılık 246 s. Bu çalışma, belirli bir yaşın üzerindeki anne ve babanın hamilelik sürecindeki konumlarına değiniyor. Ardından anne adayının hamilelikten önceki olası hastalıklarına ve bu sorunların hamilelik sürecinde nasıl aşılabileceğine yer veriliyor. Daha sonra üç trimesterden (üç aylık dönem) oluşan hamilelik sürecinin birinci, ikinci ve sonuncu bölümlerinde nasıl bir hamilelik takibi yapılması gerektiğini ve bebeğin gelişimi ele alınıyor. İleri yaş hamileliğinde karşılaşılabilecek riskler konusunda uyarıların da bulunduğu çalışmanın son bölümü doğuma ayrılıyor. Forum mu Yapsak Yoksa Devrim mi?/ Zafer Aydın/ Versus Kitap/ 228 s. Solun hafızalarda taşınan, kaydı tutulmayan tarihinden bir kesiti kayıt altına alma çabasının ikinci ürünü. İki yıl önce ‘Sollamalar’ adıyla yayımlanmış, solcuların başından geçmiş daha çok komik ve trajikomik diye nitelendirilebilecek gerçek olayları içeriyordu. Solun bu trajikomik yönünü daha fazla öne çıkarmak, toplumun çoğunluğunun algısında sola dair yerleşik imgeleri değiştirmek gerektiğine inanan Zafer Aydın, bu kitapta da birinci kitapta olduğu gibi solun, solcuların çok bilinmeyen yüzünü gözler önüne sermeye çalışıyor. Sosyal Devletten Sadaka Devlete/ Ümit Ülgen/ Bizim Kitaplar/ 278 s. “Sosyal Devletten Sadaka Devlete” adlı bu çalışma, 2007 yılında yaşanan siyasal ve toplumsal olayların, Kemalist ilkeler doğrultusunda bir mühendisin antiemperyalist ve ulusalcı bakış açısıyla yaptığı gözlemlerinden oluşuyor. Farklı gazete ve dergilerde yayımlanan makalelerin toplandığı kitap, çürümenin, çözülmenin, değerler aşınmasının Türkiye’yi getirdiği noktayı anlatan bir özet. Atatürk’ün düşünce, eylem ve yöntemlerini takip edenlerin yok edilmeye, ezilmeye ve unutturulmaya çalışıldığının, mevcut siyasal kadroların tam bağımsız bir cumhuriyeti bağımlı kılışının, adım adım sömürgeleşmeye ve çöküşe götürülüşünün anlatımı. Otomatlar Mekanik Oyuncaklar Tarihi/ Zeki Tez/ Doruk Yay./ 184 s. Otomat sözcüğü, kendi kendine hareket eden anlamına gelir; mekanik düzenekler aracılığıyla canlıları taklit ederek çalışabilen makineler olan otomatların kullanım alanları yaygınlaştığı gibi, mekanik düzenekler ve oyunlar içindeki yeri de geçmişe göre anlam kazandı. Eski çağlardan beri belli bir gelişim seyri izleyen otomatlar, her dönemde yeni buluşlarla insan hayatında yer eder; bunları bulup geliştirenler, bilimsever yöneticiler tarafından korunarak, ortaya koydukları otomatlar insanlığın hizmetine sunulurken, yararcı ve dönüştürücü olma yanları gözetilir. Prof. Dr. Zeki Tez’in “Otomatlar Mekanik Oyuncaklar Tarihi” adlı kitabı, otomatların çıkış noktasını, bilimsel verilere dayalı gelişim seyrini ve oyun düşüncesinin insan hayatındaki yerini, otomatların ve mekanik oyuncakların insanın yaratıcı zekâsının ürünü olma özelliklerini anlatıyor. CUMHURİYET KİTAP SAYI 960 Sitt MarieRose/ Etel Adnan/ Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu/ Yapı Kredi Yayınları/ 88 s. Arap kadınının özgürlüğü ve toplumsal adalet için mücadele eden Sitt MarieRose, Lübnan iç savaşında kapana kısılıp kalmış biri. Özürlü çocukların devam ettiği bir okulun müdiresi. Ölüm karşısına bir dağ yolunda çıkar ve diyaloğun yerini silahların aldığı bir hesaplaşmanın bedelini canıyla öder. Milislerce kaçırılıp öldürülen Sitt MarieRose’un öyküsü, Ortadoğu’yu tehlikeli bir güç arenasına dönüştüren kabile zihniyetini ortaya seriyor. Sinemada Anlatı: Senaryo/ Melis Oktuğ/ Galata Yayınları/ 150 s. Melis Oktuğ, kuramsal bir söylem kullandığı yapıtında, sinemanın anlatıbilim ve göstergebilim ile ilişkisini araştırarak, senaryoyu ‘anlatısal düzlem’ ve ‘sözceleme düzlemi’ olarak adlandırdığı iki boyutta çözümlemeyi hedefliyor. Senarist olmanın gerekleri, senaryo yazımındaki genel kurallar konusuna ışık tutmak, “görselişitsel” bir sanat olan sinemanın “yazılı belgesi” senaryoyu, yazınsal yapıtlardan ayıran özelliklere dikkat çekmek amacıyla klasik anlatı yapılarından yola çıkarak yazılan kitap, göstergebilim ve anlatıbilim kuramlarına dayanarak senaryonun yapısal niteliklerini inceliyor. Uluslar ve Ulusçuluk/ Ernest Gellner/ Çeviren: Büşra Ersanlı, Günay Göksu Özdoğan/ Hil Yayın/ 264 s. “Ulusçuluk ideolojisi, içerde işbirliği ve dışarıda rekabet için ergen kimliklerin yetişkin hale getirilmesi heyecanıydı, bugün böyle bir siyasal etik yok. Bugünkü siyasal faaliyet ya daha çok dünyaya hükmetme ulusçuluğundan besleniyor, ya da ülke içinde, ister ‘Doğu’ da ister ‘Batı’da olsun, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı güderek göçmenleri, azınlıkları, farklı etnokültürel grupları dışlamaya yönelmiş durumda. Temeli etik kurallardan uzak bir konumda ama gene de bu ideolojiden besleniyor.” Ernest Gellner, “Uluslar ve Ulusçuluk”ta, yaygın “öncesiz ve sonrasız” ulus anlayışını altüst eden bir kavramlaştırma sunuyor. Yazarın, felsefe, sosyoloji ve antropoloji alanlarındaki uzmanlığını tarih bilgisiyle birleştirerek kurduğu genel karşılaştırma, ulusçuluğun, modernleşmekte olan siyasal ve kültürel birimlere sanayi uygarlığı içinde örgütlenmek üzere elverişli bir ilke sağladığı savına dayanıyor. Açık Gözler: Marguerite Yourcenar/ Matthieu Galey/ Çeviren: Ayten Er/ Doruk Yayımcılık/ 392 s. Marguerite Yourcenar’ı yaşanan dil ve zaman çağına götüren, geçmişi bugünde yaşatan bir yazar olması. Matthieu Galey, izlerden ve düşüncelerden yola çıkarak, ömrünün uzunca bir dönemini geçirdiği ‘ada’sında onunla uzunca bir söyleşiyi gerçekleştirir. Yourcenar, ABD’de kendisine yurt edindiği ‘MontsDéserts’ adasında yazı yolculuğundan söz eder. Dünyaya açılır oradan; yaşadıklarına, tanıklıklarına, farklı coğrafyalardaki ve içteki yolculuklarına uzanır. Bir yapıtın düşüncesinden yazmanın anlamına, çevrenin kirlenmesinden kadının özgürlüğüne, inanma biçimlerinden bağlanma düşüncesine uzanan geniş dil ve düşün yolculuklarına çıkarır okuru. Matthieu Galey’in Marguerite Yourcenar ile yaptığı bu nehir söyle şi, Yourcenar’ın dünyayı kavrama, yazıda yeniden görme ve gösterme bilincini okura aktarmayı amaçlıyor. Türkiye’de Tarımın Bilinçli Yok Edilişi/ Serpil Özkaynak/ Toplumsal Çözüm Yayınları/ 334 s. Küresel güçlerin Türk çiftçisini yok etme çabaları ve bu çabalar sonucunda Türk tarımının durumunun incelendiği bu araştırmada, ortaya konan tarımsal sorunların, aradan geçen süre içinde kamuoyunu tehdit eder hale geleceği öne sürülüyor. Ayrıca Güneydoğu Anadolu Projesi’nde oynanan oyunlara da değinilerek, sulama projelerinin yıllardır yaşama geçirilemeyişinin arkasındaki nedenler de araştırılıyor. Türkiye’de Ölmeden Önce Yapmanız Gereken 101 Şey/ Akdoğan Özkan/ İnkılâp Kitabevi/ 224 s. “Kitap, insanların ‘boş zaman’ dilimlerinde gerçekleştirebileceği maddeler içeriyor. Yani, herkesi kendi küçük Everest’lerine tırmanmaya teşvik etme amacı güdüyor. Ama boş olmayan diğer zamanları ‘boşluyor’ değil. Yani, ‘kişisel gelişim’ bölümünde belki biraz haddini de aşarak, önce herkesin kendine bir ‘küçük Everest’ hedefi belirlemesi için, boş olmayan zamanlara da seslenmek zorunda kalıyor.” Dikkatleri Türkiye’nin herkesin bilmediği güzelliklerine yönelten bu kitap, izleri silinen, üzerleri örtülen dünya mirası kültürel varlıklarına ve lezzetlerine de değiniyor. İşgalden Katılıma Hatay/ Adil Dağıstan, Adnan Sofuoğlu/ Phoenix Yayınevi/ 194 s. Sancak (Hatay), Sakarya Savaşı’ndan sonra Fransızlarla imzalanan Ankara Antlaşması’yla Türkiye sınırları dışında kalır. Bu antlaşmayla Sancak’a özel bir statü tanınır. Bu durum Milli Mücadele sonunda İtilaf devletleriyle imzalanan Lozan Antlaşması’nda da aynen sürer. Bütün bunlara rağmen Ankara, bölge ile irtibatını hiçbir zaman koparmaz. Burayı ilk fırsatta tekrar Türkiye sınırları dahiline katmak için çaba içinde olur. Bu fırsatın doğduğu 1936 yılından itibaren, Mustafa Kemal Atatürk’ün özel gayreti ve diplomasisiyle Hatay’ın önce bağımsız devlet olması sağlanır. Daha sonra bu devlet kendi isteğiyle Türkiye’ye katılır. Bu çalışma, Hatay’ın, işgalinden Türkiye’ye katılmasına kadar olan sürecin temel bir özetini sunuyor. Psikanaliz’in Yedi Büyüğü/ J. D. Nasio/ Çeviren: Kenan Sarıalioğlu/ Kırmızı Yayınları/ 402 s. Bu çalışmada, 20. yy.da insanı tanıma ve onun iç dünyasını ortaya çıkarmada önemli yöntemlerden biri olan psikanalizin Freud, Ferenczi, Groddeck, Klein, Winnicott, Dolto ve Lacan gibi yedi isminin psikanalizle ilgili temel görüşleri ve katkıları ele alınıyor. Freud, her türlü ruhsal etkinliğin olup bittiği bilinçdışını keşfederken; Ferenczi, çözümlemenin çocuktan ve hastadan öğrenilmesi gerektiğini söylüyor. Groddeck, ruh ve bedenin bir bütün olduğunu, dilin kültürünün taşıyıcı ve her şeyin dil olduğunu anlatırken; Klein, hakikatin işaretlerinin çocuk oyunlarında görülebileceğini dile getiriyor. Winnicott, insan varlığının gelişmesinde çevrenin, özellikle de annenin temel olduğunun altını çizerken; Dolto, doğru ¥ SAYFA 35
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear