Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
İlyas Tunç’la ‘Sesler, İncelikler’... ‘Şiirin geleceği, düş gücünün geleceğidir’ Ë Orhan TÜLEYLİOĞLU evgili İlyas Tunç, şiir serüveninizden bize söz eder misiniz? Şiir yazmaya ne zaman, nasıl başladınız? Şiir, yaşamınızda ne gibi değişikliklere yol açtı? Evet, şiir bir serüvendir; insanların kendilerini rahatsız eden duygulardan kurtulmak ya da onları paylaşmak istedikleri anda atıldığı bir serüven… Ancak bu noktada şiirin asla bir iç döküm değil, bilinçli bir eylem olduğunu vurgulamam gerekiyor. Bazı istisnaları olsa da bu serüvenin başlangıç çizgisi, duyguların en yoğun yaşandığı ilk gençlik yıllarıdır. Ben de o yıllarda başladım şiire. Yazınsal anlamda ilk şiirlerim, 1977’de Yeni Defne dergisinin 1. ve 2. sayılarında yayımlandı. O zamandan 1990’lara kadar çok sayıda şiir yazmama rağmen dergilere göndermedim. Dönüp baktığımda doğrusunu yapmışım diyorum. Çünkü, bütün bu şiirler farklı arayışların ürünleriydi. Bu yüzden, 1990’dan önce yazdığım şiirlerin hiçbirini kitaplarıma almadım. Gerçekten de, Kuzeysu, Yazılı Günler ve Biçem dergilerinde sık sık göründüğüm 1990’lı yılların ilkyarısı, benim şiir serüvenim için bir dönüm noktasıdır. Yalnızca Türkiye’de değil, diğer ülkelerde de şairlerin telif haklarıyla geçindiklerini söylemek oldukça zor. Bu anlamda, şiir yaşamımda bir değişikliğe yol açmadı. Ama, bir şair olarak katıldığım etkinlikler, imza günleri, tanışmalar, bitirilen bir şiirin heyecanı, yeni bir kitabın çıkması yaşamımı renklendiriyor diyebilirim. Özellikle bir değişimden söz edilecekse, şiirin yarattığı değişim içsel yaşamımızla ilintilidir. Şiir, duygusal ve zihinsel dünyamızı zenginleştirir. İÇSEL SESİN ETKİSİ Şiirinizden söz eder misiniz? Örneğin, yıllar önce Mehmet H. Doğan, çıkardığı yıllıkların birinde şiiriniz hakkında “1940’ların kısa erimli şiir biçimiyle 1990’ların öyküleme dilini ustaca birleştiriyor” diye yazmıştı. Bu görüşe katılıyor musunuz? Şiirlerinizin kaygısı nedir ? O zamanki yazdıklarıma; özellikle ilk iki kitabımdaki şiirlere göre doğru bir tanımlamaydı. Ancak süreç içinde şiirimin daha da katmanlaştığını, uzun soluklu dizelerle tarihe, felsefeye, mitolojiye, dinsel ve toplumsal olaylara göndermeler yaparak düşünsel bir derinlik kazandığını söyleyenler olmuştur. ‘Şiirlerinizin kaygısı nedir,’ derken, niçin yazıyorsunuz anlamında soruyorsanız şöyle yanıtlayabilirim: Okuru imgesel bir alana taşımak, farklı düşüncelerle kendini yeniden sorgulamasını sağlamak. Söz konusu kaygı, mekân değişikliği duygusuyla bağlantılıdır. Şiir, okurunu kendinden uzağa düşürmelidir. Kendinden uzağa düşmek, buradan oraya; yani gerçeklikten imgesel bir alana geçmek anlamına gelir. Bu diğer bir tanımlamayla, nesnel gerçekliği imge yoluyla aşmaktır. Nesnel gerçekliği, müzik, resim, tiyatro gibi diğer sanat dallaSAYFA 10 S 1956 doğumlu İlyas Tunç, yükseköğrenimini Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümü’nde tamamladı. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptı. Kuzeysu, Yazılı Günler, Biçem, Varlık, Damar, Eşik, Kül, Akatalpa, Agora, Cumhuriyet KİTAP, Çevirmenin Notu, New Coin (Güney Afrika), Timbila (Güney Afrika) gibi birçok dergide şiirleri, yazı ve çevirileri yayımlandı. Ali Rıza Ertan (1994), Orhan Murat Arıburnu Özel Ödülü (1995), Damar dergisi İlkbahar Şiir Ödülü’nü (1995) aldı. Bu yıl Sesler, İncelikler adlı dosyasıyla Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nün kazanan İlyas Tunç’la şiirini ve aldığı ödülü konuştuk. memiştim. Ama o zamanlar Sayın İhsan Üren’in cesaretlendirici sözlerinin bu kitabın ortaya çıkmasında önemli payı olduğunu da ifade etmeliyim. Diğer kitaplarımda olduğu gibi ilk kitabımda da tematik ve biçimsel bir bütünlük sağlamaya çalıştım. Kısacası, bazı şairlerin yaşadığı ilk kitap ezikliğini yaşamadım. İkinci kitabım Kül ve Kopuş (Damar Yayınları1995), izlek olarak yalnızlık ve ölüm duygusunun ağır bastığı, nesneinsan ilişkisine yaslanan kısa şiirlerden oluşuyor. Sağlam bir blok yapının ve savruk olmayan bir imge dokusunun egemen olduğu söylenen bu kitabımı, ilkinin bir devamı niteliğinde görmek yanlış olmaz. Üçüncü kitabım Fetüs Günlüğü (Pervaz Yayınları2002), bir fetüsün anne karnındaki serüvenini anlatan 38 bölümlük tek bir şiirden oluşuyor. Şiirimizde şimdiye dek işlenmemiş bir konuyu ele almasına rağmen yeterince üzerinde durulduğunu sanmıyorum. Ekin Yayınları’ndan 2004’de çıkan Savrulmalar, bir yandan felsefeyle şiirin, sözle eylemin, akılla duygunun ilişkisini irdelemeye çalışan, öte yandan yabancılaşmanın ve teknolojik kirlenmenin insandaki olumsuz etkilerini ortaya koyan bir düzyazı şiirler toplamı. Bence, düşünsel kaygıların ağır bastığı bir kitap olduğu içindir ki Savrulmalar’ı şiirsel denemeler olarak adlandırmak daha doğru olur. Bugün, Kış Bir Alkış mıydı’dan bu yana yayımladığım her kitabımda kendi içinde bir bütünsellik yakalamaya, birbirini dışlayan şiirlere yer vermemeye çalıştım. Bu da sanıyorum, bir şiiri yazmadan önce, yazdığınız şiirin nasıl bir kitapta yer alacağı kaygısından kaynaklanıyor. İnsana şiir yazdıran şey nedir ? Şair, kendinden yola çıksa da doğadan ve toplumdan soyutlanmış bir varlık değildir. Dış dünyayla sürekli etkileşim içindedir. Yaprak bitleriyle toz zerreciklerini ayırt edebilen karıncalar gibi duyargalarını başkalarının görmediği, sezmediği alanlara yönlendirebilir. Onu rahatsız eden her şey, şiir yazmasının nedenidir. Nesnelerin diliyle konuşur şair. Canlı, cansız ayrımı yapmaz. Kendini, kırık bir şamdan ya da bir tespih böceği yerine koyabilir. Üzüntü, sevinç, öfke gibi duygularını okurla paylaşmak ister. Paylaşmak, yükten kurtulmaktır. Şiir, insanı yükten kurtarır. Ne ki Sysiphos örneği, sırtınızdaki kaya kütlesini dağın doruğuna bıraktığınızda aşağıda yeni bir kaya parçası sizi bekliyordur. Bu anlamda, yaşamın ağırlığı ya da katlanılmazlığı da şiir yazdırabilir şaire. ŞİİRİN YANLIŞ ALGILANMASI Şiir okurunun az olduğu, şiir kitaplarının az sattığı ve hatta şiir kitaplarının kitapçılarda yer bulamadığıyla ilgili düşünceleriniz neler? İletişimi mümkün kılan şey anlamın daralması; yani aynı nesnelere aynı adlandırmanın yapılmasıdır. Oysa şiir, leb deyince leblebiden başka şeyler de verir. Okudukça çoğalan bir şiiri tercih eden okurlar artmadığı sürece şiir kitapları az satacaktır. Elbette, şiir kitaplarının az satmasının başka nedenleri de var: Medya ve kitle iletişim araçlarının şiiri yanlış algılatması, şiirden çok şair imajının ön planda olması, bazı dergilerde yayımlanan sıradan şiirler, toplumsal gelir düzeyi, yayımcıların şiir kitaplarına telif ödemeye pek yanaşmamaları, elektronik ağlardaki şiir siteleri vb… Şiirin ve insanlığın geleceği konusunda düşünceleriniz neler ? Ekolojik anlamda insan, yeryüzünü yaşanılmaz hale getiriyor, böylelikle kendi sonunu hazırlıyor gibi görünüyor. Yine de ulaşılacak teknolojik ve bilimsel düzey sayesinde, insan yaşamının başka ortamlarda ya da başka gezegenlerde devam edeceği düşüncesini dikkate almak gerekir. Asıl ilgilenilmesi gereken şey insanoğlunun bugünkü durumu: Vahşi kapitalizm, savaşlar, dinsel sömürü, açlık, nükleer silahlanma, yoksulluk, küresel ısınma, eğitimsizlik, ırkçılık, AIDS, işsizlik, sanal gerçeklik, ekolojik yağma vb… Bir de genbilim alanındaki ilginç gelişmeler… Bugünlerde İngiltere’de bilim adamları ‘yarı insan, yarı hayvan, hibrid embriyolar’ın geliştirilmesi için parlamentodan gerekli iznin çıkması için çalışıyorlar. Dinsel ve ahlaki açıdan tartışılması gereken bir girişim. Ancak bilimin bütün tabu ve dogmaları yıktığı tarihsel bir gerçekliktir. Çünkü insanlığın geleceğine yön veren düşünce, daima bilimsel düşünce olmuştur. Bu nedenle, insanlık kaçınıl ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 960 rıyla da aşabiliriz. Ama bu noktada şiirin içsel sesi dile getirmedeki güçlü etkisini göz ardı edemeyiz. İçsel sesin etkisi, imgelemle doğru orantılıdır. Şairin özgürlüğü ‘imgeleme yönelmiş bilinç’te anlamını bulur. İmgeleme yönelmiş bilince müdahale imkânsızdır. Böylece şair, hem kendine hem de okura bir özgürlük alanı açmış olur. Geride bıraktığınız dört şiir kitabınıza bugün nasıl bakıyorsunuz ? Çocukluk, akşam, yol, yolcu, gurbet, aşk, ölüm gibi izleklerin yer aldığı, kısa şiirlerden oluşan ilk kitabım Kış Bir Alkış mıydı, 1992’de Biçem Yayınları’ndan çıktı. Olumlu eleştiriler aldı. Yayımlanması için özel bir çaba göster