29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

¥ tien dönemine yani MÖ 25 bin20 bin, fildişinden yapılmış bir kuşun kanatları altında dünyanın en eski svastikası bulunmuştur” der. ANA ESİN KAYNAĞI DOĞA Simgelerin ana kaynağı olayı.. Şimdi ele aldığınız simgelerin hepsinin doğada örnekleri var, doğa en büyük esin kaynağı değil mi? GÜROL SÖZEN: En büyük esin kaynağı tabi. İşte çarkıfelekler, spiraller, noktalar, daireler… Zaman zaman bitkilerle de bu karşılaştırmayı yaptık. Doğa en büyük esin kaynağı evet. Mevsimlerin değişmesi, çiçeklerin açması, kuşların cıvıldaması ister istemez davet ediyor insanı. Ve insanda kayıtsız kalamıyor bu kaynağa ve yaratma isteği duyuyor. ZEYNEP SÖZEN: Sanki bir yaranma hissi var. Güzel gözükmek istiyor, mutlu etmek istiyor, hitap etmek istiyor, ilgi çekmek istiyor. Çirkin görsün istemiyor yani öyle bir çaba var bir de ciddi çaba var. Binlerce yıl önce de sanatçı vardı hatta en başında yani Çatalhöyük’te de vardı diyebiliriz öyleyse. Her ne kadar kitapta da belirttiğiniz gibi o çağlarda estetik duygusu yoksa da yaratma ihtiyacı o dürtüyü sevkediyor yine de.. GÜROL SÖZEN: Bizim iddiamız şu, onun güzelliğini görünce mutlak diyoruz içlerinde birisi daha fazla sanatçıydı. Çatalhöyük’te de tabi hepsi elbette değilse de, yani on binin on bini de sanatçı değilse de, mutlak içlerinde bin tane vardı, öyle anlıyoruz. O güdüye sahiptiler, insan doğası değişmedi yani. Evet, binlerce yıl önce de sanatçı vardı demek lazım. Estetik duygusu tabi yok, bu 20. yüzyılın yakıştırmasıdır. ÇİZGİNİN PEŞİNDE… Doğa olayına geri dönersek çizgiyle başlıyor ta en başında. Onu anlatır mısınız? En ilk örnekleri de açalım.. GÜROL SÖZEN: İnsanın çizgiyi yakalaması enteresandır. Örneğin bir çobanın eline bir sopa verin hemen bir şeyler çizmeye başlar toprağa. Doğa aslında tamamen çizgiyle egemen. İnsan doğada hep çizgiyi gördüğü için, kendini yakın hissettiği için çizginin peşine düşüyor. Bunu adlandıramıyor, ben çizeceğim de etraf beğenecek diye bir kaygı yok.. Onun için nokta, daire, düz çizgi, kırık çizgi, dalgalı çizgi ilk çıkan örneklerdendir. Ve çağdan çağa dolaşımda simgeler… Simgelerin geçişi… GÜROL SÖZEN: Arayışın sonucu işte bu. Kitapta ve sergide verilmek istenen de Anadolu topraklarında varlığını sürdürmüş olan uygarlıkların, neden ve nasıl aynı simgeyi seçtikleri, güzellik kavramı ve anlatım aracı olarak nasıl kullandıkları ve yorumladıkları. Çizgilerin öncülüğünde noktalar, daireler, kareler, çaprazlar, dalgalı ve kesikli çizgiler, üçgenler, kare içinde çapraklar, gamalı haçlar, spiraller, çarkıfelekler ve niceleri. Hayat ağaçları, rozet çiçekleri, kartallar, grifonlar, ejderler, kuşlar, aslanlar, kalpler, eller, gözlerle bezeli sonsuz bir arayış, yani hayatın kendisi. Bu simgelerin her biri, günümüzde de sürüyor. Gelecek çağlarda da süreceğine kuşkumuz yok. Bu kitap ve sergi bir başka anlamda farklı kültürlerin kendiliğinden uzlaşmasıdır. Kuşkusuz, bu büyük serüvenin tanığı, Anadolu toprağı ve çevre kültürleridir. ANTİK İNSAN DOĞAYI SEVER Simgelerin geçişini özellikle mimaride de görüyoruz… CUMHURİYET KİTAP SAYI 960 ZEYNEP SÖZEN: Önceki uygarlıkları sürekli gözlüyorlar, birbirlerinin tabi taşlarını alıyorlar, yapılarında kullanıyorlar. Çağdaş kentlerde de bu hep böyledir diye düşünürüm. Eski kentlere bakın PriDidyma Apollon tapınağının sütun ayaklarınyene, Milet… dan bir ayrıntı, İS 2. yy. Romalı mimar Vitruvius anlatır onu mimarlık hakkındaki kitabında, hep aynı yerlere yerleşirlirgin biçimde görüyoruz. En gaddar deler. Niçin? Çünkü havası iyidir, suyu iyinilen I. Selim bile Filistin, Suriye tüm dir. Hatta oraya yerleşmeden önce antik oraları geçip Mısır’a gidiyor ve sanatçılar bir test uygularlar. Mesela bir öküzün citoplayarak geliyor. ğerini çıkarır, yerleşilmesi düşünülen Aynı şekilde bugün Nemrut Dağı’nda bölgeye koyarlar ve o ciğerdeki doğal etNemrut Tanrılarının yanında Komagene kileri gözlemler. İşte ciğer şöyle olursa Kralı Antenepousun yazıtı var sanatçılayerleşilir şöyle olursa yerleşilmez diye bir rın korunmasına atfen; “Buradaki atölyenevi zemin mekaniği yaparlar, doğayı lerde çalışmış olanların ailelerine ve yeni test ederler. sanatçıların ömür boyu bakılması kayBu kontrolleri yapmaz da yerleşirlerse dıyla bu geliri bırakıyorum” diyor. bilirler ki oralarda deprem olur, zemin berbattır, iklim berbattır. Mesela dereTANRILAR VE YARATI… boyuna yerleşilmez bunu bilirler ve yer Sormak istediğim bir nokta da çok leşmezler. Şimdinin aksine yani... Doğaytanrılı, tek tanrılı dönemlerin simgelerin la şaka olmaz biliyorlar. Mimarilerinde kullanımını ve yaratıyı nasıl etkilediği.. de birbirlerinden eski binaların sütunlaZEYNEP SÖZEN: Din tabi bir etken rını feyz alırlar, kapı başlıklarını kopyaama tek bir dine dayalı olarak sanatın larlar. Sağlamcıdırlar. Daima devşirme büyüyeceğine inanmıyorum. Eğer öyle vardır. O birikimi miras alma ve akıllıca olsaydı Bizans çok usta sanat olarak ortakullanma olayı müthiştir. Ve tabi o biriya çıkardı. Bizans’ta mimarlık egemen kimi ileri götürme azmi de öyle. ama Bizans sanatı 1100 yıl sürüyor ve GÜROL SÖZEN: Mimarilerinde, Hi1100’üne bakın, 1100’ünde de olağanüstitlerin Çatalhöyük’te kent kurma sistü bir süslemeye, taş işçiliğine, bronz iştemleri o kadar olağanüstü ki, ahşabı biçiliğine rastlayamıyorsunuz. liyorlar, çiviyi biliyorlar düşünün. Yani Ama yine de tüm olumsuz yıllara rağkimi zaman insan şu soruyu soruyor; men mozaikleriyle olduğu kadar, çağları “onlar mı çağdaştılar biz mi çağdaştık?”. etkileyen freskoları ve ikonalarıyla adınOysa bazı uzmanlar Hitit sanatını yodan söz ettirmiştir. Bu örneklerden biri, rumlarken ürkek davranıyorlar, eldeki Kariye Manastırı Kilisesidir. 14. yüzyıl verileri azımsıyorlar. Ya biri çıkar da akbaşlarında büyük onarım gören manastısini iddia ederse diye korkuyorlar. rın, son dönem mozaiklerinin önemi öteBir çağ, Hitit, başlaması ile bitimi arasinde, Kariye’nin freskoları da Bizans’ın sında 2 bin yılı var ise ve varlığını çok başlı başına yarattığı bir resmetme olayıözel sanatıyla da savunmuş ise burada dır; dinsel öykülerle bezeli bir anlatım… artık tereddüdün anlamı yok. Bir de Koşut bir saptama da şudur: Biraz önkendi topraklarımızdaki sanat eserlerine ce konuştuğumuz, işte sanatçının eski Batılı ne diyor diye bakmamak lazım. çağlardaki önemi, yeri konusu Bizans Mesela maden çağı da olağanüstüdür. döneminde anlamını yitirmiştir. Sanatçı Bazı madenlerden yapılmış heykellerin Bizans toplumunda çok önemsenmemişdökümü hâlâ adlandırılamıyor. Nasıl bir tir. Konumları dine hizmetin teknikle döktüler? Çok önemTroya’nın altın sarmal dışına taşmamıştır. Sıradan li bir nokta var; bir kere evet takısı, İÖ 3000. zanaatkârlar olarak göhiçbir şey bilinçsiz değil, merülmüşlerdir. Yönetici sela sosyal hayatta da inanılve soyluların buyruğu maz organizeler, disiplinlialtındadırlar. Bir de ler. Hitit’te Yazılıkaya yakıüstüne sürekli değişen nında, kitabımızda da, seryönetimleri ve kiliseyi gimizde de yer alan sanatçı atölyeleri vardır. ‘SANATÇIYA DEĞER VERİLİRDİ’ Bu müzik olayı da çok etkin… GÜROL SÖZEN: Tabi, rölyeflerinde, tefler var, flütler var, harplar var. Boğazköy kazılarından çıkan çiviyazılı tabletlere göre, Hattuşaş’ta bulunan Sanatçılar Evi’nde 208 kişi çalışıyordu. Bunun 29’u kadın mızıkacı, 18’i rahip, 19’u tablet yazıcı, 35’i kahin, 33’ü tahta tablet yazıcı, 10’u Huri dilinde şarkı söyleyenlerdi. Okunan tablet kırık olduğu için Sanatçı Evi’nin diğer konukları bilinmiyor. Elbette bunların arasında harp, flüt, zil ve davul çalanlar olduğu gibi şairler ve taş yontucular da vardı. ZEYNEP SÖZEN: Sanatçı atölyeleri sistemi Osmanlıya kadar da çok önem arzetmiş. Sanatçı himaye ediliyor. Selçuklularda da, Osmanlılarda da çok be üzecek bir şey yapma korkusu vardır. Din işin içine girdiği zaman işin rengi değişmiş yani.. GÜROL SÖZEN: Tabi gerilemiş. Kitabımızda da belirttik, korkunun egemen olduğu bir dünyada, sanat ve yaşamın rengi olan coşku filizlenemez, hiçbir zaman serpilip gelişemez. Gerçekleşen tek şey; aydınlıkla karanlığın yer değiştirmesidir. ZEYNEP SÖZEN: Belçika kökenli ABD’li yazar Marguerite Yourcenar, en büyük eserlerinden biri kabul edilen, 1951 tarihli “Hadrianus’un Anıları”nda (“Memoires d’Hadrien”), tarihte eşsiz bir an vardır der. Şöyle ki… Romalılar bir dönem gelir artık çok tanrılı düzene de inanmıyorlardır fakat Hristiyanlık da gelmemiştir. İşte o aradaki bir dönemde, Seneca, Cicero gibi sadece mantıklarıyla hareket ederler. O an hakikaten bence de çok önemli. Gerçek anlamıyla düşünce özgürlüğünün geliştiği andır o. Ve o ana bir daha herhalde erişilemeyecek. GÜROL SÖZEN: Çok eski şiirlerde tanrılar bize benzer, biz sesimizi, giysilerimizi onlara verdik, biz yarattık onları der. Talat Halman’ın bir çevirisinde de belirtir bunu. O çağın insanı çok tanrılı dönemi yaratırken de aslında her şeyin farkında. ‘ÇAĞIMIZDAN ÇER ÇÖP KALACAK’ Dünyamız çok tanrılı dönemi bugün yaşasaydı ana tanrı ne olurdu sizce? ZEYNEP SÖZEN: Para tanrısı olurdu bir tanesi. AB tanrısı, ABD tanrısı da olurdu ortalıkta. Çiftetelli tanrısı, dijital tanrısı, medya tanrısı… (gülüyoruz). Tüm konuştuklarımızın özetinde, kitabı okuyanların, sergiyi gezenlerin en çok neyi duyumsamasını arzu ettiniz? GÜROL SÖZEN: Çağımızda çer çöpten başka bir şey kalmayacak gibi öncelikle bunu fark etmelerini istiyoruz. Onlar bizlere hazineler bıraktılar, biz ise çer çöp bırakacağız. Buna bir günah çıkarma sergisi de diyoruz. Çünkü bugün bulunduğumuz konumda, bugünkü ve/veya gelecek siyasal yapının içinde bu coğrafyaya yaraşan bir ulus değiliz şu anda. Bu inadına yapılmış bir sergi. Neye inat? Kendimize inat. Biz bu kadar horlanacak bir ulus değiliz, biz bu kadar onursuz bir ulus değiliz, biz yeryüzünde büyük uygarlıklara kaynaklık etmişiz. Bunu duyumsamalarını arzu ediyoruz. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Anadolu Topraklarında Güzeli Arayış/ Gürol Sözen, Zeynep Sözen/ HSBC/ 415 s. Gürol ve Zeynep Sözen. SAYFA 21
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear