Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Öğretim Birliği Yasası’nda değişiklik yapılacaksa; gelişen bilimin, yeni toplumun koşullarını karşılayacak çalışmalara girişmek gerekecektir. Bu demek değildir ki, çağdaş eğitim, iç gerçeklere, değişik inançlara duyarsız kalsın: Din kültüründen uzak, yozlaşmış bir töre anlayışıyla, sevgisiz insanlar yetiştirilsin. Çağdaş eğitim önce sevgiye dayanmalı. Değişik görüşte, ayrı inançta olan kişiler birbirini hoşgörüyle karşılayabilmelidir. Mustafa Şerif ONARAN Değinmeler Çağdaş eğitim sunun gerilediğine inanıldı. Ama pek de öyle olmadı. İşte Mustafa Gazalcı Gönen Öğretmen Okulu’nu bitirse de, Köy Enstitüsü ruhunu taşıyan bir eğitimci. Köy Enstitüsü ruhunda derste işlikte aynı coşkuyla çalışmak, köylünün işine omuz vererek onunla bütünleşmek anlayışı vardı. Derebeylik düzenine karşı çıkan bir davranıştı bu! Köyüne öğretmen olarak dönen insan köylüyüsüyle bütünleşebildi mi? Nice olumsuzlukların yaşandığına Mahmut Makal’ın “Bizim Köy”ü tanıktır. Mustafa Gazalcı’nın Meclis konuşmalarını içeren kitabında Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç, Rauf İnan gibi eğitimcilerle Köy Enstitüsü sorunları, gündem dışı da olsa anımsatılmış, geçmişin unutulmuşluğuna bırakılmamıştır (KUŞATILAN CUMHURİYET EĞİTİMİ, EğitDer Yayınları, 2007). mak hayırlı iştir’ buna destek olduk. Ama şimdi rektör atama konusu... bakın bizim önergemiz niçin ‘altı ay’ diyor; altı ay seçime hazırlık yapılsın diye.” Gece, sabaha karşı, işin içeriği tartışılmadan geçen yasa tasarıları... TÜBİTAK gibi özerk bir kuruluşun, ye C umhuriyet devrimlerinin en önemli yasalarından biri Öğretim Birliği Yasası’dır. Bu yasa geleceğe doğru ucu açık bir yasadır. Aydınlanmaya uzanan toplumsal koşulların oluşması için yasaya işlerlik kazandırmak gerekecektir. Yeni bir toplum oluşturmak kolay değildir. “Kurtuluş” ile “Kuruluş” ümmetçi toplum anlayışını değiştirip “ulusdevlet” bilincini yerleştirmeye yarayacaktır. Ama halka karşın yapılmış olan yukarıdan aşağı devrimlerde, istendiği kadar halk için yapılmış olsun, zamanın dışında yaşayan, geleneğe bağlı uzak toplumların kolay benimsemediği bir değişim var. Halk avcısı siyasetçiler bu geleneğe bağlılığı geriye dönüşüm haline getirmek isterler. Oysa değişim ileriye dönük olmalıdır. Öğretim Birliği Yasası’nda değişiklik yapılacaksa; gelişen bilimin, yeni toplumun koşullarını karşılayacak çalışmalara girişmek gerekecektir. Bu demek değildir ki, çağdaş eğitim, iç gerçeklere, değişik inançlara duyarsız kalsın: Din kültüründen uzak, yozlaşmış bir töre anlayışıyla, sevgisiz insanlar yetiştirilsin. Çağdaş eğitim önce sevgiye dayanmalı. Değişik görüşte, ayrı inançta olan kişiler birbirini hoşgörüyle karşılayabilmelidir. Birbirine katlanmada insanları bezginliğe götüren bir yük vardır. O yükü taşımak zorlaşınca en yakın olanlar bile birbirinden uzaklaşabilir. Düşmanlık demeyeyim ama, araya giren uzaklık, dargınlıklara yol açabilir. Toplumsal barışı sağlayacak olan çağdaş eğitimdir. Çankaya’ya “Müslüman Cumhurbaşkanı” çıkarmayı tasarlayan anlayış, okullardaki din kültürünü inanç sömürüsüne dönüştürürse, laik düşünceyi dinsizlik olarak yayar, toplumsal barışı bozar. Oysa aynı evde din kurallarına uyan bir anne, İslam’ın koşullarına uzak dursa da Tanrı sevgisiyle işine bağlanan bir baba, bunların hiçbirine aldırmayan, bilgisayar dünyasında uzayın gizlerine dalan bir çocuk barış içinde, mutlu yaşarlar. Yaşadığımız toplum da yaşadığımız evin içi gibidir. Aynı barış ortamında olduğumuz söylenebilir mi? Gönül bağını yitiren, sevgisiz insanlar birbirinden uzaklaşmıyor mu? KÖY ENSTİTÜSÜ’NDEN ÖĞRETMEN OKULUNA Ayrıntılara inilmedikçe, şöyle yüzeyden bakılınca, büyük kentlerdeki hızlı yaşamanın tekdüze akışı içinde, değişik giyimkuşamlardaki, ayrı düşüncedeki insanlar birbirine alışmış görünürler. Doğu’nun uzak bir kasabasında aynı anlayışı görmek olanağı var mıdır? Mustafa Gazalcı 30 yıldır siyasetin içinde olan bir eğitimci yazar. Gönen Öğretmen Okulu’nu 1963’te bitirmiş. Gönen Köy Enstitüsü 1940’lı yıllarda kurulmuştu. Reşat Şemsettin Sirer’in Milli Eğitim Bakanlığı zamanında “enstitü” adı korunsa da eğitim dizgesi değiştirildi. Cahit Külebi bu ikinci dönem enstitülülere “galvanize” derdi. Onları köylülük bilincinden uzak, kent özlemi çeken öğretmenler olarak düşünürdü. Demokrat Parti döneminde Köy Enstitüleri öğretmen okuluna dönüşünce o eğitim coşku dinselleştiriliyor. Bütün bu olayların Meclis kürsüsünden tartışılması, tutanaklara geçirilmesi, haklılığın oy çoğunluğuyla yenilgiye uğraması siyasetçileri düşündürmelidir. Cumhuriyet devrimlerinden yana olanlar hep yenilgiye mi uğrayacak? Hâmid’in dizesini anımsayalım: “Galip sayılır bu yolda mağlup.” Mustafa Gazalcı Türkçenin bozulması, yabancılaşma nedenlerinin araştırılması için Ekrem Erdem’le arkadaşlarının Meclis Araştırması Önergesi vermesi üzerine, çelişkili durum gösteren Milli Eğitim Bakanı’nın tutumuna değiniyor. Milli Eğitim Bakanı’nın anlayışına göre: “İster Doğu’dan, ister Batı’dan dilimize girsin, Türkçeleşmiş sözcükler Türkçedir.” Mustafa Gazalcı, Konfüçyüs’ün sözlerini anımsatıyor. O sözleri unutmamak, yaşamanın anlamı haline getirmek gerekir: “Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceleri iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatılamazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılamazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk, ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.” ADAY GÖSTERİLMEYEN BİR SİYASETÇİ Mustafa Gazalcı halkın içinden gelen, köylü içtenliğiyle halkının nabzını tutmasını bilen bir siyasetçiydi. Son seçimlerde aday gösterilmedi. Kuşkusuz parti başkanıyla parti içi yönetimini ele geçirenlerin kendilerine göre bir bildiği vardı. Bu bilmişlik neye yarıyor? Parti içi yönetimi elinde tutanlar için uyumlu görünmek, göze girmek önemlidir. Arkadaşlık ilişkilerini pekiştirmek geçerlidir. Siyasette gönül bağına, sevgiye yer yoktur. “Birleşin” diyen topluluklar, “sonra ayrılın da kendi bildiğiniz yola gidin” mi demek istemişti? İşlevini çoktan tamamlamış, artık tükenmiş bir partiye destek olup Meclis’e taşımak CHP’ye ne kazandırdı? Gösterişi sevmeyen, halkıyla bütünleşip arı gibi çalışmaya bakan, ayak oyunları bilmeyen Mustafa Gazalcı gibi bir arkadaşın yalnız bırakılması, parti içi yönetimi ele geçirenleri düşündürmüyor mu? Ama 30 yıldır siyasetin içinde olan Mustafa Gazalcı gibi bir eğitimci bunlara aldırmıyor. Gönül insanıdır o, küsmesini bilmez. Devrimden yana olanların seçim kazanması, yönetime geçmesi kolay değildir. “Sakın ha!” diye korkutarak, yiğitlik taslayarak seçim kazanacağını sananlar, sabırlı bir sevgiyle bu işin üstesinden geleceklerini bilmelidirler. Tek tek kapıları çalmak, bu umarsız halkın gönlünü kazanmak gerekir. Devrimden yana olanlar bunu başaramadı. Yunus Emre, “Derviş gönülsüz gerek” diyor. Bu sözü cumhuriyet devrimlerini yaşatacak siyasetçi için uygulayacaksak, “Siyasetçi gönülsüz gerek” demeli. Küsmeden, kırılmadan, kendini eksikli bularak, yenilgilerini kullanmasını bilerek halkla bütünleşmeye çalışmalı.? AÇIKLAMA: 3 Mayıs 2007’de yayımlanan “Ah Şu Çingeneler” adlı yazıma konu olan Mustafa Aksu’nun yazdığı “Türkiye’de Çingene Olmak” kitabında ünlü çingeneler arasında adı geçen Sadi Somuncuoğlu bir açıklama gönderdi: “Çingene yazar Mustafa Aksu, yazınıza konu olan kitabında, şahsımı da kendi etnik grubunda göstermiştir. Bu tamamen gerçek dışı bir isnattır. Ben soy ve kültürce Oğuz boyuna mensup bir Türküm.” Sadi Somuncuoğlu. Bu sayfayla iletişim kurabilmeniz için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz. TARTIŞILAN EĞİTİM SORUNLARI Gerek gündem dışı konuşmalarıyla, gerek gündemdeki bir konu tartışılırken, gerekse eğitim bütçesi eleştirilirken Mustafa Gazalcı eğitim sorunlarını irdeleyen bir konuşmacıdır. Kitapta ele alınan eğitim sorunları şöyle değerlendiriyor: “ Temel bir insan hakkı olan eğitim büyük ölçüde kamu hizmeti olmaktan çıkarıldı. Eğitim bilimsel, laik özelliğinden Mustafa Gazalcı çıkarılarak daha çok dinselleştirildi. niden yapılandırılması adına, bir kez ol Sözleşmeli öğretmenlikle öğretmenlik mak üzere, başkanıyla 6 üyesinin Başbamesleği büyük ölçüde saygınlığını yitirdi. kanca atanması olayı da yasal değil. Eğitim paralı duruma getirildi, özelleşMustafa Gazalcı gene kürsüdedir: tirildi. “Siz iktidarsınız diye yargıya hükmede TÜBİTAK, üniversiteler, Evrim Kuramezsiniz; siz iktidarsınız diye yasama ormı’nda olduğu gibi bilim, çiğnendi. ganını bütünüyle ortadan kaldıramazsınız; Eğitim ulusal özünden, birliğinden siz iktidarsınız diye özerk kurulları değiştiuzaklaştırılmaya çalışıldı.” remezsiniz.” Zaman zaman gazetelere yansıyan nice TÜBİTAK’ın özerk yapısını değiştiren, eğitim olayının Meclis kürsüsünden dile başkanın atamasıyla ilgili yasa önerisi, getirilmesi, bütün bu olayların bir kitapta anayasaya aykırı bulunarak, cumhurbaştoplanması, eğitim sorunlarına eleştirel bir kanlığından dönüyor. Gene olduğu gibi gözle bakmamızı kolaylaştırıyor. Dıştan kabul ediliyor. bakınca hiç de önemli görülmeyen, abarİlkokul Öğretmenleri Sosyal Yardımlaştılmış sanılan olaylar kitapta bir bütün hama Sandığı (İLKSAN) nasıl özerkliğinden linde anlatılınca, sorunların önemi daha çıkarılıp bakanlığa bağlı bir kurum haline belirgin olarak ortaya çıkıyor. getirildiyse; Türk Dil Kurumu (TDK) nasıl Emrullah Efendi’nin Tuba Ağacı Kuanayasal bir değişiklikle özerk kimliğini yiramı’na göre, eğitim, yüksek okullardan tirdiyse, TÜBİTAK da siyasallaşmış olubaşlamalıdır. yordu. Yukarıdan başlaması gereken bir eğitim için de üniversiteler özerk olmalıdır. Özerk EĞİTİM DEĞİŞİRKEN kuruluşlar çoğulcu demokrasinin gücünü Demek ki yönetim erkini ele geçirmek, gösterir. çoğunluğu kazanıp hükümet etmekle olYeni kurulacak üniversitelere YÖK yerimuyor. Çoğulcu demokrasinin gücünü ne Bakanlar Kurulu kararıyla atama yapıloluşturan bütün özerk kuruluşları ele gemasına ilişkin yasa önerisi konuşulurken çirmek gerekiyor. de Mustafa Gazalcı kürsüdedir. “Türkiye Sivil toplum kuruluşları arasında kendi Büyük Millet Meclisi’ni küçültmeyelim, siyandaşlarını desteklemek, karşı olanları yaseti küçük görmeyelim, kurucu rektörgüçsüz bırakmak için yönetmelikler delerin atamayla olması gerekir” anlayışına ğiştiriliyor. Bağımsız yargı ele geçirilmeye yanıt verir: çalışılıyor. Altyapısı olmadan üniversite “AKP kendine göre bir ölçü koydu: açmak, üniversiteleri siyasallaştırmak yoYÖK’ü dışladı, muhalefeti dışladı, bütün luna gidiliyor. uzmanları dışladı, kamuoyuna bilgi verOkullarda “Kutlu Doğum” etkinliklerimedi, kendine göre ölçütler koydu, burane, toplu namazlara yer verilerek eğitim da geçti. Biz de dedik ki ‘üniversite kur MUSTAFA ŞERİF ONARAN Hekimköy Sitesi 20. Sk. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 SAYFA 22 CUMHURİYET KİTAP SAYI 914