Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Belki Auster “Yaşadıklarımı, tanıdıklarımı yazmıyorum” diyor ama kendi hayatının seyri romanlarına, özellikle de “Brooklyn Çılgınlıkları”na fazlasıyla uyuyor. ? romana girip çıkan karakterler fazlasıy la sıradanlar. Aralarından hiçbiri elektriğin kullanımı üzerine fikirler geliştirmemiş ya da müzelerde sergilenen resimlerden çizememiş. Karşımızdakiler Brooklyn'in sıradan insanları; öyküleri de sıradanlıktan çok hafif sapmaları içeriyor. Bu noktada söylemek gerekir ki “Brooklyn Çılgınlıkları”, “Ay Sarayı” ya da diğer birçok Auster romanının sahip olduğu kurguyu bünyesinde barındırmıyor. Elbette yavaş da yürüse, temelde çok da “çılgın” olmayan bir öykü bulunsa da klasik bir Auster yapıtındaki olaylar zinciri, tesadüflerin buluşması bu kitapta pek ön planda değil. Kitap için hayatın içinde oradan oraya koşuşturan küçük Brooklyn insanına bir saygı duruşu demek bile mümkün. Ne var ki Auster'in kaleminden çıkma senaryosuyla “Smoke” bu konuda daha başarılı. Karşıdan gelen kişiye bakıp onun nasıl bir geçmiş yaşadığını öğrenemeyeceğimizi düşünürsek, Auster bu kitapta bunu bizim için yapıyor. Zaten bu Glass'ın da bir nevi hobisi. Yeni tanıştığı, yeğenin platonik aşkı Nancy Mazzucchelli'nin ağzından ilk duyduğu iki kelimeden mürekkep “Soru mu?” cümlesinin söylenişinden yol alarak kadının hayatını bir anda kurguluyor: “O üç kısacık hecede, benim çok hoşuma giden, Amerikalı sesleri içinde bana en insancıl gelen, ama ülkenin başka yörelerinde dalga geçilen, doğma büyüme Brooklynlilere özgü o çınlayan tonu duymuştum. Belki de şu anda önünde durduğu evde doğup büyümüş. Brooklyn'de orta sınıf patlaması yetmişlerin ortalarına kadar başlamadığına göre, işçi sınıfı bir ailenin kızı…” NEW YORKLULARA ADANMIŞ BIR ROMAN Paul Auster'in New York'u, Brooklyn'i, beyzbolu, Mets takımını ve kent insanını ne kadar sevdiğini biliyoruz. Kitap bildiklerimizin altını kalın bir çizgiyle çiziyor. Auster, hemşehrilerine böyle bir kitabı adamaya herhalde 11 Eylül sonrasında karar verdi. O gün Brooklyn'deydi ve yaşananların içindeydi. Verdiği röportajlarda olayın kendisini çok etkilediğini ve üzdüğünü söylemişti. Romanın sonlarındaki sürprizle bu kitap New Yorklulara adanıyor. Yine aynı sayfalarda ortaya çıkan, İnsan Çılgınlıklarının Kitabı'nın ama tör yazarının yeni kitabının konusu, tüm okuduklarımızı tekrar gözden geçirmeyi de gerektiriyor. Paul Auster yaptığı röportajlarda, birçoklarının kanısının tersine kendi yaşamından hikâyeler anlatmadığını söyler. “Brooklyn Çılgınlıkları”ndaki karakterler eğer gerçekten onun yaşamına giren çıkan kişiler olsaydı, “Leviathan” ve diğer romanların yanında fazla sıradan kalmayacaklardı. Yazarın en güzel çalışmalarından “Leviathan”da yer alan kısa hayat öykücüklerindeki lezzete, bu son romanda pek fazla rastlanmıyor. Örneğin Harry Brightman'ın geçmişteki hayatı, “Leviathan”ın Maria Turner'ınınkiler kıyaslandığında fazlasıyla naif kalıyor. Harry, sanat eserleri üzerinden sıradan sahtekârlıklar yaparken, Maria bir modern sanat projesi için fahişelik bile yapmayı göze alabiliyordu! Belki Auster “Yaşadıklarımı, tanıdıklarımı yazmıyorum” diyor ama kendi hayatının seyri romanlarına, özellikle de “Brooklyn Çılgınlıkları”na fazlasıyla uyuyor. Yazarın son iki romanında yaşlanmış, hayatının son dönemine girdiğini hisseden karakterlerle karşılaştık. “Yazı Odasında Yolculuklar”da karşımızda Bay Boş vardı ve Auster romanları kahramanları tarafından “yoklanıyordu”. Bay Boş hayattan elini eteğini çekmiş, ölüme hazırlanıyordu; Nathan Glass'ın da planları ortada. Ayrıca her iki karakter de Paul Auster'le de aynı yaşlarda. Yazar bu yıl 60. yaşını kutluyor. Anlaşılan 60 yaş ve yaşlanma hali Auster'i fazlasıyla etkiliyor. Nathan Glass'ın sık sık çevresindekilere öğütler vermesi, kendisini yaşlı, işe yaramaz, emekli bir sigortacı olarak tanıtmaktaki ısrarı; eskiden dönüp bakmayacağı olaylara şimdilerde sulu gözlerle iştirak etmesi küçük birer kanıt. Anlıyoruz ki Auster yaşlanıyor ve bu yöndeki ruh halini okuyucusuna sürekli duyurmaktan rahatsızlık duymuyor. Bir yazarın nasıl yaşlandığını ve eserlerinin bu paralelde nasıl seyredeceğini merak edenler için bulunmaz bir nimet olabilir; ancak, herkesin aynı fikirde olacağını düşünmek biraz hayalperestlik. Umalım ki bu çok sevdiğimiz yazar, yazdıkça genç kalacağını düşünmeye başlar da yaşlılık hikâyeleri de burada biter. ? Brooklyn Çılgınlıkları/ Paul Auster/ Çeviren: Seçkin Selvi/ Can Yayınları/ 286 s. 914 SAYFA 11 CUMHURİYET KİTAP SAYI