Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? dın’ ve ‘adam’ geliyor, birbirleriyle buluşuyor ve sözlerini bir dize tadında birbirlerine fısıldıyorlar… “Karınca ve Barış”...“İnsanın kendisinden başka taşıdığı her şey kocaman bir yüktü...” “Kubbe ve Taş”…“Bir melek yırtılsa kanatlarından, herkes yalnızlığının alnındaki çiviyi çıkarmaya çalışsa...” “Kül ve Duman”... “Rüzgâr kılıklı bir kadın, kimsenin çiçeği olmamak için ormana doğru koşmaya başladı...” Her bölüm bir deyiş, vecize, bir şiir dizesi ya da bir rehber söz ile başlıyor. İki tırnak içine alınmasından başkasına ait olduğunu anladığımız bu muhteşem cümlelerin kime ait olduğunu merak ede ede devam ediyorsunuz. Sanki şair burada da, ‘insan meraklı bir eser olmalı, her şey önüne konursa olmaz’ der gibi düşünüyor. Araştırma yapmamızı ve böylece bulmacamızı tamamlamamızı mı istiyor acaba? “Lunapark ve Gökkuşağı”... “Sustuklarımı da anlayabiliyorsan bu çok iyi...” “M’art Kadın ve Kelebek”… ‘Kadın’ ve ‘Adam’ konuşmalarının ana örgü olduğu bölümlerden buraya geldiğinizde, ‘Kadın’ ve ‘Adam’ anlatıcılığını adı olmayan üçüncü bir gözle dile getiriyor. Bu üçüncünün araya girmeden sadece bir durum tespiti yaptığını görebiliyor ve hissedebiliyorsunuz. “Maske ve Gurur“... “Ve aşk tanrıydı hayat karşısında...” “Mektup ve Terzi“... “Aşk kumaşından derviş hırkası giyinmiş bir kadınsın...” Sezen Aksu’ya ithaf edilen bu kitapta, ilk bölümde ve bir de “Mektup ve Terzi” başlığının altında ve içinde ve bütününde direkt Sezen Aksu’yu görüyoruz bu kadar yoğun. ‘Adam’ ve ‘Kadın’ formatını ilk defa ve ağırlıkla burada yaşıyorsunuz adeta ve ‘dedi Sezen’, ‘dedi Engin’ duygusuyla karşılaşıyorsunuz. “Melek ve Su”... “Çünkü o kadar başıboş, o kadar dalgın bırakılmıştı bu ülke.” Ve “Bütün insanlığın acısıyla yalnızım” sözüyle başlayan bu KİTAP SAYI bölümde, önceki bölümlerdeki soru, sorun, tespit, çağrışım, farklı bakış açıları, şiir dizesi gibi öykülü dil, farkında olmadan zihnimizi açıyor, duygularımız çiçekleniyor ve ayaklarımızı suya değdirmiş gibi oluyoruz. “Orman ve Deniz”... “Adamın göğsünde çıkmaz sokak dövmesi vardı ve mesleği korkuydu...” Muhteşem bulduğum bu cümle bana kalırsa kitabın kalbiydi. Ve belki de tüm kitap bu cümleyi kurmak için oluşturulmuştu diye düşünüyorum. “Panik ve Atak”... “Şu rüya çağı başlasa da hepimiz içimizdeki evimize geri dönsek” Yukarıda bahsettiğim dinginlik duygusu burada da kendini hissettiriyor. Konu başlığı, başlıkla içeriğin doludizgin sevişmesi, bütünlük, odakta kalmak ve arada kopuşlar yaşatmamak şeklinde kitabı okumayı sürdürüyoruz. “Rüya Evi ve Kuşlar” ... “Gam yükünü şehirde bırakıp, içime taşınmalıyım...” “Tango ve Yağmur”... “Arkadaşlık duygusu hiçbir dile çevrilemiyor...” İnsan güzel olanı görünce, güzel olmayanla yol almak istemez ya; onun gibi üzerine daha da söylenebilecek bölümleri görüp geçince insan, aynı güzellikle yol almak istiyor. Diğer bölümlerin örgüsünden farklı olan bu bölüm bilinenlere yeni şeyler ekleyerek, ya da en azından bilinenleri farklı bir bakış açısından sunarak, yazının ve şiirin tadını çıkarıyor Engin Turgut! “Yara ve Tutku”... “Hem yarası olmayanın aşkı da yoktur.” Şair kendini Sezen Aksu yerine de koyup, duygudaşlık ve gözlem yoluyla, tümüyle ‘kadın’ı konuşturduğu, uzun ve derinliği olan cümlelere sahip tek bölüm burası diyebiliriz. “Yazgı ve Sürgün”…“İnatla aynı kalan, çürümeyen bir yazgıydı adam...” Engin Turgut ÖZEL BİR SERGİ Hemen hemen her bölüme eşlik eden Engin Turgut’un resimlerinin tarzını tanıma fırsatıyla birlikte, ‘küçük caz şarkıları’ eşliğinde özel bir sergiyi de geziyorsunuz. Sergi size müzik de sunuyor; hangi enstrümandan isterseniz üstelik. Şiir mi alırdınız öykü mü, yoksa yaz sıcağında nükteli ve bir o kadar da incelikli bir zekâyla örülmüş, estetik ve bilgi dolu olan, gözünüzün ve gönlünüzün şerbetli içeceği nerede duruyor derseniz işte size, “57 Model Chevrolet Ya da Küçük Caz Şarkıları”… ? 57 Model Chevrolet ya da Küçük Caz Şarkıları/ Engin Turgut/ Artshop Yay./ 60 s. 914 SAYFA 21 CUMHURİYET