Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
B U L M A C A 1 K 2 E 3 D 4 D 5 F 6 İLKER MUMCUOĞLU F 7 A 8 H 9 F 10 H 11 L 12 L 13 F 14 B 15 B 16 I 17 D 18 N 19 G 20 E 21 E 22 D 23 J 24 C 25 M 26 F 27 J 28 J 29 J 30 D 31 D 32 F 33 K 34 I 35 D 36 L 37 F 38 L 39 C Feyza HEPÇİLİNGİRLER 1 Temmuz Pazar Türkçe Günlükleri Yine 4 Temmuz Çarşamba hmet Yorulmaz’ın yeni kitabı, “Ayvalık’tan, Cunda’dan”ı (Remzi Kitabevi) okumaya İstanbul’da başlamıştım. İstanbul’da da Ayvalık’ta da hangi sayfasını açsam okumayı oradan sürdürdüğümden, birçok yeri birkaç kez okudum; ama belki okumadığım yerler de kalmıştır. Farklı bölümlerden oluşan kitapların başında mutlaka “içindekiler” bulunmalı. (Yorulmaz’ın kitabında yok) Ayvalık’a ilişkin hemen her şey yer bulmuş kitapta. Tarihi, insanları, göçüp gidenler, giderken kendileriyle birlikte epey bir birikimi götürenler, “mübadele” adı verilen nüfus değişimi ile gelenler, onların öyküleri… Özel sayfalarda tarihe görsellik kazandıran fotoğraflar var; her fotoğrafa ilişkin ayrıntılı açıklamalar. Sayfalar arasında tanıdıklara rastlamanın tadı bir başka. Sözgelimi, Yorulmaz’ın, “Ayvalıklı olup (onu) anımsamayanlar azdır” dediği Naneci Ferhat’ın kızı arkadaşımdı, ailece de görüşürdük. Giritliydi, bütün Giritliler gibi, Türkçeyi yarım yarım konuşurdu. Bir gün, evinin önünden geçerken, “Cel more Mustafa, sigorta kaçti” diye, atan sigortasına nasıl yardım istediğini babamdan dinlediğim, daha dün gibi. Her sayfada tanıdık bir yer, eski bir anı, okumaktan bıkmadığım öyküler… Bu yüzden elimden bırakamıyorum zaten. 40 B 41 A 42 C 43 J 44 G 45 G 46 J 47 J 48 B 49 M 50 F 51 B 52 G 53 H 54 A 55 G 56 H 57 J 58 H E 59 I 60 E 61 L 62 F 63 H 64 A 65 K 66 F 67 H 68 G 69 H 70 L 71 L 72 N 73 D 74 J 75 A 76 L Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın bir şiir kitabının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı kitaptan bir şiir alıntısı ortaya çıka Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “Sevinç ...” (“Zor”, “Bizim Diyar” ve “Ağustos Başağı” adlı romanları da olan yazar.) 54 41 64 75 7 B. “Arthur ...” (1975’te teklerde Wimbledon ve Dünya Şampiyonluğu kupalarını kazanan, 1993 yılında AIDS hastalığından ölen, ABD’li zenci tenisçi). 15 40 14 48 C. Küçük körfez. 39 24 42 D. “Gideceksin .... çalkantısında / Balıklar çıkacak yoluna karşıcı / Sevineceksin.” O. V. Kanık 30 31 35 3 51 17 4 22 73 E. “... Schneider” (unutulmaz aktris). 20 2 21 60 F. Ayla Kutlu’nun bir romanı. 32 26 37 5 6 9 62 66 50 13 I. En yüce yer. 59 16 34 J. Howard Fast’ın bir yapıtı. 74 27 29 23 43 28 47 46 57 K. “bu kadını sevmiştim: Koptu gitti dünyamdan, / sönmüş fer. Bu kadını da: Doyamadığım / Bir de onu: Yanı başımda fırtına gibi yaşayan, /.... gibi ölen.” Enis Batur. 1 65 33 L. Dağcılık. 38 71 36 70 11 12 76 61 M. “Bernarda Alba’nın Evi”, “Cyrano de Bergerac” ve “Günden Geceye” adlı oyunlarda da rol alan, ünlü tiyatro ve sinema sanatçımızı simgeleyen harfler. 25 49 N. Uluslararası Çalışma Örgütü’nü simgeleyen harfler. 8 18 72 mekli Müzik Öğretmeni Faize Tügen, otuz üç yıldır yaşadığı Antalya’da, dayıların yeğenlerine “dayım”, amcaların “amcam”, babaların çocuklarına “babam” diye seslendiğini; hatta aynı seslenmenin, Safranbolu, Bartın, Kastamonu yörelerinde “annesinin” (yöre söyleyişiyle annesining), “babasının”, “halasının”, “teyzesinin” biçimini aldığını söylüyor. “Annesinin canı, annesinin kuzusu” gibi bir seslenmenin kısaltılarak, bir çeşit ad aktarmasıyla “annesinin” biçimine dönüşmüş olduğu anlaşılıyor. Ağız adını verdiğimiz yöresel söyleyişler bu kadar aydınlatıcı olabiliyor işte. Faize Hanım, erkek ya da kız çocuklarına, anne ve babaları tarafından, “annem, babam” diye seslenilmesinin çok da yanlış olmadığını düşünüyor. Birlikte katıldığımız bir açık oturumda Ertuğrul Özkök, Türkçenin yakın zamanda ortadan kalkacağını muştulamış (!), bundan Türkçe ad taşıyan bir gazetenin (Hürriyet) başındaki kişi olarak en çok kendisinin etkileneceğini belirtmişti. Hatta işini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna göre, onun için üzülmemiz gerektiğini hissettirmişti. Bu dönüşümle ilgili olarak düşündüğü önlemi de söylemişti anne ve babalara. Çocuklarına şimdiden, İngilizceye de uyan adlar koymalıydılar. Anlaşılan Ayşe Arman uygulamış patronunun önerisini. Bugünkü Hürriyet’ten öğreniyoruz ki Ayşe Arman’ın çocuğunun adı, “Alya”. Hazırladığı röportaj bilgisayarında bir biçimde kaybolunca o kadar kızmış, o kadar sinirlenmiş ki Arman, çocuğu ürkmüş ve yanına sokulmamış annesinin. Uzaktan bakıp, “Anne angry” demiş yalnız. Bu, geçerken öylece söylenmiş lafı okuyunca asıl dert etmemiz gereken şeyin ne olduğu güm diye inmiyor mu insanın kafasına? Yabancılaşma bu boyutlara varmıştır işte. Annesinin kızgın olduğunu gören çocuk, bu durumu ifade etmek için “Anne angry” demektedir. Gazeteci anne de bu deyişi gururla başlığa taşımakta; yazısının adını “Anne angry” koymaktadır. Yabancılaşmada gelinen nokta ve durup düşünmemiz gereken durum budur. A 6 Temmuz Cuma E 2 Temmuz Pazartesi 2 Temmuz, Sivas demek, Madımak Oteli demek, 14 yıl önce diri diri yakılan 37 kişi demek. Bu tarihi taşıyan günde başka şey yazacak gücü hâlâ bulamamak demek. G. Çapulculuk eden, yağmacı. 44 68 52 45 19 55 H. Franz Kafka’nın ünlü öyküsü. 67 10 69 53 58 56 63 4 Temmuz Çarşamba ürkçede kullanılan geniş zaman ekleri öğrencilere ar, er olarak gösterilir. Ama gerçekte ır, ir, ur, ür de azımsanmayacak kadar çok kullanılıyor. ‘Açar, düşer’in yanında ‘alır, gelir, durur, düşünür’ oluyor. Bunların belli kuralları var mıdır yoksa Türkçe konuşanlar bunları duya duya mı öğrenmiştir?” Soru bu! Kurallar olmaz mı hiç? Türkçe en sağlam kuralları olan dillerden biridir. Dilimizde geniş zaman eki yalnız “ar, er” değil; “r” ve “ar, er”dir; “ır, ür” diye eklerimiz yok. Araya giren ı, i, u, ü’ler yardımcı ünlü. Asıl ek: “r”. Ekini, kökünü ayırarak alır, gelir, durur, düşünür biçiminde gösterdiğimde daha iyi görülecek. Yalnız “ar, er” diye öğretiliyorsa hata yapılıyor. Ah, bir bilsek dilimizin sağlamlığını! “T rgün Özkan, “tahmin etmek” ya da “kestirmek” denmesinin çok daha anlamlı olacağı yerlerde ısrarla “beklemek” eyleminin kullanıldığına dikkat etmiş. “Önümüzdeki on yıl içinde büyük bir deprem olması bekleniyor”, “Öldürücü Afrika sıcakları bekleniyor” gibi kullanımları örnek veriyor ve soruyor: “Olumsuz gelecekleri, üstüne basa basa, ‘beklemek’ fiiliyle dile getirmek, ne derece doğrudur?” Duya duya kulağımızın alıştığı bir kullanım olduğu için sorgulamamışız şimdiye dek; ama durup düşündüğümüzde soru çok anlamlı. Gelmesinden korkulan şeyleri ısrarla beklememiz niye? Bir de, dolmuş ve minibüsten inmek isteyen yolcuların çoğunun şoföre, “Müsait bir yerde!” diye seslenmelerine değinmiş Ergün Özkan. “Komşumuzun beş yaşındaki oğlu, ‘müsait bir yerde’yi duya duya, o sözün, “İnmek istiyorum” anlamına geldiğini (sanmış. Bunu) söylediğinde hepimiz gülmüş ve düşünüp kalmıştık” diyor. Bir de şunu diyor: “Dilini kaçıran bizler, bu gidişle ne anlayacağız, ne anlatacaklarımızı dinletebileceğiz.” İşte bu tümcenin “beklemek” eylemiyle ifade edilmesi epeyce anlamlı olacak: “Dilini kaçıran (kaybeden / yitiren) bizlerin bu gidişle anlamayacağımız ve anlatacaklarımızı dinletemeyeceğimiz bekleniyor.” 7 Temmuz Cumartesi sker ocağında karşılaşan dört delikanlı, tanışma çabası içinde, nereli olduklarını soruyorlarmış birbirlerine. Biri, Gaziantepli olduğunu söylemiş. Öteki Kahramanmaraşlı’ymış. Üçüncüsü, “Şanlıurfalıyım” demiş. Dördüncü boynunu bükmüş: “Benim memleket de Zanlı Hakkâri.” ? A 908. sayının çözümü: A. ERÖZÇELİK, B. YOHİMBİN, C. ASUMANİ, D. YASA, E. ITIRLI BAHÇE, F. NAFİ, G. LOCA, H. ARGYROSOMUS, I. RÜMMAN BULUNUR, J. ISPASA. Şiir: “İçime bir saksafon ölüyor upuzun, olsun/ acılarımı amortisman hesabına geçiriyorum, iyi sabahlar!” feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Böl. Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İST. CUMHURİYET KİTAP SAYI 909 SAYFA 39