Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... Çalıntı Kitap Deposu Doğan Hızlan ? İbrahim ERSARAÇ “ ...Her türe sığmayan ya da özgürlük arayışı yüzünden kovulan konuların sığınağıdır deneme.” “... Her incelemeden, her ciddi yazıdan birtakım artıklar kalır, ne gariptir ki çoğu zaman da bu artıklar esas malzemeyi aşan güzellikteki öğelerin toplamıdır.” “... Ya deneme olmasaydı? Başkalarını bilmem ama ben çok sıkılırdım, çünkü eleştirinin disiplinli halinden sonra edebiyata nefes aldırmak ancak denemeyle mümkün olur” diyor Doğan Hızlan! Hemen Nurullah Ataç’ı anımsıyorum ve biraz da Sabahattin Eyüboğlu’nu... Ataç’ın “Pazar Postası”ndaki denemelerini zevkle izlerdim. Varlık Dergisi’ndeki “Allı ile konuşmaları”nı merakla okurdum. Ataç çok sert yazıyordu. 1950’li yıllarda Ankara’da Abidin Dino’nun bir resim sergisinde “ama yine de” diye yazmasaydı kendi yazımı okuduğumu sanacaktım, diyordu sanatçıya... Acemi bir çevirmenin “nalin”i “tahta ayakkabı” diye türkçeleştirmesini alaylı bir dille anlatıyordu heyecanlanarak! Ama, Ataç’ın böyle sert üslubuna rağmen bu kalburüstü sanatçı onun tarafından eleştirilmeyi yeğler ve tabak (debbak)ın sevdiği deriyi taştan taşa vurması gibi hoş görürdü. Doğan Hızlan, deneme ve incelemelerinde kızmadan değiniyordu konularına... Adeta kulak memesi yumuşaklığında bir üslup kullanıyordu! Yeni çıkan kitabı, “Kırmızı Yayınları”ndan “Çalıntı Kitap Deposu”nun içindeki yazıların bir bölümü “Sanat Günah Çıkarıyor”dan alınmış. O dönemde hiç yayınlamadığı yazılarından bir seçmeyi de eklemiş bunlara. Değişik konularda ne Türklerde algılayış, anlayış, yorumlayış bütünlüğü taşımasına özen gösterilmiş. Bazı ağaçların çok verimli olduğu, bol meyve verdiği gibi Doğan Hızlan da en çok kitap yazdığı yılları yaşıyor. 25. yıl İstanbul Kitap Fuarı onur yazarı olduğu için çıkarılan özel kitaplar yanında kişisel olarak çeşitli yayınevlerinden deneme ve eleştiri kitapları yanında Kürşat Başar’ın özenli soruları ile oluşan nehir söyleşi: “Sanki Bir Roman Kahramanı Gibi” (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) hayatının çeşitli bölümlerini, her türlü yaşantı ve sanat çizgisinin açıklığa kavuşması yönünden çok başarılı! İlk yazılarında edebi türlere ağırlık veren sanatçı, sonraları geniş bir yelpazede müzik, tiyatro, opera, bale, resim, heykel ve karikatür dallarına da değindi ve görüşlerini yazdı. Yakınlığım dolayısıyla ve de nehir söyleşiden detaylarını öğrendiğim kadarı ile Hızlan, çocukluğunu ana ve teyzeler kuzusu olarak yaşadığından tabiatı adeta kitaplardan öğrenmiş. Gözlemlerini kitap sayfaları arasından çıkarmış! Çimen deyince üzerlerine oturmadığı için Turner’in peyzajlarındaki çimenleri algılamış. ATÖLYE RESSAMI Bir konuşmamızda “ressam olsan atölye ressamı olursun” demiştim! Dapre natür posatları olmadığı için onlara gereksinimi röprodüksiyonlar da bulurdu çünkü. Çalıntı Kitap Deposu’nda çok değişik konulara fikir ve sanat adamlarının hikmetlerini aktararak çok başarılı kompozisyonlar yaratmış. Sanatsal konuları anlatırken ve yorumlarken aksak noktalara parmak basmayı da göz ardı etmiyor. Örneğin: “Tophane Sarayı ile Gülhane Parkı arasındaki yakınlığı düşünemeyiz. Üstelik İstanbul Festivali’nin programı aylar önce belirlendiği halde...” (Mozart’ın ünlü operası “Saraydan Kız Kaçırma” ile Ceylan’ın konserinin aynı geceye rastlaması. Biri Topkapı Sarayı’nda, diğeri de Gülhane Parkı’nda. Saraydan Kız Kaçırma’nın bir yerinde, yabancı dinleyiciler avluyu terk edip kaçmış. Gülhane Parkı’ndan gelen seslerin kulak zarlarını yırtabileceği korkusundan...) Ve ekler: Ceylan’ın konseri neden başka bir tarihe alınmaz? (Doğum günüymüş, nice yıllara!) Arada bu tip mizahi gözlemlerini okuduktan sonra “Çalıntı Kitap Deposu”ndaki tebessüm eden portresine baktığımda ince manayı daha derinden duyuyorum! Çıkacağını duyduğumuz İstanbul ile ilgili kitabını özlemle bekliyoruz...? Çalıntı Kitap Deposu/ Doğan Hızlan/ Kırmızı Yayınları/ 358 s. ? Hasan AKARSU Y azar, Ozan Osman Bolulu, “Ahmet Miskioğlu Kitabı”nı geliştirerek yeniden hazırladı. Birinci basımı 2004’te yapılan kitap, eklenen bölümleriyle daha kapsamlı olarak çıktı. Kitabı okuyup bitirdiğinizde, Ahmet Miskioğlu’nu soyağacıyla, kitapları, kişiliği ve yazınsal kimliği üzerine yazılan yazılarla, ayrıca, kendisiyle yapılan söyleşilere verdiği yanıtlarla, yazar öğrencilerinin anlattıklarıyla, Türk Dili Dergisi’ndeki çalışmalarıyla tanıyorsunuz. Osman Bolulu, “kitap hakkında birkaç söz” ederken, Ahmet Miskioğlu’nun yurdumuzun “siyasal açmaza sürüklendiği” dönemde, Türk Dili Dergisi’ni çıkarmakla, dilimizi ve yazınımızı nasıl varsıllaştırdığını, Cumhuriyet’in çağdaş kazanımlarına nasıl sahip çıktığını vurguluyor: “…Türk Dili Dergisi’ni, birçok engeli aşarak çıkarmaya başladı (Temmuz 1987). Sözde aydın işi değildir yaptığı: Yürekli, direngen bir Cum Ahmet Miskioğlu Kitabı huriyet öğretmeninin, ulusal bilincin gereğine koşulmasıdır. Onun öyküsüyle Türk Dili Dergisi’nin öyküsü Cumhuriyet diline, düşünüşüne sahip çıkışın öyküsüdür…” (s.10) Ona göre Miskioğlu, “Bilinçli, sabırlı, direngen, yurtsever dil emekçisi”dir ki, kitapta anlatılanlarla bu kanıtlanıyor. ULUSAL VARLIK VE DİL Osman Bolulu, Ahmet Miskioğlu’nun dil alanındaki çalışmalarını tam anlamıyla değerlendirmek için, “Ulusal varlığımızın omurgası Türkçe”yle ilgili ön bilgiler sunuyor. Ulusal varlığımızı dilimize borçlu olduğumuzu, ulusların asıl anayurtlarının anadilleri olduğunu, Türkçenin köklü bir dil olarak yaşamın içinde de sınandığını belirttikten sonra, anadilimizi özenle koruyamadığımızı, dil üstünden Cumhuriyet’e saldırıldığını vurguluyor. Dilimizin “duyarlıkla rımızın ana toprağı” olduğunu yadsıyamayız. Ahmet Miskioğlu, bu “ana toprak”ta mayalanıyor, Türkçeye o yüzden bu değin duyarlı. Çocukluğunun Hatay’da geçmesi, Hatay’ın Fransızların işgalinde kalması, ulusal duyguların yoğunlaşmasında önemli etken oluyor. Dedesi Ahmet Hafız Efendi, babası Naf’i Bey önemli bir kimliğe sahip kişiler. Babası ünlü şair olduğu gibi, ulusal savaşta ön sıralarda yer alan örgütçü bir kimlik taşıyor. Ahmet Miskioğlu, lise öğreniminde tanınmış öğretmenlerde okuyor. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirip Fransız Filolojisi’n den sertifika alıp İskenderun Lisesi’nde, Tekirdağ Namık Kemal Lisesi’nde, Konya Selçuk, Balıkesir Necatibey, İstanbul Atatürk Eğitim Enstitülerinde öğretmenlik, bölüm başkanlığı yaparken kendisini sevdiriyor. Osman Bolulu, Ahmet Miskioğlu’nun yazar olan, altı öğ rencisine ulaşıp onların kaleminden tanınmasını da sağlıyor. Yoldaşı Türkan Hanım’ın bu yoldaki katkılarını değerlendiriyor. Ahmet Miskioğlu’nun kitapları hakkında yazı yazanlar: Nihat Yunuseli, Tansu Bele, Mehmet Başaran, Muzaffer Uyguner, O. Nuri Poyrazoğlu, Hasan Akarsu. Kitaplarla ilgili yazılardan, Ahmet Miskioğlu’nun Sait Faik hayranı olup onun üzerine en ayrıntılı incelemeyi yaptığını, Miskioğlu’nun “ödünsüz bir dil emekçisi” olduğunu, üniversitelerde çağdaş Türkçe fakülteleri kurulmasını istediğini vb. öğreniyoruz. “Miskioğlu’nun Kişiliği Yazınsal Kimliği Hakkında Yazılar”da, Ali Dündar, Güvenç Elman, Fatma Gürel, Mahir Ünlü, Şenol Gürel, Yusuf Çotuksöken, Osman Bolulu adları yer alıyor. Bu yazılarda da Miskioğlu’nun “savaşımcı yetiştirdiği”, dil tutkunu, dil zenginleştiricisi olduğu, yaşamını KİTAP SAYI ? SAYFA 22 CUMHURİYET 909