24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

? sürekli olarak onlar hakkında ve onlar üzerinden, onların dolayımıyla konuşan bir dil tarafından tanımlanması ve güvence altına alınmasıdır. Yani onlar uygunsuz şeyler yapıp kendilerini rezil etmeseler de, hep başkalarının diline düşmüş durumda, hep "erkelerin" dilinde, "erkek dili"ndedirler. Bu dilin nesnesi olmakla kalmaz parçası da olurlar."1 ACIYI GÖRÜNÜR KILMAK... Şiirdeki öznenin düştüğü yerde acısından sızısından gülün bitmesi, bu deneyimlenmiş acıya birilerinin ‘mutlaka’ dokunuyor olması; acıyı ve yaşantıyı görünür kılmanın cesaretini göstermektedir. Uyumak, uykuda su olmak ve akmak... ama yazıya akmak... Gerçek uykuda; yani rüyada ve yazıda değiştirilebilir. Kendi varoluşunun kesinlemesini, meydan okuyuşunu yapan bir özneyle karşılaştırır bizi. Suyun, rüya halinin ve akmanın tüm çağrışımları düşünüldüğünde öznenin kişisel tarihiyle düşmelerin kalkmaların içinden yüzleşmesini de görürüz. Zamana benzeyen su, yazıya akar. "... hacmi ve kütlesi, kuşatıcılığı ve sarıcılığı, saflığı ve besleyiciliğiyle dişil unsurdur su. Beşik gibi sallanan, salınan unsur; uyutan, kendisi de uyuyan unsur. Hem Su ve Rüyalar hem de Mekânın Poetikası’nda suyun bir ‘göz’ olduğunu söyler Bachelard."2 Göz olup yazıya akmak halini bir yaşam okuması olarak değerlendirebiliriz. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki eril egemen söylemin ve hayatın içinde hayatı izleyen değil düşe kalka içinde olan, hayatı kuran, bozan, yeniden yaratan, kendi diliyle kurduğu gerçekliğini egemen dünyaya dayatan ve meydan okumasını buradan yapan bir öznedir bu dizelerin şairi. Kırgınlıklardan kırılganlıklardan üreyip gelmiş bir hayat...ama küskünlük, umutsuzluk,bezginlik yok. Aşka inanan bir yüreğin aşk halidir aynı zamanda "Kim’e"nin şiirleri. yazı yazı korkularım hortluyor der; ama aşkı ihmal etmez, ondan vazgeçmez. yazı be/şimdi bi aşk olsa da/ yaşasak de mi? Ama aşklarla açılan gediklerden içine ve ordan dışına bakarken meydan okumasını da eleştirisini de ihmal etmez: benim yalnızlığımın tanrıları olmadı mı sanki/ hepsi de erkektiler… yazı yazı/ şu adam var ya/tenimin tarihine kızıyor/döv onu…benden söz isteyen gafil/ şimdi sen tıpkı hayallerin peşinde/ama kaç darbe sancısı çekti dilim/ben kaç kadın yırtıldım kendimden… ama bilir, kadın dediğin soluksuz da yaşar. " ‘Dişil edebiyat’ın ortaya çıkışı kadının hayat görüşü ve deneyimlerini, başka bir deyişle yeni bir öğeyi beraberinde getirmektedir. Sosyal yaşamda istediğiniz ayrımı yapabilirsiniz, ancak değişmez gerçek şudur: kadın ve erkeğin farklı düzenleri vardır, bunun sonucu olarak da farklı deneyimler söz konusudur… Ne var ki şimdiye kadar…kadınların ürettiği edebiyat açıklanması çok kolay, oldukça doğal bir zaaftan dolayı kendisinden beklenileni yerine getirememiştir ve fazlasıyla bir öykünme edebiyatı niteliği taşımıştır. Erkeklerin yazdığı gibi yazmak kadınlar için başlıbaşına bir amaç, işlenebilecek bir günah olmuştur; halbuki onların yerine getirmeleri gereken asıl görev kadın olarak yazmaktır. G.H. Lewes,The Lady Novelist1852"3 Bu saptamadan yıllar sonra baktığımızda edebiyatta kadınların kendine özgü tavırlarıyla, özgünlük ve öznellikleriyle, kendi dilleriyle varolabildiklerini görüyoruz. Uzunbay’ın yukarıdaki dizeleri tıkıştırılmaya çalışıldıkları deliklerinden konuşan, dayatmalara ve iktidarlara, yalnızlığın tanrılarına, bir başkaldırı olarak okunmalıdır. "Sıra dışı kadın sıradan kadına bağımlıdır. Ancak ve ancak, orta sınıftan bir kadının yaşam şartlarını çocuklarının sayısını; kendi parası, kendine ait odası ve hizmetçileri olup olmadığını; ailesinin geçimine katkıda bulunup bulunmadığını; ev işlerinin onun görevi olup olmadığını bildiğimiz, sıradan kadın için mümkün olan yaşam tarzını ve yaşam deneyimini göz önünde bulundurduğumuz takdirde, yazar olan sıradışı kadının başarısının ya da başarısızlığının nedenlerini açıklayabiliriz.Women and Fiction, Collected Essays, Londra,1976,s.3"4 CUMHURİYET KİTAP SAYI Alıntıda belirtilenlerin bilinciyle yazan bir özneyle karşı karşıyayız. Dizeler boyunca anne kimliği, kız çocuk kimliği, genç kadın kimliği gibi pek çok kimlikle baş etmeye çalışan, baş edemediği yerde trajik bir arayış ve kimlik sorgulamasına dönen mücadelesinin savrulmalarını yaşayan bir özneyle karşılaşırız. Neyle karşılaştığını, toplumsal ve bireysel arenada neye maruz kaldığını bilen bir öznedir bu. Yorgunluğunda durur ve bakar anladığı yerden benim de kim diye bir sorum var/boşuna gayretlenip durur harflerim/yazdıklarım inanmayacak bana/geçmiş geçmiş mi zaman ama ne zaman/ ordayım kedinin kumunu bellediği gibi. Diliyle yaşayan, yaşadığını dillendiren bir şair Zeynep Uzunbay. Kendine özgülüğünü diliyle söyleyişiyle; anlatımıyla anlattıklarıyla çoktan kurmuş bir şair kadın. Kadın şair sıfatıyla bizi anlamak için laboratuvar çalışmaları yapan, dosyalar açıp soruşturmalar düzenleyen erkek dünyanın öteki’lerinden. Kışkırtan, alaysayan, başkaldıran edasıyla kadınların tıkıştırılmak istendiği delikten başını uzatıp iktidarı nanikleyen bir ses olarak da göz kırpıyor dünyalarımıza. Türk şiir tarihi açısından bakıldığında uzun yıllar cılız bir dal olarak anılan şair kadınlar günümüzde hem nitelikçe şiirimizi geliştirmekte hem de sayıca çoğalmaktalar. Bu zenginliği sağlayan soluklardan biri olarak dikkati hak eden bir şair Zeynep Uzunbay. Hem kadın olduğu için hem şair olduğu için zaten öteki; hem de iki kere öteki! Şiir muhalif durmaksa, devrimci olmaksa, hayır’layabilmekse hayatın dayatmalarını, bunu şiir dilinden de yaşayabildiği için önemlidir bu şiir. Samimiyet ve itiraf içeren sıcak bir dille egemen söylemin dışından geliştirdiği şiiri güçlü bir renktir. Entelektüel bir dil kurgusundan, aklileştirilmiş metafor ve imge bombardımanından uzak duran, bu sayede de okurla organik bir bağ kurmayı başarmış şiirlerdir onun şiirleri. Bu nedenle söyleyen şiirlerdir, söyledikleri için de mesafesiz ve paylaşılabilen, acıya, sevince ortak olunabilinen şiirlerdir. Kadının ev halidir, sokak halidir, aşk halidir, insan halidir.. Olduğu gibidir. Bir delibilgenin alçakgönüllü halidir. Kırılganlığı oranında keskin ve sivri dillidir. İroniktir. Hayatla ve kendiyle dalga geçemeyenin hali nicedir!? VAHŞİ KADIN "Hepimiz vahşiye özlemle doluyuz. Bu özlemin kültürel olarak onaylanmış pek az panzehiri var. Bize bu tür bir arzudan utanç duymamız öğretildi. Uzattığımız saçlarımızı duygularımızı saklamak için kullandık. Ama vahşi kadının gölgesi gündüz ve gecelerimiz boyunca pusuya yatmış bir halde hâlâ varlığını sürdürmekte. Nerede olursak olalım, arkamızda tırıs giden bu gölge kesinlikle dört ayaklı. Dr. Clarissa Pinkola Estes"5 "Vahşi kadın, cesaret eden, yaratan ve yıkandır."6 Bu gücü tepeden tırnağa hissettiren şiirlerdir “Kim’e”nin şiirleri. Evet çok güçlü bir duyarlılık fışkırıyor bu şiirlerden ama egemenlerin istediği ve manipüle edebilecekleri cinsten değil. Bilgeliğini delimserekleşerek, acısını gülümseterek yaşıyor bu şiirler. Evet, bu şiirler yaşıyor! Şen okumalar şen okumalar şen okumalar/olsun olsun olsun! demişti şiirin lokmanı/yazdığı reçeteye uydum/üzgün bezgin mahzun oldum/mutlu bile oldum/şimdi sözüm niçin uzar?/sesim belki çiçek dağına /gitsin gitsin gitsin! ? Dipnotlar: Kadınlar Dile Düşünce,Derleyen: Sibel IrzıkJale Parla,s.9,İletişim,2004 2 Kör ayna Kayıp Şark,Nurdan Gürbilek,s.106, Metis,2004 3 Kadın Araştırmalarında Yöntem,Edebiyatta Kadın Geleneği,s.165, Sel, 4 Kadın Araştırmalarında Yöntem,Edebiyatta Kadın Geleneği,s.165, Sel, 5 Kurtlarla Koşan Kadınlar,Önsöz,Ayrıntı,2003 6 age,s.131 Kim'e / Zeynep Uzunbay / Papirüs Yayınları/ 63 s. 837 SAYFA 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear