28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Henrik Liljegren ile "Tallinn’den Türkiye’ye" adlı kitabı üzerine konuştuk… Henrik Liljegren, iki dönem Türkiye’de İsveç büyükelçisi ve başkonsolosu olarak görev yaptı. Görevinin her iki dönemi de Türkiye’nin önemli, bir o kadar da kritik yıllarına denk geldi. Saraydan kız kaçırarak (!) Nil Hanım’la evlendi. Kızları Nilden ile birlikte Türkiye’de yaşıyor artık Henrik Liljegren. Şimdilerde dilimize kazandırılan, "Tallinn’den Türkiye’ye Bir Diplomatın Anıları" kitabıyla gündemde. Ayrıntılı bir şekilde diplomasi gündemini anlatan Liljegren ile kitabı, anıları hakkında söyleştik. ? Erdem ÖZTOP lk olarak şunu sorayım size; anılarınızı yazma düşüncesi nereden doğdu? Kırk yıldan fazla bir süre diplomatlık yaptıktan sonra deneyimlerimi, düşüncelerimi ve analizlerimi başkalarıyla paylaşmak istedim. Özellikle genç kuşak ve öğrenciler için; daha da ötesi Dışişlerinde çalışmayı düşünen gençler için kaleme aldım anılarımı… Ayrıca güncel tarihimizde karşılaştığım olayları aktarma ihtiyacı duydum. Hafızamı tazelemek ve örneğin Berlin Duvarı ne zaman yıkıldı, Almanya’nın yeniden birleşmesi ne zaman ve neden oldu gibi konularda yazdıklarımın referans kitabı olarak da kullanılması düşüncesiyle yazdım. Bunun yanında yazmak benim için çok eğlenceli. Bazen kelimeler kendiliğinden geliyor ve her şey çok harika oluyor, bazen de çok basit bir cümleyi yeniden yazmanız gerekiyor ki, doğruyu bulabilesiniz… Dikkat çekici bir unsur, kitapta gençlik, özel yaşantınız pek çok yer almıyor, ama diplomatik yaşantınızı ayrıntılı biçimde anlatıyorsunuz… “Türkiyeİsveç ilişkilerine katkıda bulunduğum için çok mutluyum.” Babam Müttefikler safında yer alan orduya katılmıştı. Sovyet askerlerine yakalanmaması gerekiyordu. Buna karşın bizi yolcu etmek için istasyona gelmişti.Annem ve benim için çok şanslı bir karşılaşmaydı bu. Eğer bir gün daha fazla bekleseydik, muhtemelen Sovyet gizli polisi döneminde Sibirya’ya gönderilecektik, ki teşkilat, daha sonraki bir dönemde babamı tutuklamak için geldi. Ailem, Sovyetlerin Estonya’yı ilhak etmesinin bu kadar çabuk gerçekleşeceğini düşünmediği için yolculuklarını uzun bir süre ertelemişler, bu esnada annem babamı kendisi ve benimle birlikte ülkeyi terk etmesi için ikna etmeye çalışmıştı. Babanızdan hatırda kalan en etkili cümle şu olmalıdır: "Savaş savaştır. İnsanın ülkesini savunması gerekir." Doğru muyum? Evet. Dedeniz, İsveç ordusu’nda önemli bir konumdaydı; 99 yaşında ölen dedeniz için, "Onunla konuşmak zaman makinesinde yolculuk etmek gibiydi" diyorsunuz. Ayrıntılı hatırlama yetisini siz de dedenizden alıyorsunuz o zaman, biraz o yıllara gidelim… Benim büyükbabamın sahip olduğu gibi harikulade bir hafızam yok. Fakat belirli periyotları ve belli örnekleri çok büyük bir zihin açıklığıyla hatırlıyorum. Bugün ‘earthgoogle’la ne yapabilirseniz, ben de aklımda bunu gerçekleştirebilirim. Çalışkanlığınızı ve düzenliliğinizi babanızdan aldınız herhalde… Evet. Babam hiç durmadan çalışmaya devam etti. Ben de çok çalıştım. Tembel bir mizacım var ama rahatlamak için de işimi bitirmek zorunda olduğumu biliyorum. Bu noktaya çok az gelebildiğimi söylemek zorundayım. Emekliliğimden sonra daha çok çalıştım, fakat düşünceler beni meşgul etmeye devam etti. Bir alışkanlık olarak sıraya koymadan önce her şeyi dosyalar ve odama yerleştiririm. Alman bir dadıyla büyüyen eşim Nil'in, mükemmel bir düzen kavrayışı var. SAVAŞ YILLARI… Estonya’dan tam zamanında ayrılmışsınız dedik, ama öyle olsa bile, çocukluğunuz savaşın tam da ortasında geçmiş… İsveç tarafsızdı, fakat savaşla çevrilmiştik ve çoğu zaman Almanya’nın ve Sovyetler Birliği’nin bize saldıracağından korkuyorduk. Bu çok kesin bir biçimde halkın ruhsal yapısını etkiliyordu. Savaş ülkenin üzerine gölge düşürüyordu ve savaşla çevrelenmiş diğer uluslar için üzülüyor onlara iliyşikin bir şefkat hissiyle doluyorduk. Ben kişisel olarak babam için endişeleniyordum, bu endişe Gestapo onu yakalayana kadar sürdü. Babam, biz üç yıl sonra, 1943’ün sonunda geldi. O zamanlar yedi yaşındaydım ve okula başlamıştım. İlkgençliğinizde, hatta üniversitede bile (iki profesör kasıtlı olarak sınıfta bırakıyor) ‘sınıf farkı’na da uğruyorsunuz!.. İsveç’teki işçi sınıfı ve sosyal demokratlar kendileriyle burjuvazi arasındaki ekonomik ve toplumsal faklılıkların farkındalardı ve bundan çok rahatsızdılar. Eşitlik, adalet ve sınıf farklılıklarının ortadan kaldırılması için kampanyalar düzenliyorlardı. Fakat bu kampanyalar bazen toplumun daha ayrıcalıklı gruplarına ilişkin düşmanlık duygularını ortaya çıkarıyordu. Yatılı bir okula başlamıştım, öğrencilerin çoğu seçkin ailelerden, İsveç elitinden geliyorlardı, bu durum benim yaptıklarımı, yazdıklarımı inceleyen sosyal demokrat profesörlerin çok ilgisini çekiyordu. Bu nedeenle benimle daha fazla ilgilenmeye başladılar. Annenizin ikinci eşi Martin’in sizin yetişmenizde büyük katkısı olduğu gözleniyor! Diplomat olma fikri, Martin’in o zamanki çevresinin sizi etkilemesinden olabilir mi? Evet, kesinlikle. Martin ve onun diplomat arkadaşlarını 1950’lerde Washington’da çalışırken görmüştüm, çok büyük bir hayattı. Dışişleri’ne katılmaya ilişkin gerçek fikrim, ? KİTAP SAYI 873 İ Çocukluğumdan ve ilkgençliğimden söz ediyorum… Bu karakterinizin oluştuğu bir dönemdir. Satıraralarından şunu çıkarabilirsiniz: Sabır ve sükunet bulma, diyolağa girme isteği, dezavantajı avantaja çevirme kararı, ayrıca şimdi ve sonrası için risk alabilme, başarılı bir diplomatın yapması gerekenlerdir! Daha sonra bir diplomat olarak, hayatımdan daha çok bahsettim. Çünkü 'Soğuk Savaş'ı, ondan sonraki dönemin tarihini gerçekten anlatmak istiyordum. Bunu anlatırken birçok başkentte yürüttüğüm diplomatik görevleri çıkış noktası olarak belirledim. Babanızdan ve Estonya’dan tam da Sovyetlerin Estonya'yı ilhak etmeye başladığı günlerde ayrılmanız büyük bir şans olmuş, ne dersiniz? SAYFA 4 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear