05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Nilüfer Açıkalın ile ‘Yıkık Aşklar Diyarı’nı konuştuk ‘Yazmasam şimdi yoktum’ Üstümüze üstümüze gelen rutine bağlanmışlıklar, tekdüze ritimlerle yaşam saatimiz tik tak… tik tak… İsyan etmek isteriz ve ederiz de... Sonra... Sonrası herkes için farklı yazılan bir öyküdür işte... Hazin ya da değil... Yaşam budur… ötesi yok.. Parça pinçik etse de zaman, yaşamanın bir yolunu bulur/bulmalı insan dediğin… Ölüm sezini, yaşam bezginliği, ayak direme, olmuş bitmişe meydan okuma, şiddet, Tanrı, aşk, acı ve umut, ille de umut… Nilüfer Açıkalın’ın Biz+ Yayınları’ndan çıkan son öykü kitabı "Yıkık Aşklar Diyarı" da bizi işte böylesi duygularla yüzleştiriyor. Hepsi içimizden karakterlerle bizi bize anlatıyor. Nilüfer Açıkalın ile "Yıkık Aşklar Diyarı" adlı öykü kitabını konuştuk. ? Gamze AKDEMİR Bu bağlamda "Yıkık Aşklar Diyarı"ndaki öykülerinizde aslolan yaşamdır diyebilir miyiz? Aslolan yaşamdır evet. Beni ilgilendiren herhangi bir kahramanın yaşamını başkalaştıran anlar ve ilgimi çeken de bu anların gelişigüzel gelişip çok şeyi başkalaştırma gücü. Yaşamın kendisine rağmen yaşamak şımarıklıktır. Yaşamı kabullenip yaşamaksa değiştirmeye imkân verir. İ lk olarak önceki kitaplarınızdan bahseder misiniz bizlere ve hangi duygularla yazdığınızı? Bıçak Sırtı, Çocuk Oyuncağı Değil ve Saklı Safkan. Sadece kelimelerin trafiğini hatırlıyorum. Fikirleri kelimelerin kollarına atıp, yollarına gönderiyordum. Hâlâ da yaptığım budur. “Yıkık Aşklar Diyarı”nın yayınlanması beni çok heyecanlandırdı. Son kitabımdaki öykülerin birçoğu son dört senede yazdığım öykülerin bir kısmı sadece. Üç öyküden oluşan bir başka kitap daha hazırladım. Hiç durmadan okudum ve çalıştım. Hayat devam ediyor, etsin bakalım. En dibin dibi kadife kaplıdır. SAYFA 20 HEP UMUDA DÖNÜK... Diliniz yer yer masalsı, yer yer de adeta muzip bir çocuğun kurduğu neşeli cümleler arasında evriliyor. İnsana yakın, yalın bir diliniz var, suratsız değil bol suretli ve hep umuda dönük. Umudu kovaladığım doğrudur. Yakaladığım da olmuştur. Bunu sağlayan; harflerin kelimelere, kelimelerin cümlelere dönüşürken kendi aralarında paslaşıp müthiş bir oyun kurduklarına şahit olmam. Çoğu kez sadece bir fikrin etrafında sayısız zamanlar boyu dolaşıp dururum, yazmaya sıra geldiğinde, satırlar ilerleyip fikir bana kendi kurgusunu sunmaya başladığında, umut da beraberinde geliverir. Bazen umut yok oluştadır ve bu beni hiç ürkütmez, çünkü kahraman yok olurken okuyucuda bir ışık var edebilir. Kayıp değil de kaybolmuş, yaşamın hırgüründe gözlerinin içine baka baka hızla birbirine yabancılaşmış, uzaklaşmış ya da boşvermiş portreler de var öykülerinizde. Gerçekten gözlerinizin içine bakan birini gördüğünüz zaman nasıl yalan söylemek mümkün olmazsa yalnız başınıza mücadele ettiğiniz hayatta da kendinize yalan söylememe zorunluluğunuz vardır. Hayatla göz göze bakışırsınız, herkes yapar bunu. Ben "Yıkık Aşklar Diyarı"nda Büyülü Cadde olarak sözünü ettiğim Beyoğlu’nda; kaybolmuş, birbirine ve her şeye yabancılaşmış, boş vermiş hatta ölmüş de gömülmemiş insanlar tanıdım. Ara sokaklar müthiş zenginliklerle doludur. Yoksulluk, sefalet, yarınsızlık adeta kaderdir ama hiç çıkışı olmayan biri bile pes etmemiştir. Mevlana demiş ki "en zenginle en yoksul arasındaki fark bir günlük açlık ve bir saatlik susuzluk kadarmış." Karnı doyunca tüm insanlar eşitlenir. Yaşam aş ve aşk üzerine kuruludur sokakta. Bir de para. Mesela hayvanlar hata yapmazlar. Hata yaptıkları an av oldukları o yegâne andır. İnsanlarınsa hataları vardır ve buna rağmen yaşanacak hayatları. Herkes barınağına girdiğinde kendi savaş alanındadır artık. "Yıkık Aşklar Diyarı"nda her öykü apayrı bir dünya ve her biri kendince bir söz söylüyor. Tek ortak yanları var; cesaret Vicdanlar önceleri geride, yaralı bir damar gibi kanamakta ta içlerde ama varlığını hep hissettirmekte. Sonra yüze çıkıyor yavaş yavaş ve bir panik… Aşklar sanki hep eğreti bir o kadar geçici yaşanıyor bu nedenle. Güvenmeyi unutmuş, vazgeçmiş kimi yıkık yürekler öy külerin içinden yardım istiyorlar. Okura seslenerek ilerleyen bir yapı… Özellikle mi tercih ettiniz? O duyduklarınız benim çığlıklarım. Bazen şarkı söylercesine çığlık atarım, bazen komiktir çığlığım, bazen tam tersi. Özellikle tercih ettiğim bir şey yok yazdıklarımda, belki sadece özel isimler. Kurşunkalemle ak kâğıda çalakalem karaladıklarım bazen benim bile içine girmekten ürktüğüm özel bir dünya oluştururlar. Benim dilimden söylenmek istedikleri hissine kapılırım söyleneceklerin ve öyküye yeniden dönerim. Öykü okura seslenmeden çok önce ben onun sesini duyarım. Her şey krallara layık bir sofraymışçasına sunulur sanki bana. Hayata hep dişiyle tırnağıyla tutunmaya çalışan biri için şölendir bu durum. Benim için yaşama katlanmanın başkaca bir yolunu düşünüyorum da, yok. Yazmasam şimdi yoktum. ÇALIŞMAK, İŞE YARAMAK... Hangi duygular kaleminiz için vazgeçilmez? Her biri, gerektiğince, gerektiği kadar. Hayatta olduğu gibi öyküde de her şey vazgeçilebilir, ta ki bitene kadar. Bittiğinde öykümün içindeki her cümle vazgeçilmezdir artık. Ben disiplinli ve çalışkan biriyim. Titizim de. Sadece bu özelliklerimle övünebilirim, belki gerisi çöptür. Çalışmak, işe yaramak anlamına gelir, üretebiliyor olmak çöp olmadığınızın kanıtıdır aslında ve anlamlıdır. Hayal gücünün tanıdığı im ? KİTAP SAYI 873 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear