Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
B U L M A C A 1 L 2 B 3 B 4 E 5 F 6 C 7 B 8 İLKER MUMCUOĞLU D 9 C 10 N 11 E 12 D 13 G 14 N 15 K 16 C 17 B 18 D 19 B 20 N 21 J 22 M 23 B 24 I 25 L 26 B 27 N 28 C 29 F 30 F 31 G 32 N 33 B 34 D 35 E 36 H 37 F 38 K 39 H 40 N Feyza HEPÇİLİNGİRLER 23 Ekim Cuma Türkçe Günlükleri zenginleştirilmiş, ilgiyle okunacak bir kitap. ? Zafer Yalçınpınar’ın “Siya”sı, kısa kısa, hatta kimi yarım sayfa olan ve soluk soluğa okunan öyküler içeren bir kitap. (Siya, Yunancadan dilimize geçen bir denizcilik terimi.“ Kürekleri tersine kullanarak sandalı geriye yürütme” demek.) Vecdi Çıracıoğlu, “Siya” için, “Denizden karaya, karanlıkların içinden siya yaparak gelen küçük bir sandalın kürek palalarının insan ruhunun derinliklerindeki sessiz Argos seyahatidir” diyor kitabın arkasında. (Pala, bilinen anlamlarının yanı sıra “Kürek vb. araçların enli ve yassı bölümü” de demek.) Öykülerin arasına özlü sözler serpiştirilmiş. Başka bir ad belirtilmediğine göre, bunlar da Zafer Yalçınpınar’a ait olmalı. “Doğduğu gün ‘Ölürüm yakında’ diye düşünmüştür” gibi, “Yelkenlidir, aklında mayın taşır” gibi şiir tadında sözler bunlar. ? Bilgin Köksal’ın “Felsence” adlı kitabı, felsefeyi gülümseyerek öğretme iddiası taşıyor. “Thales Efendi”, “Diyalektik Ne Ola?”, “Metafizik Ne Ola?” gibi bölüm başlıkları da yazarın, kimsenin midesine oturmayacak, “diyet” bir felsefe yapacağı muştusunu veriyor zaten. ? Dijital bir devrim yaşayan fotoğrafçılık, cep telefonları ile bile yapılabilir duruma gelince, hakkında öğrenilecek bir şey kalmadı mı demek oluyor? Elbette hayır. Cengiz Oğuz Gümrükcü, “Fotoğrafın Kitabı”nda fotoğrafçılığın her aşamasını aydınlatmaya çalışarak fotoğraf işleme programlarına egemen olmak isteyenlere seslenmekte. ? “Heybe”, Hakan Sevin’in şiir kitabı. Aynı adı taşıyan şiiri şöyle bitiyor: “Dağdır, göktür, sudur / en berrağından / kıyamettir mavi taşların kıyamadığı / heybesinde umudun adı ne ki / Merhem olsa yakar” ? “Eleni, bıçakla ucunu sivrilttiği bir kalemi andıran, düzgün dal parçasını, bakır kaptan aldığı pirinç suyuna batırdı ve önündeki sarı saman kâğıdına bir şeyler karaladı. Aleko, antredeki masanın üzerine abanarak kâğıda dikkatle baktı. Bir şey göremedi. Bir daha dikkatle gözden geçirdi kâğıdı, boş yere. Eleni, elinde dal çubuktan kalemi, gülümsedi Aleko’ya. Aleko, hayretle büyüyen kapkara gözlerini bilmiş bir tavırla kapatıp açtı: Sagapumi, kâğıt bomboş! Bu kalem yazmıyor ki!” Burçin Özdeş’in “Mühür”ü, 1912’den 1922’ye kadar Selanik’te yaşananları anlatan bir roman. ? Bir başka roman da Zafer Köse’nin “Söz İstiyorum” adlı romanı. Hasan Kıyafet, arka kapak yazısına, “Bir yazarın ilk eseri üstüne söz söylemek risklidir” diye başlıyor ve şöyle bitiriyor: “Güzel yazmak, güzelin peşinden koşmak sadece dünyayı değil, koşanı, yazanı da güzelleştirir.” ? Erdal Ateş’in “Hayta”sı, 55 sayfalık bir kitap; ama iki film öyküsü ödülü kazanmış. Çabucak okunabilen; ama etkisi uzun süren yedi öyküden oluşuyor.? feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi Türk Dili Böl. Çukursaray Binası Kat: 2 Barbaros Bulvarı 34349 Yıldız / İST. 41 F 42 J 43 L 44 L 45 I 46 G 47 D 48 C 49 H 50 A 51 C 52 I 53 D 54 A 55 D 56 B 57 K 58 E 59 D 60 F 61 A 62 B 63 F 64 C 65 D 66 B 67 A 68 M 69 J 70 B D 71 J 72 H 73 B 74 G 75 E 76 E 77 N 78 N Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa, bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru, ünlü bir şairin ve sevgilisinin adlarını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı şairin ölmeden önce yazdığı mektuptan bir parça ortaya çıkacaktır. Tanımlar ve Sözcükleriniz: A. “1949 eylül’ünde birader ... ve ben/ sokaklarında mohikanlar gibi ateşler yaktık” Attilâ İlhan. 61 67 54 50 B. “Yaz Sonu”nu da yazan ünlü yazarımız. 7 17 33 26 73 66 62 19 2 56 3 70 23 C. “Bazı tanıdığı insanlarla, kadın olsun erkek olsun, epeyce ... ve laubali muameleleri vardı.” Y. K. Karaosmanoğlu. 28 51 6 64 16 9 48 D. Metin Eloğlu’nun bir şiir kitabı. 53 55 47 12 34 59 8 65 18 E. “Tas ... “ (üzerine tas kapatılarak kuşbaşı etle pişirilen bir yemek). 58 76 75 35 11 4 F. “İhtiyarladılar, harap oldular / Hurma bahçelerinde ceylan kadar, / Put kadar güzel ... kızları.” Mustafa Seyit Sütüven. 29 30 5 37 60 41 63 G. “Bu Dünyadan Nâzım Geçti” adlı anı kitabı da olan yazar ve gazeteci. 74 46 13 31 H. İki yaşında bir ... masumluğuyla annemin yanına gidecek ve dizlerine kapanacaktır.” Y. K. Karaosmanoğlu. 72 49 36 39 I. Tıpta bir uzmanlık dalını simgeleyen harfler. 52 45 24 J. “... Şarkılar” (Yaşar Miraç’ın bir şiir kitabı). 69 42 21 71 K. “... Shu (18521924 yılları arasında yaşayan, 170’i aşkın yapıtı Batı dillerinden Çinceye kazandıran çevirmen). 57 15 38 L. “... Haldun” (“Mukaddime” adlı başyapıtıyla, dindışı ilk tarih felsefesinden birini geliştiren en büyük Arap tarihçi) 25 1 44 43 M. “Balboa”nın ortası. 68 22 N. “Bunlardan çekmediğim kalmadı, beni ... ... inlettiler” A. Ş. Hisar. 27 10 20 40 78 77 14 32 ün Sabancı Üniversitesi’ndeydim. Hemen her toplantıda sorulur, yine soruldu: “Türkçeleşmektan yanasınız; ama Türk Dil Kurumu, otobüse ‘çok oturgaçlı götürgeç’ denmesini istiyormuş. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?” Kırk yıllık bir mesele bu! “Hayır böyle bir şey yok” demekten dilimde tüy bitti. “Çamur at, tutmasa bile izi kalır” atasözü bir kez daha doğru çıkıyor işte. Öz Türkçe sözcükler üretilir ve önerilirken bu sözcüklerden rahatsızlık duyan Osmanlıca hayranları, kurumu yıpratmak ve Türkçeleşme coşkusunu engellemek için uydurmuşlardı bunları. Daha başkaları da var: Bisiklete ‘bastırgaçlı götürgeç’, hostese ‘gök konuksal avrat’, İstiklal Marşı’na ‘ulusal düttürü’ denecekmiş. Daha neler neler... Her yeni kuşak nereden duyuyorsa, ciddiye alıyor ve Türkçenin özleştirilmesi çabalarını bu uydurma sözlerle eşleştirerek “Türkçeleşme buysa ben istemiyorum” deyip özleşmeden kuşkuya düşüyor. TDK’nin böyle saçma sapan karşılıklar önerdiği nasıl düşünülebilir? Ne bugünkü kurum, ne eskisi, hiçbir dönemde TDK böyle bir şey söylemedi, istemedi. 15 Ekim Pazar E ski sözcük kullanmaya kalkılınca ne garip durumlara düşebiliyor insan. İşte televizyonlarımız! Üç ayrı gecede, üç ayrı kanaldan, üç ayrı tümce: 1. “Lutfeder bu vazifeyi kabul ederseniz memleket size şükran kalacaktır.” 2. “Babamın yıllardan beri çalıştığı konu hakkında haberdar mıydınız?” 3. “Muallak bırakmış bunu yazar.” İlle Osmanlıcasını söyleyecekseniz doğrusunu bulun, onu söyleyin bari. “Minnet duyacaktır”, “minnettar kalacaktır” denebilir; “şükran duyacaktır”, “müteşekkir kalacaktır”, “teşekkür edecektir” de denebilir; daha ağdalı Osmanlıca istiyorsanız “medyunı şükran olacaktır” da denebilir; ama denmeyecek tek şey var, sizin dediğiniz. Bir şeyden haberdar olunur, bir şey hakkında haberdar olunmaz. Yazar da muallak bırakmış değil, muallakta bırakmış olmalı. Türkçesini söyleseler hiç olmayacak bunlar. Ama Türkçenin hiçbir zaman açmayacağı derdi bulup başlarına sardırmakta kimilerimiz olağanüstü yeteneklidir. 18 Ekim Çarşamba O 871. sayının çözümü: A. Kılgı, B. Immanuel, C. Rebecca, D. Kes, E. Şefet, F. İçin Uyudum, G. İblis, H. Rac, I. Velut, J. Edgü, K. Baba Bana Bağırma, L. İdylls, M. Rezede. Şiir: “Gece yalnız gece, bense bir tesadüf/ bile değilim, burada açık unutulmuş/ bir lambayım sadece Varlık” kula gelen kitapların son postasını taşıdım bugün. Eve gelince de zarflarından, naylonlarından kurtardım kitapları. Mevsimsiz Yayınları tarafından yayımlananları aldım önüme, birer birer bakıyorum, karıştırıyorum, okumaya çalışıyorum: ? Günay Günaydın’ın “Haremin Son Gülleri”, adından da anlaşıldığı gibi haremin son kadınlarını anlatıyor. Yazar, 1922’de saltanatın, 1924’te de halifeliğin kaldırılmasından sonra harem mensubu kadınların ve harem ağalarının yaşamını ele almış. Tarihsel gerçeklere bağlı kalınmış; fotoğraflarla, çizimlerle CUMHURİYET KİTAP SAYI 873 SAYFA 39