28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Jose Saramago'dan "İsa'ya Göre İncil" Tanrı, günah ve şeytan... tikten sonra, onların birlikteliğinden doğacak olan İsa’nın nasıl bir ortama gireceğini anlatmış. Saramago olaylara ruhani duygularından çok, insani düşüncelerini katmış. Tanrı’yı her fırsatta olaylara yakın tutmayı yeğlemiş: "Tanrı, her zaman hazır ve nazır olduğundan, oradaydı, ama malum, kendisi saf ruhtur ve bu sebeple Yusuf’un etinin Meryem’inkine değdiğini, etin nasıl ete girdiğini, etin nasıl etle birleştiğini göremedi, ve belki o an orada değildi, Yusuf’un kutsal dölü Meryem’in kutsal rahmine düştü, hayat pınarı ve hayatın beşiği, ikisi de kutsaldı. Çünkü aslında, her şeyi bizzat kendisi yaratmış olsa da, Tanrı’nın da anlayamadığı bazı şeyler vardı." Saramago İsa’nın ana rahmine düşmesinden sonra Yusuf’u ve Meryem’i tanıtıyor bizlere: "Yusuf bildiğimiz gibi bir marangozdu ve işini iyi yapardı, ama sanatının erbabı da sayılmazdı. Bu eleştiriyi fazla ciddiye almamak gerek, çünkü beceri ancak zaman ve deneyimle gelişir ve unutmamalıyız ki Yusuf henüz yirmili yaşlarında, dahası yaşadığı yerde her gün yeni bir şey öğrenip tecrübe kazanma fırsatı yok (…) Meryem’in yeteneklerine gelince, onlar daha da sınırlı, on altı yaşında bir kız çocuğundan ne beklenebilir ki, hem bu bizimkisi evli ama hâlâ ana kuzusu, öyle ya, herhalde o günlerde de insanlar bunun gibi benzetmeler kullanıyorlardı." Bir gün yemek yerken bu yoksul ailenin kapısına gelen gizemli dilenci, Meryem’e müjdeli haberi getiriyor ve şöyle diyor: "Toprak toprağa, küller küllere, toz toza, sonu olmayanın başlangıcı da yoktur, her başlangıç bir sondan türer. Meryem, şaşkın, sordu, “Bunun anlamı nedir, ama dilenci sadece dedi ki, İyi kadın, rahmine bir çocuk düştü ve o insanlığın kaderidir, başlangıç ve son için, son ve başlangıç için." Bu dilencinin Meryem’e verdiği ışıklı toprağa anlam veremeyen Yusuf onu getirenin şeytan olduğuna karar veriyor. Jose Saramago’nun alaycı yorumu burada devreye giriyor: "Tek işi yoldan çıkarmak olan şeytan, bugün artık her şeyin değiştiğini, insanların daha ihtiyatlı olduğunu görmüş, artık doğadan bir meyveyle baştan çıkaramayacağı insanı ışıklı toprakla baştan çıkarmaya çalışmış, tabii yine kadınların saflığından ve zayıflıklarından faydalanmıştı." Bu olayın ardından Yusuf'un inançlı bir Yahudi olarak sinagoga gidip ihtiyarlardan oluşan heyete durumu anlatmasına tanık oluyoruz. Onların bir açıklama yapmasını ve durumu aydınlatmalarını umuyor, ancak onlar bu durum karşısında çaresiz kalıyorlar. Işıltılı toprak kâse olayı yerini kısa zamanda başka bir soruna bırakıyor. Sezar’ın emriyle Roma’ya vergi verebilecek olanların sayımının yapılacağı haberi geliyor. Ancak her aile sayıma kendi yurdunda katılacağından Yusuf ve Meryem’in asıl memleketleri olan Beytüllahim’e gitmeleri ve sayıma orada katılmaları gerekiyor. Meryem’in doğumunun yakın olması bir şeyi değiştirmiyor ve yola çıkmak zorunda kalıyorlar. Yolda sancısı tutan Meryem çaresiz bir şekilde ahır olarak kullanılan bir mağarada İsa’yı doğuruyor. Jose Saramago bu noktada tüm ustalığını kullanıyor. Yahudilerin Kralı Hirodes’in İsa’nın doğumuyla eşzamanlı olarak gördüğü kâbuslarını konu ediyor. Mika Peygamber kitabında Kral için "Ey Beytullahim, Yahudiye’nin illeri içinde değersizsin ama, İsrail’in yeni hükümdarına beşik oldun." demişti; bunu defalarca okumasına rağmen Kral aynı bölümü yorumlatmak üzere bir kâhin çağırtıyor. Ancak korktuğunun başına geldiğini ve İsa’nın doğumunun gerçekleşmiş olduğunu öğreniyor ve Kral üç yaşın altındaki tüm çocukların öldürülmesini emrediyor. Roman bu noktadan sonra müthiş bir ivme kazanıyor. Jose Saramago büyük bir yazar. Onu büyük ve okunabilir yapan olayları ele alış biçimi, işleyişi ve sunuşu. Son derece insancıl bir gözle bakmış dini olaylara; karmaşık ve acılarla dolu bir konuyu usul usul irdelemiş, konuya değişik bir pencereden bakmaya çalışmış, dönemin Portekiz Hükümeti’nin sansürleme çabalarına boyun eğmeden karşı koymuş, cesur bir romancı olarak tam bir başyapıt yaratmış. Evet bir başyapıt "İsa'ya Göre İncil". ? A.Şebnem BİRKAN İncil"i yazarken, bu romanın dine karşı saygısızlık olarak nitelendirileceğini, kendi Hıristiyan inançlarına karşı olduğu düşüncesinin hâkim olacağını, kışkırtıcı bulunacağını, bu kitabın onun Portekiz’i terk edip Kanarya adalarına yerleşmesine neden olacağını biliyor muydu, Hıristiyanlığa ve İsa’ya başka bir bakış açısı getirmenin bedellerini ödemeye hazır mıydı bilmiyoruz ama İsa’yı daha insancıl yönden işlemesi, tanrı ve şeytan kavramlarına daha anlaşılabilir açıdan bakması "İsa’ya Göre İncil"i çok ayrıcalıklı bir yapıt haline getiriyor. Roman hem çok etkileyici anlamları olan, hem de derin felsefe içeren, kabul edilmiş doktrinlere karşı gelen, kışkırtıcı bir roman. Saramago İsa’nın yaşamının içinden ve onun gözlerinden, öncelikle özgür iradeyi ve Tanrı’nın insanoğluna karşı olan tutumunu sorgulamış, sonra da TanrıŞeytanİsa ilişkisi çerçevesinde insanoğlunun gerçeğe ve kadere bakış açısını irdelemiş. B azı kavramlar doğduğumuz gün yaşamımıza giriyor ve ölene kadar da yaşamımızı terk etmiyorlar. Bunların başında da tanrı, şeytan, din ve peygamber kavramları geliyor. Çevremizde sürekli olarak bunlarla ilişkilendirilen konular var. Bunlar hem aile içinde, hem de çevremizde duyduğumuz kavramlar olduğu için, onlara dogmatik ve alışılagelmiş açıdan bakmayan metinler hep ilgimi çekmiştir. Jose Saramago "İsa’ya Göre SAYFA 8 İSA’YA FARKLI BİR BAKIŞ Kitabın adı Hıristiyanlığı çağrıştırsa da Saramago ne İsa’yı, ne de İncil’i geleneksel ve kabul görmüş açılardan değil, tam tersine kalıplardan ve bilinenlerden çok farklı bir bakış açısıyla ele almış. İsa’yla ilgili bir resmi anlatarak başlamış romana. İsa’nın çarmıha gerilmiş vücudunu, Mecdelli Meryem’i, İsa’nın anası Meryem’i, Aramatyalı Yusuf’u, Kireneli Simun’u kendine özgü bir bakışla yorumlamış. Daha sonra kronolojik olarak İsa’nın dünyaya gelişinden ölümüne kadarki yaşamını kendi penceresinden gözler önüne sermiş. Marangoz Yusuf’la Meryem’in yaşam biçimlerini ve yoksulluklarını konu et ÇARPICI GERÇEK Üç askerin konuşmasına tanık olan Yusuf bebeklerin öldürüleceği haberiyle koşarak mağaraya geliyor, ancak askerlerin yaklaşmış olmaları ve kaçacak zaman olmaması yüzünden, saklanmayı yeğliyorlar ve İsa böylece ölümden kurtuluyor. Saramago boş durmuyor ve başka bir felaketin haberini vermek için daha önce de dilenci kılığında çeşitli defalar Meryem’le konuşan meleği mağarada Meryem’in karşısına çıkarıyor ve çok çarpıcı bir gerçeği ortaya döküyor: Yusuf’un günahı gibi bu ölümler de kaçınılmaz. Meryem dedi ki, Ne günahı, benim kocam dürüst bir adamdır, günah işlemez (…) marangoz bir şey yapabilirdi, köylülere çocuklarını alıp kaçacak zamanları varken, askerlerin çocukları öldürmek için yola çıktığını haber verebilirdi, ormana saklanırlardı, (…) bu günahın affı yoktur, affedilmeyi kocandan çok Hirodes hak eder, hainin affı döneğin affından daha kolaydır. Meryem sordu, Ne yapacağız şimdi. Ve melek dedi ki, Her insan gibi yaşayacak ve acı çekeceksiniz. Meryem sordu, Peki ya oğlum. Melek dedi ki, Babanın günahı, oğlunun boynunun borcu, Yusuf’un günahının gölgesi şimdiden oğlunun alnını kararttı. Bu aşamada bizler can alıcı bir gerçekle karşı karşıya kalıyoruz ve İsa’nın bu günahı nasıl göğüsleyeceğini beklemeye başlıyoruz. Roman, İsa’nın büyümesi, insanlarla ilişkileri, yetim kalması ve babasının günahını ve bu dünyaya geliş amacını sorgulamasıyla devam ediyor. Saramago insanların günaha ve kadere bakışını kendi roman kurgusu içinde göstermeye çalışıyor ve soruyor: "Ey Tanrım, ne zaman insanoğlunun karşısına çıkıp kendi hatalarını itiraf edeceksin." Roman, kah Tanrı’nın yaptıklarının sorgulanmasıyla, kâh yazarın isyanıyla, kâh KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 875
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear