05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Konrad Lorenz'den 'Hz. Süleyman’ın Yüzüğü' İnsan hâlâ türünün ilkel bir evresinde mi? doğal davranış "programlarının" (o günlerde bu kavram kullanılmıyordu) inkâr edilmek şöyle dursun, sosyalöğrenilmişkazanılmış davranışlara yerlerini bırakmak konusunda ne kadar isteksiz ve dirençli olduklarını gösteriyordu sürekli. Lorenz, 1973’te Nobel Tıp ve Psikoloji Ödülü’ne layık görüldü. Sağlıklı, sağlam türün evrimi konusundaki görüşleri nedeniyle, ödülün ona verilmesine karşı çıkanlar oldu. Lorenz, bütün davranışlarımızın doğal dürtü mekanizmalarına indirgenebileceği görüşüyle, insanın her türlü davranışında sosyal deneyimlerinin belirleyici olduğunu ileri süren görüş arasında bir tür ittifakın da mimarı sayılabilir. ‘FELSEFE’ YAPMANIN KARŞI KONMAZ ÇEKİCİLİĞİ Kant, deneyimlerimize kapalı metafizik alan hakkında düşünmemenin elde olmadığını, ancak bu alan hakkında bilgi edinme hevesimizi bir yana bırakmamız gerektiğini söylemişti. Bilim insanına, felsefenin, "metafiziğin" ikide birde çekiştiren sorularının tahrikine kapılmadan "önüne ve işine bakıp" çalışmaya bir çağrı olarak da alabiliriz bu tespiti. Bilim insanlarının çoğu, sistematik felsefe içinde yer almasa da, kendi ilgi alanlarının "felsefi" sorunlar ile ilintilerini tartışmaya açan metinler oluşturmadan edememişlerdir. Lorenz, "Aynanın Arka Yüzü" (Die Rückseite des Spiegels) kitabında, davranışbilimin bulguları ile Kant’ın bilgi teorisi odağında, doğrudan bilgi felsefesine girer. Hz. Süleyman’ın Yüzüğü ve insanın köpekle tanışmasının ardından kurulan dostluğun izini süren kitabı (So Kam der Mensch auf den ? Davranışbilimin kurucusu, Nobel Ödüllü bilimci Konrad Lorenz’in popüler yapıtları Cumhuriyet Kitapları tarafından Türkçeye kazandırılıyor. Dizinin ilk kitabı "Hazreti Süleyman'ın Yüzüğü" adını taşıyor. ? Veysel ATAYMAN inozorların Sessiz Gecesi" adlı dizinin ilk kitabı yayımlandığında Memet Fuat, eleştiri ve değerlendirmeye iki köşe yazısı ayırmıştı. Ardından kitap "popüler bilim" kitaplarında alışık olmadığımız bir ilgiyle karşılandı. Bir bakıma Lorenz’in öğrencisi sayabileceğimiz Ditfurth, evrim gibi bir olgunun "Niçin varız?", "Evrimin rasyonel bir nedeni var mı?", "Evrim süreçlerine, ilişkilerine yön veren yasalar, verili bir ön rasyonellik doğrultusunda mı etkin oluyor?" gibi sayısız sorusunu bilim dışına koyarak, bu tür sorulara cevap vermek bilimin görev alanına girmez, diyordu. Kitapların gördüğü ilginin "olumsuz" etkisinden ürken "karşıevrimciler" (!) harekete geçmekte gecikmediler. Evrimi tartışır gibi görünürken, inkâr adına, bilimsel olması gereken tartışmayı "amatör" bir metafiziğe taşıdılar. Dizinin 3. ve 4. kitabı "bilincin gökten düşmediğini", düşüncenin, duygunun, biyolojik olanın kendisine indirgenemeyecek bir sıçramayı temsil ettiği anlayışını tartışmaya açıyordu. Evrimin ön basamaklarında biyolojik kökenli "davranışlar", çevre ile karşılıklı etkileşim içinde, türün “D ayakta kalmasını sağlıyor; evrimle oluşan ve türden türe aktarılan, "hazır" (bir anlamda apriori) programlar olarak "orta beyin" tarafından yönlendiriliyorlardı. Büyük beyin kabuğunun (korteksin) evrimsel gelişmesi, biyolojik temelin üzerinde ortaya çıkan düşünselduygusal düzlemin sonucuydu. (Hayvan) davranışları bilimi, evrimin desteklerinden biriydi dolayısıyla. Ditfurth bu bağlamda sıkça N. Tinbergen ile Konrad Lorenz’in "davranış" araştırma ve deneylerine işaret edip dururken, Lorenz’in, "beynimiz olduğu için düşünmüyoruz, düşünmek evrimce verili bir olanak olduğu için beynimiz var"; "kanatlarımız olduğu için uçmuyoruz; uçmak evrimce verili bir olanak olduğu için kanatlar ortaya çıktı" biçimindeki çarpıcı tespitlerini evrim anlayışının temeline koyuyordu. DOĞUŞTAN DAVRANIŞ PROGRAMLARI MI ÖĞRENİLMİŞ DAVRANIŞLAR MI? Konrad Lorenz (19031989) Tinbergen ile birlikte ellili yıllarda "doğal" koşullarda ortaya çıkan hayvan davranış mekanizmaları üzerinde araştırmalarını yoğunlaştırmış, bu davranışların türün evrim süresince edindiği ve çevreye uyum sağlamasını mümkün kılan "dürtüsel" (motorik davranışlara yol açan) "programlar" olarak önlenemez baskısına da işaret etmiştir. Davranış tartışması, insanın düşünce tarihinde, dinler ve felsefe içinde dolaylı olarak hep vardı. Felsefenin zamanla etik olarak sistemleşen dalı, bir anlamda insanın doğal yanı ile akıl yanının üstünlük kavgası ya da yetkisi üzerine kuruldu. Kant bile, kategori imperatiflerini ısrarla savunurken, bu doğal yanın (dürtülerin, güdülerin) varlığını inkâr edememişti. Lorenz ve Tinbergen deneyleri, SAYFA 14 CUMHURİYET KİTAP SAYI 875
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear