25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

met Faraç'tan daha iyi kim yazabilir ki?.. Doğııp büyüdüğü Urfa'nın Eyubbiye Manallesi'nde bir teneke su uğruna saatlerce sıra bekleyen, kavga veren Mehmet Saraç, büyüdü, okudu ve doğuuğu topraklara olan borcunu yazdığı bu kitapla fazlasıyla ödedi. Urfa'nın tarihine ve kültürüne olabildiğince vâkıf olması, kuşkusuz işini kolaştırmış Faraç'ın. Bunu insan öykülerinde daha rahat görmek olası. Urfa'yı ve Urfalıyı öyle bir anlatışı var ki, akla hemen Bekir Yıldız'ı getiriyor. Sosyal araştırmalara kendini kaptırmış Mehmet Faraç, kavrulmuş topraklann öykülerini neden yazmaz diye düşünmemek eîde değil. Giriş'te yukan Mezpotamya'nın tarihe tanıklığuu anlatıyor Faraç, kimlere ev sahipüği yaptığını, Haçlı Seferleri ve Moğol istilasıyla bağrına saplanan hançerîeri, Harran ve Fırat aalı iki sevdalının kavuşamayışının öyküsünü dantela işler gibi işliyor. Mehmet Faraç, son kltabı "Suyu Arayan Toprak Harran ve Fı rat'ın Bln Yıllık Dramı adlı çaiışmasıyla kar$ıınızda. "Harran ve Fırat... Mezopotamya'nın en coşkulusevdalıları... tabın önsözünde nasıl tanımlamış Faraç'ın Uçsuz bucaksız Harran... bu çalışmasını: Mezopotamya'nın en bereketli topra"Faraç'ın bu kitabı tam tarihtir, coğrafğı...Uygarlığın beşiği, ölümüne sevdaların yadır, edebiyattır, teknolojidir, söylcncedir, yasandığı, bereketin anası Harran... rakamlardır, acılıtatlılı öykülerair, insanVe Fırat... lar yumağıdır, ciddilikle ayıklanmış belgeBereketin babası... ler güldestesidir ve özet olarak bir dcstandır. Şanlı Urfa'nın, Harran'ın, GAP'ın desUygarhğın gölgesinde, en soğuk anlanntanı...Bu konularda hcr zaman başvurulada en sıcak kanların karıştığı Fırat... cak bir başucu kitabıdır, göznuru dökülKimi zaman Mezopotamya'nın savaşlamüş, ağulardan süziilmüş bir başucu kitarında kızıl akan nehir... bı..." îşte yüzlerce yıldır kavuşamayan sevdalılar. Harran'la Fırat'ı Asur Kralı Nemrut Gerçekten de Faraç'ın kitabı sadece belda birleştirmek için çabaladı. Söylencelere geler dizisi değil. Tarih, arkeoloji, siyaset, göre Nemrut bu çabalan sırasında binlerekonomi, sanat, bilirn, kültür, tasavvuf, feodalite, coğrafya, mitoloji, kentleşme, sosyal ce köleyi Fırat'ın yatağını değiştirmek için çalıştırdı. yaşam, folklor, mizah ve birbirinden çarpıa insan öyküleri; teknıili birden bu kitapta. Hiçbir nehir Fırat kadar gizem kazanmadı. Hiçbiri încil ve Tevrat taki gibi kutIğneyto kuyu kazmak sal kitaplara girmedi. Her toplumun her Kitabı okuyup bitirince vardığımız kanı; bireyi anasının memesine sarılan bebek gi Faraç, kitap yazmamış iğneyle kuyu kazbi Fırat'ın kucağina sığındı tarih boyunca... mış. Urfa'nın kültüriinü mü öğrenmek isHiçbir ova ise Harran kadaı kültürün ve tiyorsunuz bundan daha âlâ kaynak bulamedeniyetın yatağı olamadı. Tarih, dünya mazsımz. GAP'ın hangi aşamalardan geçnın hiçbir yöresinde l larran 'daki kadar hiçtiğini mi merak ediyorsunuz; devlet arşivibir ovayla içlidışlı yaşamadı. Uygarlıklar ne ginneyi ya da gazete kolleksiyonlannı hiçbir ovayı Harran kadar kutsal saymadı. taramayı bırakın. Bu kitapta yeralan bilgiHer uygarlık kendini Harran'ın kucağina lerden daha fazlasını bulamazsınız. Yukan attı. Saban ilk kez 1 larran'da toprağa değMezopotamya'nın taribine merak salanlar, di, tohum ilk kez orada filiz verdi. aradığınız her ne ise hepsi "Suyu Arayan Eski çağlardan bu yana bölgedeki savaşToprak"ta...GAP'ın öyküsünü Nemrut tan lar biraz da bu bereketli topraklar için çıkbaşlayıp günümüze kadar getiren Faraç, kitı. Kanh savaşlara sahne olan Mezopotamtabıyla ilgili bilgi verirken şöyle diyor: ya'nın tarım merkezi Harran, Haçlı ordu"Bu çalışmayı yapan bir iadianın sahibi lannın da akınlar düzenlediği bir cazibe değil. Tarihçi ya da arkeolog hiç olmadı. merkezi olarak tarihe hep kanh harflerle 1983'te, Atatürk Barajı'na ilk lcazmanın vuyazıldı. Dünyanın işte bu en eski sevdalılarulduğu günden bu yana GAP'ın bir tanırı Harran ve Fırat, zorlu bir serüven, bitğı olmaktan ileri de gitmedi. Tarihe olan meyen bir hasretin ardından yine çok yomerakı, araştırmaya olan ilgisi, gözlem yeğun bir mücadeleden sonra ancak günüteneği, onu bu mütavazı çafişmaya yönlen müzde kavuştıınılabildi. dirdi. Bir dönem "suyu bol şehir" anlamıKayndğı Iw6k8t8 gBÇfetmk na gelen isimlerle anılan Şanlıurfa'da, suÇünkü Kral Nemrut'tan yüzlerce yıl sonsuzluğu en çok çeken Eyyubiye Mahallera da Harran ve Fırat için aynı çaba göstesi'nde çocukluğunu yaşadı, suyun kavgasırildi. Hedef yine bu iki unsuru biraraya gena tanıkhk etti, susuzluğu yaşayan insanlatirerek insanhk için çok önemli bir kaynarın çilesine ortak oldu. Genelde Şanlıurğı harekete geçirmekti... GAP işte bu çabafa'da, özelde ise Harran'da yüzlerce yıl sünın ürünüyaü. GAP'ın öyküsü de berekeren ateşle suyun kavgasmı kımi zaman kentin iki unsuru Harran ve Fırat'ı kucağında di çocukluğunun anılarından aktarırken, banndıran Mezopotamya'da başladı. kimi zaman da sosyal ve ekonomik kalkınGAP'la makus talihini yenen Harran, esma çabalan sırasında, politik rant uğruna ki uygarlıkların kalıntılarmı göğsünde bir at koşturan siyasetçilerin bitmez tükenmez altın madalya gibi taşıyor. Orası artık yalhırsını bir günlük gibi arşivledi. nızca dünyanın ilk üniversitesinin kurulYazarın 15 yıllık gözleminin tanıkları, duğu, SÎN Mabedi'nin mekânı, kuraklığın Harran'ın cefakâr köyliileridir, onların suen net fotoğrafırun yansıdığı yer değil. suzluktan yarümış dudaklarıdır, Tektek Ya Fırat?.. Onun işi çok daha zor!. BeDağlan'nda susuzluktan telef olan ceylanlinde Acem kuşakları taşımaktadır artık. larıdır, Kerbela'ya dönmüş ovaya selam biBir değil 5 kuşak...Artık o Erzincan dağlale vermeyen kuşlarıdır..." nndan Basra Körfczi'ne sahna salına boKavrulmuş Urfa toprağında susuzluğun, salamıyor. Harran ve Fırat y üzyıllardır bekyoksulluğun ve feodal yapının cenderesine lenen düğünü GAP'la birlıkte yapddı. sıkışıp kalmış insanların öyküsünü MehCUMHURİYET KİTAP SAYI 586 21. yüzyıla girerken Harran Üniversitesi'nin rasat kulesinden yükselen çığhk, Mezopotamya'nın bereketli ovası Harran'da zıigıta dönüştü. Arok onlann da, Harran ve Fırat'ın da çocuklan var: Atatürk Barajı, Urfa Tünelleri ve bereket..." Giriş bölümünden bu kadar uzun bir alıntı yapmamızın başlıca nedeni, okuyucuların sadece isim ve rakamlara boğıîlmuş bir kitapla karşılaşmayacağını anlatmak içindi. Kitabın yazan bir gazeteci olmakla birlikte kullanaığı dil ve konuyu ele alış şekli sıradışı, bir öykü yazan gibi. "Suyu Arayan Toprak" GAP'la ilgili bilmediğimiz ne çok şey olduğunu da öğretiyor bize. Ne Harran'la Fırat'ı ilk birleştirmek isteyenin Zalim Nemrut olduğunu bilirdik, ne de "GAP'ı gapma" mücadelesi veren günümüz siyasetçüeri adını anmasa da projenin ilk mimannın Atatürk olduğunu. Urfa'da bir dönem Yahudi Mahallesi olduğundan ve Yahudi esnafa karşı ambargo uyeulanarak kenti terk zorunda bırakıldıgından da bihaberdik. GAP'ın Urfa ayağının tamamlanmasıyla sorunların çözüldüğünü sanmıştık. Meğer kazın ayağı öyle değümiş. Yanlış sulamanın bereketli Harran toprağında tuzlanmalara yolaçtığını ve Tatım Refornıu ile ilgili yasal düzenlemenin aşiret beyleri ve yerel siyaset ağalan tarafından delindiğini de öğrendik. Sadece o kadar mı? Anababalanmızın yüzünde yoksulluğun, cehaletin ve gerikalmışkğın nişanı giBi duran Şark çıbanının açık sulama kanalları yüzünden yeniden hortladığını ve GAP'ın suladığı bereketli topraklan şimdilerdc kimin gaptığını da Faraç sayesinde biliyoruz artık.. Urfa denince bir zamanlar, aklımıza feodal yapı, toprak reformu, kan davası, kaçakçılık, töre cinavetleri, pamuk zamanı Çukurova yollannda kamyon kasalanna tünemiş ırgatlar, yanık hoyratlar ve çiğköfte geliyordu. Şimdi akla GAP geliyor. Artık GAP denince de aklıma Mehmet Faraç gelecek. • Suyu Arayan Toprak Harran ve Fırat'ın Bin Yıllık Dramı/ Mehmet Faraç / Ozan Yaymcılık/279 s. Suyu Arayan Ibprak bunlar fazla öne çıkardmamış Kanuni'nin Baü'daki kimi liderlere gönderdiği şanlı mcktuplar daha çok önemsenmiştir.. Durup düsünmemiz gerekir: 1691 yılın da saltanat koltuğuna oturan II. Anme met kırk yıl saray kafesinde hapis tutulmuştu. Kırk yıl ölüm korkusuyla yaşayan bir insan dan sağlıklı bir yönetim beklenebilir mi? Yine oğlunun boğdurulusunu atlas bir çadınn içinden izleyebilen Kanuni Sultan Suleyman'ın iyi bir devlet adamı olduğu sonucuna ulaşılabüir mi? Çetin Altan'ın kitabmdaki "Kullar" geneflikle köylüler ve mesleksiz yığmlardan oluşur. Ama bunları yönetenlerin de herhangi bir meslek sahibi oldukları söylenemez elbette. Bu gerçekleri yansıtmak gereksiz övünme ötesinde nesnel bir tarih Dİlincinin oluşmasına katkı anlamına gelme lidir. Altan'ın en önemli yaklaşımlarından biri sentez boyutuyla o ydlardan günümüze akıp gelmiş seçkın bir sonuçtur: "Küçük Asya'da kendilerine özgü bir uygarlık yaratma eğilimindeki Türklerin, çok değişik bir anlayışın çoktan yozlaşrruş olan kurnazlıklara dayah Arap 'cifte yüzlülüğüyle' can suyunu kuruttu böylece." (s. 29) Altan Osmanh'nın altı kez battığı görüşündedir: "ilkOsmanlıdevleti 1402'deTimur'un I. Beyazıt'ın tahtını devirmesiyle battı. Ikinci Osmanlı devleti II. Selim'in yeniçerinin oyuncağı haline gelmesi, hazinenin sıfırı tiıketmesi ve Osmanlı donanmasının înebahtı'da tümden yok edilmesiyle battı. Tarih 1571. Üçüncü Osmanlı devleti peş peşe devrilen I. îbrahim, IV. Mehmet, II. Mustafa'dan sonra gitgide yoğunlaşan ayaklanmalann en büyüğü Patrona baş kaldırısı ve saray erkânının tahttan indirümesiyle battı. Tarih 1730. Beşinci Osmanh devleti Kabakçı Mustafa isyanı ve III. Selim'in öldü rülmesivle battı. Tarih; 18071808, Altıncı Osmanlı devleti Ankara'da Büyük Millet Medisi'ninkurulmasıyla battı. Tarih 1920.. (s. 29) Bütün bu batış ve çıkıslar Keçecizadc Fuat Paşa'nın Fransa Büyükelçisine yönelttiği söyleme koşutluk gösteriyor: "Dünya nın en güçlü devleti Osmanh Imparatorluğu'dur. Çünkü siz dışandan biz içeriden çaba harcadığımız halde henüz batırama dık." Altan'ın kitabı kimi olaylann günümüzde de devam etüğini, aynı edim ve söylemlerin sürdüğünü anımsatır. 1800'lü yıllarda başlatılan "NizamıCedit" (= Yenidüzen) girişimleri camileri hemen harekete geçirir ve aleyhte konuşmalar başlar." Askere setre pantol giydirip imanına halcl getiren, önlerine muallim diye frenkleri düşüren padişaha elbette Allah yardımını ÇOK görür." (s. 65) Bu edimlerle düşünceler Osmanlı'dan günümüze ulaşan mirastn ne kadar ağır bir boyut taşıdığını göstermektedir. KUŞKUSUZ Atatürk'ün yaptığı işin önemi ve değeri daha iyi anlaşılmaktadır. Sağlıklı, nesnel ve ışık verici bir tarih bilincinin eksikliği şu örnek olayla bir kez daha saptanmalı ve günümüzde hazinedeki açığı arazi ve lojman satmakla gidermeye çalışan devlet yetkililerine ders olmahdır. "1597 yıhnda Veziri Azam Yemisçi Hasan Paşa, kendisinden bayramda öaenecek bahşişler için gerekli parayı bulmasını isteyen ve idam edilen Hadim Hasan Paşa ile Ali Ağa'nın giysilerinin satılmasını, aynı zamanda tefecilerden borç alınmasını öneren Padişah III. Mehmet'e şu yanıtı veriyor: "Gerçi Hasan Paşa ile Ali Ağa'nın kasabada giysileri vardır ama bu giysilerin satımı zaman gerektirir. Çarçabuk satılamaz. Kaldı ki satıldığı takdirde ne kadar akçe sağlanacağı da malumdur." (s. 86) llgiyle ve ders alınarak okunması gereken "kullar ve Sultanlar"ın belirttiği gibi "Tarih ne böbürlenmek ne de hayıflanmak içindir; toplumsal bir oluşumun süreçleri^ ni bilimsel bir soğukkanhlıkla saptamak içindir." (s. 88) • Kullar ve Sultanlar/ Çetin Altan/ înkılap Yaymevi/îstanbul, 2000/174 s. SAYFA 17 Kullar ve Sultanlar ABDULLAH TEKİN aşadığımız zamanı iyi algılama, yorumlama edim ve süreci için tarih bilincinin oluşması ve elişmesi gerekir. arin bilincinin sağlıklı bir biçimde yansıması ise objektiflilc (= nesnellik) esasına dayanır. Resmi tarih anlamsız övgü veya sövgüler boyutunda sergilenirse, istenilen bilinç oluşmadığı gibi, yaşanan çağ da iyi özümlenemez ve geleceğe yönefik yaklaşımlar güvenli olmaz. Üzünçle söylemek gerekir ki resmi tarihin süzgeçten geçirilerek sunulduğu bir tablo ile Karşı karşıyayız. Bu ayıklama kimi zaman tarih yazarlarının yanlı olmaları kimi zaman da yöneticilerin dayatması şonucu göze carpan bir olumsuzluktur.. Örneğin Anaaolu'da gözlenen "Celali Ayaklanmalan" baskı, zulüm ve ekonomik sıkıntı icinde olan insanların feryatlan olduğu halue dine ve devlete karşı hareketler olarak gösterilmiş ve tesmi tanhte yerini alan Kuyucu Murat Paşa'yı övgüler düzülmüştür. Tarihi "Malkoçoğlu edebiyatı biciminde yorumlayıp değerlendirmeyi kelle kesmeyi kahramanlık olarak nitelendirmeyi bir Icenara bırakmahyız artık.. Elbette Osmanlı'nın Fetret dönemi sonrasındaki Bedreddin olayında gözlenen hiçbir Osmanlı din adamının fetva vermemesi örneği hoşgörü yaklaşımları da var, ama ne yazık ki Y f
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear