Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
** kenleri şiiriyse (1965) gelişen toplumsal bilincin Cumalı'ya yansıyışını göstermesi bakimından ilginçtir: "Birbirinden güzel kenllerin Kenarında yükselen fakir evleri Teneke mahalleleri gecekondular • Gubete düjenlerin haktr evleri Cür sesli sattaları ara sokakların Kat kat yaptların yorulmaz kartncala"'Arttk, eskisi gibi Emma'yt ağlatan o tatlı sözleri ve onu çılgınaçeviren ateşli okşamaları yoktu. Öyle ki Emma 'mn içtne gömülmüş olduğu o büyük aşkları, tükeniyormuş gibi geldi Emma'ya, yatağında kendi kendini tüketen birırma&tn suyu gibi... ve Emma dtpte kalançamurufarketti* ,; , Gustav Flaubert "Madam Bovary'' Çev.: Ismail Yerguz, Oğlak Yaytnlart, 2001. ğunu söyleseler de, bugün ilk gerçekçi eserleri değerlendirirken, aslında duyduklannın romantik bir başkaldın olduğunu söyleyebiliriz: Gerçekçiliği savunmalannda romantik ve idealist bir yön vardır. Gustav Flaubert, gerçekçilik akımının öncüsü sayılır. Onaan önce sıradan insanları, sıradan mekânlarda büyük bir ciddiyetlc ve yaratıcdıkla ele alan sanatçı hiç olmamıştı. Madam Bovary'nin konusıı da çok sıradan bir kadının, sıradan yaşamını inanılmaz gerçekçi bir dille anlatır. Sıradanlığı kıran yöntemlerden biri, doğru bilgilerle, hatta bazen uzman bilgisiyle donatılmış olmasından kaynaklanır. Kasabarun yerleşimi, evlerin içi, eczane, katedral, ırmak ve belirli şeylerin sesleri (örneğin tahta bacağın sesi) ile şekilleri, hepsi okurun adeta zihnine kazınır. Tatmin olmamış yaşamı içinde Madam Bovary, Don Kişot'un yüzyıllar sonra yeniden canlanması gibi de görülebilir. Aynı Don Kişot'un şövalye romanslan okuyup kendini şövalye sanması gibi, Emma Bovary de, romantik aşk romanlan okuyup kendi yaşam gerçekliğinden kopar ve acınacak bir tuzağın içine düşer. Flaubert özellikle romanın ana temasını belirsiz tutarak okuyucuya Emma'nın yaşamı hakkında bir yargıda bulunmasını engeller. Flaubert, "Madam Bovary" romanını yazmadan önce heykeltıraş James Pradier'nin kansı Louise'in yazdığı belgeleri incelemişti. Louise Pradier daha sonra yaşadıklan yüzünden toplum dışına itildiğinde Flaubert, hem bir yazar merakıyla nem de insancıl düşüncelerinden dolayı onunla görüşmeyi sürdürmüş ve kadına destek olmuştu. Dedikodu meraklısı küçük burjuva çevresi sık sık Flaubert'i, Madam Bovary'nin gerçekte kim olduğu merakıyla sorguladı, Flaubert de bu soruya, " Madam Bovary benim," yanıtını verdi. Bu sözleri, toplum dışına itilenlere karşı S Onlar fabrika kovanlartndan bal veren an Yıkılmaz dtrekleri bu teneke ytğınlarının Bana kalırsa, 1950'lerin ortasından başlayarak şiirden çok öykü, roman ve oyun çalışmalanna 'yöneîme'si, oralarda yoğunlaşması, şair Necati Cumalı için bir tür özsavunmadtr. îkinci Yeni ile başlayan şiirin yapısındaki köklü değişimleri değerlendiremeyen birçok şair, ya şiiri bırakmış ya da Cumalı gibi sevrekyazarak, kendini yineleyerek, çoğaftarak bir bitkisel yaşama sokmuştur jiirini. 'Insana dönük', iyimser, 'umutlu bir şiir belki, ama ne kavganın dtştnda kalmaya ne de içtne gırmeye kararlı olduğu tçtn bir türlü serpuemeyen güdük bir şiir de aynı zamanda. Kavga şiiri Cumalı'nın bunun bilincinde olduğunu gösteriyor: "Dtşarda kavga var Döğüşen haklı ile haksız Biziz yenilen kavgada Kaldıkça evlerde yalnız" Bu kavganın dışında kalmama içgüdüsü onu ya Bajaklâr Gebe (1970) ve Ceylan Ağtdt (1975) kitaplarındaki bilinç sapmalarına, sığ değerlendirmelere götürür (örn. 'Miting', 'Kir', 'Çocuk' şiirlcri), ya da kendi kuşaktaşı sayılabilecek bazı şairlerin şiirlerine öykünmeye (örn. 'Yenik Evler' şiirinde [Başaklar gebe] Necatigil'e; 'Savcı', 'Almanya' şiirlerinde [Ceylan Ağıdı] Dağlarca'ya). 'Savcı' şiirine bakmak yeterlidır bunu anlamak için: "Savcı gökten inmedi Savunduğun kanunlar Dtnle gece yüreğin ne der Gündüz ne konuşursun Tanı cübbenin içindeki Ses kimin sesi Bir de doğa kanunu var Şaşmaz. Der kiKurt kamna çeker Her canlı er geç aslına Gün gelir karşında Öz oğlunu bulursun...' Oysa Garip siiri uzantıst ile Îkinci Yeni arastnda kendine bir yer edinerek 'Çıplak', 'lki Sevgiü', 'Aşkın En Güzel Yönü', 'Esirgedin Benden', 'Kar Aydınlığında'... gibi eski tanıdık Cumalı şiirini yetkinleştirerek sürdürmek ya da Yarastn Beyler (1982) adlı kitabın kimi şiirlerinde oduğu gibi kulvar değiştirmek de vardı. Öyküler, romanlar, oyunlar ağır bastı. lyi de oldu. Türk yazını Cumalı gibi üst düzeyde bir öykücü kazandı. Ay Biiyürken Uyuyamam gibi dönüp dönüp okunacak bir öykü kitabı kazandı. Sağlığında böyle bir yazı yazamazdım, bütün alıngan şairler gibi küserdi bana. Acı sitemler ederdi. Eleştirinin yazgısı bu. Bense, 'KardaAyak îzleri', 'Karabatak' gibi şiirlerinın, ilk gençlipmin, sevdalı günlerimin kitabı Mayıs Ayt Notları'mn hiçbir zaman aklımaan akmayacahm, Urla'ntn arttk kendisiyle birlikte anüacağtnı bilmesini isterdim Necati Cumalı'nın.,. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 5 8 6 n 1 9. yüzyıl Avrupa için büyük değişimlerin yaşandığı dönem oldu. Burjuva sınıfı ilk kez güç sahibi olmaya başladı ve aristokratlar nominal güç konumuna girdi, yine ilk kez bağımsız bir orta sınıftan söz edilir oldu. 18. yüzyüda başlayan ve tüm kıtaya yayılan sanayi devrimi sayesinde işçi sının politik güç kazandı ve yaşam kalitesi arttı. Yasam koşullarının değişmesiyle, 19. yüzyılda Avrupa nüfusu üç katına çıka; demiryolu veyollann yapılmasıyla ulaşım kolaylaştı ve buna bağlı olarak sağlık ve eğitim koşulları gelisip yaygmlaşo. Artık eğitim kilisenin tekelinden cıkmış, nüfusun her kesimi için ulaşıhr olmuştu. Yine bu dönemde parlamenter rejimler gerçek anlamda demokrasi, özgürlük ve esitlik ilkelerini benimsediler. Kendini ifade etme ve konusma özgürlükleri demokrasilerin başta gelen ilkesi oldu. Işci ve orta sınıf ilk kez geleceğe umutla bakıyorlardı. Bilim ve sanadann sadece saraylarda üretilip tüketilmeleri yerine, kent merkezlerinde inşa edilen büyük opera binalan, konser salorJan ve tiyatrolar, kendilerin buluşma ve sosyalleşme yerleri olarak önem kazanıyordu. Bütün bu değişimler düşünce bazında, felsefe ile bir yüzyıl önce baslamış olsa da, sanatta ve özellikle de edebiyatta ancak ses buluyordu. 19. yüzydın en etkin sanat akımı da bu gelişmelerin ışığında "gerçekçilik" oldu. Daha önceki edebiyat örneklerinde elbette gerçekçi anlatımlar vardı, fakat asağı sınıfların tanınması, bu sınıflann sorunlanna ve yaşamına giriş yapılnıası açısından lcazanılmış bir zaferdi gerçekçilik. Fransa'da ilk kez bir edebiyat akımı olarak gercekçilikten 1826'da söz edildi. Hâlâ Victor Hugo gibi romantik yazarlann etkisi Dİiyüktü fakat yeni akımın yazarlan, gerçeğin anlatılmasının peşindeydı. Anlatım daha gözlemci, daha nesnel, daha sıradan, yaşama bağlı olarak yeniden gelişiyordu. Yazann kişiliği özellikle baskı altında tutuluyor, öykü ile okur arasına yazann önyargılan mümkün olduğunca girmiyordu; kendini geri planda tutan yazar, gerçeğin olduğu gibi anlatılmasında Juşisel yaklaşımdan uzaklaşıyordu. duyduğu hoşgörülü ve yargıdan uzak tavn dile getirir. Aynca yazar, hayalleri doğrultusunda yaşamak isteyen birinin çevresinin kabplaşmış beklentilerini kırmak istemesini de yakın hissetmiş olabilir. "Madam Bovary" anlatım açısınan da ık ilginç özelliklere sahip bir romandır. iriş bölümü bir sınıf arkadaşırun a^zından Charles Bovary'nin yeni öğrencı olarak geldiği okuldaki şapşal tavırlannı anlatarak başlar. Roman daha sonra her şeyi bilen anıatıcının ağzından devam eder. Geneldc Emma'nın yaşamı odak noktası sayılsa da okur hiçbir zaman Emma'ya yakınlık duymaz, hatta bazı bölümlerde aptallıklanna ve duyarsızlığına (özellikle çocuğuna karşı tavanna) sinirlenir. Yazarın başkahramana olan mesafeli tavn roman boyunca sürer; aynca Emma'nın göremeyeceği dctaylar da (eli sıkı köylii doğası veya âşığı Rodolphe'un ikiyüzlülüğü) geniş bir açıdan verılir ve roman çok rarklı bir şekilde şimdiki zamanda son bulur. Emma'nın yaşamı, detenninist bir tavırla, insanın doğası ve dunımundan kurtulamadığı izlenimiyle anlatılır. Kadercilikle birlikte hem umutsuzluğa hem de dargörüşlü burjuva çevreye kızgınlık duyulur. Sonunda okuyucu İlk başlarda kızdığı Emma'ya neredeyse acır. Emma'nın gerçek mutsuzluk kaynağı, yaşadığı evlilik dışı aşklardan cok, borçlarını karşılayamadığı için giraiği maddi sıkıntıdır. Gerçek bunahma aşk yüzünden değil, parasızhk yüzünden girmesi, Flaubert'in romantizme duyduğu tepkinin de bir parçası olarak yer alır romanda. Aşk, romanın baslıca gövdesi olmasına rağrnen, asıl önemli olan, Emma ve kocasının kendi yaşam gerçeklerinden koparak, küçük burjuva nırslara kapılmalan sonucunda uğradıklan basansızlıklardır. Charles Bovary, tıp fakültesini bitirmediği halde kendini doktor sanarak yaptığı bir bacak ameliyatı sonucunda, nastanın bacağının kangren olması ve kesilmesiyle uğradığı başansızlık, onu kendi hakkında gerçekleri görmeye iter. Bacağı kesilen hastanın kent sokaklannda yürüdükçe tahta bacağının çıkardığı ses, Charles'ın başansızhğını haykınyordur her seferinde. Charles ve Emma Bovary'nin evlilikleri de başansızlık örneğidir. Sevgisiz bir ortamda sürdürülen birliktelik, Emma'yı kocasına karşı her geçen gün daha hırçınlaştınr. Charles ise sıradanlığını veyeteneksizliğini kabul etmeye hazırdır fakat etrafındaki kaduılar, annesi ve karısı kendi çıkarlan için bunu istemezler. Emma, köylü bir ailenin kızı olarak bir doktorla evlenerek bir kez sınıf adamıştır. Onu içten içe küçümseyen züppe bir adamla yaşadığı aşk ise hen özlem duyduğu pahalı giysiler ve lüks yaşam hayalleri kurmasına neaen olur, bir kez daha sınıf atlama hevesine kapılır, ancak bu yaşamı sürdürecek maddi güce sanip olmadığının farkında değildir. naubert, tüketim toplumunun yarattığı hırsla gözü dönmüş burjuva tipini çok erken görmüstür. Emma Dİr yandan Walter Scott'un romanlannı okur, ama bunlan tam anlayamaz, gerçekte atıladığı romantik hikâyelerdir ancak. Bir seferinde de, Donizetti'nin "Lucia di Lamermoor" operasını dinlemeye gider, fakat yakışıklı tenor daha çok ilgisini çeker, ikinci perdede canı sıkılmaya başlar. Flaubert bu detaylarıa yeni gelişen burjuva smıfının aristokratlara özenerek sanata ilgi duymasını ama ilginin altında gelişmemiş zevkin yattığına dikkat çeker. Ekonomik ve politik güç olarak orta sınıf gelişmiş olsa da, gerçekçi bakıldığında, kendi zevklerine ve daha önemlisi kendi gerçekliğine kavuşmamıştır henüz. • SAYFA 15 Kiiçiik burjuva hrttar Kazanrinnş zafn* Bu dönemde Henrik Ibsen gibi birçok sanatçı, doğal olmayan hiçbir öğeyi eserlerine sokmamaya özen gösterdiler. Sanat gerçek yaşamın anlatıldığı bir sahne olarak düşünülüyordu. Gerçekçilik akımı öncüleri ilk başlarda romantizme bir tepki duyarak yaratmava basla F l a u b e r t a*^ tOpiumunun yarattıOı hırsla gözü dönmüş bur dılar. Romantizme başkaldın oldu Juva tlplnl çok erken görmüstür.