24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

gi gerekçeyle olıırsa olsun yasaklamak rıiçin tehlikelidir?", "Laiklik nt'dir, ne değıldır? Dışarda ve bızde hangi neden lcrin ürünüdür? Türkiye'deki sorunlannn nasıl egilmeli?', "Kapitalizmle Llaıııın öncrdiği, bir ycrdc niçin aynı kapıya çıkar?', "Ekolojik bunahm kapımızda", dcnirkcn, ozelliklc Türkıyc Hakı mından hangi noktalara dikkatlcr çekilmck isreniyor?", "Bir toplumda gençlik politikası niçin önemlidır?' vc 'Türkie'de demokrasinin içine diiştüğü buna ım vc çıkmazın ncdenleri nelcrdir? 'Çıkış yolu' olarak siz nc düş.ünüyorsunuz?" sorıılanndan olıısan bir sınavın millervekili adaylannı belirlemede kullanılınasını bilc düşündiim ciddi ciddi. .Şaka bir yana, bu soruları yanıtlanıak, daha doğrusu bu vc bcnzcr sorularla yüzlcşmek için Yaratıcı Aklın Sentezi"ni okumak, çağdaş yurttaşın görevleri arasında. Anadolu Bilmeceleri Osman Şahin, 19611967 yılları arasında öğretmenlik yaptığı Malatya, Elazığ, Tunceli'ye bağlı otuz KÖyde geniş kapsamlı folklor çalışmaları yapmış. Bu çalışmalar sırasında topladığı Dİlmecelerin bir bölümünü "Su Kurusu"nda biraraya getirmiş. YILDIZ CIBIROGLU Osman Şahin'den "Su Kurusu" i! Tanilli, kitabının sonsdzii niteliğindeki Bitirirkcn bölümündc, kitabını ve doğru ılc gerçek kavramlarını sorguluyor: "tnsanı rahatlatan bir yanılpdan çok, rahatsız cdcn bir doğrunun arkasın dan koşmak niçin? Rizi avucıında tııtan yalana, gözümüzdeki perdeyi kaldıran doğruyu ycğlcmck dc nedcn? Doğru, ama nc o? Olçütleri neler? Yanlışja yalan nerde bıtiyor, doğru nercde başjıyor? Bir otoritc mi ya da sağladığı yarar mı doğruyu doğru yapan? Tck bir mutlak ve kesin doğrunun bulurıduğu kuşkulu. Nc yapmalı o zaman?" Gerçekle doğru ara sındaki farkı, doğru türlcrini, doğrunun önündeki engelleri açıklayıp sıraladıktan sonra dünyamızın hcr ycrindcki insanın kcndinc sorması gereken soruları soruyor: "(...) bir yüzyılın bitip yeni bir yüzyılın başlanıak üzere olduüu şu yıilaı da, insanoğlunun görüp yaşadıklarından ilcrisi için çıkarılabilecck olan ncdir? Nedir içinde bulunduğumuz gerçeklik? Ve hangi doğruların aranışı içindeyiz?" Tanilli'nin bu sorulara yanıtı bence ülkcmiz için dc, dünyamız için dc çok önemli: "Insanlığın gcçirdiği acı dene yimler, demokrasinin, insan haklarının vazgeçilmezliğini bir kez daha öğretmiş tir. Başta aklın vc cmcğin haklarını savunmak ancak böyle mümkiin. Oyle olunca, 'küreselleşme' ve 'Yeni Dünya Düzcni' adına gelişmelerin, helc hele geçmişin sosyal ve kültürel kazanımları karşısındaki norlayışlarına pck dikkat etmeli. Bunun yanı sıra, yeryüzünü sarmış köktendinci akımların bir parçası olarak, Müslüman ülkelerde kimi karanlıkçı akımlar yüzlcrcc yıl önccsinin bir ycrdc fcodali değerlerini ycnidcn yasama geçirmenin çabası içinde, akla ve laik kurumlara karşı çıkmaktadırlar. Böylece, yeni bir Ortaçağ tehlikesiyle de yüzyüzeyiz." Karamsar bir yanıt ya da yorum mu? Hayır. Çünkü, Tanilli bu tehlikeyi önleyecek olgunun da altını çiziyor: "însan lık, binlerce yıl öncesindcn beslediği bir ideali, asıl kurtuluş diye gördüğü bir dü zeni yaşama geçirmeyi bugün de terketmiş cleğil. Ne o? Insanın insanca yaşayacağı bir dünya! Aklın, bılimin, cmeğin başköşeyc oturtulduğu bir dünya! Eşitliğin, kardeşliğin sömürüsüz ve barışçı dünyası!" Bu dünyanın gerçekleşebilmesi için tcmcl görevin fclscfcyc düştüğünü anımsatıyor Tanilli. Yaratıcı Aklın Sentezi'nin yazılış nedenidir bu: "Felsefe ki gcrçcklikten kopamaz ve doğruyu aramaktır asıl görcvi; tarihin şu aşamasında, insanlığın bağlı bulunduğu vc yüzlerce yıllık çabaların dokuduğu temel ve evrensel dcğcrlcrin altını ycnidcn çizerck yol göstermelidir." Niye mi? "Unutulmasın, bir yerde insanın kendisidir tchlikedc olan..."" Yaratıcı Aklın Sentezi, Felsefeye Giriş/ Server l'anılh/ Adanı Yaytnlart/ 2. ttaskı, 4X1 sayfa C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 4 1 5 Sonuç olarak H alk sanatlarında, arkaik dönemin dünya gürüşüylc, hatta tapınak kültürüne ilişkin izlerle karşılaştıkça, sanki arkeolojik bir kazıda define bulmuşum gibi sevinirim.Hele konu bilmecc isc, yalnızca sozcüklcrlc yapılmii; bir sandığın içinde gizlenen an lamlar, insan/dünya yorumları bana gerçcktcn dc gizcmli bir bir yolculufiun tadını verir. Halk ozanlarının şiirlerinde dc, (ozclliklc Boratav'ın derlediği) Nasrettin 1 loca fıkralarında da eski çağa, ilişkin pek çok dünya görü^üylc, bilgiyfc karşılaşırız. Bunun ncdeni, 'OnYenitas'la başlayan tarım kültürünü yaratan bilgc ve üretkcn insanların, 'bilgece söz'e duydukları ilgidir; bilgece sözün kalıcı olmasıdır. Yalnız bilgece söz mü? Onlar, doğa olaylarını bilgece sözlcrle açıklamak için imgeleri, simgeleri, metaforları (dönüsüm) ve mecazları (eğretilemc) bulup kullanmışlar, bunlarla olıışturdııkları 'bütünlüklü bir dizge' yaratmışlardı. Çağdaş sanat, düşün rıâlâ onları kullanıyor, ycnidcn yorumluyor. Biz onların inançlarını akıl dışı bufuyoruz; ama imgc vc simgeleri yaşamdan, doğadan, in sandan geidiği için öylesine güçlii, öylesinc sağlam ve birbiriyle öylesine tutarlılar ki saygı duymadan, hayran kalmadan edemiyoruz. Çünkü o cski tarımcıların yarattığı imgeler, simgeler, metaforlar, mecazlar olmadan gcrçekliğin (hakikatin) simgescl biçimde açıklanması olanaksız. Söz konusu zihinsel defineyi, binlerce yıllık uzun bir süreçte bize ulaştıran halk ise, tarımcıJarın yarattığı ortak kültürün bir tür 'ortak beyin emanetçiliği'ni yapıyor. Bu işlev çok önemli, bütün bunları inceleyen haıkbilim de. Çünkü yeryüzünde yaşam var oldukça bu en eski ana çocuklarını emzirmeyi sürdürecek. Güçlü bir olasılıkla önceleri bir tapımda, tapınakta, şamanlar, rahibeler, rahipler tarafından söylenen 'hikmet'leri (bilgece söz), gizemli sözcük oyunları olan bil meceleri, halk zamanla Kendi söylcm biçimine, çağının koşullarına uydurdu, bir bölümünü de aynı geleneği izleyerek kendi yarattı. Sözcüklerin ve sözlerin birçoğunun tanrısal bulunması, gökle ilişkilendirilmesi onları büyü amaçlı kullanmaya, ya da gizemli sözcük oyanları oynamaya elvcrişli kıldı. GeorgeThomson, bilmecelerin cski Yunan'da, kadın tapımlarıyla ilişkilerini gösteren birkaç örnck verir. Eski tarım kültürlerinde, farklı coğrafyalarda benzcr dünya yorumlarıyla karşılaşırız: Hem aynı üretim biçiminden, nem de göçlerden olmalı. Örneğin bu ortak dünya görüşünde gökyüzü bir okuma alanı, Ay ve yıldızlar her gece dcğişcn tanrısal yazılardır. Tanrıların ışıklarla her gece (televizyon ekranı gibi), insanlara gizcmli işaretler verdiklcri gece göğü, yazma okuma yerı. Gece göğü aynı zamanda tahıl tarlası; her yıldız, bir başak. C^kumayazma alanı gece göğüylc özdcş olunca ycryüzündeki okumayazma eyleminin nesneleri de büyıılu bulunnıuş. Kil tablete 'kamış'la yazılan yazı, tarlaya tohum ekmekle ve toprakanayı 'döllemek'le bir tutulınu!}. Çünkü kil, toprak. Bütün bu saydığımız imgeler tanrıların/ tanrıçaların metaforu sayılmış. 'Su Kurusu' adlı bilmecc kitabından gece göğü, yazı, tarla, yıldız, tohum, harf özdeşliğini gösteren bazı örncklcr: Berıim bir cuval buğdayım var/ Akşam se rer, saban toplarım. Tarlası ak/Tohumu kara. Eliyle Eker/ Diliyle Söker. Ak tarla/ Kara tohum/ El eker/ Dil biçer. Elinen ekilir/ Tarlası beyazdır/Tonumu kara/ Dilinen biçilir. El ile ekilir de/ El ile biçilmez. Dcğeri her yerde seçilir/ Göz ile biçilir. tlk bilmecenin yanıtı, yıldızlar. Diğerlerinin yanıtı ortak: Yazı, okumakyazmak... Birbirinin çeşitlcmesi olan bu bilmecelerde ısrarla söylenen ne? Yazının, yazıdaki harflerin, açlığın çaresi olan tohumla, bereketle eşdeğer görülmesi neden? Tarımcı toplumiarda tohum toprakananın çocuğu, en kutsal olan. Osiris, Adonis, Attis gibi oğul tannlar, aynı zamanda başaktaki tanc dcğil mi? Tanenin toprağa diişiip ölmesi, onun kendini evrensel hareket için feda etmesi değil mi? Toprağa düşer ama toprakanayı da döller vc doğadan berekct füjlurmasına neden olur. Yazı da insanın gönlünc (günümüzde beynine) ekilen bir tohumdur. Bu bilmecelerde kil tabletin yerini, ak kâğıt alır. Göz, el, kutsal bulunan ögeler, zaten bu nedenle o çağın yazdarında gösterge olarak kullanılıyorlar. Yazı öylesine kutsal ki bunlarla ekilip biçiliyor. Avrupa halklarının dillerine tarımcı kültürlerden geçen bir sbzcük var. Bir Farnsızca'daki biçimiyle irdeleyelim. Fransızca'da (dişil olduğu belirtilen) 'culture' sözcüğü şu anlamlara gelir: 1) l'aıım; 2) Yetiştirnıe; 3) F.kin tarlaları.ekil mis, arazi; 4) Kültiir, ekin. Bir de aynı dil de culture sözcüğiinun, turevlerındc i/ sürelim: (iultural; toprağın işlenmesine dcğgin; culturel, dinle ibadetle ilgılı; cııl te, tapına, lapınma, din, mczhcp. Yukardaki Anadolu bilme cclerinin göstcrdiği, yazmaokuma ve ekip biçme örtüşmeM ile l'ransızca'da culture sözcüğünün türevlerinin gösterdikleri aynı. Her iki öbekte de benzer nesneler ve kavramlar aynı çağrışım kü mesine konulmuşlar. Her iki ÖDCK de bizi Yenitaş'taki uygarlık merkezlerine, ta rımcıların dünya görü^üne götürüyor. Anadolu o önemli uygarlık merkezlerin dcn biri. Bu kısa kapsamlı yazıda, büyütecimi yalnızca bu noktaya tutabildim. Yoksa bilmecelerin bize işaret ettiği daha pek çok gösterge var. Yukardaki ömekleri bir de s,unun için seçtinı: Kuşkıiîuz dünyada bilmemiz gercken ne varsa habcrdar olalım, yararlanahm. Ama, kökü bizde olan ağacın verdiği meyvelerin konservelerini hadi aldık diyelim, neden o ağacın bizim topraklarımızdaki köklcrini tanımayalım? Onu ncdcn kurutalım, neden yeşertmeyelim, neden meyveleri ni çağımız sanatlarına dönüştürüp dünyaya sunmayalım? Batı sanatının yüzyıllardır kullanarak şaheserler yarattığı ya daartıkeskittiği,oeski tarımcıların dünya görüşündcn alınma imgclere, simgelere, metaforlara.eğretilemelereyeni Dİr soluk katmayalım, neden? tşte 'Su Kurusu'nun önemi burda. Bu tür kitaplar insanı birçok konuda yenidcn düşünmeye, yaratıcılığa kışkırtıyor. Osman Şahin, kitabın sunuş yazısında, "1961 1967 yıllarında öğıetmenliği sırasında, Malatya, Elazığ, Tunceli'ye bağlı 30 köyde geniş kapsamlı folklor halkbilim çalışmaları yaptığını; 'Su Kurusu'ndaki 688 bilmecenin, o çalışmanın bir bölümünü oluşturan 1644 bilmece arasından seçildiğini belirtiyor. Osman Şahin, doğru dürüst yolların olmadığı bir coğrafyada, sözlüanlatım örneklerini nasıl sabırla derlediğini de anlatıyor. sunuş yazısından alınacak çok dersler var. Bu çabalara değmiş. 'Su Kurusu' birinci hamur kâğıda nasılmış, teknik açıdan da kusursuz oir kitap. Eslu kültürlerden gelen bilmecelerin yanı sıra, halkın daha yakın zamanlarda kendi sasırtıcı bakış açısı ve zekâsıyla yarattığı Dİlmeceler de var. Işte onlardan birkaçı: Bir acayip düş gördüm/ Köpük kusan taş gördüm. Ilırsız içerde/ başı dışarda. Dünyanın döndüğünü gözüyle gören kim? Yapan kendisi için yapmaz/ Alan kendisi için almaz/ Kullanan kullandığını bilmez. Yeraltında sakallı baba/ Aı üstüne al bağlar/ Kesilcn kelle değil/ Kesen kasaplar ağlar. Adı var, tonrağı yok/ Denizi var, suyu yok. Sabantan kalkttm bir çatal kuyuya düştüm. (Yanıtlar kitabın sonunda.) Ben yalnızca birinci bilmecenin yanıtını söylcyeyim: Sabun. Kitapta 'göz' için 'apılmış öyle hoş ve zengin benzetmelere yapılan bilmeceler var ki, şairlerimizi kıskandıracak cinsten. Günümüzde bir imge deposu sayılabilecek kadar birbirinden kopuk imgelerle yüklü şiirlerin moda olmasına karşın; bilmecelcrdeki zengin imgeler birbirine belli bir dünya görüşüyle sıkıca bağlanıyor. Büyük bir keyifle resimlediğim bu bilmecc kitabını 'sözcüklerle de yaşaınak' isteyen tüm yetişkinlere, 'sözcüklerden oyun tadı alan' tüm çocuklara öneriyorum. • Anadolu Bilmeceleri / Su Kurusu / Osman Şahin / Analız liasım Yayın / 16ü s. SAYFA 9 Î
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear