Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
li sorunlar) da yapıtında ycr açıyor S. Tanilli. Hcnüz ülkemizde felscfe "bir tutku" haline gelmiş değil; ama genç kuşağın felsefeye olan ilgisi, umutlandırıcı boyutta. Kimi ortaöğretim kuruınlarında ve biraz daha yaygın olarak yükseköğretim kurumlarmda "Felsefe Kulüpleri" kuruluyor; felsefe seminerleri, kongreleri hatta öğrenci kongrcleri (**) düzenleniyor. Felsefe dergileri yayımlanıyor (***). îşte, felsefe ilgisinin giderek arttığı bir ortaında, Yaralıa Aklın Scntezi de layık oldıığu ilgiyi görecek, okuyucusuııa ulaşacaktır. • (*) Server Tanilli, Yaratıa Aklın Sen tczi. Vclscfeye Giriş, Adam Yayınları, tstanbul, 1997. .. (**) 2425 Kasım 1997'de Hacettepe Üniversitesi'nde düzçnlcndi. 2528 Mart 1998'de de İstanbul Üniversitesi'nde düzenlenecek. (***) Felsefelogos adı altında yeni bir dergi daha yayın nayatına başladı. Yine tstanbul Üniversitesi Felscfe Bölümü öğrencileri Philosophia adb bir dergi yayımlamakta. tstanbul Üniversitesi Felsefe Kulübü de bir dergi hazırlığı içinde. Ortaöğretim Kurunıları da benzer çaba lar içinde. (Ornek olarak, Saint Benoit Lisesi ile Bahçclievler Lisesi'nin adı anılabilir.) Server Tanilli Eğıtim. Bilim Sendıkası (Münlh) Türklye aydıniarıyia Dayanısma gecesinde, 1987. S. Tanilli'ye göre fclsefe, düşünme çabasına âayalı bir arayıslır. Ayrtca günümüzde felsefe, bılim ve tcknik gelişmeyi göz ardı etmemelidir. çağrışımı çoktur. Şair, bu nedenle, sözcuklerle konuşmaya özen gösterir. tster ki, yaşamın her durumunu yansıtsın. Ya:ayan dil sınırsız birgüçtür. Felsefeci, ne jilim adamı gibi "konu dili"ni seçer, ne de, şair gibi sözcüklerle konuşur. ü , "konularüstii dil"le düşünür. Doğanın vc toplumun birçok sorununu "açıklık"a kavuşturmak için, böyle bir dile gereksinimi vardır. Felscfccinin izlediği yol, kaynağında, basit, çileli, ama vurucu düşünmc yöntemidir. Felsefenin bu niteliğini iyı kavramış olan günümüzün filozoflarından Fclix Martitbânez, "Felsefe, soğuk algınlığı değin basit, kalp krizi değin trajık, veba değin öldürücüdür." diyor. Felsefe de, sanat gibi, insanın yaşamını konu ediniyor. Ancak bir farkla, sanat, yaşanmış her durumu yansıtırken, felsefe, insanın salt "diişün yaşamı"nı ele alıyor. Hcr çağda yaşama egemen olmuş "düşünce yi ya da "düşünce dizgeleri 'ni çözümleyerek sunar Dİze. Tarih, geçmiş yaşama egemen olan "diişün yaşamı' İle, hiç ilgflenmez. Tarihin ilgilendiği "gerçek", insansal ilişkiler değil, "toplumlararası ya da halklararası ilişkilerdir. Felsefe yapmak, dîişünürler için bir yaşam biçimi olduğu halde, toplumların, nesnenin bilgisini eldc etmek gibi bir çabaları yoktur. Hatta, yığınlar, böyle bir sorunun larkında bile değildirler. Bilimlerüstü dili yakalayamayan hiç kimse, felsefe yapamaz. "Tarihsel olan"ı, onu yaratmıs kıışakların bakışlarıyla ya da "tarihsel in ortaya çıkmastna yolaçan koşulların benimsenmesiyle algtlarsak, bilimsel davranmış oluruz, ama felsefe yapmış olmayız. "Tarihsel"in oluşmasına özgü özel bilgi edinen, o koşulları kavrayacak biçimde yaşayan, oluşmayı ve gelişmeleri tümel olarak algılamaya çalışan kişi, "filozoP' sayılabilir. Felsefe, konularüstü bir dil kullandığından, hcrhangi bir olaya ya da nesneye, sevgiyle ya da sevgisizlikle bakmak gibi bir sorunsalla sayrılı değildir. "Gerçek"in bilgisine ulaşmak, kuşkusuz ulaşabilirse filozofun en büyük "kut"uuur. Yaşamın özünü aramak, ona varmak, çoğu kez, "sıradışı" bir çabadır. Ortalama insanın yapacağı bir şey değildir. Böyle düşününce, beni, "vaşam felsefesi"ne bağlı sananlar çıkabÜir. Oysa, kapitalizmin emperyalizm aşamasında ortaya çıkmış olan yaşam felsefesi", gerici bir düşünce dizgesini ifade eder. Bu yüzden, bana çok yabancıdır. Uçta bir "akıldışıcılık", öznel idealizme varan "nesnel idealizm", bilgiye güvensizlik, üretilmiş bilgiye karşı kötümserlik, gizemcilikten ayırdedilemez birbilinemezcilik, başına buyrukluğu bir düşünme l yontemi olarak benimseme, görecilik, olgucu (pozitivist) ve dirimbilimci (biologisme) önermeler, yaşam ielsefesinin köklü öğeleridir. Anlayacağınız, varoluşçuluk ve görungübilim gibi "geç burjuva felsefeleri"nin kökcniclir yaşam felsefesi. Camus'nün "saçmadan kaynaklanan tasar"laı ı, Sartre'ın "bulantı"sı, Kafka'nın "bunalım"ı yaşam felsefesinden kaynaklannııştır. Kaynağında, bir burjtı va felsefesi oldıığu halde, "ilerici burjuva felsefesi" geleneğinden bilinçli biçim dekopmuştur. Materyalist diyalektik düşünceyi öğreti olarak benimscmiş ve özümsemiş biri içın, "yaşam felsefesi"ne yaslanrnak olanaKsudıı. Benim söylemek istedigım, felsefecinin yaşam biçimidir. Felsefeci, "özdeksel olan"la "düşünsel olan"ın ilintisini çözümleyebilmek için, bir bilinçoluşturur. Üretilmişbilgilerin "konudili"ni kullanarak kendisini dar bir alana sıkıştırma/. Hvrcni, bir ucundan tutarak kavrayanıayacağı için, "konularüstü" bir dil yaratır. Felseleci, bu dille konuştugundan, "yaşam"ı, "yaşantı" olarak algılayamaz, en yüksek değer olarak özdeğin yerine "yaş,antı"yı geçirenıez. "Yaşantı", tümel bir nitelik gösteren "yaşam"ın özncl ve evreli parçalarını ifade eder. Felsefeci, "yaşantılar"la değil, "yaşam'Ma ilgilenir. Yaşantı, kuşkusuz, her sanatçının ilgi alanında değer azanır. Ne ki, sanatçı da, "yaşantı"nın özdeksel bağıntısını yansıtarak "gerçek"i yakalayabilir. Bilimsel özdekçîlikten önceki idealist filozoflar, bir felsefe sorunıınıın çözümlenmesinde, sorunun işlenişine, düşünme yöntemlerinin gelişmesine, küçümseyemeyeceğimiz katkılarda bulunmuşlardır. Yaşam felsefesi nin kuramcıları, evreni kavramakta, özdeksel alandan kaçmakla, "yanlış bilinç"in oluşmasına yolaçmışlardır. Yaşam felscfcsinin öncüsü, Alman idealist relsefesinin önde gelenlerinden Wilhelm Dilthev'dir (18331911). Dilthey, "tarihsel aklın eleştirisi"ni, tanrıbilimsel (teologiuue) kavramlarla geliştirerek "akıldışıcı bir noktaya vardırmıştır. Ruhbilimsel aöırlıklı bu düşünce dızgesi, toplumsal bir kötümserliği körüklemiştir. Burjuva "bunalım bilinci"nin kaynağı, bu relsefedir. "Yaşantı", insanın doğrudan yaşadığı "yaşam"dır. Bireyin yaşam süreciyle bağıntılıdır salt. Kişi, kendi bireysellifiini, yaşadıklarıyla (yaşantısıyla) zenginfeştirerek, bireysel özgürlüğünü saölamak ve korumak için, "topluma gereksinim" duymaz. Uyumlu bir toplumsal ilişkiler dizgesini yaratma savaşımını olanaksız kılar "kişisel özgürlük savaşımı". Kısası, beşeri ilişkilerin ve davranışların kökeninde yatan güdüleri koşullandıran toplumsal ilişkilerin algılanmasını, özellikle engellcrler yaşam felsefecileri. Bütün buniarı da, "seçme özgürlüğü" için yaptıklarını söylerler. Yaşam fel sefesine bağlı sanatçılar, çok çarpıcı biçimde, gerçekliğin algılanışını ve sergile nişini, tam bir ikilem (dilemma) içinde yaparlar. Olayların gerçek anlatımını yaparken, ikinci bir düzleme geçerler: Varoluşçuluk. Kuşkusuz, bu yöntem, bilinçli biçimde, toplumsal yaşamın çelişkilerini sislere gömer. Bir bakıma, insanın dramı gizemleştirilir (mistikleştirilir). Sartre'ın Bulantı adlı romanının baskişisi Rocjuentin, ettcn kemikten yapılmış bir kişi değil de, toplumun ceketine dikilmiş bir düğme gibidir. "Başka birileri"yle ilişkiye girmek, onda tiksinti uyandırır. "Başka birileri", Roquentin'de "bulantı"ya yolaçar. Bu duruma neden düştüğünü kestircmeyen, bu yüzden, varlığını, olağan yaşamdan değisik duyumsayan biri olarak görür. "Başka birileri"nin dünyaları, "kandırtcı ve acıklıdır"dır. Roqııenrin, terk cdilmiş "varoluşu"nu, "saçma" bulur sonunda. Camus, insanoğlunun dramını, bu "saçma" kavramında bulur. Ona göre, yaşam "saçma"dır. Bu kavram, onu, onulmaz bir karamsarhğa sürüklcmiştir. C.ezayir'de başlayan "veba salgını", salgınla eylemli savaşımın gelişme biçimiyle yaşanan gerçek olaylar arasmda bulunan Bir koşutlukla anlatılır. Doktor Rieux, yazman (îrandc, işçi Tarrou ve veba ile savaşımı göze alamayan "kararsız kişiler", birer simgedirler. "Veba salgını", toplumsal bir olgu durumuna gelen, gıderek gelişen ve siyasal iktidar olmayı başaran "faşizm"dir. Kısası, veba, faşiz min simgcsidir. Rieux, Grand ve Tarrou ve kararsızlar, "antifaşist güçler"dir. "Veba" ile savaşan kişifer, "yaşamı zorunlu savunan" güçlerdir, "veba" da, in sanlığın zorunlu olarak savaştığı "insanlık dışı" kötülüktüı. "Kötülük", soyut lama yoluyla elc alındığından, onunla savaşanların eylemleri anlamsız kalıyor. Soyutlama, bilimde zorunlu olmasına karşın, sanatta belirsizliğe yolaçıyor. Somut tarihsel güçler, kendiliğinden "saçma" duruma düşüyor. Kötülük geliyor, savaşanlarca gerilctiliyor, ama kökten kurutulamıyor. Bütün bu çabalar, özel likle düşün alanında, "manevi bilimler" yeni bir kavramın, bilgi kuramı içinSibitarihsel bilimleri, doğaDilthey, dinsel e kökleşmesini sağladı. ve bilimleri kar şısında bağımsız kılarak tam bir karşıtlık yarattı. Böyle bir karşıtlığın en önemli yanı, "manevi bilimler"in araştırılmasında, "akılcı bilimsel vöntem"in saf dışı bırakılmasıvdı. "Iç deneyim" diye bir yöntem, "akıldışıcılık"ın öne cıkmasına yaradı. Yaşam felsefesi, geleneksel felsefenin "akılcı varlık" olarak nitelediği "özne"yi dışlamış, yerine "güdü"yü, "duygu"yu ve "istemler"i egemen kılan "manevi güçlerin bütünselliği"ni yerleştirmiştir. Bu yöntem, insanın toplumsal yaşamı bakımından, tam bir çöküntüyü ifade eder. Dış dünyanın gerçekligine inanma, insanın "karşı koyma" deneyimine, dış dünyayı değiştirme ve dönüştürmc çabalarına yol veriyor. "Manevi güçlerin bütünselleştirilmesi", açıklamalı ruhbilimi, deneyime yol verdiği için yadsıyor ve nedenleri bir yana bırakan betimleyici ruhbilimi öne çıkarıyor. Bu yöntemde birincil ve belirleyici olan, "ben"le "dış dünya"yı bir araya getiren "yaşantı"dır. 20. yüzyıl Batı yazmını ve felsefesini derinden etkilemiş filozoflardan biri de, Henri Bergson'dur (18591941). Başyapıtı L'evolution Ocatrice (Doöurucu Evrim) adlı kitabında, evrenin değişim ve dcvinim yasalarını, "yasam" kavramından türeten bir "varlık kuramı" ileri sürdü. Yaşam, bir manevi güçtür. Bergson, bu,gücü, "elan vital" c'iyc adlandırdı. "Elan vital" terimini, Türkçe'ye "sevgi yaşam"ya da "yaşam gücü" diye çevirebiliriz. "Elan vital , her nes neyi yoğurur, salt kendi biçiminde ve konumunda kalmaz, öz gelişimini de sağ' SAYFA S CUMHURİYET KİTAP SAYI 415