26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 17 Ekim 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ OHAL 40bin kişi gözaltına alındı 32 bin kişi cezaevine gönderildi 93bin kamu görevlisi açığa alındı 60bin kamu görevlisi ihraç edildi 28 belediyeye kayyım atandı 934 eğitim kurumu kapatıldı 19 sendikanın kapısına kilit vuruldu nefes aldırmadı Darbe girişiminin ardından 3 ay önce başlayan OHAL sürecinin 15 Temmuz’un ardından ‘hak ve özgürlüklere yönelik tehditler orta ilk evresi yarın doluyor. 40 bin kişinin gözaltına alındığı, 32 bin kişinin dan kaldırılacak’ denilerek ilan edilen OHAL’in ilk döneminde çıkarı tutuklandığı, binlerce kamu görevlisinin ihraç edildiği, binlercesinin ihracı beklediği, TSK’nin lan KHK’lerle Meclis devre dışı bırakıldı, hak ve özgürlükler tırpanlandı yapısının değiştirildiği, gazetelerin, televizyon kanallarının, sendikaların kapatıldığı, seçilmiş belediyele 45 SİNAN TARTANOĞLU rin atanmışlara devredildiği 3 aylık olağanüstü halin ikinci dönemi 19 Ekim’de gazete kapatıldı gece saat 01.00’da başlayacak. OHAL’in ilk evresi, ikinci evresinin bile bitmeyeceğine ilişkin sinyallerle bitti. İkinci OHAL döneminde Türkiye, bir yan 15 dan darbenin sorumlularını yargılamaya, bir yandan da sınır ötesinde savaşı ve sınır içinde de anayasal sistemi değiştirme dergi kapatıldı tartışmasına hazırlanıyor. 241 kişinin yaşamını yitirdiği ve 2 bin 194 kişinir yaralandığı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 20 Temmuz’da 18 toplanan Milli Güvenlik Kurulu, Hükümete OHAL ilan edilmesi tavsiyesinde bulundu. Tavsiye kararında, terör örgütü olarak sadece FETÖ’nün adı geçti. MGK, “tavsiyenin”, “Sadece ve sadece demokrasiye, hukuk devletine, hak ve özgürlüklere yönelik tehditlerin ortadan kal BASIN DA NASİBİNİ ALDI TV kanalı kapatıldı 23 dırılması için yapılacak çalışmaları kolaylaştırmak amacına yönelik olduğunu” açıkladı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan aynı gün Bakanlar Kurulu’nu ‘sarayın Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin verilerine göre 100’den fazla gazeteci tutuklandı, 2 bin 500’e yakın gazeteci işsiz kaldı. 115 gazetecinin sürekli basın kartı, 660 gazetecinin sarı basın kartı iptal edildi. 45 gazete, 15 dergi, 18 televizyon kanalı, 23 radyo, 29 yayınevi, 3 haber ajansı kapatıldı. Kapatılan radyo ve televizyonlar polis baskınıyla mühürlendi. radyo kapatıldı da’ topladı. Erdoğan, ilk kez bir Bakanlar Kurulu’nun ardından kameraların karşısına geçti ve dünyaya Türkiye’de ‘olağanüstü hal’ döneminin başladığını duyurdu. “Bu uygulama demokrasiye, hukuka ve özgürlüklere karşı değildir” diyen Erdoğan’ın son cümlesinin “Hepinizi Allah’a emanet ediyorum” olması; Türkiye’de başlayan yeni dönemin işareti oldu. 3 ay süre ile ilan edilen OHAL süreci, 21 Temmuz’da başladı. 3 kapsam genişledi Erdoğan, OHAL’de “TSK’nin ve kamunun virüslerden temizleneceğini” de sözlerine ekledi. OHAL döneminin ilk evresinde Saray’da toplanan Bakanlar Kurulu’ndan 8 kanun hükmünde Kararname kararı çıktı. MGK’nin OHAL tavsiyesinde ‘olağanüstü hal’in sadece FETÖ’ye yönelik olduğunun ifade edilmesine karşın, OHAL ilanından 3 gün sonra çıkarılan KHK’de ‘virüs temizliğinin’ çerçevesinin genişletildiği anlaşıldı. Sınır kalmadı İlk KHK, OHAL dönemi virüs temizliğinin ‘bir sınırının olmadığının’ da ilanı oldu. Sağlık kurum ve kuruluşları, özel okullar, yurtlar, vakıflar, dernekler, üniversiteler, sendikalar, federasyonlar ve konfederasyonlara ilişkin kapatma listelerinin devamının geleceği, bunun için yeni bir çosu kabarık: 35 sağlık kurumu, 934 özel öğretim kurumu (53’ü daha sonra açıldı), 109 özel yurt, 104 vakıf, 1125 dernek, 15 üniversite, 19 sendika kapatıldı. TSK’nin yapısı değişti Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığı’na bağlandı. Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları, Milli Savunma Bakanlığı’nın emrine verildi. Yüksek Askeri Şura’nın sivilasker dağılımı, siviller lehine değiştirildi. Başbakan ve Milli Savunma Bakanlığı koltuklarının yanına; Başbakan Yardımcıları, Adalet Bakanı, Dışişleri Bakanı, İçişleri Bakanı da oturdu. GATA ve asker hastaneleri Sağlık Bakanlığı’na devredildi. 3 aylık OHAL sürecinde TSK’den 4 bin 545 personel ihraç edildi. Kentlerin içindeki askeri birliklerin taşınmasına karar verildi. İlk sivil korgeneral Harp Akademileri, askeri liseler ve astsubay hazırlama okulları kapatıldı. Yerine, Milli Savunma Üniversitesi kuruldu. Üniversitenin ilk rektörü olarak atanan Prof. Dr. Erhan Afyoncu, aynı zamanda Türkiye’nin ilk ‘sivil korgenerali’ oldu. Kamudaki “virüs temizliğinin” rakamları binlerle ifade edilmeye başlandı. Tüm kamu kurum ve kuruluşlarında 93 bin personel görevden uzaklaştırıldı. 59 bin 841 personel kamudan ihraç edildi. Eğitimde iki gerekçe Milli Eğitim Bakanlığı 28 bin 163 öğretmeni ihraç etti. Bu ihracın çerçevesi FETÖ oldu. Ancak daha sonra PKK ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle 11 bin 285 öğretmen açığa alındı. Bu öğretmenlerin 9 bin 843’ünün Eğitim Sen üyeliği “virüs temizliğinde kapsam dışına çıkıldığının kanıtı” oldu. FETÖ ilişkisi gerekçesiyle açığa alınan ve ihraç edilen personelden farklı olarak 11 bin 285 öğretmenin açığa alınmasının gerekçesi “İç güvenlik operasyonlarını ve sokağa çıkma yasağını akamete uğratmak, eğitimi engellemek, terör örgütüne destek verici faaliyet” olarak açıklandı. OHAL döneminin en ‘hızlı’ çalışan kurumu YÖK oldu. Kurul, 1577 dekanın istifasını istedi. Bir tek dekan bile ‘direnemedi’, tamamı istifa etti. Fakülteler, vekiller ile yönetildi. YÖK’e çağrılan rektörler ve vekil dekanlar, devlet ve vakıf üni versitelerinde 5 bin 247 personel hakkında işlem başlattı. Bunların içinde 4 bin 225’i görevinden uzaklaştırıldı. 2 bin 341’i ihraç edildi. İhraç listelerinin mizlik’ yapıldı. 3 bin 392 hâkim ve savcının meslekten men edilmesine karar verildi. 2 Anayasa Mahkemesi üyesini de bu kararın içine girdi. Danıştay ve Sayıştay’dan KHK’lerle ihraç edilen personel sayısı 167 oldu. Milli iradeye kayyım İçişleri Bakanlığı’nın üzerinde çalıştığı belediyelere kayyım düzenlemesi OHAL döneminde yürürlüğe girdi. 28 belediye başkanının yerine “hem PKKKCK’ye hem de FETÖ’ye yardım ve destek gerekçesiyle” kayyım atandı. Kayyım atanan belediyelerden 24’ü DBP’li, 3’ü AKP’li, biri ise MHP’li belediye oldu. Bir dönem cemaate açıktan destek veren Ankara, İstanbul gibi gibi AKP’li büyükşehir belediyelerine dokunulmadı. 1.5 aydır KHK yok OHAL döneminin ilk evresinin son kararnamesi 1 Eylül’de yürürlüğe girdi. O tarihten sonra geçen yaklaşık 1 buçuk aylık süreçte Bakanlar Kurulu yeni bir KHK’ye imza atmadı. KHK ile kapatılan kurumlar, ihraç edilen ve uzaklaştırılan memurlar mağduriyeterini hem bakanlık koridorlarında hem de muhalefet partilerinde dile getirdi. Aldıkları yanıt yeni bir KHK ile durumlarının düzeltileceği yönünde ifadeler içerdi. 3 ay daha OHAL KHK çıkarmaya gerek kal FETÖ ile sınırlı kalmadı Bakanlar Kurulu, olağanüstü halin 3 madan, ilgili bakanlıklarda ğı, Eğitim Sen üyele ay daha uzatılmasına karar verdi. OHAL kurulacak komisyonların rinin, barış için imza döneminin ikinci evresi 19 Ekim’de ge alacağı kararın kurumla atan hocalara destek ce saat 01.00’de başlayacak. Yapılan res rın kapısına kilit vur veren hocaların, hatta mi açıklamalara göre; ihraçlar, açığa al mak için yeterli olaca imzasını ilk gün çe malar, mühür vurmalar, gözaltılar, tutuk ğı ilk kararnamede ken hocalar bile ih lamalar ikinci OHAL döneminde de süre ‘kanun hükmüne raç edildi. cek. Türkiye bir yandan darbecileri yar bağlandı.’ Emniyet Genel gılayacak, yargılarken at izinin it izinden CHP’nin ve Müdürlüğü, 9 bin ne kadar ayrıldığını görecek. Sınır ötesin İnsan Hakları 331 polisle ilişiği de savaşacak, sınır içinde terörle mücade Derneği’nin açık ni kesti. leye devam edecek, rejim değişikliği tar ladığı verilere göre ilk 3 ayın bilan Verilere göre, 3 ay önce başlayan OHAL sürecinde 40 bin kişi gözaltına alındı, 32 bin kişi tutuklandı. Hukuk sisteminde de ‘te tışmaları ile birlikte, anayasal sistemini değiştirmeye hazırlanacak. l ANKARA 50 milyar lira el değiştirdi OHAL’le TMSF’ye devredilerek el değiştiren 200’den fazla şirketin ve 30 binden fazla çalışanın akıbeti belirsiz AYFER ARSLAN 15Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL kapsamında FETÖ’ye finansal destek sağladığı iddiasıyla bir zamanlar Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşları arasında yer alan şirket ve holdingler de birer birer TMSF’ye devredildi. Söz konusu gelişmeler bir yandan toplam büyüklük açısından ciroları 50 milyar lirayı aşan 200 civarında şirketin ve 30 bini aşan çalışanın akıbetini belirsiz hale getirirken doğrudan yatırımların azalması ve büyümenin daralacağı endişelerine de yol açtı. TMSF ise tekstilden inşaata, eğitimden lojistiğe kadar hemen hemen her sektörde faaliyet gösteren dev bir holdinge dönüştü. Fon’a devredilen ilk şirket yaklaşık 6 milyar liralık cirosuyla 12 bin kişiye is tihdam sağlayan Boydak Holding oldu. 7 ayrı sektörde 34 şirkete sahip olan holding, İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu listesinde 6, ikinci en büyük sanayi kuruluşu listesinde ise 1 şirketi ile yer alıyor. 10 milyar dolar değerindeki 18 şirketi ile Koza İpek Holding de Fon bünyesine geçen gruplar arasında. 1948 yılında işadamı ve matbaacı Ali İpek tarafından Koza Davetiye ile temelleri atılan Holding’in Koza Altın İşletmeleri AŞ, İpek Doğal Enerji Kaynakları Araştırma ve Üretim AŞ, Koza Prodüksiyon ve Ticaret AŞ, Rektur Reklam ve Pazarlama Ticaret Şirketi ve İpek Online Bilişim Hizmetleri gibi şirketleri bulunuyor. Dumankaya ve Fi Yapı da FETÖ soruşturması kapsamında yönetimi Fon’a dev redilen şirketler arasında. Dumankaya, 2014 yılında Capital 500 Türkiye listesinde, cirosunu en çok artıran 25 firma arasında 3. sırada yer almıştı. 2006 yılında Fikret İnan tarafından kurulan şirket, FiTower, FiLife markarıyla çeşitli lokasyonlarda 6 bin adete yakın konut üretti. Şirketin teslim etmesi gereken 5 bin kadar da konut bulunuyor. 2 Eylül 2016 tarihinde TMSF’ye devredilen Naksan Holding Gaziantep merkezli bir kuruluş. 7 bin kişiye istihdam sağlayan holdingin 4 milyar dolar civarında mal varlığı bulunuyor. 3 Eylül 2016’da Fon’a devredilen Kaynak Holding de 16 farklı sektörde faaliyet gösteren 30 şirkete sahip. Yaklaşık 8 bin 500 çalışanı olan Kaynak Holding’in 30 şirketle yaptığı toplam ciro yıllık 1.5 milyar TL civarında. ‘YatırımCI gelmez’ Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Aziz Konukman, mülkiyet haklarının kapitalizmin olmazsa olmaz koşullarından bir tanesi olduğunu vurgulayarak OHAL süresince, terör örgütleriyle irtibatı belirlenen şirketlerin, doğrudan TMSF’ye devredilmesi ile bu ilkenin ayaklar altına alındığını savundu. Konukman, şöyle devam etti: “AKP iktidarı dış kaynakla sistemi çevirmeye çalıştığı için esas derdimiz; doğrudan yatırımların artması. Burada yeşil saha yatırımları da dediğimiz sıfırdan yatırımlar sürdürülebilir büyüme açısından büyük önem arz ediyor. Ancak bir ülkede hukuk güvenliği kaybolursa, mülkiyet hakları güvence içinde değilse, sıfırdan yatırımlar da gelmekte tereddüt eder.” haber 5 Nasıl bir ülke burası? Kulaklarıma inanamadım, Cumhurbaşkanı, hafta sonu bir konuşmasında, “adam gibi ölmek var, madam gibi ölmek var” dedi, muhalif çevreler dışında kimse yadırgamış görünmüyor. İşin “madam” kısmı ayrı bir sorun, onu şimdilik bir yana bırakalım “kadın”ı işaret eden faslına bakalım. İktidarı destekleyen bunca kadın yazar, çizer, isabetsiz biçimde “sanatçı” diye takdim edilen popüler kadın simaları var ama, aralarında “gık” diyen yok. Yok, öyle keskin laflar etmelerini beklemiyorum, adabınca, “çok yadırgadık” demeye cesaret eden yok. Bir siyasetçiyi, lideri çok beğenip takdir edebilirsiniz, bu onun yaptığı, ettiği, söylediği hiçbir şeyi yadırgamayacağınız, içinize sindiremeyeceğiniz anlamına gelmez, geliyorsa, işin içinde başka şeyler vardır. Tepki çekmemek, eldekileri kaybetmemek, daha fazlasına tamah adına kişiliğinizi geri çekmek gibi. Bırakın iktidarı destekleyenleri, desteklemeyen ama belli ki rahatını bozmak istemeyen pek çok kadın simadan da itiraz yok, onlar söyleyemeyip eş dost arasında söylenenler kervanı. İşte bir ülkede asıl felaket budur, dahası işte bir siyasetçiyi felakete sürükleyen de budur, bu tür ikiyüzlülüklerdir. İşte böylesi bir ortamda, Başbakan, ilk Başbakan olduğunda anlattığı talihsiz bir anıyı, hiç tepki çekmediği için öyle beğenmiş olmalı ki, yeni öğretim yılının açılışında tekrar anlatmıştı. Gençken, öğretmen olan eşi hastalanıp okula gidemeyince onun yerine derse girmiş, sınıfta asayişi sağlayamayınca yaramaz öğrencilerden birini kulaklarından tutup havaya kaldırmış da, müdür “Aman eşinizi bir daha göndermeyin” demiş, ha, ha, ha. Bırakın öğretmen sıfatı ile girilen sınıfı, yetişkin bir insanın çocukları susturmak için aklına gelen ilk tedbire bakar mısınız; bir çocuğu kulaklarından havaya kaldırmak. Sonra olgunluk döneminde Başbakan olduğunda da bu anıyı güle oynaya anlatmakta beis görmemek, nasıl bir ülke burası? Böyle o kadar çok örnek var ki, en son bir MHP vekilinin, ana muhalefet partisi ile polemik olarak “don lastiği” tabirini kullanması, “süslenerek evden çıkan kadına fuhuş” ithamında bulunan bürokratın, vekâleten bulunduğu mevkiye, ödül gibi asaleten atanması, daha neler neler. “Seçkincilik karşıtlığı” adına okumuş yazmışları “düşman” ilan eden bir dil, “halkçılık” ile “lümpen”liği karıştıran, karıştırdıkça lümpenleşen bir siyaset. Sadece o da değil, asıl önemlisi popülüst çoğulculuğu “demokrasi”, hukuku hiçe saymayı “etkin yönetim”, güçlünün borusunun öttüğü bir düzeni “güçlü Türkiye” veya “Türkiye’nin güçlenmesi” sanan bir siyaset anlayışı. Dahası, “Osmanlıİslam medeniyeti” sayıklamalarına karşın, yol, köprü, altgeçit, üstgeçitten ibaret bir “iyi yaşam” anlayışı. İşte burası böyle bir ülke, işte bunlar yeni yaşam kılavuzlarımız. En son, Başbakan’ın İstanbul’u finans merkezi ilan eden konuşmasında, Batılı ülkelerin, yatırım yapacaklara paranın kaynağını sormalarını yadırgayan ifadeleri bir başka felaketin habercisi değil mi? Batılı ülkeler, ülkelerine para getirecek olanları, “nereden buldun” diye “elli soru sorup, insanları parası ile rezil ediyormuş”. Bizim ekonomi vaadimiz, bu soruları sormayarak, Türkiye’ye para çekmek; daha önce aynı mevzu geçtiğinde “terör ve kara para” bunun dışında kalacak teminatı verilmişti, iyi de “nereden buldun” diye sorulmadan, daha doğrusu iyice kurcalanmadan, yani “elli soru” sorulmadan, paranın kaynağı nasıl tespit edilecek? Ayrıca, hesabı verilecek para, neden elli sorudan kaçsın? Turgut Özal’da bu kafada idi, “para gelsin de nereden gelirse gelsin” anlayışının mimarı oydu, nitekim gelen para bize “hayretmemiş” olmalı ki, dönüp dolaşıp bu tip paraya muhtaç hale geliyoruz. Hem, elini kolunu sallayarak bir ülkeye kolay giren paranın, bir süre sonra, bir ülkeyi ne kadar zora sokacağını hesap eden var mı? İşte böyle bir ülke burası, iktidarda olanlar bize böylesi bir gelecek vaat ediyor, daha ne diyeyim? Sosyalist öğretmenler FETÖ’den açığa alındı Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, sosyalist bir ideoloji ve yaşam biçimine sahip olan 4 üyelerinin FETÖ soruşturması kapsamında açığa alındığını söyledi. Arkadaşlarının açığa alınmasını “cadı avı” diye niteleyen Karagöz, “Öğretmen olarak atandıkları gün itibarıyla sendikamız üyesi olan Ali Yergök, Ramazan Gülbaş, Halil İbrahim Kuşçu ve Fatma Kurt arkadaşlarımızın yıllardır mücadele ettiği FETÖ ile ilişkilendirilerek açığa alınması eşyanın tabiatına aykırıdır” dedi. Darbeyle kesin ilişkisi olanların görevden alınmasını desteklediklerini söyleyen Karagöz, “AKP; bilimsel, laik ve anadilde eğitim ilkemizden, iş güvencemizden ve toplumsal barıştan asla vazgeçmeyeceğimizi artık bilmelidir. Yoksa devlet bugün olduğu gibi kendi eliyle binlerce masum yurttaşını mağdur etmiş olur” diye konuştu. Açığa alınan 4 öğretmen de FETÖ ile bir ilişkilerinin olmadığını, sosyalist düşünceye sahip öğretmenler olduklarını söyledi. l ADANA/DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear