20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EKONOMİ 8 DOLAR AVRO FAİZ BORSA CUMHURİYET ALTIN ALTIN 24 AYAR 3.0320 7.2 kuruş TASARIM: SERPİL ÜNAY 3.3820 7.9 kuruş 11.28 0.18 puan 71.865 1.084 puan 728.49 11.57 lira 109.00 1.75 lira EDİTÖR: PELİN ÜNKER Salı 8 Eylül 2015 BES gerçekten emeklilik sağlasın lkede ortalama 10001200 lira emekli maaşı ile yaşamaya çalışan yurttaşlara, emekliliklerinde ek bir kaynak sağlamak amacıyla gündeme gelen BiSİGORTA reysel Emeklilik Sistemi (BES) yeni bir döneme girecek. Aslında ilk başlarda özelOlcay likli düşük olan ş Büyükta tasarrufları artırmayı da hedefleyen sistem bu anlamda ilk görevi yerine getirmiş olsa da bugün artık asıl işlevini yerine getirmesi beklenen sistemde 1 Ekim itibarıyla yine bir dönem başlayacak. Bu amaçla geçen hafta Türkiye’nin emeklilik sistemi bir konferansla kapsamlı bir şekilde masaya yatırıldı. Söz konusu konferans CFA Society of Istanbul, Türkiye Sigorta Birliği, Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği ve Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği işbirliğiyle düzenlendi. Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü Gökhan Karasu, BES’in para biriktirme mekanizması olarak algılandığını belirterek, “Amacımız BES sistematiğini gerçekten emeklilik sağlayan bir sistematikle buluşturmak. Sigorta şirketleriyle temas halindeyiz. Ekim ayından itibaren yeni modele geçeceğiz” dedi. “Türkiye Emeklilik Tasarrufları Konferansı”nda konuşan Karasu, Türkiye’de nüfusun hızla yaşlandığını belirterek, yaşlılığın değil ancak “yoksul yaşlı” nüfusun sorun olduğunu vurguladı. Doların dün 3.0475 seviyesini görmesiyle, yıllık milli gelirin 632 milyar dolara gerilemesi riski, Türkiye’nin G20 üyeliğini tehlikeye attı Türkiye, G20’de itibar kaybediyor Ücret zammı gelmeden eridi MUSTAFA ÇAKIR Ü Türkiye’de 65 yaş üstü nüfusun 35 yıl içinde diğer gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yüzde 14 seviyesine çıkacağı bilgisini veren Karasu, Fransa’da bu sürenin 115 yıl sürdüğünü söyledi. Emeklilik sisteminin şu aşamada tasarruf modeli olmaktan ileri gidemediğini belirten Karasu, BES modelinin iyi bir model olduğunu, tasarrufun artırıldığını ancak mevcut durumdaki BES’in emeklilik planı sunmadığını anlattı. Karasu özetle, bugünkü sistemin yalnız tasarruf yaptırdığını ancak gerçek anlamda emeklilik sağlamadığını yani hayat boyu maaş vermediğini belirterek, 1 Ekim’de bunu düzenleyeceklerini, üzerinde çalıştıkları özel kâğıtlar olduğunu, özel sektör ve kamu paydaşlarıyla çalışmaların sürdüğünü dile getirdi. Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Uğur Erkan, BES’te devlet katkısı etkisinin yıldan yıla azaldığını belirterek, “Emeklilik şirketleri olarak bizler birer satış ordusuna sahibiz. Devletin desteğine rağmen kimse bize gelip de BES açtırmak istiyorum demiyor. Sistem tabana yayılmıyor” derken, her yıl katılımcıların ‘yüzde 10’unun paraya ihtiyacım var’ diyerek sistemden çıktığını, çıkanları yenilerle dengelemekte zorlandıklarını anlattı. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Baş Ekonomisti Zümrüt İmamoğlu da BES’in halihazırda tasarrufa teşvik ettiğini belirterek, BES’in 1 Ekim’de başlayacak 2. aşamasının tabana daha fazla yayılması gerektiğini söyledi. Tasarruf yapıldı ürkiye, dolar karşısında TL’nin erimesi ve ikinci çeyrek büyüme sonuçlarıyla ilgili beklentilerin düşmesiyle yeni bir dönemin eşiğinde. Artık Türkiye’nin sanayileşmiş ve gelişen ülkeleri bir araya getiren G20 üyeliği sorgulanır hale geldi. Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) çalışmasına göre, ikinci çeyrekte yüzde 0.7 düzeyinde gerçekleşecek büyüme, yılın ilk yarısı için yüzde 2.8 olacak ve yıllık yüzde 3 civarındaki düşük büyüme trendini sürdürecek. Yılbaşında 2.30 TL düzeyinde olan dolar dün 3.0475 seviyesini görürken, seneyi bu düzeyde kapatması halinde Türkiye’nin yıllık milli geliri 632 milyar dolara gerileyecek. Böylece Türkiye, G20 üyesi olmayan Norveç ve İran gibi ülkelerin bile gerisinde kalacak ve G20 dışında kalabilecek. Türkiye geçen yıl 800.107 dolarla G20 içinde 17. sırayı 800 milyar 170 milyon dolarlık milli gelire sahip Hollanda’ya kaptırmıştı. T BETAM çalışmasına göre 726 milyar dolar olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) dün itibarıyla 632 milyar dolara geriledi. En büyük 20 ekonomi içinde 2014 rakamlarına göre 19. sırada 746.25 milyar dolarla Suudi Arabistan, 20. sırada 685.43 milyar dolarla İsviçre bulunuyor. DHA’nın aktardığı verilere göre, seneyi 3 liradan kapatması halinde ise dolar yıllık ortalama 2.65 düzeyinde olacak ve bu dikkate alınınca Türkiye’nin dolar cinsinden milli geliri 726 milyar dolara gerileyecek. Milli gelirin bu yıl 726 milyar dolara gerilemesiyle kişi başına gelir de düşecek. Yaklaşık 78 milyon nüfuslu Türkiye’de kişi başına gelirin 10 bin dolardan 9 bin 201 dolar seviyesine gerilemesi öngörülüyor. Böyle bir durumu en son 2009’da yaşayan Türkiye ekonomisi o dönemde yüzde 4.8 düşüşün ardından yabancı yatırımcıların dönüşüyle toparlanmıştı. Ancak bu kez ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve jeopolitik riskler ve küresel koşulların yabancı yatırımcıları teşvik etmemesi yüzünden 2015 sonrası da tehlikeye girdi. l Ekonomi Servisi Milli gelirde düşüş Toparlanma zor Tabana yayılmadı Ömür boyu maaş 72 milyon yoksul üketici Hakları Derneği, gelir rakamları ile karşılaştırıldığında nüfusun yüzde doksandan fazlasının yoksulluk sınırının altında, 5455 milyon tüketicinin de açlık sınırının altında yaşadığını açıkladı. Tüketici Hakları Derneği’nin yaptığı açıklamada, “Türkİş’in açıklamalarına göre, dört kişilik bir ailenin Ağustos 2015 ayı itibariyle açlık sınırı bin 345TL’dir. Yoksulluk sınırı da 4 bin 380TL’dir. Bu rakamları dikkate alıp, TÜİK’in eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelir rakamları ile karşılaştırdığımızda ise nüfusun yüzde doksandan fazlasının yoksulluk sınırının altında, 5455 milyon tüketicinin ise açlık sınırının altında yaşadığı anlaşılır” denildi. Açıklamada, Ağustos 2014 sonu ile Ağustos 2015 sonu itibarıyla son bir yıllık dönemde Doların 3 lirayı aşması nedeniyle sabit gelirlilerin ücretlerindeki erime de katlandı. Dolardaki yükseliş nedeniyle sadece bir aylık sürede memur 176 lira, asgari ücretli işçi de 100 lira kaybetti. Memurun temmuzda aldığı yüzde 3’lük zam bir yana, 2016 Ocak ayında alacağı yüzde 6’lık zam bile cebine girmeden şimdiden uçtu. Dün sabah dolar 3.04 lira oldu. Memur aynı maaşıyla bu kez 596 dolar alabiliyor. Bu sonuca göre en düşük memur maaşı 12 Ağustos’tan bu yana 58 dolar eridi. TL olarak 176 lira kaybetti. Memurun maaşının yüzde 10’u eridi. Erime memurun temmuzda aldığı yüzde 3’lük zammın çok çok üzerine çıktı. Temmuz zammı memurun cebine girmeden uçtu gitti. 12 Ağustos’ta asgari ücretlinin maaşı 361 dolara denk geliyordu. Dün sabah itibarıyla asgari ücretin karşılığı 329 dolar ediyor. Yaklaşık bir aylık sürede asgari ücretlinin maaşında dolardaki yükseliş nedeniyle 32 dolarlık erime meydana geldi. TL olarak kayıp 97 lira. l ANKARA Dolar bir kez daha rekor kırdı Siyasi belirsizlik ve Dağlıca saldırısıyla daha da artan güvenlik endişeleri doların haftaya yeni bir rekorla başlamasına yol açtı. Borsa İstanbul da yüzde 1.5 düştü. Dün erken saatlerde 3.0475 liraya kadar çıkan dolar daha sonra 3.03 3.04 lira aralığına çekildi. Avro da ilk işlemlerde 3.40 lira düzeyini geçtikten sonra 3.38 3.40 aralığına yerleşti. T çalışan tüm memur ve memur emeklileri ile emekli öğretmenlerin 49 temel gıda maddesinde, emekli işçilerin 40 temel gıda maddesinde, çalışan asgari ücretli işçilerin ise 34 temel gıda maddesinde satın alma güçleri düşmüş ve yoksullaşmış olduğu belirtildi. l Ekonomi Servisi Satış hızlandı Yabancılar ağustosta borsada satışa geçti. Borsa İstanbul tarafından açıklanan verilere göre, yabancı yatırımcılar ağustosta hisse senedi piyasasında 462.1 milyon dolarlık net satış yaptı. Kâr yüzde 140 geriledi SB’nin açıkladığı ilk yarı yıl sonuçlarına göre, hayat dışı branşlarda kârlılık yüzde 140 oranında azaldı ve 220 milyon lira teknik zarar edildi. Trafik sigortalarında da zarar üç katına çıkarak 1 milyar 230 milyon lirayı buldu. Kaskonun kârlılığı da yüzde 38 oranında azalarak 296 milyon liraya geriledi. Hayat dışında net dönem zararıysa 200 milyon lira oldu. 2014’ün yılının ilk yarısında T net dönem kârı 338 milyon liraydı. Bu kalemde de yüzde 159 oranında düşüş görüldü. TSB verilerine göre, trafik sigortaları geçen yılın aynı döneminde 405 milyon lira teknik zarar etmişti. 2015 yılının ilk yarısındaysa bu branştaki zarar geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 208 arttı ve 1 milyar 230 milyon liraya ulaştı. 2015 yılının ilk altı ayında kasko branşında 296 milyon lira teknik kâr kaydedildi. Generali’den işbirliği enerali Grubu, Apple’ın eski Üst Yöneticisi John Sculley ve ünlü tasarımcı Robert Brunner’in kurucuları olduğu, Obi Worldphone ile anlaşma imzaladı. Generali Grubu, bu sözleşme ile mobil kanallarını güçlendirmeyi ve sigortacılıkta müşterilerine yeni deneyimler sunmayı hedefliyor. 199 dolardan başlayan fiyatlarla özellikle gençler için erişilebilir olan Obi telefonları efsanevi tasarımcı Robert Ya o fotoğraf olmasaydı? üçük Aylan’ın fotoğrafı, dünya medyalarında, izleyenlerin yüreklerinde fırtınalar yarattı. Calais’te kamplarda yaşananlar, denizde boğulanlar, frigorifik kamyonun içinde açlıktan, susuzluktan, havasızlıktan yavaş yavaş ölenler... Zaten içimiz katılmıştı, aniden bir duygu dalgası yükseliverdi... Denizden gelmeye çalışırken yollarda ölenlere yönelik “Kurtarma gemisi değil, savaş gemisi gönderelim”, “İstila ediliyoruz”, “Karafatmalar” gibi başlıklar, yorumlar aniden “İnsan trajedisi”, “Vicdanımızı canlandırdı”, “Bir şeyler yapmak lazım” diyenlerle yer değiştirdi. Aylan’ın fotoğrafı “Göçmen krizini G Brunner’in imzasını taşıyor. Obi Worldphone’nun kurucu ortağı ve Apple’ın eski Üst Yöneticisi John Sculley, “Bizim en büyük desteğimiz yatırım ortağımız olan Generali Grubu olacak. Onların önerilerine göre pazarda hareket edeceğiz” dedi. K doğru biçimde ele almanın yolunu gösteriyor...”, birileri “Aylan’dan önce: Aylan’dan sonra” diyordu... Peki, ya Aylan’ın fotoğrafı olmasaydı? İnsanlar onaryüzer yollarda, yüzer biner, İslam Devleti’nin, Esad’ın, Taliban’ın, Libya’da birbirini yiyen dinci grupların elinde, insansız uçakların hedefinde ölmeye devam ederken devletten sorumlu olanlar, siyasi partilerin o her şeyi çok bilen danışmanları, gazete editörleri, TV yapımcıları, “Ne yapsak da ırkçı, şoven, yabancı düşmanı, dinci partilerin taraftarlarını yabancılaştırmasak” diye kafalarını kaşımaya devam mı edeceklerdi? Şimdi rahatlayabiliriz! Vicdanlar ayakta, Alman şirketleri, göçmenleri fırsat olarak değerlendirirken (Spiegel 27/08), Almanlar, Avusturyalılar gelenleri karşılamak için yollarda, Macar devleti, devlet başkanı neofaşist Orban, AB duyarlılıklarının kara listesinde. Sokrates, “Filozofun görevi herkesin üzerinde anlaştığı fikirleri sorgulamaktır” diyordu. Dediklerini yaptı, herkesin sinirine dokundu öldür düler. Allah’tan ne filozofum ne de herkesin sinirine dokunmayı başaracak kadar akıllı. O yüzden “aniden” herkesi harekete geçiren, vicdan dalgasını, duygu seli mutabakatını sorgulamayı ben de deneyebilirim. ‘Yüzeyde boğulmak’ Kumsalda adeta uyur gibi, bir azizin, ölümün bozamadığı, parçalayamadığı, çürütemediği bedeni gibi, uzanmış Aylan’nın fotoğrafıyla karşılaşmadan, ağlamaya sonra infial duymaya başlamadan önce neler görmemiştik ki... Bağdat bombalanırken babasının kucağında, kafasının yarısı yanında sallanan küçük kız, Gazze’de füzelerin yıktığı evlerin altından çıkartılan tozlu çocuk bedenleri, açlıktan, kuraklıktan, eboladan ölen bebelerin fotoğrafları... Aylan, bu göçmen sığınmacı trajedisinde gördüğümüz ilk çocuk ölüsü de değildi. Dahası, aslında, bu duygulara kapılmak için bu resimleri görmemize gerek de yoktu. Savaşın, hele ABD gibi bir süper güç Irak gibi bir enkaza, “şok ve huşu” uyandırmayı amaçlayan bir güç gösterisiyle saldırdığında, İsrail’in süper teknolojik ordusu, Gazze’de var olmanın sınırında zar zor yaşayabilenleri bombaladığında neler olacağını sanki bilmiyor muyduk? Aylan’a gelene kadar “gösteri toplumunun” “içine hapsedildiğimiz dijital tecrit hücresinin” duvarlarının yüzeyine yansıyan her felaketi (reeli) hemen, yabancılar, “işlerimizi çalanlar”, “kültürümüzü kirletenler”, hatta “potansiyel teröristler” ya da “İslam işgal ediyor” gibi fantezilerle sterilize eden medya neden aniden fikir değiştirdi de birden her tarafı, tek bir resim kapladı? Sakın, bizden bu vicdan patlamasını, duygu selini talep eden “şey”in amacı, bizim bu yüzeyde kendi gözyaşlarımızda boğularak tatsız sorular sormadan katılıp kalmamızı garanti etmek olmasın? Ya bu, aslında ne göçmen, sığınmacı krizi, ne de insani krizi ise? Ya bu adeta doğa olayı gibi, kendiliğinden gelen bir kriz değil de, kapitalizmin krizinin içinde, ekolojik kriz derinleşirken, insanın, daha açık söyleyelim, “yüzde 1’in” ne pahasına olursa olsun çıkarlarını korumaya, var olmaya devam edebilmek için çabalarken ürettiği bir “şey” ise? Ya Aylan’ın, en kırılgan olanların, bu en kırılgan kesiminin, en zayıf, düzenin kurallarından en habersiz, en masum bireyinin bedeninde kendini gösteren, aslında uygarlığımızın geldiği aşamadaki canavarlığı, imkânsızlığı ise? Ya bu uygarlık var olduğu sürece her şey eskisi gibi olmaya devam edecekse? C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear