14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 19 Ekim 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 18 Zaaf değil ‘açık’ var! atliamlar ülkesi olduk. Ölüm kol geziyor. Yönetimin aczi, terör mangalarının vahşi saldırıları, ülkenin üstüne kara bir bulut gibi çöktü, İnsanlar güvensiz. Haberler yayılıyor, polis büyük kentlerde bombalı araçların peşinde. Canlı bombaların kimlikleri, ilişkileri, telefon görüşmeleri, ailelerinin şikâyetleri ortadayken sonuç ne oldu, malum. Terörün istediği gibi, can güvenliği ciddi bir sorun ülkemizde. Yönetenlerin açıklamalarının satır arasında güvenlik zafiyetinden söz ediliyor. Güvenlik uzmanları IŞİD katilleri konusunda zaafı “ciddi” buluyor. Birçok insana göre sorun, ciddi zaaf boyutunu, ihmali çoktan aştı. IŞİD’e yol verildi adeta.... HHH Şöyle geriye gidelim, üç dört yıl öncesine. IŞİD sınırımızda vahşi katliamlara imza atarken bu ülkeyi yönetenler terör örgütü tanımını bile ağızlarına almıyordu. Daha da geriye gidersek Arap Baharı’nın başladığı, ülkelerin siyasal İslamcılara bırakıldığı, Suriye’ye müdahale yıllarına... “Ortadoğu’ya demokrasi ve özgürlük getireceğiz” diyen Batı, başta IŞİD, El Kaide benzeri yapıları yarattı. Üstelik bunu gerici ve antidemokratik İslam ülkeleri, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’yle birlikte gerçekleştirdi. Baktılar ki Rusya, İran ve Çin yüzünden Suriye operasyonları sonuç vermedi, o zaman Türkiye sap gibi, cascavlak ortada kaldı... HHH Emperyalizmin Arap Baharı ve Suriye politikalarının bedeli, milyonlarca ilticacısıyla yüz yüze kalmak oldu. Akdeniz ve Ege, bu politikalar yüzünden masum ve yoksul yüzlerce sığınmacıyı yuttu. Bunun da en ağır faturasını, Türkiye ödedi. Şimdi Batı, sınırlarına dayanan sığınmacılar sorununu bir kez daha Türkiye’yle gidermeyi planlıyor. Kendi yarattıkları sorunu bizimle çözme niyetindeler. Neymiş, sığınmacıların Türkiye’de kalması koşuluyla, vize muafiyeti konusunda yeni adımlar atacaklarmış. AB üyeliğinde yeni fasıllar açacaklarmış... Yalan... Verecekleri 3 milyar Avro’nun dışında yeni bir şey yok. Utanç verici bu girişime de ülkeyi yönetenler “evet” derse, bir kez daha emperyalizmin parayla satın aldığı piyon ülke konumuna düşeceğiz. Yağma yok... Terörü yaratan, iklimini oluşturanlar sonuçlarını ve bedelini ödemelidir, ödeyeceklerdir... K ta Asya’yı odak noktası alan Gryphon Partners’in “yetenek havuzu”, bu çetin pazarlarda başarılı olmak isteyenler için “siyaset, ekonomi, finans, güvenlik, enerji, yasal ve bölgesel ticaret” gibi konularda gerekli bilgileri aktarmayı üstlenmiş. Gryphon Partners’ın başkanı ABD’nin eski Afganistan ve Irak Büyükelçisi, bugün de BM Daimi Temsilcisi olan Zalmay Halilzad... Genel müdürü de ABD’li Büyükelçi Alex Wolff. Birkaç ay öncesine değin bu kuruluşun bilgisunar sitesinin “our team” (bizim takım) başlıklı bölümünde, eski Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kohen ve ABD’de çeşitli hükümet görevlerinde bulunan Peter Galbraith ile birlikte danışman olarak, o dönemde CHP Genel Başkan Yardımcısı olan Murat Özçelik’in de adı görünüyordu. Öyle anlaşılıyor ki, Murat Özçelik, Gryphon Partners’in “bizim takım”ından ayrılmış. Şimdi CHP MYK’de, Kılıçdaroğlu’nun takımına danışmanlık yapıyor. BD kökenli Gryphon A Partners, 2009’da kurulmuş. Ortadoğu ve Or Bizim takım Şerafettin Turan BD’nin PYD’yi destekleme kararını almasından hemen sonra PKK’yi “ulusal direniş hareketi” gibi gösterme çabası içindeki çevrelere, kimi gazeteciler de katılmaya başladı. İçlerinden “çocuk öldürmeyen örgüt” diye tanımlayanlar bile çıktı. Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, yeni çıkan “Türk Dış Politikasının Başlıca Sorunları” adlı kitabında, konuya uluslararası hukuk açısından bakmış. Pazarcı’ya göre, 1993’te kabul edilen Viyana Bildirisi ile 1970 tarihli BM Devletler Arasında İşbirliğine İlişkin Uluslararası Hukuk İlkesi Bildirisi, demokratik devletlerde, ayrımcılık amacıyla self A Terörist değilmiş determinasyon (kendi kaderini tayin) ilkesinden yararlanılamayacağını öngörüyor. Ayrıca, Cenevre Sözleşmesi’ne eklenen 1977 tarihli protokol, sivil halk arasında terör yaratan eylemleri yasaklıyor. 1993 Viyana Bildirisi ise selfdeterminasyon hakkının kullanılmasının ancak “meşru eylemler” aracılığıyla gerçekleştirilebileceğini içeriyor. BM’nin 1993 tarihli 48122 sayılı kararı da “terörizmin hiçbir koşulda tasvip edilemeyeceği”ni hüküm altına alıyor. Pazarcı, bu verilerin, PKK’yi destekleyen, barındıran devletleri bu tutumlarından vazgeçmeleri konusunda Türkiye’nin temel dayanakları olduğunu belirtirken içten vurulan hançerleri hiç hesaba katmamış kuşkusuz. behicak@yahoo.com.tr Cumhuriyet devriminde doğan, Cumhuriyet ile büyüyen, daha sonra karşıdevrime tanık olan Şerafettin Turan’ın 7 ciltlik Türk Devrim Tarihi adlı kitabı, hiç kuşkusuz Sabahattin Selek’in “Anadolu İhtilali”, Doğan Avcıoğlu’nun “Milli Kurtuluş Tarihi” adlı kitaplarından sonra yakın tarihimizi karşıdevrim süreci ile birlikte irdeleyen en kapsamlı çalışmadır. Turan’ın ömrünün son yıllarında tamamladığı Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü kitapları da, Şevket Süreyya Aydemir’in “Tek Adam” ve “İkinci Adam” kitaplarının ardından yazılan en içerikli yapıtlardan biridir. Şerafettin Turan, ilkeli duruşu, çalışkanlığı ve gelecek kuşaklara örnek iyi insanlığı ile ölümsüz devrimci Cumhuriyetçiler arasında yerini almıştır. değerli bilim, düşün ve örgüt insanıÇok mız Prof. Dr. Şerafettin Turan’ı yitirdik. Zafiyet anlı bombalar, yüzlerce kişiyi öldürmeden önce, Adıyaman’da çayevi kuruyor, örgütleniyor, Suriye’ye gidiyor, eşleri ile Türkiye’ye geri dönüp evlerinde oturuyor, bir ara gözaltına alınıyor, sonra da serbest bırakılıyorlar... “İstihbarat zafiyeti var mı, yok mu” diye çenelerini yoranlar da televizyonlara çıkıp boş boş konuşuyorlar. C KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Sorumlusu siyasetçidir! nkara’da yaşanan kanlı eylemin sorumlusu doğru saptanmalıdır. Eğer bu yapılmazsa, bu toplum daha çok kanlı eylemler yaşar. Akan kanların sorumlusu ülkeyi yöneten ve yönetmek isteyenleriyle siyasetçidir? Çünkü siyasetçinin işi, öncelikle, toplumunun yaşama hakkını güvence altına almaktır; her şey yaşam güvenliği sağlandıktan sonra başlar. Türkiye siyaseti uzun yıllardır, ülke insanının can güvenliğini sağlayamayınca toplum aklını yitiriyor; diğer sorunların tartışılması da tamamıyla anlamsızlaşıyor. Siyasetçinin sorumluluğu, bu ülkede işleyeni bulunmayan yüzlerce cinayet varken ve ilk önce bu sorunu çözmeden, yani hiçbir şey olmamışçasına siyaset yapmayı sürdürmesi; bu durumu içine sindirebilmesidir. HHH ABD’nin güdümünde 12 Eylül 1980 askeri darbesini yapanların komünizmi siyasal İslam ile durdurma yanlışına sürüklenmesi, ülke siyasetinde çok ağır ve kalıcı yıkımların yolunu açtı. Komünizmin 198991 gibi birkaç yıl içinde kendi kendini dağıtmasına karşın, Türkiye siyaseti, özgürlükçü bir anayasal düzeni bir türlü oluşturmadı. ANAP’ı, Doğru Yolu, SHP ya da CHP’si, MHP’si, DSP’si ile siyasal İslam dışındaki siyasetin akıl almaz aymazlığı ve yanlışları, AKP’yi 2002’de iktidara taşıdı. Bir dava partisi olduğunu saklamayan AKP Genel Başkanı Erdoğan başbakan olarak 2003’te yaptığı, Pakistan’ı da kapsayan ilk yurtdışı gezilerinden birinde “Türkiye’nin bir İslam ülkesi” olduğunun altını çok güçlü bir biçimde çizerken aynı tarihlerde Dışişleri Bakanı Gül de AB gezisinde aynı sözleri ediyordu. İzleyen yıllarda Türkiye büyük bir değişim geçirerek her alanda, özellikle eğitimde ve dış politikada siyasal İslam doğrultusunda hızla ilerledi. Bu gidişe AKP içinden ya da dışından siyasetin kamuoyu oluşturarak yeterince ve güçlü bir biçimde karşı çıkmaması Türkiye’yi bugünlere getirdi. HHH Ülkenin geldiği yeri ve eğer böyle giderse geleceğini aşağıdaki alıntı (17 Eylül 2013, Basın) çok iyi özetliyor: “Çocuklar eğitime ‘Cihat’ kitabıyla başladılar Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, eğitim öğretim yılı açılış töreninde…. miniklere okula adını veren Cahit Zarifoğlu’nun çocuklar için kaleme aldığı şiir kitaplarını dağıttı. ‘Ağaç Okul’ adlı kitaptaki ‘cihat’ konulu şiirler dikkat çekti. ‘Küçük Mücahitler’ başlıklı şiir ‘Çocuklar savaş oyunu oynuyor. Hiçbiri üstlenmiyor düşman rolüne çıkmayı. Çocuklar saklambaç, körebe yerine savaş oyunu oynuyor. Kovalıyor, yakalıyor ve öldürüyorlar... Amaçları benzemek mücahit ağabeylerine’ dizelerinden oluştu. ‘Liderimiz’ başlıklı şiir ise (basında sıkça yayımlanan eski bir fotoğrafta) Başbakan Tayyip Erdoğan’la aynı karede yer alan … Hizbi İslami örgütünün lideri Hikmetyar için yazıldı. Şiirdeki ‘Adı Gulbeddin Hikmetyar, liderimiz bizim. Allah adıyla konuşur, Allah için savaşır en önde. Ona zor değil kafasını kırmak zalimlerin, daha çocukken başladı bu işe... Seviyoruz tüm ülke gibi biz küçük mücahitler onu’ dizeleri dikkat çekti.” Başbakan Davutoğlu CHP ile koalisyon görüşmelerinde eğitim ve dış politika konularında anlaşamadıklarını özenle vurguluyor. Uyanın artık; Türkiye 2023’e böyle hazırlanıyor! A ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr HARBİ SEMİH POROY 19 EKİM 2015 SAYI: 32884 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 5.46 05.31 05.54 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.12 12.56 15.55 06.55 12.41 15.41 07.17 13.04 16.06 Akşam 18.28 18.14 18.38 Yatsı 19.47 19.32 19.54 anat ve edebiyat, aşk hikâyeleriyle doludur. Sanatın ve edebiyatın aşk üzerine kurmacaları, kimi zaman hepimize: “Gerçek hayatta olmaz böylesi!” dedirtecek kadar iliklerimize işler. “Romeo ve Jülyet”i, “Ferhat ile Şirin”i, “Uğultulu Tepeler”i, “Mektup Aşkları”nı elimizden bıraktığımızda ya da “La Traviata”nın, “Madama Butterfly”ın vb. son perdeleri gözlerimizin önünde kapandığında, gerçek hayatlarda olamayacak “keşke”lerin hüznü ile kalakalırız. Ama kanımca gerçek hayat, bu bağlamda hep daha güçlüdür. Çünkü, yüzde ya da binde bir de olsa, doğrudan hayatın içinden gelen, inanılması güç, fakat sırılsıklam gerçek, son satırına veya karesine kadar yaşanmış öyle aşklar koyar ki önümüze, bu kez elimizde olmadan sanattaki kurmacaların yoksulluğuna acımaya başlarız. Birkaç gün önce yitirdiğimiz Memduh Ün ile Fatma Girik, nicedir hayat adı altında yaşamaya çalıştığımız, ölümlerle dolu girdapta bizi tam elli altı yıllık bir aşk hikâyesinin yansımalarıyla karşı karşıya ve baş başa bıraktılar. S Bir aşk hikâyesi… “İşte budur inadına yaşamak!” dercesine! “Bunca nefret nasıl birikebildi?” diye yakındığımız bir ortamda, sessiz, sakin, köşelerinden: “İşte aşk, işte hayat arkadaşlığı, işte hayat!” sözcüklerini suratlarımıza çarparcasına! Onlar, biri yönetmen, biri de oyuncu olarak Türk Sineması’nın devleriydiler. Sinemanın iki unutulmaz sanatçısıydılar. Ama çevirdikleri ve yönettikleri tek bir film, bütün ötekileri, onlarca filmi geride bırakan bir başyapıt oldu. En güzel, en inandırıcı, en insanca, bu yüzden de en kalıcı eserleri, birlikte geçirdikleri elli altı yılın aşk çağlayanının hikâyesiydi. Her anını yaşanmaya değer kıldıkları, yarım yüzyılı geride bırakan bir beraberliği, sevgi kültürümüze bütün sevgisizliklerin mahkumiyet kararı gibi bıraktılar. Kendimizden boşuna saklamaya kalkışmayalım. Onyıllardır artık sevgi üretmenin ne demek olduğunu unutmuş bir toplumda yaşamaktayız. “Seni seviyorum!”, nicedir sevgi içeriğini tümüyle yitirmiş bir söyleme dönüştü. En fazlası bir, iki ay süren, üstelik sadece cinsel ağırlıklı beraberliklerin tümünün adı aşk’a çıktı. Aşkı çoktan kirlettik. “Bir insanı sevmekle başlar her şey…” demişti Sait Faik, ve eklemişti : “…oysa burada her şey, bir insanı sevmekle bitiyor!” Fatma Girik ile Memduh Ün için de bir insanı sevmekle başlamıştı her şey. Ama onlar, bir insanı sevmekle hiçbir şeyi bitirmediler. Tam tersine, sevgiyi üretmeye yarım asrın bile az geleceğini bize kanıtladılar. Teşekkürler, Memduh Ün, teşekkürler Fatma Girik – bunca sevebildiğiniz için! C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear