25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 OCAK 2015 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Gerekli Kuşku Oluşmuştur Fransa’daki Şiddete Dair Emperyalizm, yeni masalı küreselleşme ile ektiği rüzgârın fırtınasını biçiyor. İnsanlığın, eşitlik ve kardeşlik tutkusunu gölgelemek ve anamalın önündeki tüm engelleri kaldırmak için uydurulmuş küreselleşme, şimdi kendisini yaratanların başında patlıyor. Yoksulluk derinleşirken halkları din, mezhep, ırk, etnik köken üzerinden özgürleşebilecekleri yalanı ile avutmak, birlik içinde yaşayan toplumları birbirine düşürerek sermaye karşısında direnen ulusal sınırları Türk Hukuk Kurumu Başkanı Sabih Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi’nin kendisini yetkisiz bulmadan önce kimi kararlar alarak yüzde 10 baraj engelini aşma olanaklarını kullanmadığı kanısında. Kanadoğlu’na göre, Anayasa Mahkemesi öncelikle kendi kuruluş yasasının 45. maddesindeki, “yasama işlemleri ile düzenleyici idari işlemler aleyhine bireysel başvuru yapılamayacağı”na ilişkin hükmü ele alıp bu maddeyi iptal etmesi gerekiyordu. Çünkü yüzde 10 barajı bir yasama işlemiydi. Ayrıca, bireysel başvuruyu bir iptal istemi değil de, itiraz davası olayıkma tasarımı; tüm dünyada köktendinciliği, ırkçılığı, şiddeti hortlattı. 1789 Fransız Devrimi ile özgürlüğü, aydınlanmayı, 1917 Sovyet Devrimi ile eşitliği, 1923 Türk devrimi ile bağımsızlığı tadan yeryüzü, ulus ötesi tekellerin doymak bilmez iştihası yüzünden yeni bir ortaçağa, dinırk savaşlarına sürükleniyor. İnsanlığın, yüzyıllarca verdiği savaşım sonrası elde ettiği kazanımları yeniden hatırlaması gerekiyor. Yaklaşık son 40 yıldır laboratuvar ortamında kudurtulan ilkellik karşısında yok olmamak için... rak algılaması gerekiyordu. İtiraz davaları, mahkemelerce açılabildiğinden, bireysel başvurunun ele alındığı Anayasa Mahkemesi’ndeki bölüm de bir mahkeme sayıldığından, bu bölüm, konuyu Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu’na götürülebilirdi. Bireysel başvurunun, ihlalin öngörüldüğü tarihten itibaren 30 gün içinde yapılabilmesi hükmü nedeniyle ortaya çıkabilecek sıkıntı da hak ihlalinin yasanın kendisinden kaynaklandığı gerekçesiyle aşılabilirdi. Özetle; Kanadoğlu’na göre, Anayasa Mahkemesi, önüne kadar gelmiş önemli bir demokratikleşme fırsatını yok yere tepmiş oldu. 4 bakan hakkındaki Soruşturma Komisyonu’nu, kamuoyuna en yaraşır biçimde, hem de özel haberlerle atlatarak aktaran, hiç kuşkusuz deneyimli arkadaşımız Emine Kaplan oldu. Emine Kaplan’ın yaklaşık üçdört aylık acar muhabirliği sonucu edindiğimiz izlenim şudur ki: Egemen Bağış, Rıza Sarraf’tan zaman zaman takım elbise, kravat, gömlek gibi hediyeler aldığını kabul etti, hatta bunu “hediye bir kültürdür” açıklamasına dayandırdı. Zafer Çağlayan, Rıza Sarraf’tan saat ve piyano aldığını, ancak parasını ödediğini savunsa da kafalardaki soru işaretlerini gideremedi. Saati, mal bildiriminde ancak bakanlıktan ayrıldıktan sonra gösterdi, 40 bin Avro’luk piyanoyu da “ev eşyası” gerekçesiyle mal beyanında bildirmedi. Çağlayan, oğullarının aldığı evlerin parası için düğünlerinde takılan altınları kaynak gösterdi, ancak bilirkişinin ek raporunda söz konusu altın parasına 17 Aralık operasyonunda el konulduğunun ortaya çıkması, bu savunmanın çökmesine neden oldu. Muammer Güler, Rıza Sarraf’ın arkadaşı oğlu Barış Güler’in malvarlığını “iki dil bilmesine, başarılı bir işadamı olmasına” bağlamasına karşın, oğul Güler’in şirketlerinden bir gelir elde etmediği saptamasının yapıldığı bilirkişi raporu, iddialarla ilgili kuşkuları güçlendirdi. Diğer bakanlar soruşturma kapsamındaki tapeleri “hukuka aykırı” diye kabul etmezken Erdoğan Bayraktar tüm konuşmalarına sahip çıktı. Çıkardığımız sonuç: 4 bakan açısından da Yüce Divan’a gitmeleri konusunda gerekli kuşku oluşmuştur. İnceden Kıvırtmalar Daha önce bu köşede adlarını saymıştım. Birleşmiş Milletler’in yayımladığı bir listenin ortaya koydu ğu gibi El Kaide’den El Şebab’a, Abdullah Azzam Tugayları’ndan Ebu Seyyaf Grubu’na, Taliban’dan Kafkasya Emirliği’ne, IŞİD’den Boko Haram’a kadar onlarca “İslami terör örgütü” çok sayıda Kuzey Amerika, Avrupa, Asya, Afrika ülkesinde cirit atıyor. Uluslararası medya daha çok kendi ilgi alanlarına giren ülkelerden haber verdiğinden, sözgelimi, İslam adına faaliyet gösterdiklerini ileri süren köktendinci örgütlerin Afrika’da Kuzey ülkeleri ve Nijerya dışındaki ülkelerde ya da Kafkas ülkelerinde giriştikleri kanlı saldırıları, kıyımları yeterince öğrenemiyoruz. HHH Paris’te, ünlü gülmece dergisi Charlie Hebdo’ya yapılan ve 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör saldırısıyla birlikte “İslam kaynaklı terör” dünya kamuoyu gündeminin ilk sırasına oturdu. “İslam kaynaklı terör” ülkemizi çok yakından ilgilendirdiğinden üç gündür gerek görsel medya gerekse yazılı medya programları, haberleri ve yorumları arasında bu olaya geniş yer veriyor. İzlemeye çalışıyorum. İktidar sözcüleri ve İslami kesimden yorumcular son zamanlarda yükselen “İslam kaynaklı terör” olaylarını özellikle Avrupa ülkelerinde giderek büyüyen İslam karşıtlığı (İslamofobia) hareketlerine bir tepki olarak değerlendiriyorlar. Bu, doğru bir değerlendirme değil. Çünkü Avrupa toplumlarının bir bölümünde görülen İslam karşıtlığı dünden bugüne, aniden ortaya çıkmış bir olgu değil. Eğer burada bir tepki söz konusuysa bu, toplumun, çeşitli Avrupa ülkelerinde yuvalanmış köktendinci/terörist grupların kanlı eylemlerinden endişe duymasından, kendini korunma güdüsünden kaynaklanıyor. Doğal ki “İslamofobia” gibi bir dine karşı nefret duyguları içeren bir düşünceyi/hareketi onaylamak olası değil. Fakat ırkçılar tarafından kışkırtılan bu nefret toplumun belirli kesimlerinde destek buluyor. HHH Dünya ölçeğinde artan “İslam kaynaklı terör”, sokaktaki insanın giderek İslam ile terörü özdeşleştirmesine yol açıyor. Bu özdeşleştirme hiç kuşkusuz ki yanlış bir yaklaşım, fakat bu insanlardan ilahiyat/ teoloji bilimi düzeyinde bir değerlendirme yapmalarını beklemek de olanaksız. Yazımın başından itibaren “İslam kaynaklı terör” tanımlamasını tırnak içine aldım. Bu, benim tanımlamam değil. Çünkü söz konusu terör örgütlerinin bizzat kendileri eylemlerinin İslamdan kaynaklandığını ileri sürüyorlar. Sorulduğunda tümü de İslam dinsel külliyatından eylemlerini gerekçelendirdikleri bir hadis, bir fıkıh cümlesi gösteriyorlar. Bu nedenledir ki kendilerine yandaş bulabiliyorlar ve bu yandaşların sayısı giderek artıyor. Masum insanları öldürüyorlar, kelle kesiyorlar, kadınlarıkızları kaçırıp pazarda satıyorlar, camileri bombalıyorlar, türbeleri yıkıyorlar, kabristanları yerle bir ediyorlar. Tüm bunlara karşın etki alanları genişliyor. “İslamın terörle bir ilgisi yoktur!” diyerek bu terör hareketleri önlenemiyor. HHH Bu ülkede “din”, özellikle de “Sünni İslam” denince akan sular durur. Bu durum salt AKP iktidarına ve bu iktidara yandaş yorumculara özgü değildir. 1970’lerden bu yana yaşanan çeşitli olaylarda, örneğin Alevi yurttaşlarımıza karşı düzenlenen kanlı Kahramanmaraş ve Malatya olaylarında (1978), Çorum olaylarında (1980), Madımak kıyımında (1993) iktidar sözcüleri ve yandaş basın “inceden kıvırtmışlardır.” 2002’den bu yana da AKP iktidarının sözcüleri, yandaş yorumcular, örneğin 27 kişinin can verdiği Neve Şalom Sinagogu ve Beth İsrael Sinagogu saldırılarında (2003), 30 kişinin can verdiği İstanbul İngiliz Başkonsolosluğu’na ve HSBC bankasına düzenlenen saldırılarda benzer davranışları sergilemişlerdir. AKP sözcüleri ve yandaş yorumcular, Trabzon’daki Rahip Santoro cinayetinde (2006), Hrant Dink cinayetinde (2007), Malatya’daki Zirve Yayınevi kıyımında (2007), 45 kişinin yaşamını yitirdiği Reyhanlı’daki bomba olayında (2013), Beyrut’ta THY pilotlarının kaçırılmasında (2013), Şam’da TC Başkonsolosluğu’nun basılarak 48 kişinin IŞİD tarafından rehin alınmasında (2014) ve irili ufaklı başka olaylarda bu eylemlere gerçekçi tanılar koyacakları yerde “inceden kıvırtmışlardır”. Konuyu sürdüreceğiz. Yüzde 10 İptal Edilebilirdi Eylem Birleşik Haziran Hareketi, yarın tüm yurtta “Laik ve bilimsel eğitim için ayaktayız!” eylemini gerçekleştirecek. Aslında dananın kuyruğu 22 Aralık’ta kopuyor, Erdoğan Bayraktar dışındaki üç eski bakan tam Yüce Divan’a yollanıyordu ki, devreye iyi sıhhatte olsunlar girdi. TBMM Soruşturma Komisyonu’nun o günkü toplantısında zurnanın zırt dediği anı, komisyonun CHP’li üyelerinden Osman Korutürk hatırlatma gereği duydu: “Komisyon Başkanı Hakkı Köylü söz alarak, bir eski savcı gözüyle durumu aktarmak istediğini söyledi ve aşağı yukarı şunları aktardı: ‘Savcı bir ihbar alır ve bunu delillendirir. Eğer deliller mahkemede ispat O Gün edilecek kadar kuvvetliyse, dosyayı mahkemeye sevk eder. Ama o delilleri yüzde 50 olsa dahi mahkemede geçerli kılamayacaksa, takipsizlik kararı verir. Takipsizlik kararı sıradan vatandaş için önemlidir. Ancak, bir siyasiye yönelen suçlamalar, takipsizlik kararı verilse bile boynuna yafta gibi yapışır. Siyasiler, bu tür kararlarla aklanamazlar. O yüzden siyasilerin, ihtimal az da olsa mahkemeye sevk edilmesinde fayda vardır.’ İşte ne olduysa, bu konuşmadan sonra oldu. Hakkı Köylü dışarıya çağrıldı. Geldiğinde yüzü allak bullak olmuştu!” Emniyet: Gezi’de o silahı kullandık ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Ankara Emniyet Müdürlüğü, Gezi eylemlerinde Abdullah Koç’un yüzüne saplanan ve daha önce “envanterimizde yok” diyerek reddettiği plastik merminin varlığını ilk kez kabul etti. Kızılay’da 2 Haziran 2013 günü düzenlenen Gezi eyleminde polisin attığı plastik mermi 22 yaşındaki Abdullah Koç’un yüzüne saplandı. Hastaneye kaldırılan Koç’un burnunun yanından giren plastik mermi, ameliyatla çıkarıldı. Koç’un avukatı Eylem Hakverdi’nin şikâyeti üzerine Ankara Başsavcılığı, plastik mermiyi atan polis hakkında soruşturma başlattı. Savcılığın “Plastik mermi kullanıyor musunuz?” sorusuna 27 Eylül 2013’te yanıt veren Ankara Emniyet Müdürlüğü, “Olaylar sırasında plastik mermi kullanıldığı iddiaları asılsız olup şube envanterimiz kayıtlarında plastik mermi bulunmamaktadır” dedi. Ancak bu süreçte İstanbul’daki Gezi eyleminde Volkan Kesenbilici’nin bir gözünü kaybetmesine ilişkin Ulusal Kriminal Büro’nun bilirkişi raporu ortaya çıktı. Raporda, Kesenbilici’nin yaralanmasına neden olan merminin “FN 303” adlı silah olduğunu, bunu emniyetin kullandığı belirtildi. Avukat Eylem Hakverdi de, savcılığa başvurarak emniyetten FN303 adlı silahın olup olmadığının ve eylemlerde kullanılıp kullanılmadığının sorulmasını istedi. Ankara Memur Suçları Savcılığı da talebi olumlu karşıladı. Savcılığa 14 Kasım 2014 tarihli yanıt gönderen Ankara Emniyet Müdürlüğü, plastik mermi atan silahın varlığını ilk kez doğruladı. FN303 savunma tüfeği ve mühimmatının Çevik Kuvvet Şube’de mevcut olduğunu belirten emniyet, “Gezi protestoları” çerçevesinde Ankara’da bu silahın kullanıldığını açıkladı. Abdullah Koç’un yaralandığı yerde bu silahı kullanan polisin adını vermeyen emniyet, bunun yerine Kızılay’da o gün FN303 silahını kullanan tüm polislerin isimlerini gönderdi. Emniyetin yanıtında, buna ilişkin şöyle denildi: “FN303 savunma tüfeği kullanmakla görevli personel Kızılay’ın değişik yerlerinde, muhtelif saatlerde görev aldı. Anlık görevlendirme yapıldı. Bölgede sürekli olarak yer değiştirdi.” Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez için birçok ilde tören düzenlendi Paris suikastında öldürülenler anıldı Diyarbakır (AFP) Yurt Haberleri Servisi Paris’te 9 Ocak 2013’te öldürülen PKK’nin kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez, birçok ilde düzenlenen törenlerle anıldı. Tunceli Seyid Rıza Meydanı’nda yapılan anmaya HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Van Milletvekili Aysel Tuğluk , Tunceli Belediyesi eş başkanları Nurhayat Altun ve Mehmet Ali Bul ve binlerce kişi katıldı. Yüksekdağ, “Sakine’lerin katliamına yol açan komplo aydınlatılırsa, Paris, katliam kenti olarak anılmaktan da çıkacaktır” diye konuştu. Yüksekdağ’ın konuşması sonrası kalabalık Tunceli Asri Mezarlığı’na giderek Cansız’ı mezarı başında andı. Diyarbakır’da İstasyon Meydanı’na kadar yapılan yürüyüşe DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna , DTK Eşbaşkanı Selma Irmak, Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak da katıldı. Saygı duruşu ve oturma eyleminin ardından konuşan Kışanak, “İnsanlık için, demokrasi için gelin bu katliamın arkasındaki güçleri teşhir edelim” dedi. Siirt’te DBP’nin yürüyüşüne polis izin vermedi. Gruba basınçlı su ve gaz bombasıyla müdahale eden polis İl Genel Meclis üyesi Mehmet Emin Çecen ile bir çocuğu gözaltına aldı. Batman, Hakkâri ve birçok ilde anma etkinlikleri yapıldı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN ‘Canlı bomba’ İstanbul Haber ServisiSultanahmet’teki Turizm Şube Müdürlüğü’ne yönelik bombalı saldırının ardından isimlerinin ve fotoğraflarının kamuoyunda canlı bomba olarak geçtiğini öne süren Deniz Şah ve Bahar Kurt avukatları aracılığıyla kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Deniz Şah ve Bahar Kurt dün Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Oya Aslan ile birlikte Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı’na geldi. Burada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Suçüstü ve Müracaat Bürosu’na dilekçelerini sunan Şah ve Kurt, Sultanahmet’teki olaydan sonra kamu görevlilerinin “canlı bomba” olarak kamuoyuna isimlerinin ve görüntülerinin bilinçli olarak yayıldığını belirtti. Bu bilgileri dağıtan görevlilerin tespit edilerek cezalandırılması istenen dilekçede yayımlanan haberlerin kaldırılması talep edildi. Müşteki olarak ifadeleri alınan Şah ve Kurt daha sonra dışarıda avukatları ile birlikte basın açıklaması yaptı. Bir televizyon kanalında eylemi kendisinin gerçekleştirdiği yönünde haber yer aldığını belirten Bahar Kurt, “Ama gördüğünüz gibi buradayım, eylemi gerçekleştirmiş değilim. Bu ha iddiasına suç duyurusu beri yapanların emniyet olduğunu düşünüyoruz” dedi. Deniz Şah da “Benim de bir habere göre Ankara’da bir eylem hazırlığı içerisinde olmam gerekiyordu. Ancak buradayım. İstanbul polisi Ankara’daki meslektaşlarını çok kötü işletti. Ankara polisi böyle bir çaba içerisindeyse, beni arıyorlarsa hiç öyle çaba içerisine girmesinler, ben buradayım”diye konuştu. Gazetecilerin Elif Sultan Keslen ile ilgili sorularına ise avukatlar, kendilerinin de bilmediğini ve en son nisan ayında tahliye olduktan sonra görüştüklerini söyledi. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com HKPC: Eylem hazırlığındayız Olayı üstlenen DHKPC kendisine yakınlığı ile bilinen bir internet sitesinden özür açıklaması yayımladı. Kendilerinin de eylem içeresinde olduğu ve yanlış paylaşımdan dolayı özür dilenen açıklamada,“Sultanahmet’teki Turizm Şube Müdürlüğü’ne yönelik eylem örgütümüze ait değildir. Tüm halkımızdan, taraftarlarımızdan özür dileriz. Biz de eylem hazırlığındayız. Sultanahmet’teki eylemle aynı zamanlara denk gelmiştir. Tüm halkımızdan özür dileriz” denildi. D HARBİ SEMİH POROY 1/ İdam ce1 zası. 2/ Ta2 rih öncesi dönemlerde tan 3 rılara adak 4 olarak su5 nulan küçük heykelciklere 6 verilen ad... 7 Güzel çiçek8 li bir süs bit9 kisi. 3/ Keçiyolu, pati 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ka... Bir tür küçük ekmek. 4/ Ka 1 E K O F O B İ O rışık renkli... Ser 2 T A V A Ş K E K best meslek adam 3 O R A K N E Ş A larını içinde top 4 L A L C E B E L layan resmi bir5 O K H A T A Y İ lik. 5/ “Flurcun” A N P da denilen bir kuş. 6 J U D O 7 İ R ON İ A İ T 6/ Sözcük türetmek ya da sözcü 8 U L AMA S Ü ğün görevini be9 OMU Z K L A S lirtmek için kullanılan biçim verici ses... Karın boşluğunda yer alan bir organ. 7/ Tahta bölme, tahta perde... Uzaklık işareti. 8/ Numaranın kısa yazılışı... Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınır kapısı. 9/ Sebze, meyve satmak için kurulmuş derme çatma dükkân... Daha iyi ürün elde etmek için bir ağaçtan başka bir ağaca dal nakletme işi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Politika. 2/ Çok sevilen kimse ya da şey... Geminin çektiği suyu göstermek için baş ve kıç bodoslamaları üzerine konulan işaretler. 3/ Suyolu, ark... Bir işte bir kimse ya da şeyin üstüne düşen görev. 4/ Kekliğin boynundaki siyah halka... Yeniçeri kışlası. 5/ Pancara verilen bir başka ad. 6/ İlave... Bal peteği. 7/ Duvara bitişik ahşap peyke... Tantal elementinin simgesi. 8/ Japon lirik dramı... Düzce’nin Akçakoca ilçesinde bir şelale. 9/ Tahtadan yapılmış baraka... Kimi hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak için vücuda verilen eriyik. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear