25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 AĞUSTOS 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA 13 Her Başbakan... Layık olduğu cumhurbaşkanını bulur! HHH Havuz medyasını ters köşeye yatırmazsa, Tayyip Bey, yeni başbakanı ve yeni genel başkanını belirlemiş: Ahmet Davutoğlu! HHH Neden Davutoğlu? Kafasına ve havasına en uygun onu bulduğu için mi? “Esed birkaç hafta içinde gidecek; İlk cumayı Şam’da kılacağız!” diyerek kalbini derinden fethettiği için mi?! Davulu en kolay onun boynuna asıp, tokmağı da rahatça kendisi sallayabileceği için mi?!! HHH Mezhepleri kadar meşrepleri de bir. İkisi de tevazudan yana fazla nasipli değiller. Sözlüklerinde yanlıştan dönme, özür dileme diye bir kavram yok. Davutoğlu’nun, henüz İçişleri Bakanı gibi “Hz. Peygamber gibi gurura kapılmadık!” türünden bir açıklaması yok. Ama, “Hilary Clinton, WikiLeaks için ABD bizden özür diledi!” gibi bir beyanatı var. Bir adım ötesi neresi, Allah bilir? O “fıtraten” Tayyip Bey gibi, AKP’nin konumunu durumunu Hz. Muhammed üzerinden açıklama eğiliminde... Sıfır sorun politikasını eleştirenlerle, Cumhurbaşkanı seçiminde Tayyip Bey’i desteklemeyenler, ikisi için de “müşrik”... Siyaset ikisi için de “mutlak bir biat”. Necmettin Erbakan Hocaları yaşasaydı bunlar için “Sizi gidi patates dinliler sizi!!” diyebilirdi. Milli Görüş gömleğini çıkarmalarının bir nedeni de bu. “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Diyelim ve devam edelim... HHH Hayat elbette yaşayana göre anlam ve derinlik kazanır. Hayatın merkezine siyaseti koymuşsanız “siyasetten lezzet almak için de güzel düşünmeniz şarttır!” CHP Genel Başkanlığı’na aday olduğunu açıklayan Muharrem İnce de hayatın merkezine siyaseti koyanlardan. Siyasetten lezzet almak ve bu lezzeti delegeye ve giderek halka da yaymak istiyor. Bu sözün gereğini yerine getirme kararında. CHP’nin geleceğini güzel görüyor. Bunun için güzel düşünüyor.. Dün bu “güzel” düşüncelerini açıkladı. CHP’yi bu seçimde olmazsa, bir sonraki seçimde iktidar yapacağını ilan etti. Sözünü tutamazsa da çekip gideceğini ve bunu tüzük hükmü yapacağını da ekledi. Genel Başkan gibi, parti yöneticilerini, milletvekillerini, belediye başkanlarını partinin şimdilik 1 milyon olan üyesinin seçmesini hedef aldığını da söyledi. Hayatı düşünceler güzelleştiriyorsa.. Siyasi hayatı da güzelleştiren, eyleme dönüşen düşünceler olacaktır. Muharrem İnce’ye, ona oy ve gönül vereceklerin siyasi hayatını da güzel kılacak olan da eyleme dönüşecek düşünceler.. Hayatın elbette özü kendine ve insanlığa güzel hedefler koyup o yönde yürümek. Demokrasinin de erdemi bu. İnce diyor ki, “Siyasete de, partiye de erdemi egemen kılmalıyız!” Yoksa... Adı ak da olsa içi dışı kapkara hale gelmiş olan iktidar partisinin elinden Kaldı ki genel seçimlere 10 ay kalmışken, milletten “tek adamlık” ruhsatı aldığını vehmeden ama şu anda da “korsan” konumda olan bir “seçilmiş cumhurbaşkanı” tehdidi altında, her an erken seçim ihtimali varken... Bu nedenle Kılıçdaroğlu’nun aldığı kurultay kararı, hem kendisi, hem parti hem şimdilik Muharrem İnce dahil herkes ve her kesim için hayırların en mükemmelinin tecellisine vesile olacaktır. “Havanın bütün bütün karardığı, tek bir ışık şulesinin kalmadığı, her şeyin renk attığı, en canlı şeylerin bile partallaştığı, kaldırılıp bir kenara atılabilecek duruma geldiği günlerde bile elden geldiğince işin bir açığıyla, bir menfeziyle yine güzel görmeye çalışmak lazım. Günümüz açısından meseleye bakacak olursak, rahatsızlık verici şeyler vardır, fakat bunlar hiçbir zaman eksik olmamıştır ki!” HHH Said Nursi ve yakın tarihimizde de Fethullah Gülen, nasıl oluyor da bazı bireylerin gündelik yaşamını, zihinsel ve duygusal dünyasını böylesine derinden etkileyebiliyor. Bunun sırrı acaba o meçhul, o sözde mi gizli: “Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır!” Said Nursi gibi Gülen de gündelik hayatın zorlukları, kargaşası içinde bocayalan insanlar için bir tür “hayat mihmandarlığı” ya da zamane lafı ile “yaşam koçluğu” yapıyorlar. O niyetle dinlenip o niyetle okunuyorlar. Sözlerinde de hikmet bulunması ondan. Yazının başındaki cümle Said Nursi’nin. İtalikler de Gülen’in dün yayımlanan yazısından. CHP’deki gelişmelere denk düşmesi ise zihnar takdiri siyasi değil, takdiri ilahi! İnce Adaylığını Açıklarken Siyasi Hayattan Lezzet Almanın Yolu... ülkeyi kurtaramayız. HHH “En olumsuz eyyâmda (günlerde), en olumsuz saatlerde, dakikalarda, saniyelerde ve anlarda dahi her hadiseyi güzel görmek, en azından hadiselerin güzel yanlarını görmek lazım.” Bu sözler Başdalgacı Egemen Bey gibi, hakara makara yapmak üzere değil, zamanın ruhuna uygun düştüğü için, Bakara Suresi’nden: “Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey hakkınızda hayırlı olabilir, buna karşılık hoşunuza giden bir şey de hakkınızda kötü olabilir. Allah bilir, fakat siz bilmezsiniz.” (Bakara, 2/216) HHH Dün yakın tarihin en centilmen, en açık ve belki de en yararlı CHP kurultay süreci başladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ikiletmeden yetkisindeki kurultayı toplama kararı aldı. CHP Tüzüğü’ne göre kurultayı, Genel Başkan, ya Parti Meclisi ya da delegelerin 1/5’i toplayabiliyor. Tüzük de “çağrıyı yapan gündemi belirler” diyor. Kurultayı toplama talebi bizzat “İnce’den geldiği için” bir oldubittiden, baskın kurultaydan söz etmek pek hakça olmaz. Açmaza Bakar mısınız? Bunlar Türkiye’nin iyi günleri olabilir. Yarın belirsiz, tehlikeli ve kaygı verici, şimdiden öngörülmeyen gelişmelere gebedir. Çünkü Türkiye, siyasal İslamcı ve yeni Osmanlıcı zihniyet tarafından Ortadoğu’daki kanlı bataklığa bulaştırılmıştır bir kere. Bu durumun geleceğe yönelik sonuçları olacaktır. Ortadoğu’daki İslam Coğrafyası’nda din ve mezhep temelli oluşumlar, taraflar, çatışmalar kaygı veriyor. Din, bir siyaset unsuru olarak kullanılıyor. Dindarlar değil, dincilerin planıdır bu ve kuşkusuz Batılı egemen güçlerin eliyle yürütülmektedir. Batı’nın operasyonuyla otoriter rejimlere yönelik geliştirilen ve sürdürülen “Arap Baharı”, daha baskıcı yönetimler kurmuştur. Nasıl bir demokrasi hedefi ve nasıl bir baharsa, kan gölü, acı, gözyaşı, insanlık dışı manzaralar hâkimdir bu coğrafyaya. HHH Türkiye’deki iktidar zaman zaman hız kontrolü yapamasa da, Suriye ve Irak örneğinde çok belirgin olarak ortaya çıktığı gibi, siyasal İslamcılığı, mezhepçiliği ve son tahlilde Batı’nın istediklerini uygulamaktadır. Erdoğan’ın esip gürlemesine aldırmayın! Batı’dan Erdoğan iktidarına yönelik eleştirilere bakıp, küresel güçlerin koltuğa oturttuğu AKP ile arasında uzlaşmaz bir çelişki var sanılmasın. Gösterilen beysbol sopası, Gezi eylemleri ve Erdoğan’ın tek adam yönetimine karşı başta ABD olmak üzere Batı’nın iktidara yönelik söylemleri bir tutarsızlık içermiyor. Küresel güçler son kertede Türkiye’deki iktidardan, mızmızlansa da hoşnuttur. Batı’nın Ortadoğu coğrafyasında çıkarlar, çizilecek sınırlar, yeni paylaşımlar açısından Türkiye’deki AKP iktidarına bir yanıyla ihtiyacı vardır. Neden mi? HHH Alın Batı’nın IŞİD’e yönelik tavrını. İnsanları topluca infaz eden, kafa kesen, ciğer söken, kadınlara tecavüz eden, onları cariye kılan kanlı terör örgütünü bu coğrafyada kim kurdu, kim besledi, kim destekledi? Küresel güçler, kendi başaramadıklarını “Bizim İsrail’le işimiz yok” diyen İslamcı örgüte havale ettiler ve belirli aşamaları sağladılar. Şimdi IŞİD’i terör örgütü ilan edip bombalıyorlar. Karadan PYD, havadan üç beş ABD uçağının müdahalesiyle Musul Barajı IŞİD’in elinden geri alındı. Nasıl bomba ama? Anımsayın ABD Irak işgalinde yüzlerce uçak ve tonlarca bomba kullanmıştı. Şimdi ne oluyor? Birkaç uçakla sınırlı müdahale. Sözüm ona, Ezidiler ve Hıristiyanları koruma adına bu bombalama! Peki, IŞİD’in Musul’u ele geçirdiği, Şii camilerini, kiliseleri yakıp yıktığı dönemde niye olmamıştı bu müdahale? Anlaşılan o ki küresel güçlerin, egemenlerin taktik ve stratejileriyle belirleniyor, sınırlanıyor bölgedeki durum... Bundan ötürü Musul Konsolosluğu görevlilerini rehin tutan, bir yanıyla AKP’yi teslim alan IŞİD’e, insanlık dışı katliamlarına karşın “terör örgütü” diyemiyor Türkiye. Neymiş Erdoğan’ın atayacağı müstakbel başbakana göre kanlı örgüt? “IŞİD öfkeyle bir tehdit... Radikal, terörize gibi bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır...” Üstelik şunun şurasında bir hafta önce, kendisini halife ilan eden IŞİD lideri Bağdadi, Erdoğan’ı ve Türkiye’yi açıkça düşman ilan etmişken... Çaresizliğe ve açmaza bakar mısınız? HARBİ SEMİH POROY Tecrit, Yalan, Hak Gaspı Hapishanelerdeki tecride dikkat çeken yüzlerce mektup almışsınızdır. Çünkü biz devrimci tutsaklar her haksızlık ve adaletsizlikte olduğu gibi, “tecrit yok” yalanlarını da yalancılara inat defalarca açığa çıkardık. Hem de yatsıdan önce. İşin ucu kendilerine dokununca çıkıp hakhukuk, adalet diyen düzen sahiplerine bakmayın. Onların uluslararası ilkelerden, insan haklarından vb. bahsetmelerine de bakmayın. Hapishanelerde tecridin mantığı ve tek amacı tutsağı öncelikle dışardaki hayattan ve halktan koparmak, onu yalnızlaştırmaktır. Yönetmelikler, yasalar, Avrupa Konseyi vb. vb. bunlar halkın gözünü boyamak için üretilen demagojilerdir. Aslolan ve sürekli olan ise tecrittir. Zira emperyalizm tecridi kurumsallaştırmak için harcadığı milyarları boşuna harcamadı. Bu anlamda binlerce tutsak üzerinde deneyler yaptı ve en etkili işkence yöntemini, tecridi keşfetti. Burada yaşadığımız örneğe gelince; hatırlarsınız, 20002007 büyük ölüm orucu direnişinden, 122 şehitten sonra hapishanelerde kimi iyileştirmelere gidilmişti. Bunlardan biri de tutsağa tanınan üç kişi ile görüşme hakkıdır. Bu hak çerçevesinde 1 yıldır görüşüme gelen Orhan Bezek, Temmuz 2014’ten itibaren ziyaretime alınmamaya başlandı. Uygulamayla ilk karşılaştığımızda, böyle açık bir keyfiyet olamayacağını düşündüğümüzden olsa gerek konuyu anlayamadık, bir hata olup olmadığını öğrenmeye çalıştık. Hayır, bir hata yoktu. “Yaşar, ne yaşar ne yaşamaz” hesabı, dosyamda Orhan Bezek’in ziyaretçim olduğuna dair hiçbir belge bulunmuyordu. Öyle ki bizzat verdiğim dilekçe dahi kuş olup uçmuştu sanki. Yüzümüze baka baka bir hak ihlal ediliyor, açıkça yalan söyleniyordu. Konuyu Uşak İnfaz Hâkimliği’ne yazdım. Hiçbir şey yoksa kamera görüntüleri var. İncelenmesini istiyorum dedim. Ancak gelen karar, tahmin edeceğiniz üzere, hapishane idaresini muhatap alan bir karar oldu. Kamera görüntülerine bakma zahmeti bile gösterilmemişti. Nihayetinde ziyaret hakkım gasp edildi. Ve bir kez daha gördük ki aslolan tecritti, yalnızlaştırmaydı. Tarih bir kez daha sayfalarına bunu kaydetti. Umarım siz Cumhuriyet emekçileri aracılığıyla da bu haksızlık halkımızın kulağına ulaşır. En azından bu şekilde, “mertlik ve kardeşlik ormanı” tecrit duvarlarında bir delik daha açar. Sevgilerimle. Filiz Gencer E Tipi Uşak Kapalı Cezaevi BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN Bir çocuk daha okusun diye... 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax : 0212.275 52 44 www.yekuv.org yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi: 00158007287986476 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Avrupa’nın 1 kuzey kesim 2 lerinde yaşayan bir halk. 3 2/ Telli çal 4 gılarda telleri 5 yüksekçe tu6 tan tahta köprücük... Ma 7 lezya halkına 8 özgü bir tür 9 öldürücü delilik. 3/ Hay1 2 3 4 5 6 7 8 9 vanın taşıdığı yük 1 M A R İ A N A K denklerinden her 2 İ L E N Ç L İ R biri... Roma mi 3 tolojisinde avcılar 4 S O Y A M A Ç A T O L Ç UM K tanrıçası. 4/ TopraA S İ D E ğı kazıp siper yap 5 R A N 6 A N K R İ T E R mak... Vilayet. 5/ K N Bilenmiş kesici bir 7 L O T A MA N D A R İ N aracın yüzünde ka 8 lan ve bileği taşıy 9 V İ N T E R İ Z E la giderilen metal çapağı... Temel, esas. 6/ Bir soru sözü... Eski Mısır inanışında ana tanrıça. 7/ Peynir, et, balık, turşu, asma yaprağı gibi yiyeceklerin bozulmaması için içinde tutuldukları tuzlu su. 8/ Hayvan yemi olarak yetiştirilen bir bitki... Radyo dalgalarının yankısını alarak cisimlerin yerini ve uzaklığını saptayan aygıt. 9/ Ekin biçildikten sonra toprakta kalan köklü sap... İskambillerle oynanan bir oyun. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Muğla ilinde, Likya’nın kutsal alanı olan antik kent... Bir nota. 2/ Eskiden harman ürünlerinden onda bir oranında alınan vergi... İçe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu. 3/ Kurufasulye, soğan ve maydanozla yapılan zeytinyağlı yemek... Zehir. 4/ Yayla fırlatılan ucu sivri çubuk... Eğilimi olan. 5/ Serçe kuşunun bir cinsi. 6/ Din işlerini devlet işlerine karıştırmayan... Bayındır duruma getirme. 7/ Gözleri görmeyen... “Ölüm bahar ülkesidir bir rinde” (Y. K. Beyatlı). 8/ Gezgin samuray... Boyun eğen, kendini başkasının buyruğuna bırakan. 9/ Afrika’da büyük bir çöl.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear