22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 ARALIK 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 çArşı grubu liderlerinin de yer aldığı 35 kişi bugün hâkim karşısında ARİF KIZILYALIN Aralarında Beşiktaş çArşı grubu liderlerinin de yer aldığı 35 kişi hakkında Gezi Direnişi sırasında “hükümeti yıkmaya teşebbüs” suçundan açılan dava bugün İstanbul Adalet Sarayı’nda görülmeye başlanıyor. SiyahBeyazlı camia, yargı süresince, Cem Yakışkan, Erol Özdil, Ayhan Güner gibi tribünün tanınmış isimlerinin de bulunduğu zanlılara destek verecek. Fenerbahçeliler Derneği, Sol Açık, Vamos Bien, Sopalı Pankart, Tek Yumruk, Kızıl Aslan, Beleştepe, Asi Dramalılar’ın yanı sıra Karşıyaka, Göztepe, Karabük, Adana Demirsporlu taraftarlar da çArşı’nın yanında yer alacak. Beşiktaş yönetiminin uzak durduğu çArşı davasına sadece camianın ağır topu Hasan Arat destek veriyor. Futbolda sendikalaşmayı savunan Spor Emekçileri Sendikası’nın da avukatları aracılığı ile izleyeceği davada, “gösteri yürüyüşü yasasına muhalefet etmek, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlemenin yanı sıra TC Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, darbe girişimi” gibi ağır suçlamalar yer alıyor. Beşiktaş camiasının tanınmış isimlerinden Ali Rıza Dizdar ile İnan Kaya ve Mehmet Derviş Yıldız’ın avukatlığını üstlendiği davada, 35 kişi ilk planda suçlamaları reddedecek. Hukuk camiası olayı “Zorlamayla oluşturulan dava” diye yorumlarken 35 kişinin eski tapelerle suçlanmak istenmesi “skandal” olarak değerlendirildi. Avukatlardan Dizdar, “Tapeler eski, suçlamalar zorlama. Görevsizlik kararı verilen bir önceki soruşturmanın tapeleri ile camianın onurlu evlatları suçlanmak isteniyor. Suç örgütü iddiası ise gerçekdışı, bir önceki soruşturmada çıkar amaçlı suç örgütü değildir denirken Gezi davasında örgüt suçlaması yapılıyor. Sırf bu delil bile davayı düşürmeye yeter” dedi. Binlerce Beşiktaş taraftarının, “Adliyeye 35 kişi gidiyoruz, 35 kişi döneceğiz” sloganı ile destek vereceği davanın ilk duruşması öncesi Çevik Kuvvet ve Spor Büro’nun TOMA ve Akrep araçları ile Çağlayan’da önlem alacağı, taraftarların çelik bariyerlerle adliyeden uzak tutulacağı İstanbul Valiliği’ne yakın kaynaklarca açıklandı. Beşiktaşlı taraftarlar, polisin Adliye Sarayı’na topluca yürünmesine engel olabileceği olasılığı üzerine, bireysel ulaşımda karar kıldı. Ayrıca davanın küçük salona alınması nedeniyle avukatlar dahil pek çok kişinin duruşmayı takip edememesi konusu gündeme geldi. Adana başta olmak üzere çeşitli barolardan 150 hukukçu davayı izleyecek, ayrıca CHP Milletvekili İlhan Cihaner de adliyede olacak. Aralarında Zaman gazetesi ve Samanyolu Grubu’nun üst düzey yöneticilerinin bulunduğu Tahşiye soruşturması nedeniyle cemaate yakın grupların da Adliye Sarayı önünde bulunması ise olası Çağlayan’daki kalabalığı ikiye katlayacak. Beşiktaşlı taraftarlar, dün gün boyu sosyal medya üzerinden, 35 arkadaşlarına destek çağrısında bulunurlarken olası provokasyona da dikkat çektiler. Bazı grupların davayı olumsuz etkilemek ve olay çıkartmak için adliyeye gelebileceği duyumu üzerine çArşı, “Bir taraftar grubunun darbe girişiminden yargılanmasına gülerek tanıklık yapacağız. Davanın çok tutarsız olduğunu ve çArşı’ya yüklenen suçların gerçek olmadığını biliyoruz. çArşı Türk taraftarının santrforudur, çArşı’yı soyunma odasına göndertmeyiz. Yağmurdan korksak sokağa çıkmazdık, kavgaya değil hak aramaya gidiyoruz” açıklamasını yaptı. Beşiktaş Kulübü’nde Fikret Orman yönetiminin davaya temsilci göndermeme kararı aldığı ve yöneticilerin de konu ile ilgili açıklama yapmasının istenmediği öğrenildi. Beşiktaş’ın eski sporcularından ve eski başkan adayı Hasan Arat ise soruşturmanın ilk gününden bu yana taraftarlara verdiği desteği devam ettirdi. Ani gelişen ailevi nedenlerle davanın ilk duruşmasını izleyemeyecek olan Arat, “Bu iş siyasi bir mesele değil, kulüp içi bir mesele de değil, camiamızın sembolü olan çArşı, sıkıntılı bir sürece sokulmak isteniyor. Her zaman onların yanlarında olacağım. Kimse bu kardeşlerimize darbe yapmak, anayasal düzeni bozmak gibi suçlar yüklemeye kalkmasın, adalet yerini bulacaktır” dedi. ‘Suçlamalar zorlama’ Alevi örgütleri Maraş katliamı kurbanlarını anmak için valiliğe başvurdu ‘Türkiye’nin Efendisi Erdoğan’ Ülkenin sahibi ve efendisi… Corriere della Sera, gazetecileri hedef alan son gözaltı operasyonunun ardından Erdoğan için bu sıfatları kullanıyor. “Ülkenin babası mı? Hayır. Artık sadece sahip ve efendi o!” başlığıyla çıkan yorumda, Türkiye’yi uzun yıllardır izleyen gazeteci Antonio Ferrari, “Cumhurbaşkanı, ülkenin babası olmak gibi bir niyet taşımadığını sergiliyor. Erdoğan yalnız kendisini efendi ve sahip gibi gören bir kesimi temsil ediyor” diyor. Türk hapishanelerinde Çin, Rusya, İran’dakinden fazla gazeteci olduğunu hatırlatan yayın organı, 24 gazetecinin tutuklanmasını “demokrasiye inen okkalı bir tokat” olarak tanımlarken, dünya ekonomilerinin bütçe kısıntılarına tam gittiği dönemde Erdoğan’ın müthiş bir “büyüklük” saplantısıyla kendisine dev boyutlarda saray yaptırmasını da insanları hiçe sayan ölçüde “incitici / onur kırıcı” buluyor. Yazı, Erdoğan’ın, şimdi artık o saraydan verdiği direktifler ve uygun gördüğü cezalar doğrultusunda ülke yönettiğini söyleyerek bitiyor… Cumhurbaşkanı’nın “Bizim AB ne der derdimiz yok. AB kendi işine baksın!” demeciyle eşzamanlı çıkan Repubblica’nın baş yorumu da, tam bu açıklamanın dinamiğine atıf yaparcasına, “Erdoğan ne yaptığını biliyor. Bilmese bunca zaman iktidarda kalmazdı” diyerek ekliyor: “(Erdoğan’ın iktidarını devam ettirmek projesi açısından) bu gazeteci operasyonunun bir iç ve bir dış hedefi var. İç hedef, içteki örgütlü en başlıca muhalefeti ortadan kaldırmak. Dış hedef ise AB’ye, hem de tadını çıkara çıkara ‘umurumda değilsiniz’ mesajı vermek!” “Laikliğin garantisi askerlerin sert yöntemlerle sahneden çıkartılması ardından” Erdoğan’ın, “polis ve yargıdaki temizliğini” anlatan ve “kadınerkek eşitliğine karşı çıkan” demeçlerini aktaran gazete, Türkiye’nin artık sadece kafasına göre takıldığını belirtiyor. “NATO için bir zamanlar tayin edici konumda olan ülke bugün sürekli fire veriyor” diyen “Repubblica” ekliyor: “(Erdoğan Türkiyesi) İsrail’le ipleri koparttı. Rusya ve Irak Kürdistanı ile enerji anlaşmaları yapıyor. Bitirilmesini istediği Esad için beri taraftan sınırları, çılgınların (IŞİD’ın) geçişine açıyor. Atatürk’ün anısı ülkede hâlâ onore edilmekle birlikte Osmanlı dili ve yazısı müfredata giriyor…” Bu kadarı yeter sanırım. İtalyan Başbakanı Renzi’nin Türkiye’ye gidip Erdoğan’la yan yana fotoğraf çektirmesinin de eleştirildiği makalede, RTE’nin iktidar satrancını tüm hamleleriyle ustaca nasıl inşa ettiği, hiçbir ayrıntı ıskalamaksızın anlatılmış. Peki sen bu işlere ne diyorsun derseniz… “Tehlikenin farkında mısınız?” manşetleri attığımız tarihten bu yana ben kendimi yazgısı değiştirilemeyen bir Kırmızı Pazartesi romanı içinde hissediyorum. Gabriel Garcia Marquez’in ünlü romanını okuyan bilir… Gerçek bir olaydan alınan romanda, kurbanın, tüm kasaba halkının cümleten malumu olan şahıslarca öldürüleceği bilinir. Cinayet saatinin tıkır tıkır çalıştığının, herkes önceden farkındadır. Ama kimse, cinayeti önlemek için bir şey yapmaz. Herkes topluca hipnoz olmuş da basireti ve eli kolu bağlanmış gibidir. “Kırmızı Pazartesi” bu yüzden, kaçınılmaz sonu önceden malum olan bir öyküdür. Kahredici bir kaderciliği anlatan kitabın orijinal adı bu sebeple gerçekte “Önceden ilan edilen bir ölümün anlatısı/Cronica de una muerte anunciada”dır. Şimdi Fuat Avni menşeli her mesaj bana işte büsbütün bu “önceden ilan edilmişlik halini” anımsatıyor. Her “Fuat Avni ne yazmış?” notu okuduğumda ve “Fuat Avni bu kez de bildi!” değerlendirmesi duyduğumda, tüylerim resmen diken diken oluyor ve olayların salt seyircisi konumundaki Marquez karakterlerini hatırlıyorum. Kamuoyu, fişi çekilen demokrasinin sonuçları ile değil, son kertede hâlâ “arkası yarın” kıvamında Fuat Avni tweet’leriyle meşgul... Ergenekon ve Balyoz yıllarında şutlanacak gazeteciler listeleriyle gündem olan, bu davalar kapsamında tutuklanan meslektaşlarımız için gayet vicdansız, acımasız ve araçsal yorumlar yapan Ekrem Dumanlı’ya kişisel sempatim yok elbette. Ancak bu, Dumanlı’nın, eşine salt despot rejimlerde rastlanabilecek bir “makul şüphe” yasası ile, özgürlüğünün alınmasına karşı olmamı engellemiyor. Bu yüzden “Bize ne yahu? Yesinler birbirlerini” diyen mantığın sığlığını ve basitliğini hiç anlamıyorum. Yukarıda oynanan usta satranca karşın, bu müthiş ilkel ve kindar mantığın birkaç adım/ hamle sonrasını hesaplamakta bile nasıl bu kertede aymaz kalabildiğini çözemiyorum. Dumanlı’nın şahsı bir yana; “makul şüphe” yasasının uygulamaya sokulması bile birebir yapılanlara sessiz kalmamak için başlı başına yeterli neden değil mi? Her şey olabildiğince korkunç. “Makul şüphe” çok korkunç... Dumanlı’dan hasbelkader “basın kahramanı” yaratmak durumunda kalmak bir o denli korkunç... Adaletsizlik ve hukuksuzluğun derinliği, çapı korkunç... En korkunç olanı da bu... Tamamen bu “Kırmızı Pazartesi” kaderciliğine teslim olmak. Suç örgütü iddiası gerçekdışı HüdaPar HDP Cizre’de gerilimi MAHMUT ORAL Dava ısrarla küçük salonda! ‘Bu kara lekeyi kaldıralım’ SERMET ÇUHADAR Almanya, Fransa ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen Alevi örgütleri ve yurttaşlarla, 21 KAHRAMANMARAŞ Aralık Pazar günü Müftülük Kahramanmaraş’taki Alevi örgütleri, 1926 Aralık 1978’deki Meydanı’nda basın açıklaması yapmak istediklerini belirten Alevi Maraş Katliamı’nın 36. yılında Kültür Derneği’nden Ünal Ateş, anma törenleri için valiliğe “Kahramanmaraş üzerindeki başvurdu. Maraş’ta 150 kişi bu kara lekeyi hak etmiyor. katledilmiş, 200 ev ve işyeri Gelin hep beraber Alevisi, yakılıp yıkılmıştı. Geçen yıllarda Alevi örgütlerinin Sünnisi, Türk’ü, Kürt’ü birlik ve beraberlik içinde, kardeşçe kentin içinde anma yapmasına bu kara lekeyi kaldıralım. Tek izin vermeyen valilik ise tertip amacımız 78’de acı olaylarda komitesiyle bir araya gelip kaybettiğimiz canları anmak” değerlendirme yaptıktan sonra dedi. karar vereceğini belirtti. Provokasyon endişesi DİYARBAKIR Şırnak’ın Cizre ilçesinde HDP ve DBP üyeleri, IŞİD’in kadınları köle pazarlarında satışını protesto için yaptığı basın açıklamasında kara çarşaflı bir kadın fotoğrafı kullanınca, Hizbullah’a yakınlığıyla bilinen HüdaPar üyeleri bu duruma tepki gösterdi. HüdaPar üyesi bazı kişilerin Nuh Mahallesi’nde HDP anons aracına saldırarak HDP Cizre İlçe Eşbaşkanı Semra Örüç ve beraberindeki HDP’lileri darp etmesi üzerine gerginlik tırmandı. HüdaPar üyesi 150 kişilik bir grup önceki gün “Katil PKK”, “PKK şaşırma sabrımızı taşırma”, “Kâfir PKK” sloganları atarak basın açıklaması yaptı ve gece bir miting yapacağını duyurdu. HüdaPar üyeleri kalaslarla sokaklarda nöbet tutmaya başlayınca, PKK’nin gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDGH) üyeleri de önceki gece ellerinde silahlarla sokağa çıktı. AKP binası, bir okul, kamu bankası ve polis noktasına molotofkokteyli atan göstericiler ara sokaklarda polisle çatıştı. Gece boyu silah seslerinin duyulduğu ilçede 19 yaşındaki bir genç hafif yaralandı. Yaşananları “ucuz atlattık” sözleriyle değerlendiren HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız “HüdaPar üzerinden bir provokasyon girişimine tanık oluyoruz. Devlet içindeki kimi karanlık güçler bu yapı üzerinden provokasyon yapıyor, onlar da alet oluyorlar. Kürt halkının birbirine düşmesini isteyenlerin oyuna alet olmamalarını istiyoruz” diyerek sağduyu çağrısı yaptı. Operasyonun içdış hedefleri Yedi yıl Arat: Adalet yerini bulur sonra ifadeye İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesine ilişkin soruşturma kapsamında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah şüpheli sıfatıyla ifade verdi. Cerrah cinayetin ardından 2008 ve 2010’da yapılan idari soruşturmada mülkiye müfettişlerine verdiği ifadede “Bize bir bilgi iletilmedi” demişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Yusuf Hakkı Doğan’ın yürüttüğü soruşturma kapsamında, cinayette sorumluluk sahibi olduğu iddia edilen kamu görevlilerinin ifadesinin alınmasına devam ediliyor. 7 yıldır yürüyen soruşturma kapsamında dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah dün ilk kez şüpheli olarak ifade verdi. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne avukatı ile birlikte gelen Cerrah 2 saatlik ifadeden sonra adliyeden ayrılırken hiçbir soruya yanıt vermedi. Cerrah cinayetin hemen ardından yaptığı bir açıklamada, cinayetin herhangi bir siyasi boyutu ve örgüt bağlantısı bulunmadığını belirterek cinayetin, milliyetçi duygularla işlendiğini söylemişti. Soruşturma kapsamında daha önce dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, dönemin İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör ile dönemin İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ve eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek şüpheli olarak ifade vermişti. ‘Kırmızı Pazartesi’ kaderciliği İlhan Cihaner: Birlikte olmadıkları tek dava Tahşiyeciler AKP kendi rolünü gizliyor CHP milletvekili, hukukçu İlhan Cihaner, aralarında medya mensuplarının da bulunduğu Cemaat’e yönelik soruşturmaların AKP’nin geçmişte işlenen suçlardaki rolünü gizleme amacı taşıdığını söyledi. Tahşiyeciler denilen dini gruba yönelik soruşturmanın tıpkı Ergenekon sürecindeki gibi bir dizi hukuksuzluğu ortaya koyduğunu belirten Cihaner, “AKP, kendisinin doğrudan içinde olmadığı bir tek dava üzerinden Cemaatin tüm hukuksuzluklarını soruşturma konusu etmeye çalışıyor. Geçmiş süreçte Cemaat’le birlikte işlediği suçları soruşturma konusu edemeyeceği için benzer yöntemleri barındıran Tahşiyeciler soruşturmasını masaya yatırdı. Çünkü Ergenekon sürecinin soruşturulması AKP’nin soruşturulacağı anlamına gelir” dedi. Cihaner, Erzincan Başsavcısı iken önce İsmailağa, ardından Gülen Cemaati’ne yönelik başlattığı soruşturmaların ardından hedef alınarak bir komployla tutuklanmıştı. Cihaner, AKP ve Gülen Cemaati’ni hedef aldığı öne sürülen İrticayla Mücadele Eylem Planı isimli, doğruluğu kuşkulu bir andıçı hayata geçirtmekle suçlanmıştı. Cihaner, yakın geçmişte Cemaat’le birlikte yaptıklarının ışığında değerlendirildiğinde AKP’nin bugün sahneye koyduğu tutumun da eskisinin benzeri olacağı iddiasında. Ergenekon sürecindeki Balyoz, Odatv, KCK ve Devrimci Karargâh da dahil tüm davaların adil ve etkin bir şekilde soruşturulması durumunda AKP hükümetinin sorumluluğunun da ortaya çıkacağını belirten Cihaner, “Gerçekten adil, tarafsız ve hukuki sınırları içinde yürütülecek bir soruşturmada AKP hükümetinin atadığı polis ve yargı mensupları ve hatta milletvekillerinin bu hukuksuzlukta oynadığı rol, Erdoğan ve iktidarının Cemaat’le el ele vererek yarattığı hukuksuzluk düzenindeki siyasal desteğini bize kanıtlar. Yakın geçmişte yaşanan hukuksuz ‘Medya kahramanı değiller’ AHMET ŞIK l Hükümeti yıkma amaçlı olduğu öne sürülen bir soruşturmada dizi yapımcıları ve senaristleri ile medya mensuplarının zanlı olmasının izaha muhtaç olduğunu belirten İlhan Cihaner, “Geçmişte yaşanan hukuksuzluklarla arasında şeklen bir benzerlik var. Ancak o dönemde yaşanan hukuksuzluklarla şimdikileri bir tutmamak gerek. Ön kabul olarak Cemaat’e soruşturmazlık zırhı getirecek bir yaklaşım doğru değil. Bugüne kadarki hukuksuzlukların aparatı olmuş kişilerden de bir medya kahramanı çıkarılmasını, basın özgürlüğü kalkanı altına sokulmasını doğru bulmuyorum. Bugüne kadar basın özgürlüğü adına en küçük çabayı göstermemiş, bu değeri hak edecek bir performans sergilemek bir yana geçmişteki hukuksuzlukları meşrulaştırma gayreti içine girmiş bir yapının adının sizlerle birlikte anılmasını içime sindiremiyorum. Ama karşımızdaki bir medya organıdır. Genel yayın yönetmeni de bunun parçasıdır. O medya organının diğer çalışanları ile tüketicileri olan okurlar ve izleyiciler de var. Dolayısıyla bu koca birlikteliği hedef alan bir saldırı var ise ki öyle, yapılanlar olumludur diyemeyiz” dedi. “Başta AKP olmak üzere iktidarın gücünü kullananlar, ‘Ya hükümet cephesinden ya da Cemaat’tensin’ bakışıyla konuyu ele almamızı istiyorlar. Aynı şey Cemaat için de geçerli. Hükümet, bir darbe hazırlığı olduğu iddiasındaki Cemaat’in sahte belgelerle insanları mağdur ettiklerini soruşturduğunu söylüyor. Cemaat cephesi ise bir sindirme operasyonu ve basın özgürlüğüne saldırı olduğunu iddia ediyor. Bu iki yaklaşım da gerçeği yansıtmıyor. Yurtdışında yaşayan emekli bir vaizin domine ettiği, şeffaf olmayan bir hiyerarşiyle güvenlik bürokrasisinde, yargıda, kamunun kritik noktalarında örgütlü ve asıl hedefi devlet yönetimini ele geçirmek olan bir yapıyla karşı karşıyayız. Karşısında ise kendisi gibi devletin tüm kurumlarında tek söz sahibi olmak isteyen totaliter bir hükümet var. Hem geçmişte, hem de bugün kurulan hukuksuz denklemin tek değişmeyeni, tek muktediri AKP’dir. AKP’nin sopası haline getirdiği bir yargıdan adil olacağını beklemek hata olur. İhtiyacımız olan bu iki güç odağından bağımsız bir aklı ve adaleti temsil eden üçüncü bir yoldur. Ne AKP’nin ne de Cemaat’in değil solun değerleri olan hukuk, adalet ve vicdan temelli bir üçüncü yoldan bahsediyorum.” ‘Oh olsun demiyorum’ luklardan, ‘Paralel yaptı’ diyerek sadece Cemaat’i suçlu göstermek AKP’nin siyasi sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor. AKP, Ergenekon sürecinin de Tahşiyeciler davasının da Cemaat’le birlikte asli sorumlusudur. Bu sorumluluk ortaya çıkmasın diye, Ergenekon süreci soruşturma konusu edilemediği için Cemaat’e, benzer başka hukuksuzlukla Tahşiyeciler davasıyla operasyon yapılıyor. Cemaat’in yaşattığı hukuksuzluklar yargının kendi iç dinamikleri ve doğal işleyişiyle soruşturma konusu edilmedi. Bu iddialar yıllardır dile getirilmesine rağmen hükümetin yolsuzluk soruşturmalarının üstünü örtmek istediği bir zamanda yapılıyor” diye konuştu. Cemaat’i hedef alan son operasyonlar için “Oh olsun demediğini” belirten Cihaner, “Eğer kendi yaşanmışlıklarımdan yola çıkarak bugün olanlara dair bir değerlendirme yapmam gerekirse, sevinç duymuyorum. Geçmişte bizlere ve diğer insanlara yapılanları eleştirirken de şimdi de aynı yerde, hukukun yanında duruyorum. Hukuksuzluklara karşı çıkıyorum” dedi. Cihaner, çatışan tarafların üçüncü kişi ve gruplardan sadece kendi bakış açılarıyla değerlendirme yapmalarını istediğini belirterek şöyle konuştu: C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear