Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14 EYLÜL 2013 CUMARTESİ 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada korku salarak oy toplamanın, asıl amaçlarına erişmenin bir yoludur diyorsanız… … Gidişat; darbelerin tarihsel kronolojisi, bu anlayışı destekliyor, kanıtlıyor ve son analizde iktidarın nihai amaç ve hedefine de ışık tutuyor. HHH 20067 ve 2008’lerde, 2002’de tek başına iktidara gelen antilaik, dinci iktidarı devirme girişimleri piyasaya sürüldü. Bülent Arınç’ın ortaya koyduğu, darbe planlamaktan başka bir şey düşünmeyen generallerle bir savaşa girmekten bizi Allah korumuş kafasının egemen olduğu siyasal anlayışla; özgür düşüncenin ve laikliğin takipçisi aydınlarla gazetecileri, Cumhuriyet ordusunun üst kadrolarını hapse tıktılar. Baktılar ki aaa darbeye karşıyız dedikçe yalakası, yandaşı, yalaka yandaş olmayan medyası peşlerinde. Kıtlıktan çıkan yoksullar gibi daha daha diye bağırıyor. 28 Şubat’a döndüler. Zira bu tarih onlar için bir kırılma tarihiydi. Siyasal otoritenin geçmişi karalama defterinde geriye dönüşün ilk hamlesiydi. HHH İrticanın belini kıran, laik devlet düzenini allak bullak ederek din kurallarının egemen olduğu bir yapıyı gerçekleştirmeye girişenlere, anayasal düzen içinde, anayasanın verdiği yetkiler çerçevesinde dur denilmesini bir türlü sindiremediler. 28 Şubat darbe mi, postmodern darbe mi, yoksa anayasal düzen içinde siyasal olanaklarla gericiliğe yelken açan gidişi engellemek miydi? Tartışılmadı, tartışılamıyor bile. Savcılar, iktidar borazanı bilumum TV’ler, ne yazık ki 28 Şubat ve öncesi günlerin gerçek tablosunu gündeme getirmeye aciz kalan muhalefet… … geri bakarak planlı programlı gericiliği inşa etmeyi amaçlayan siyasal otoritenin peşine takıldı. Hep bir ağızdan 28 Şubat darbedir diye fetva verildi. HHH Yargıya ne gerek? Yoğun kampanya 28 Şubat’ı, o günlerde sorumlu suçlu görülenleri zaten çoktaaan mahkum etti. 2008 28 Şubat! Siyasal otoriteriteyi bir adım daha atmaya cesaretlendirdi. 12 Eylül’ü gündeme aldı. Günlerdir 12 Eylül’ün ülkemize zararları yazılıp çiziliyor. 12 Eylül’den arta kalan neredeyse 100 yaşını dolduracak olan generaller yargılanıyor. Mahkum olacaklarına ne şüphe! Ama yetmedi. HHH Daha gerilere, gerilere… Sırada 27 Mayıs!.. Fakat yüzsüzlüğün daniskasını yaşadığımız konuşulmuyor bile... Bugün iktidarda olanlar; siyasal ikbale önce ülkeye 27 Mayıs Anayasası’nın sağladığı özgürlük ortamının… daha sonra karaladıkları 12 Eylül Anayasası’nın örneğin darbeden kalma seçim yasası, yüzde 10 barajının sağladığı bu ve benzeri olanaklar sayesinde eriştiler. Bir yerleri sıkmadığı için kimileri, demokrasi deyince mangalda kül bırakmayan ilim bilim adamları, düşünürler, aydınlar, siyasetçiler, yüce ve ünlü yazarlar, gazeteciler bu gerçekleri bugünkü iktidara anımsatamıyorlar… 27 Mayıs’ın tuu kaka olmasına ramak kaldı. Demokratım diyen, ama demokratlığı artık uluslararasında da tartışmalı Başbakan buyurdu ki 27 Mayıs bu ülkeye kötülük yapan ilk darbe olarak duvara çakılmalı! Belki de emrindeki medyada, iktidar partisi genel merkezinde harıl harıl 27 Mayıs’ı karalayacak ve bu kampanyadan sonra yargı aşamasına geçilmesini sağlayacak hazırlıklar yapılıyor. HHH Hah artık bu süreçte sona erdi diye düşünüyor; iktidarın darbe listesi 27 Mayıs’la noktalanacak diyorsanız yanılıyoruz. Görünen köy kılavuz istemez: Hedefi demokrasiyi korumak, savunmak değil… Nihai amaç ve hedefi; Türkiye Cumhuriyeti’ni köklü temellerinden koparmak! Türkiye’yi Kurtuluş Savaşı ile düşman işgalinden kurtaran, bu savaşın inkâr edemediği yücelikteki kahramanını; Gazi Mustafa Kemal diye anarak şapka çıkarıyor… … amma Atatürk’ü, onun çağdaş Cumhuriyetin temel taşları reformlarını yargılamaya hazırlanıyor. Son hamlesi bu olacak! HHH Oysa; bu son hamleye karşı, Atatürk Cumhuriyetini, laik devleti zorbanın elinden kurtaracak ikinci bir kurtuluş savaşı veriyor Türkiye. Gerçek demokrasiye kavuşmak için!.. HABERLER Erdoğan’ın istediği oluyor Başbakan 28 Şubat’ta sermaye ve medyaya yönelik yargılama istedi ancak zaten savcılık ‘sivil sorumlular’ üzerinde çalışıyor ALİCAN ULUDAĞ GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada Japonların Türklerle ilgili bir gözlemi yıllardır belleğimdedir. Türkçeyi de iyi konuşan bir Japon diplomatla iki ülke insanının davranış biçimlerini karşılaştırıyorduk. Diplomat, Japonya’nın Türkiye’de yatırım yapması için de çok çaba harcamış, zaman zaman heyetler halindeki müzakerelere katılmış. İlk saptaması şu oldu: “Bir Türk 5 Japon’a bedeldir. Ancak 5 Japon 50 Türk’e bedeldir.” İlk cümle hoşuma gitti ama ikincisinde duraladım. Arkasını şöyle getirdi: “Karşılıklı bir müzakerede biz, işbölümü ile hareket ederiz. Birimiz sözcü olur, karşıya cevap verir. Birimiz ona yardım eder. Birimiz sadece karşı tarafın sözlerini ve davranışlarını not eder. Birimiz kendi ekibimizin artılarını, eksilerini kayda geçirir.” Arkadaş, böyle bir Japon heyetinin karşısındaki Türkleri ise şöyle tarif etti: “Hep beraber konuşur, hep beraber susarsınız.” Diplomatın öteki örneği şu: “Bir Türk işçisi üçdört işçinin ancak çalıştırabileceği iş makinesini tek başına başarı ile yönetebilir...” HHH Yukarıdaki anlatım pek çok örnekle çoğaltılabilir, olimpiyatlara geçelim... AKP hükümeti ve etrafındaki koalisyonun rant odaklı hevesleri bir yana, ben iki nedenle olimpiyatların İstanbul’da olmasını istedim. Birincisi, kendimce iyi bir olimpiyat izleyicisiyim. 1976 yılında Kanada’nın Montreal kentinde düzenlenen olimpiyatları siyahbeyaz televizyondan izlemek için, saat farkı nedeniyle sabaha karşı dörtte kalktığım günleri anımsıyorum. Başta Finli atlet Lasse Viren’in uzun mesafe koşuları olmak üzere atletizm yarışları beni ayrıca etkilemişti. Lisede başlayan bu spora ilgim olimpiyatlarla birlikte daha da artmıştı. Türkiye’deki bir olimpiyat, sporun pek çok dalının tanınmasını, sevilmesini sağlayabilirdi. Kim bilir, belki sporun futboldan ibaret olmadığı görüşü biraz daha taraftar toplayabilirdi. Birinci gerekçem özetlemeye çalıştığım gibi yurttaşça. İkincisi ise politik. Siyasette, “kime niyet, kime kısmet” çok sık kullanılan bir sözdür. 2020 İstanbul olimpiyatı CHP’nin iktidar olduğu bir Türkiye’de düzenlenebilirdi. Cumhuriyet’in 100. yılına giderken Anadolu topraklarının tarihsel zenginliği, çağdaş değerleri benimsemiş bir Türkiye’nin 21. yüzyıldaki ufukları tüm dünyaya anlatılabilirdi. HHH 2020 olmadı. Elbette dünyanın sonu değil. Yeni bir hedef tazelemek için, durumumuzu tüm açıklığı ile ortaya koyup “ne yapmalı, nereden başlamalı” sorularına sağlıklı yanıtlar bulmak gerekiyor. Her şey bir yana Arjantin’de heyetimize yöneltilen iki soru şuydu: “Dopingli çıkan sporcularınız hakkında ne düşünüyorsunuz, ne tür önlemler aldınız?” Bazen soru aynı zamanda yanıttır ve sonuçtur. Konuya biraz daha genel bakalım. Birbirinden çok farklıymış gibi görünen üç rakamı alt alta koyalım. Üç yanı denizlerle çevrili, içi de bizlerle dolu Türkiye’de yüzme bilenlerin oranı yüzde 5. Okuma deyince öncelikle meydan okumanın ve bildiğini okumanın anlaşıldığı Türkiye’de, gazete okurlarının ve ayda bir kez kitabevine gidenlerin oranı yüzde 5. Olimpiyatlara adaylıkta rekor kıran Türkiye’de, lisanslı sporcuların oranı yüzde 5. Bu kadar “yüzde 5” rastlantı olabilir mi? Hayır... Bizim insani gelişmişlik oranımız bu. Yukarıdaki rakamlar daha önce olimpiyatın yapıldığı ülkelerde yüzde 1520’den başlıyor. Ortalama yüzde 30. Örneğin Japonya’da sadece bir gazetenin tirajı Türkiye’deki tüm gazetelerin toplam tirajından fazla. Günde bir gazete satın alanların oranı yüzde 65. Bir de oylama sırasındaki tartışmalarımızı ve son bir haftanın gündem konularını düşünün. Hafta başında Hatay’dan gelen acı haberle birlikte mırıldanmadan edememiştim: Ölümpiyatlar ülkesiyiz! ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 28 Şubat sürecinin “sivil ayağına” ilişkin söylediği “28 Şubat’ta sermaye, yazılı ve görsel medyanın katkısı yok muydu? Niye hâlâ yargılanmıyorlar diye merak ediyorum” şeklindeki kaygısının “yersiz” olduğu anlaşıldı. TMK’nin 10. maddesi ile görevli Ankara Başsavcılığı’nın, 28 Şubat sürecinde rol aldıkları iddiasıyla basın, sermaye, üniversite ve sendika mensuplarına yönelik çalışmasının uzun zaman önce başlattığı öğrenildi. Erdoğan’ın önceki günkü açıklamalarının ardından iki başdanışmanı Yalçın Akdoğan ve Yiğit Bulut da dünkü köşe yazılarında, 28 Şubat’ın “sivil ayağı”ndan neden hesap sorulamadığını sordu. Başbakan’ın sivil ayakların adreslerini vererek yönelttiği “Neden yargılanmıyorlar” sorusunu anımsattığımız başsavcılık kaynakları, soruşturmanın sürdüğünü belirterek “Delillerin toplanması biraz zaman alıyor” dedi. Sivil ayak başvurusu geldi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yargıya yaptığı çağrı karşılığını buldu. RefahYol hükümetini devirmeye teşebbüs hakkında açılan 28 Şubat davasının müştekisi Avni Öztürk’ün avukatı Mustafa Polat, yaşadığı Erzurum’da Aydın Doğan, Koç Holding ve bazı medya çalışanlarına yönelik suç duyurusunda bulundu. MGK tutanakları istendi: 28 Şubat davasının 10. duruşması sona erdi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde, iddianamenin 825 sayfasının okunması tamamlandı. Avukat Polat’ın, mahkemeye gönderdiği 28 Şubat döneminin “sivil ayağına” ilişkin suç duyurusunun, gereğinin yapılması için cumhuriyet savcılığına gönderilmesine karar veren mahkeme, 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararlarının ve toplantı tutanaklarının istenmesini kararlaştırdı. Star, Zaman ve Akit’e suçlama: Mahkeme, 28 Şubat davasıyla ilgili “yargılamaya bakan heyetin tavırları ve HSYK tarafından değiştirileceklerine” ilişkin haber yapan Star, Yeni Akit ve Zaman gazeteleri hakkında, “yargıyı etkilemeye teşebbüs ve kamu görevlisine hakaret” suçlarından Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Duruşma 16 Eylül’e ertelendi. Soruşturmanın sivil ayağında kimlerin olacağına ilişkin soruya ise kaynaklar, “Akademisyenler, sendikacılar, medya mensupları ve sermaye sahipleri” yanıtını verdi. Sermaye gruplarına ilişkin Mali Suçları Araştırma Kurulu’ndan rapor bekleniyor. Medya ile ilgili delil ler arasında gazetecilerin Genelkurmay Başkanlığı’nda yaptığı görüşme kayıtları, brifingler ve 28 Şubat döneminde atılan manşetler, haber ve köşe yazıları bulunuyor. Diğer sivil şüphelilerin belirlenmesinde Genelkurmay ziyaretçi defterinden de yararlanıldığı belirtildi. KCK DAVASI HATİCE TUNCER Notu uzatıp PTT’yi soydu ADANA (Cumhuriyet) Yüreğir’de PTT Evleri Mahallesi’nde meydana gelen olayda daha önce 2 kez soyulan PTT şubesine giren soyguncu, ameliyatlarda kullanılan maskeyi yüzüne kapatıp, silahını göstererek cebinden çıkardığı notu görevli Perihan Kalemakmeşe’ye uzattı. “Sakin ol. Panik yapmadan tüm parayı poşete doldur” yazılı notu okuyan Kalemakmeşe, kasadaki 17 bin 500 lirayı soyguncuya teslim etti. Soyguncu olay yerinden uzaklaşırken polis, yakalamak için çalışma başlattı. İstanbul 1. KCK davasında tutuklu sanık BDP parti meclisi üyesi, Belge Yayınları editörü ve akademisyen Cihan Deniz Zarakolu savunmasını yaptı. Tutuksuz yargılanan Belge Yayınları sahibi Ragıp Zarakolu ile Ocak 2002 tarihinde yaşamını yitiren insan hakları savunucusu Ayşe Nur Zarakolu’nun oğlu olan Cihan Deniz Zarakolu “Annemin tutuklu kaldığı Metris Cezaevi’ne gönderildiğimde ‘Bu ülkede 30 yılda ne değişti’ diye düşündüm. Hakkımızda yürütülen bu yargılama sorunun cevabını veriyor” diye konuştu. Hâkim Ali Alçık başkanlığındaki İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Cezaevi karşısındaki adliye binasında görülen 97’si tutuklu 205 sanıklı davanın 41. duruşması yapıldı. Tutuklu sanık Zarakolu, 4 Ekim 2011’de örgüt yöneticiliği iddiasıyla tutuklandığını, 1 yıldır duruşmalara çıktığını anlattı. Mahkeme ile yargılama sürecindeki tek diyaloğunun Kürtçe “buradayım” anlamındaki “Ez li vırım” sözü olduğunu belirten Zarakolu şunları söyledi: “Anadilim Türkçe olmasına rağmen neden ‘Ez li vırım’ dediğimi açıklayayım. Beraber yargılandığım arkadaşlarım anadilleri Kürtçe olduğu için savunma yapamazken benim rahatça savunma yapmam vicdani ve ahlaki olamazdı. Dün neden sevgili Hrant Dink öldürüldüğünde ‘Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz’ dediysem aynı nedenden bugün de ‘Ez li vırım’ dedim.” Dosyadaki delillerin hukuka aykırı elde edildiğini, kolluk gücünün önyargılı raporlarının savcılar tarafından iddianameye alındığını belirten Zarakolu, bilgisayarından elde edilen belgeler üzerinde oynandığını söyledi. Hrant Dink davasının avukatları yargılamanın başlangıcından daha geride olduğunu söyledi Deliller yok sayılıyor İstanbul Haber Servisi ları söyledi: “Yargıtay 9. CeHrant Dink davası avukatı za Dairesi’nin kararında ise Fethiye Çetin, Hrant Dink susanıkların oluşturduğu örikastı davasının şimdiye kadar gütün yöneticisi olan Yasin geldiği noktada başlangıçHayal’in milliyetçi görüşletan çok daha geride olduklarıri sebebiyle Türklüğe hakanı belirterek, “Yargıtay Cumretten mahkum olan Hrant Davada hiçbir adım attırahuriyet Başsavcılığı tebligaDink’i öldürdüğü gerekçemadıklarının altını çizen Çetında Hrant Dink cinayetini siyle tebligata katılmadıktin, “Dava kamuoyu tarafınişleyen bir örgüt olduğunu ları söyleniyor. Ancak ördan takip edilmeseydi Yargıbeyan etti ancak örgüt tanıgüt 2004’te kurulmuş ve o tay belki de ilk mahkeme kamında, örgütün hedefi, kimsırada Hrant Dink henüz rarını onayacaktı. Bize önce lerden oluştuğu ve üyelerimahkumiyet almamış.” 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde nin kasıtlarıyla ilgili yanılgıYargıtay 9. Ceza ölümü gösterip Yargıtay’ın ya düştü” dedi. Dairesi’nin kararında Erhan kararıyla sıtmaya razı ettiDink suikastı davası, YarTuncel’in örgüte girişi ile iller. Yargıtay’ın ‘örgüt var’ kagıtay 9. Ceza Dairesi’nin, dagili de çelişkili ifadeler oldurarıyla kamuoyunda ‘iyi bir va kararını, sanıkların “silahlı ğunu anlatan Çetin, “Erşeyler oluyor’ algısı oluştu. terör örgütü” değil “suç işhan Tuncel’in 2004’te örAma Yargıtay aynı zamanlemek amacıyla oluşturulan güte katılımıyla eylemlerin da bu davanın sınırlarını peörgüt” üyesi oldukları gerekdevam ettiği sonrasında kiştirdi” dedi. 14. Ağır Ceçesiyle bozmasının ardından ise Erhan Tuncel 2006 yılıza Mahkemesi’nin büyük bir 17 Eylül’de, Çağlayan’daki nın Kasım ayında yardımolasılıkla bu karara uyacağını 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde belirten Çetin, bu sınırlar kap cı istihbarat elemanlığıngörülmeye başlayacak. Dava dan atıldığında bu örgüte samında birkaç yıl daha süreöncesi avukatlar Fethiye Çeüye olduğu söyleniyor” diceğini söyledi. tin, Hakan Bakırcıoğlu, İsye konuştu. mail Cem Halavut ve GaÇetin, Yargıtay 9. Ceza ro Paylan cinayetten bugüne Dairesi’nin Ogün Samast’ın dek davanın geçmişini anımsatmak ve geliş19 Ocak 2007’de Agos’a geldiğinde Yasin meleri aktarmak için toplantı düzenlediler. TakHayal’le yaptığı telefon konuşmasında Türk sim’deki Cezayir Salonu’nda gerçekleşen topkorumalara dokunmayıp işlerinin sadece Hrant lantıda konuşan Garo Paylan, 7 yıldır adalet taDink’le olduğu konuşmasını ve sanıklardan lep ettiklerini belirterek, “Şu ana kadar maalebirbirleri arasındaki Hrant Dink’in Ermenilerin sef bir yol kat edemedik. Bizler artık müsaAtatürk’ü olarak tanımlandığı, öldürülmesi dumerenin bırakılmasını asıl sorumluların yarrumunda Ermenilerde korku ve panik yaratma gılanmasını istiyoruz” dedi. konuşmalarının görmezden gelindiğini vurguladı. Çetin, savcı, 14. Ağır Ceza Mahkemesi ve argıtayın kararı çelişkili çocuk mahkemesinin MİT’ten birkaç kere bilgi istediğini ifade ederek, “MİT her seferinde Avukat Fethiye Çetin de Yargıtay Cumhuri‘Bizim Hrant Dink cinayeti konusunda basına yet Başsavcılığı’nın tebligatında cinayeti işleyeyansıyanların dışında bilgimiz yok’ dedi. MİT nin bir terör örgütü olduğu ve hedefinde topher seferinde böyle cevaplar vererek elindelumdaki farklı etnik ve dini gruplar ve onlara ki bilgiyi paylaşmadı” dedi. yönelik eylemlerin olduğunu ifade ederek şun Ölümü gösterip sıtmaya razı ettiler Y Fotoğraf: CANAN COŞKUN Zarakolu: 30 yılda ne değişti? Sakarya Zaferi’nin 92. yılı Sakarya Savaşı Zaferi’nin 92. yıldönümü etkinlikleri Ankara’nın Polatlı İlçesinde düzenlenen törenlerle kutlandı. Törene Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk, EDOK Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak, CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da katıldı. Polatlı Topçu ve Füze Okulu tarafından her yıl Dua Tepe’de sahnelenen ‘Sakarya Savaşı Canlandırması’ büyük ilgi topladı. Büyük Taarruz’dan önce Sakarya cephesinde Mustafa Kemal’in örgütlenmesini konu alan canlandırma bittiğinde büyük alkış topladı. Kara Havacılık Birliği’ne ait helikopterler ve Hava Kuvvetleri’ne ait F16 savaş uçakları da tören uçuşu yaptı. (DHA) Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi kapandı İstanbul Haber Servisi Depreme karşı dayanıksız olduğu gerekçesiyle yeniden yapılmak üzere yıkımı kararlaştırılan 44 yıllık Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi dün kapandı. Hastanenin 30 Eylül’de Gaziosmanpaşa Karayolları’ndaki binaya taşınacağı belirtildi. Nüfus yoğunluğu ve bölgede sıklıkla protestolar olması nedeniyle acil müdahale için önemli merkezlerden biri olan hastanenin kapatılması çevre halkı ve hastane çalışanlarının tepkisine neden olmuştu. asta tutuklular için eylem Duruşmaya öğle arası verildiğini Tutuklu Ailelerle Dayanışma Derneği tarafından yapılan basın açıklamasında hasta tutukluların serbest bırakılması istendi. Açıklamada “Hasta olup tedavi edilmeyen 413 tutuklu, 111 ağır hasta, 53 ölümle yüz yüze olan ve 17 kişisel temel ihtiyaçlarını idame edemeyen tutuklu ve hükümlü olduğu” anlatıldı. H Fatih Camii’nde gerginlik İstanbul Haber Servisi Fatih Camii’nde vaazın sonlarına doğru Selami O. bir anda ayağa kalktı. Bıçağı olduğu iddia edilen kişi bağırmaya başladı. Bunun üzerine, cemaatten yaklaşık 20 kişi, Selami O.’yu etkisiz hale getirdi. İmamın provokatörler olabileceği uyarısı üzerine, namaz sonrası yapılacak eylem için konumlanmış çevik kuvvet polisleri Selami O.’yu gözaltına aldı. Selami O.’nun askerlik görevini yaparken psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle tedavi gördüğü belirtildi. Lazca seçmeli ders oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı, yaşayan diller ve lehçeler dersi kapsamında Kürtçe, Adigece ve Abazacadan sonra Lazcanın seçmeli ders olarak okutulmasını kararlaştırdı. 5. sınıf öğrencileri seçebilecek.