17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA 4 HABERLER CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2013 CUMARTESİ Sivas katliamı davasında mahkeme, olaylara ilişkin fotoğraf ve videoları istedi Bu Irkçılık Değil mi? Artık kesinlikle kanaat getirdim ki, her önüne gelene ulusalcı diye saldıranlar, eğer saplantı batağında debelenmiyorlarsa, özel bir kasıt peşindeler. Azgelişmişlik yalnız ekonomik değil, düşünsel alanda da geçerli ve bu ülkelerin en büyük özelliklerinden biri de tartışmaların düşünceler değil, etiketler, yaftalar üzerinden sürdürülmesidir. Etnik sorunlar tartışılırken, hep kaçınılmaz olarak, şu soruyla karşılaşıyorum: Sen ulusalcı mısın? Ulusalcılıktan ne anlıyorsun, sorusuyla karşılıyorum soruyu ve sürdürüyorum: Eğer ırkçılığı, kafatasçılığı, şovenizmi, faşizmi kastediyorsan, hayır değilim. Sonra anlatmaya çalışıyorum ki sübjektivist, birlikte yaşama iradesine sahip insanların oluşturduğu bir birliği ifade eden ulus kavramının da, ondan türetilmiş ulusçuluğun da ırkçılıkla hiçbir ilgisi yoktur. Zaten ulus ırk birliği anlamını taşımaz, ırk diye bilimsel bir veri yoktur, saf ırk da. Hele hele uygarlıklar mozaiği Anadolu’da kimsenin kimseye ırkçılık taslayacak hali falan da yoktur. Sübjektivist ulus kavramının kurucusu Ernest Renan’ın da belirttiği gibi, bir ulus her gün yenilenen bir plebisittir. Eğer, insanlar arasındaki birlikte yaşama iradesi sürerse, ulus da devleti de varlığını sürdürür. ??? Olaya böyle baktığınızda, ulusalcılığın ırkçılık olmadığını görürsünüz. Ben ırk temeline dayanmayan, sübjektivist ulus kavramının savunucusu bir ulusalcı olarak, daha ‘u’ harfini duyar duymaz kırmızı görmüş boğa gibi oraya buraya saldıranların, hiç değilse bir konuyu biraz düşünmelerini tavsiye ederim. Nasıl oluyor da dün komünizmle mücadelede sağlam bir ittifak içinde olan çevreler, şimdi komünizmi bir yana bırakmış, hep birlikte ırkçılıkla da ilgisi olmayan ulusalcılara saldırmakta birleşmişlerdir? Bu, üzerinde düşünülmeye değer bir husus değil mi? “Soros çocukları” ve şeriatçıların asgari müştereklerinden birinin ulusalcı düşmanlığı olması salt rastlantı ile açıklanabilir mi? Konunun Türkiye’de bunca güncellik kazanmasına neden olan Kürt sorununa gelince: “Hiç kimsenin bir insan topluluğuna, sen bizimle aynı ırktan, aynı dilden, aynı dildensin, demek ki aynı ulustansın demek hakkı yoktur” ilkesini şiar edinmiş, devletin varlığının ancak ve ancak bir arada yaşama iradesinin sürmesiyle mümkün olacağını söyleyen bir ulusalcılık, bu konunun çözümüne neden engel olsun ki? ??? Irk esasına dayanmayan çağdaş ve demokratik ulusçuluk “bayrağı bayrak yapan al kandır / toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır” demez, “bayrağı bayrak yapan mutabakattır / toprak eğer üstünde birliktelik iradesiyle yaşayanlar varsa vatandır” der. Durum böyle olunca da, politika oluştururken, konuşurken, bir arada yaşama iradesini zedelemeyip, hep canlı tutmaya çalışmak, ırkçı ayrılık tohumlarını ekmemeye özen göstermek gerekir. Bilmem ne yapmamız gerektiğini anlatabildim mi? Eğer anlatamadıysam, en iyisi ne yapmamamız gerektiğini anlatayım. Diyarbakır’da Selahattin Eyyubi Üniversitesi adıyla bir vakıf üniversitesi kurulması konusu görüşülürken, TBMM’de de Sırrı Sakık’ın söylediği şu sözleri ve benzerlerini zinhar kullanmayın: Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edenler, Kafkaslar’dan, Boşnaklar’dan gelenler, siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz. Haddinizi bileceksiniz! Böyle sözleri söylememek gerek. Çünkü çağdaş ulus devletlerde kıdemli yurttaşkıdemsiz yurttaş ayırımı yoktur. Herkes eşittir. Sakık gibi, bunun tersi ifadeler kullanılması da ırkçılığın dik âlâsıdır. Irkçılığa karşı olanlar, eğer samimiyseler, o kimden gelirse gelsin karşı çıkmalıdırlar. Neden saklandı? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sivas katliamı davasında mahkeme, TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na yazı yazılarak, olaylara ilişkin İçişleri Bakanlığı’nca gönderilmiş fotoğraf ve video varsa istenmesine karar verdi. Avukat Şenal Sarıhan, bu fotoğrafların yeni olması halinde, bunları saklayan İçişleri Bakanlığı’nın ağır bir sorumluluğu olacağını ve bunun suç olduğunu kaydetti. Sivas’taki olaylara 15 bin kişinin katıldığını ancak az sayıda kişiye dava açıldığını anımsatan Sarıhan, hiç yakalanmamış sanıklar açısından 20 yıllık zamanaşımının 2 Temmuz 2013 tarihinde dolacağını açıkladı. Bu kişilerin zamanaşımının uzaması için yakalanamayan şüphelilerin ifadelerinin alınması yetiyor. Uğur Mumcu cinayetinde de hiç tespit edilemeyen “asıl failler” geçen 24 Temmuz’da zamanaşımına uğramıştı. Davadan dosyası ayrılan firari sanıklar Murat Sonkur, Eren Ceylan ve Murat Karataş’ın yargılanmasına Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmaya, müdahil avukatları Süleyman Ateş, Şenal Sarıhan ve Cem Yılmaz ile Sivas olaylarında hayatını kaybedenlerin yakınları katıldı. Mahkeme Başkanı Dündar Örsdemir, haklarında tutuklama kararı olan sanıklar Sonkur ve Ceylan ile hakkında yakalama kararı bulunan sanık Karataş’ın adreslerinin tespit edilemediğini, yakalanması için çalışmaların sürdüğünü açıkladı. Örsdemir, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün gönderdiği yazıya göre Murat Karataş hakkında kırmızı bülten çıkarıldığını bildirdi. Talepleri dinleyen mahkeme heyeti, Sonkur ve Ceylan’ın yokluğunda tutukluluk, sanık Karataş hakkındaki yakalama kararının devamına ve bunların infazlarının beklenmesine karar verdi. TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu’na yazı yazılarak, olaylara ilişkin İçişleri Bakanlığı’nca gönderilmiş fotoğraf ve video varsa istenmesini kararlaştıran mahkeme, söz konusu kayıtların bulunması halinde Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gönderilerek inceletilmesine karar verdi. TMK’nın 10. maddesiyle görevli Malatya Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’ne yazı yazılarak, Sivas olaylarına ilişkin bir soruşturma yürütülüp yürütülmediğinin sorulmasını kararlaştıran mahkeme, duruşmayı erteledi. BENZİNİ PAYLAŞMIŞLAR Radikal’in haberine göre, İçişleri Bakanlığı tarafından TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’na Sivas olayları sırasında çekilen video kaydından 167 fotoğraf gönderildi. Video kaydından, çekimin saat 14.00’ten itibaren yapıldığı anlaşılıyor. Saat 14.27’deki kayıtta, kalabalığın, Madımak Oteli’ne yakın ve açık bir yerde toplanmaya başladığı görülüyor. Saat 14.28, 14.33 ve 14.36’da alınan kayıtlarda ise slogan attığı anlaşılan kalabalıktaki bazı kişilerin kırmızı çembere alınarak işaretlendiği görülüyor. Bu esnada kalabalığın çevresinde az sayıda asker ve polisin bulunması dikkat çekiyor. Kayıtlara göre kalabalık 14.40’tan itibaren yürüyüşe geçiyor. 14.44’te alınan görüntüde, takkeli ve şalvarlı kişiler kalabalık içinde yürürken görülüyor. Aynı dakikadaki kayıtta, elinde bir bidon bulunan ‘gösterici’ dikkatleri çekiyor. Kayıtlarda 15.06’da Madımak Oteli’nin görüntüsü var ve otelde bulunan bazı kişilerin toplanan kalabalığa baktığı görülüyor. 15.09’daki kayıtta ise bazı göstericilerin bozkurt işareti, bazılarının da Milli Görüş işareti yaptıkları görülüyor. 15.11’deki kayıtlarda ise, Madımak Oteli’nin önü ve arka sokaklarının tamamen göstericilerle dolu olduğu görülüyor ve çekimin saat 19.08’e kadar devam ettiği anlaşılıyor. ‘Takvim motivasyon; çek ya da senet değil’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun mart ayına kadar uzlaşamaması durumunda AKP’nin kendi önerisini getirip referanduma götürecekleri açıklaması tartışılırken TBMM Başkanı Cemil Çiçek ise “4 siyasi parti bu anayasayı yapacak. Daha hızlı çalışarak anlaşabildiğimiz noktalarda anlaşalım” diyerek uzlaşmayla ortak bir anayasa çıkacağına ilişkin umudunu koruduğunu gösterdi ve hedeflenen takvimlerin motive amaçlı olduğunu “çek, senet olmadığını” vurguladı. Çiçek, SKY Türk televizyonunda, Erdoğan’ın başlattığı süre tartışmasını değerlendirirken “2012 yılı sonu, bizim kendimizi motive etmek, performansımızı ölçmek bakımından, biraz daha bu konuları belli takvim içinde götürmek bakımından ortaya konulmuş hedefti. Bir çek, senet tarihi gibi değildi. 30 maddede mutabakat sağlandığını ve anayasanın omurgasının büyük ölçüde çatıldığını belirten Çiçek, anlaşılamayan konularda başka formüllerin bulunabileceğini söyledi. ÇİÇEK, ERDOĞAN’DAN FARKLI KONUŞTU İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN Gümrük Bakanlığı tarihi taş binasını valiliğe devretti, Başbakanlık düğmeye bastı Sembol bina saray oluyor FIRAT KOZOK ANKARA Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Ankara Valiliği ile aralarında aylardır sürdürdüğü görüşmelerin ardından Ankara’nın en eski binalarından biri olan Ulus’taki tarihi taş hizmet binasını valiliğe devretti. Bakanlığın nisanmayıs aylarında Eskişehir yolu üzerinde yapılan son teknoloji ürünü yeni binasına taşınmasının ardından taş bina Başbakanlık’a kalacak. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla, Ankara’ya gelecek yabancı devlet başkanları için “saray”a dönüştürülecek binayı Başbakanlık bürokratları inceledi, çalışmalar başlatıldı. Cumhuriyetin “sembol binası” olarak anılan bina 1925’te inşa edilmiş ve Başbakanlık binası olarak kullanılmıştı. Başbakanlık’ın daha sonra bugün Kızılay’da bulunan binasına taşınmasıyla birlikte bina, çeşitli kurumlara ev sahipliği yapmıştı. Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü, binanın, Gümrük Bakanlığı’nın Eskişehir yolu üzerinde yapılan yeni binasına taşınmasından sonra Ankara Valiliği tarafından kullanılmasına karar vermişti. Binayla ilgili 1 yıldır süren dedikodular geçen haftalarda netlik kazandı. Cumhuriyet’in edindiği bilgilere göre Ankara Valiliği ile Maliye Bakanlığı arasında protokoller geçen haftalarda imzalandı. Erdoğan binanın yabancı devlet ve hükümet başkanlarının Türkiye ziyaretlerinde kullanılacak şekilde tadilattan geçirilmesini ve gösterişli bir konukevine dönüştürülmesini istedi. Talep üzerine binanın valilik tarafından kullanılması pla [email protected] nından vazgeçildi ve “saray tadilatı” için çalışmalar başlatıldı. Bu çerçevede yakın zamanda Başbakanlık bürokratları birkaç kez Ulus’taki tarihi binaya giderek incelemelerde bulundu. Başbakan Erdoğan’ın da önümüzdeki günlerde binayı ziyaret etmesi bekleniyor. Ankara Valiliği yetkilileri, protokol ya da binanın geleceği konusunda “bilgileri olmadığını” savunsa da bu bilgi her iki bakanlık kaynakları tarafından da doğrulandı. Başbakan’ın saray planını yaptığı binanın yaklaşık 500 metre yakınında Devlet Konukevi (Ankara Palas) Türk ve yabancı konuklara, Atatürk’ün ayak bastığı özgün tarihi ortamında hizmet sunuyor. Erdoğan da gezecek
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear