17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 ŞUBAT 2013 CUMARTESİ HABERLER böleceksiniz?.. ? Bölmeyip eşitleyecekseniz... Peki “Türkiye”nin adı ne olsun?.. ? Bir arada “Birlikte yaşamanın yolunu bulmalı” deseniz, onu da yapamaz... Çünkü bölünmez Türkleri dahi böldü... Bir “millet” var, bir “ulus” var... Eline geçirip de bölmeden bütün bıraktığı bir şey yok; yargı, eğitim, sermaye, sendika, üniversite, ordu... Dağda dereyi böldü... Anaokulunda çocuklar bölündü... Markette sucuk, salam bölündü, haram gıda, helal gıda... ? Türkler ile Kürtler akıllarını başlarına toplayıp el ele vererek iyi bir iş yapsalar ya... Kurtulsun Türkiye bu beladan... ABD’nin, Türkiye’deki askeri darbelere destek verdiği, hatta kimi zaman teşvik ettiği bilinen bir gerçektir. Bunun esas nedeni, ordunun İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyet tehdidine karşı, daima ABD ve Batı çizgisinde bir ideoloji ve siyaset izlemiş olmasıdır. Doğrudan ABD’nin desteği olmadan ve ordunun hiyerarşik düzeni bozularak yapılan 27 Mayıs 1960 darbesi bile “NATO’ya CENTO’ya bağlıyız” diyordu. Hele hele 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbeleri, bütünüyle sola karşı, ABD çizgisinde gerçekleştirilmişlerdi. Nitekim bir yandan içerideki sol örgütler biçilmiş, sol akımlar bastırılmış, öte yandan Kıbrıs sorununda elimizdeki tek koz olan Yunanistan’ın NATO’ya dönmesi konusundaki vetomuz 1980 sonrasında Evren’in emriyle kaldırılmıştı. Derken Sovyetler Birliği çöktü, Soğuk Savaş bitti, Komünizm tehlikesi ortadan kalktı… NATO’nun ve dolayısıyla Türk ordusunun işlevi de farklılaştı… NATO, ABD çizgisinde dünya jandarmalığına soyundu. Bu arada İslam ideolojisi çerçevesinde ABD tarafından Sovyetler’e karşı oluşturulan El Kaide’nin terör saldırıları, Ortadoğu anlaşmazlığı çerçevesinde ABD’ye yöneldi. Buna karşı ABD, “ılımlı İslam” ideolojisini geliştirdi. Bu ideolojiyi Ortadoğu’nun yeniden biçimlendirilmesinde de işlevsel kıldı. Erdoğan ve arkadaşları da antiemperyalist ve antiAmerikan Erbakan hareketinden koptu ve Türkiye’de “ılımlı İslam” iktidara gelerek ABD’ye tam teslim oldu. Derken, hem petrol kaynakları hem de Filistinİsrail anlaşmazlığı çerçevesinde ABD Irak’ı işgal etti. Bu sırada Meclis, AKP yeterince arkasında durmadığı için, ABD’yi destekleyen 1 Mart tezkeresini kabul etmedi. Bunun faturası, AKP tarafından orduya çıkarıldı; ABD’li yetkililer bunun hesabının sorulacağını belirtti. Ve on yılı aşan AKP iktidarında Türkiye’nin laik ve demokratik rejimini tehlikeye sokan gelişmeler yaşandı! ??? Peki ABD Türkiye’deki rejim sorununa nasıl bakıyor? Bu sorunun yanıtını 31 Ocak’ta Milliyet’te Aslı Aydıntaşbaş’ın Washington’dan yazdıklarından öğreniyoruz: “…ERDOĞAN DEYİNCE GÜLÜMSEME AMA...: Tayyip Erdoğan, Obama yönetimi için hâlâ Ortadoğu’daki en yakın müttefik, Türkiye’deki tek muhatap. Tabii burada herkes Erdoğan’ın ‘otoriterleşme’ sinyali taşıdığını teslim ediyor. Ak Parti ve CUMHURİYET SAYFA 3 “Alt kimlik” üstte olsun... “Üst kimlik” altta kalmayınca, ters çevirip üstü alta getirdiğinizde, zaten alt üst oluyor... Ters çevireceksin o zaman... ? “Türk” dersen Kürt altta kalıyor... “Kürt” dersen, Türk üste çıkamıyor... ? Arkadaş grup konuşmasında “Milli birlik ve kardeşlik projesinin” parçalarını parmakla saydı kendine göre: “Tek bayrak, tek toprak, tek devlet, tek millet...” “O milletin adı ne?” diye sorsanız... Mikrofonu yersiniz kafanıza... Çünkü söyleyemiyor... ? Peki bu “süreç” nedir, neyi içerir derseniz... Bilen varsa söylesin... “Açılım” gibi bir şey... Bir bakıma “dönüşüm” diyelim... Türkiye’nin Adı Ne Olsun?.. Unutursanız “oluşum”dan aklınıza gelsin... ? İşin içinden çıkamıyorsunuz, söylemek istiyorsunuz söyleyemiyorsunuz, yapmak istiyorsunuz yapamıyorsunuz... Diyelim ki bölseniz Türkiye’yi... Bölemezsiniz de... Dünyanın en büyük Kürt şehridir İstanbul, dört milyon Kürt yaşar... Bölüp bu yandaki Kürtleri gönderseniz öte yana, yanlarında en az beş milyon Türk de gider, nikâh var ne de olsa... Hadi bebeleri nasıl ABD Sivil Darbeye Yeşil Işık mı Yakıyor? ABD’li ABD’li Sierra’yı Sierra’yı arama arama çalışmaları çalışmaları sürüyor sürüyor Taylan: Buluşmadık İstanbul Haber Servisi İstanbul’da bir süre önce kaybolan ABD’li Sarai Sierra’nın kaybolması ile ilgili, fotoğraf paylaşım sitesi “Instagram”dan tanıştığı ve kendisini Taylan olarak tanıtan T.K. adlı kişi gözaltına alındı. T.K’nin ifadesinde, internetten buluşmak üzere sözleştiği Sierra ile buluşmadığını söylediği belirtildi. T.K. dün ifade verirken Sierra’nın İstanbul’a geldiği 8 Ocak’ta ve 20 Ocak’ta buluşarak görüştüklerini söyledi. T.K. ertesi gün için tekrar buluşmayı Eminönü ve Sultanahmet’i gezerek fotoğraf çekmeyi planladıklarını, buluşma saati konusunda internet üzerinde sözleşmekte sorun yaşadıkları için Galata Köprüsü’ne gittiği halde Sierra ile bulaşamadıklarını ifade ettiği öğrenildi. Emniyet yetkilileri, bazı basın organlarında yer alan, Sierra’nın cep telefonundan sinyal alındığı, yerinin tespit edildiği yönündeki bilgilerin ise gerçeği yansıtmadığını bildirdi. Güvenlik kamerası görüntülerinden Sierra’nın Galata Köprüsü’nde yalnız olduğu tespit edildi. Samatya sahilinde yürüyüş yapan vatandaşlar ve güvenlik görevlileri, saat 13.00 sıralarında kayalıklara yakın mesafede deniz yüzeyinde kimliği belirlenemeyen bir kadın cesedi olduğunu gördü. Kayıp ABD’li Sarai Sierra olabileceği ihtimali üzerinde duruldu ancak fotoğraflarla yapılan karşılaştırmada cesedin başka birine ait olduğu belirlendi. Erdoğan’la ilgili eski ‘romantizm’ yok. Başbakan’ın Muhteşem Yüzyıl’dan, Şanghay Beşlisi’ne kadar yaptığı açıklamalar, müstehzi bir gülümsemeyle karşılanıyor. Ama günün sonunda Obama yönetimi, Erdoğan’ı bölgenin en istikrarlı ve en Batılı ülkesindeki en güçlü lider olarak, yani ‘doğal partner’ olarak görüyor…” “…OBAMA’NIN İNSAN HAKLARI GÜNDEMİ YOK: Aynen Avrupa’da olduğu gibi, bu şehirde de Türkiye artık ‘eksikdemokrasi’ olarak görülüyor. Özellikle ifade özgürlüğü ve cezaevindeki gazeteciler konusu, çoktan karara bağlanmış: Türkiye’de demokratik muhalefet alanının daraldığı ve otoriterleşme eğilimi olduğu, burada bir önkabul. Ancak bu durum, Obama yönetimi açısından öncelikler listesinin alt sıralarında. Ara sıra, âdet yerini bulsun diye şikâyet etseler de Türkiye’ye insan hakları konusunda bir baskı yapma eğilimi yok.” (Siyahları ben vurguladım. E.K.) ??? Yukarıdaki özet ve Aydıntaşbaş’ın haberi çerçevesinde bize de “ABD bu kez de Türkiye’de bir sivil darbeye mi yeşil ışık yakıyor?” diye sormak düşüyor! Aslında Amerika’da da doğruyu görenler var. Dünkü Cumhuriyet’te Utku Çakırözer, eski ABD Büyükelçisi Edelman’ın şu değerlendirmesini aktarıyordu: “…ABD yönetimi Türk hükümetiyle, çıkarlar kadar ilkeler ve idealleri de örtüştürebilmeli. ABD için Türkiye’nin Atatürk ile başladığı çoğulcu demokrasi olma yolculuğunu başarıyla tamamlaması her zaman önemlidir. İnsan hakları, hukuk devleti ve başta basın olmak üzere özgürlükler konuları TürkiyeABD diyaloğunun bir parçası olmalı. Kısa vadeli çıkarlar için uzun vadeli ilişki feda edilmemeli. Mısır’da yıllarca Mübarek’in yaptıklarına göz yumduk. Benzer hatalar yapılmamalı. Geçmişte Türkiye’de işkencenin bitirilmesi için gerekli adımların atılmasında Amerikan yönetimlerinin etkisi oldu. Şimdi de Türkiye bir yandan başarılı ve müreffeh bir ülke olurken, özgürlükler ve çoğulculuk da olmalı.” (Siyahları ben vurguladım. E.K.) ??? Ne yazık ki Edelman’ın sözleri sadece temenni, geçerli olan ise Aydıntaşbaş’ın aktardığı tavır! Not: Alıntılarda vurgu yaptığım zaman “Siyahlar benim, E.K.” diye not koyuyordum. Bu not, “siyahları” benim yazdığımı değil, sadece o sözlere vurgu yaptığımı belirtiyordu. Yanlış anlayanlar olmuş! Not 2: Yazıyı bitirdikten sonra ABD Büyükelçiliği’ne yapılan terör saldırısı haberi geldi; TürkAmerikan ilişkilerinin uluslararası terörün hedefinde olması durumun hassasiyetine bir kez daha işaret ediyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear