17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2013 CUMARTESİ 14 Meclis’teki konuşması “ırkçılık” değerlendirmelerine yol açan CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler’in “sosyalist” yanının ağır bastığını bilenlerdeniz. Güler, gönül verdiği düşünce sistemi açısından “kafatasçı” olamaz, değildir de... Sanırız, demek istediğini, gerginleşen bir ortamda tam anlatamamıştır. Tartışmalara konu olan konuşmasında neyi amaçladığını bir de Güler’in kendisinden dinlemek istedik. “Meselenin özünü görme zorunluluğu var” dedi ve ekledi: “İmralı süreci ile yeni anayasa girişimleri iç içe gidiyor. Yapılmak istenen üç temel anayasa değişikliği var: Anayasal vatandaşlık, birden fazla resmi dil, bölgesel/yerel özerklik. Bu değişikliklerden de anlaşılacağı üzere, Ulusal Dam Akınca İki Medyacı Geçen hafta içinde CHP içinde “ırkçılık” yapıldığını söyleyip partiye sosyal demokratlık öğretmeye kalkan iki medyacının yazılarını okuduk ve geçmişi düşündük. Bu yazıları yazanlardan biri, 1980 öncesinde MHP yandaşı bir gazetede ülkücü gençlere solcuları hedef gösteriyordu. Diğeri de yakın geçmişte eşini doğum yapmak üzere Amerika’ya götürmüştü. Doğacak çocuğu Amerikan vatandaşı olsun diye! Asıl Amaç Ankara Temsilcimiz Utku Çakırözer’in; AKP hükümetinin Bağdat’ı dışlayarak Irak’ın kuzeyinde feodal bey Barzani’nin kurduğu Kürt yönetimi ile uluslararası hukuka aykırı gizli petrol anlaşması pazarlığı yürüttüğü haberi her nedense yankı bulmadı. Bu anlaşmanın perde arkasında, İmralı ve PKK ile sürdürülen pazarlıklar yatıyor olabilir. Kandil ile de anlaşıp Türkiye sınırları içinde Barzani’ye yakın duran bir “özerk Kürt bölgesi” yaratacaksın ki, Kuzey Irak petrolünü Irak hükümetini devre dışı bırakarak Türkiye üzerinden rahat rahat satabilesin! Hiç kuşkumuz yok, işin içinde mutlaka bir hinlik vardır... ulusal devletin yani Türk vatandaşlığının ortadan kaldırılması, Türkiye Cumhuriyeti’nin yerine milliyetler devletinin kurulması söz konusudur. Vatandaşlık tanımında yapılacak böyle bir değişiklik, Türkiye için koruyucu ulus çerçevesinin kırılması demektir. Bunun ardında, etnik topluluklar ile farklı cemaatlerin çatışması sırıtmaktadır.” Güler, “Ulusal dam akınca evi sel basar” anlamında bir uyarıda bulunmak istediğinin de özellikle altını çizdi: “Herkesin bu gerçeği açıkça görmesi ve tavrını belirlemesi gerekir. Gün, sloganlar üzerinde tavır alma günü değildir. Her kökenden Türk vatandaşı, otup biteni yüreğinin derinliklerinde anlıyor. Biricik güvencemiz, işte bu derin kavrayıştır.” Timbuktu Rezaleti Afrika’da insanlar açlıktan ölürken sen ne demeye Timbuktu’nun derdine düşersin? Ne olmuş Kara Kıta’da türbeler tahrip edilip el yazmaları yakılıyorsa, önünde sonunda cansız taş binalardır yıkılan ve kâğıttır yakılan... Yukarıdaki akıl yürütmeyi daha dün Galatasaray Üniversitesi’nin tarihi binası yanarken de duymadık mı biz? “Ne diye bu kadar patırdı yapıyorsunuz, insan yanmadı ya!” demediler mi? Dediler. HHH Başbakan Erdoğan Millete Hizmet konuşmasında Türkiye’nin Afrika’da yaptıklarını sıralayıp “21’inci yüzyıl Afrika medeniyetinin tarih sahnesine geri döndüğü bir yüzyıl olacaktır” der demez, Timbuktu’ya doğru yola çıktım ben. Seyyah Leo Africanus’tan yardım istedim. Hayal bu ya, gece vakti İslam bilim ve kültürünün Afrika’nın bu en eski kentindeki 333 evliyanın türbesini tavaf edecektim. Afrika uygarlıklarını düşünüp Başbakan’ın söyledikleri için “keşke” dedim. Ama bugün Timbuktu’yu görünüşte Fransızlar “kurtardılar”. Tabii ona kurtarmak denirse. HHH Özetle geçelim olan bitenin üzerinden. Mali’de Azavad denilen bir bölge var. Tuareg halkının yaşadığı bu bölge Mali’den ayrılmak istiyor. Azavad Bağımsızlık Hareketi MNLA, Nisan 2012’de bağımsızlık ilan etti, ama kimseden itibar görmedi. MNLA Hareketi, El Kaide bağlantılı Ensar Din adlı örgütle Mayıs 2012’de işbirliği yaptı. Ancak Ensar Din’ciler Azavad bölgesinin diğer iki büyük kenti Gao ve Kidal’ın yanı sıra Timbuktu’yu da geçen yaz ele geçirdiler. Timbuktu İslam tarihi açısından da Afrika’nın en önemli merkezi. Bir zamanların bu zengin Afrika kenti, bugün izi kalmayan en eski İslam üniversitesi ile ünlü. Buradaki türbeler ve el yazmaları UNESCO koruma listesinde. Ensar Din militanlarının Timbuktu’daki İslam eserlerinin en ünlüsü Sidi Yahya Camii’ni geçen temmuzda tahrip etmeleri, insanlık tarihi açısından Afganistan’da Buda heykellerinin yıkılmasından daha hafif değildi. Trablus’ta tarihi Sufi türbesi Seyyid Şaab’ın üzerinden El Kaide buldozeri geçeli de çok olmamıştı. Gerçi Mısır’da, Libya’da, Irak’ta İslamın radikal yorumuna uymadıklarını düşündükleri Sufi ibadethanelerini yakıp yıkanları biliyorduk, ama bu kadarı fazlaydı. Ensar Din de Taliban gibi kendi bildiği İslamı korku salarak kabul ettirmekle kalmayıp, geçmişin izlerini de silmek istiyordu. Batı dünyası bu olaylarla İslam dünyasından çok daha fazla ilgilendi. HHH Ve Fransa Mali’ye girdi. Fransızlar bu hafta Timbuktu’yu ele geçirdi. Bu arada Azavad Hareketi MNLA, Ensar Din’den koptu ve ülke bütünlüğüne bağlılığını açıkladı. MNLA Fransa tarafına geçti. Bugün Timbuktu’da Müslümanlar Fransız bayrağına sarılarak namaz kılmaktalar... Bu haberleri duyunca insan önce kendi ülkesini düşünüyor. Kendi ayrılıkçılarının da günün birinde bir yabancı ülkenin bayrağına sarılıp secdeye kapandıkları görüntüsünü zihninden kovmak istiyor. Etnik meselenin içine din parmağı karıştığında ne denli tehlikeli sonuçlar ortaya çıkabileceğini görüyor. Din üzerinden politika tehlikeli bir oyun. Bu saptama bir yana, evet tarih ve kültür önemlidir. İslam uygarlığı kendi geçmişini koruyamıyorsa, geleceği de aydınlık olamaz. Dürüst Ah şu CHP’li belediyeler yok mu... Yok yolsuzluk, yok usulsüzlük, yok ihaleye fesat... Bakın, AKP’li belediyelerde hiç böyle bir şey var mı? Yok... Örneğin Melih Gökçek... Sütten çıkmış ak kaşık adeta... Dürüstlük timsali... Değil cep feneri, deniz feneri ile arasanız, topluiğne ucu kadar bir kötülüğünü bulamazsınız. Tip desen onda, endam desen onda... İhalesi şeffaf, hak edişi gani... Estetik şahane, gerisi bahane... Hafta başında bu köşede bir senaryodan söz etmiştik: “Martta Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan sonuç çıkmaz, komisyon dağılır. Nisanda AKP, kendi anayasa taslağını verir. PKK ve BDP ile pazarlık ve ‘barış süreci’ görüntüsü sürdürülürken BDP’nin katılımı ve CHP’den destek vereceklerle birlikte AKP’nin başkancı sistemi öngören tasarısı TBMM’den geçer. Haziran ayında referanduma gidilir, başkancı, Senaryo Devrede federasyoncu, özerklikçi anayasa yüzde 50’nin üzerinde oyla kabul edilir. Recep Tayyip Erdoğan bu hızla Mart 2014’te yerel seçimlere gider. Ağustos 2014’te milletvekili seçimleri ile birlikte başkanlık seçimi yapılır. Erdoğan, kendi milletvekilleri listesini yapıp köşke çıkar.” Erdoğan, son grup toplantısında işte bu senaryo için düğmeye basıldığının işaretini verdi: “Yeni anayasa çalışmalarının mart sonuna kadar bitmesini temenni ediyoruz. Bitmemesi halinde AKP’nin bu konuda yaptığı çalışma Meclis gündemine taşınacaktır. Parlamentoda beklediğimiz desteği aldığımız anda bunu gündeme getiririz, referandum gücünü yakaladığımız anda da biz millete gideriz.” CHP bu senaryonun ayrımında mı? Hiç sanmıyoruz... Atatürk’ün yaşamını yiti kızı Ülkü Adatepe’nin oğ ren manevi ulları Ahmet Kemal Doğançay ve Ali ğançay, annelerinin Ata Kemal Dotür yetindeki miras payını alm k’ün vasiadığı çesiyle dava açacaklarmı gerekCHP Genel Başkan Ya ş. Umut Oran, bu konuda rdımcısı kamuoyunu bilgilendirdi: “Büyük Atatürk’ün ebed ettiği tarihten itibaren CH iyete intikal eksiksiz olarak sürdürm P bu görevini ekt Sayın Ülkü Adatepe yaş edir. Nitekim ad çe kendisiyle de istişare ığı müddetha muş, ne kadarlık bir me linde olunblağ istediği kendisine sorulmuş ve bu nında ödemelerin yapılm meblağ oraası tır. Bu itibarla kendisine sağlanmışherha borcumuz bulunmamakta ngi bir dır.” Siz Atatürkçü savaşım içinde hiç Ahmet Kemal ile Ali Kema l Do larını duydunuz mu? Biz ğançay addu Eskiden “yüz kızarması” ymadık. diye bir şey vardı. Miras Eskişehir ve Antalya Çıkarmaları SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’i nereden nereye getirdiği hepimizin malumu. Kurak toprakların ortasındaki köhne bir şehri yerli ve yabancı konukların görmek için can attığı turistik bir bölgeye dönüştürdü. Bunu doğaya, sanata, mimariye ve insana olan saygısıyla başardı. Eskişehir yenilendi. Bugün plajları, doğası, mimarisi, tiyatroları, heykelleri, köprüleri, kültür sanat faaliyetleriyle bambaşka bir noktada. “Bozkırda bir vaha” yakıştırmasının en yakışıklı örneklerinden. Tüm bu başarılara tuhaf bir teşekkür biçimi olarak hafta içinde belediyeden 23 çalışan yapılan baskınlarla evlerinde gözaltına alındı. Yılmaz Büyükerşen ve çalışma arkadaşları yolsuzluk yapmakla suçlanıyor. Üstelik ilk defa da değil. Daha önce iki kez soruşturmadan geçmişler ve belgeler didik didik edilerek iddiaları kanıtlayacak delillere ulaşılmaya çalışılmış ancak bulunamamış. Soruşturma gerektirecek bir durum olmadığına dair rapor hazırlanarak dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından imzalanmış. Ancak bu soruşturma ve incelemeler yeterince ikna edici olmamış olsa gerek ki şimdi aynı gerekçeyle üçüncü bir soruşturma açılıyor. Apaçık bir biçimde ve kısa sürede onca başarıya imza atmış bir başkanın ve belediyesinin yolsuzluk yaptığı konusunda ısrar ediliyor. Eskişehir’in hemen arkasından da Antalya Belediyesi’nin başına aynı şey geliyor. Belediye Başkanı Mustafa Akaydın’ın saatlerce ifadesi alınıyor. Halbuki insanları ne Eskişehir ne de Antalya Belediyeleri’nde yolsuzluk yapıldığına inandırmak bir hayli güç. Yaşananlar süregiden büyük oyunun yeni bir ayağından fazlası değil. Soruşturmaların seçim arifesinde açılmış olması doğal olarak bir tür “itibarsızlaştırma” faaliyeti olarak yorumlanıyor. Gerçek anlamda berrak bir suyu kirletmek o kadar kolay olmasa da amaç, suyu karıştırarak bulandırmak. ilgili yorum ve kritikleri etkileyiciydi. Para, çıkar, ekonomik ve güvenlik meseleleri mevzu bahisken Batılı olduğumuzu ancak iş insan hakları, demokrasi ve özgürlüklere geldiğinde Doğulu olduğumuzu söylüyor Demirkubuz. Bugün öğrencilerin, gazetecilerin, avukatların yargılandığı mahkemeleri, kendisinin de yargılandığı 12 Eylül mahkemelerinden daha korkunç buluyor ve ekliyor: “O zaman ruhumuz bu kadar acımıyordu…” Sözde demokrasi adı altında, şarkı söyledikleri için müzik gruplarını, pankart açtıkları için öğrencileri, yazdıkları için gazetecileri, insan haklarını savundukları için avukatları demir parmaklıklar ardında çürütmeye davranırsak ve toplumun geri kalanı yaşananları izlemekle yetinirse bir arada, barış, dostluk, dürüstlük ve samimiyet ekseninde yaşayabilmemiz nasıl mümkün olur ki… Biber gazı ve copun hayatımızda kapladığı yer; endişe, korku ve güvensizlik iksirleri olarak ruhlarımıza yayıldıkça ne yaşamlarımızda gerçekten neye inandığımızı sorgulayabilme, ne inandıklarımız uğruna mücadele edebilme ne de doğruluk ve dürüstlük yolunda erdem sahibi insanlar gibi yaşayabilme şansımız olacaktır. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN Şinasi ve Akün sahneleri Kentlere ait kültür sanat merkezleri, toplumsal ve tarihi önemi çok büyük sanat binaları birer birer yok edilmeye devam ediyor. Son kurbanlar Ankara’nın göz bebeği Şinasi ve Akün sahneleri. İki sahnenin içinde bulunduğu 13 katlı bina mülk sahibi Emek İnşaat tarafından satışa çıkarılıyormuş. İhale 5 Şubat’ta. Şinasi ve Akün Halkındır Platformu’nun öncülüğünde Ankara Sanat Tiyatrosu, Ankara Mimarlar Odası gibi sanatsever, tarihine ve kültürüne sahip çıkmak isteyen gruplar yayımladıkları bildiriyle sahnelerine sahip çıkmak üzere 2 Şubat Cumartesi (bugün) saat 17.00’de Akün Sahnesi önünde toplanacaklarını duyuruyorlar. Halkın girişimleriyle var edilen, kuşaktan kuşağa geçerek bugünlere kadar ulaşan sanat merkezlerinin yıkılıp yerlerine parıltılı AVM’lerin, yani rant merkezlerinin dikilmesine karşı güçleri yettiğince duracaklarını göstermek için… [email protected] HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Bir röportajın düşündürdükleri Hürriyet gazetesi geçen hafta yönetmen Zeki Demirkubuz’la yaptığı söyleşiyi yayımladı. Bu ülkenin aydın ve parlak beyinlerinden biri olarak Demirkubuz’un ülkede son dönemde olup bitenlerle SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Namlusu 1 eğmeçli ve 2 iki yanı da keskin, bir 3 tür uzun sa 4 vaş bıçağı. 2/ 5 Pirinç ve şe6 kerkamışından elde edi 7 len bir tür ra 8 kı... “Doma 9 lan” da denilen ve pata 1 2 3 4 5 6 7 8 9 tese benzeyen 1 P L A S E B O İ bir tür mantar. 3/ 2 T Ö R T U R A Ç Birlikte oynayan 3 İ T İ sporcu topluluğu... 4 İ V E D İ Y E N İ A J U R Tantal elementi5 A A N E M İ İ nin simgesi. 4/ Işık 6 L İ A V A N A K kaynağının 1 saN A Ş niyede çevresine 7 İ B E R P O L E N yaydığı ışık ener 8 N İ L jisi... Akıl... Tav 9 K A S İ S Y O lada “üç” sayısı. 5/ Kuzey Afrika’da dervişlere verilen ad. 6/ Bir renk... Ketenden yapılan kısa pantolon, büyük cepli uzun ceket ve geniş mantar şapkadan oluşan av kılığı. 7/ İnternet sözcüğünün kısaltması... Uzun tüylü çuha. 8/ Çeşme zıvanası. 9/ Bir soru sözü... Kişinin toplumsal konumu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Muğla’nın bir ilçesi. 2/ “Çalma, hırsızlık” anlamında argo sözcük... Büyük sıçan. 3/ Birbirini tamamlayan şeylerin tümü... Uzaklık anlatmakta kullanılan söz. 4/ Eliaçık, cömert, yiğit... “Sessiz, yavaş” anlamında yerel bir sözcük... Selenyum elementinin simgesi. 5/ Leyleğe benzer bir kuş. 6/ Halk dilinde ayrana verilen ad... Afrika’nın doğusunda toplu olarak yapılan yabanıl hayvan avı. 7/ Kesintilerden sonra kalan miktar... Türk halk müziğinde bir uzunhava türü. 8/ Üzerine dikiş ipliği sarılan makara. 9/ Neon elementinin simgesi... Toplum içindeki davranışlarda izlenecek yol.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear