16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 AĞUSTOS 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Marangozhane Küre Dağları Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde “ağaç deryası” olarak tanımladığı Küre Dağları, Bartın Çayı’ndan başlar, Kızılırmak’a değin uzanır. Çoğu orkide, 157 endemik bitki türü ve nesli tehlike altında olan 59 bitkiyi barındıran Küre Dağları Milli Parkı, birkaç ay önce Türkiye’deki ilk, Avrupa’da ise PAN Parks (Korunan Alanlar Ağı Parkları) sertifikalı 13. korunan alan oldu. Küre Dağları’nın PAN Park içine alınmasının, bölgede kültürel ve doğaya yönelik değerlerin ve geleneksel mimarinin korunmasının önem kazanması, yöredeki işletmelerin belirli standartlarda ürün geliştirilmesi ve hizmet vermesi ve turizmi artırması açısından yararı olacağı söyleniyor. Dileriz, üç gün sonra “altın bulduk” diye o güzelim yöreyi de zehirlemezler... Müzik Eğitimcileri Derneği (MÜZED), geçen yıl sonunda Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i ziyaret edip kendisine sanat eğitimi alanındaki önerilerini iletmişti. Bakan Dinçer, önerilere açık olduğunu söylemiş, Talim Terbiye Kurulu (TTK) Başkanı da, “haftada iki saat müzik dersinin ilk ve ortaöğretimde zorunlu ortak dersler arasında yer alması önerilerinin ders çizelgeleri ile değişiklikler söz konusu olduğunda değerlendirileceğini” aktarmıştı. Uygulamada tam tersi oldu. Haftalık zorunlu ders toplamı ilköğretim birinci sınıfta 25’ten 26’ya; ikinci ve üçüncü sınıflarda 25’ten 28’e çıkarılırken ilk üç sınıfın müzik ve görsel sanatlar dersleri tek saate düşürüldü; tırpanlandı. Dört dörtlük medrese eğitimi gündemde olduğundan, MÜZED Başkanı Refik Saydam’ın da dediği gibi asıl amaç, imam hatip ortaokullarının açılması ve yaygınlaştırılması, toplumun ortaçağ sistemine ve emperyalist ülkelerin gereksinimlerine uygun bir kalıba sokulması... Yeni sistemle, çocuklarımızı bir tür marangozhaneye göndereceğiz... Refik Saydam ise yeni sistem ile çocuklarımıza biçilen geleceğin çağdaş anlamda bir marangozhane bile olmadığı kanısında: “Yeni sistemin ortaya dökülen ipuçlarından, gelecek kuşaklarımızın emperyalizme bağımlı, dinci, antidemokratik bir yapılanma içinde; laik, demokratik Cumhuriyet hedeflerine, bilime, sanata, aydınlanmaya, Atatürk ilke ve devrimlerine yabancılaştırılmak istendiği; Batı’ya ucuz işgücü ve cemaatlere boyun eğecek kişiler olarak yetiştirilmesinin hedeflendiği apaçık ortaya çıkmıştır. Derneğimiz, diğer eğitim kuruluşlarıyla, kitle örgütleriyle, tüm halkımızla birlikte daha 4+4+4 sisteminin yasa hazırlıkları döneminden bu yana yapılan işlemin yanlışlığını Antepli Babaannenin İtirazı... “Gaziantep, Suriye sürprizlerine hazır olmalı”... Okan Üniversitesi’nde 17 Nisan 2011’de Gaziantep Zirvesi yapıldı. Bu cümle oradaki konuşmamın başlığıydı. Ortadoğu’da olaylar hızlı gelişiyordu. Ankara yönetiminin kendine biçtiği bölgenin “kurucu aktör”ü rolünün aşılacağı o zamandan belliydi. Gaziantep mülteci akınına hazır olmalıydı. Ama risk bununla da sınırlı değildi. Ufukta barışçı bir değişim şansı görülmüyordu. Suriye’ye yapılacak herhangi bir müdahelenin cephe gerisinin Türkiye ve Irak’ta kurulması kaçınılmazdı. Ancak bu, bölgedeki isyan dalgasının Türkiye topraklarına taşınması tehlikesini de beraberinde getirecekti. Konuşmamdan alıntıyla, “Bu durum, Suriye’deki isyan dalgası Kürtler üzerinden Türkiye’ye mi sıçrıyor?” diye de sordurtacaktı. Ve terör sıçradı. Bu saptamadan bir buçuk yıl sonra Gaziantep’te patlayan bomba 9 cana mal oldu. Hangi partiden olursa olsun Gaziantep’in yerel yöneticisi, gazetecisi, sanayicisi epeydir Suriye politikasının yanlışlarını Ankara’ya anlatmaya çalışıyordu. Dinleyen olmadı. ??? Aylardır ağır bir bedel ödetilen bu kent, patlayan bombayla birlikte büyük bir şok yaşadı. Şok dalgaları tüm Türkiye’ye yayıldı. Uludere için toplumun yaptığı vicdan muhasebesini bu kez Gaziantep için Kürtlerin de yapacağı umudu doğdu. Gaziantep’teki cenaze törenine liderlerin tümünün katılması bir başka umuttu. Ama onlar tören boyunca birbirleriyle tek kelime etmediler. Liderler ve yöneticiler ön safları doldurdu. Liderler şehit babalarını da yanlarına alıp cenaze namazı kılma inceliğini gösteremediler. Hayatını kaybedenlerin yakınları avluda bir kenara itilmişlerdi. Gaziantep yine de sustu. Acısını içine attı. Araştırmacı Cahit Tanyol’un çok iyi dile getirdiği gibi, Gaziantep kendine özgüdür, eski Yunan’daki sitedevletler gibidir. Kurtuluş Savaşı’nda Fransız işgaline karşı yaptığı gibi, kendi yarasını kendi saracak güçtedir. ??? Bugün Gaziantep’te gece parkları dolduranların yüzde 80’i Suriye’den kaçan insanlar. Kilis’teki Suriye kampında 2 bin 500 kişinin kayıp olduğu belirtiliyor. Sınır diye bir şey yok artık. Bölgede casuslar ve paralı askerler cirit atıyor. Gaziantep’in bölgedeki kaostan etkilenmesi kaçınılmazdı. Bu risk zaten varken bir de din ekseni üzerinden dış politika yaparsan olacağı budur. İnsanını da en değerli şehirlerinden birini de tehlikeye atarsın. Hatanın hangi birini saysak? 7’nci yüzyıldan bu yana o bölgede olan ve 1921 Ankara Antlaşması ile garantörü olduğun Suriye’deki Türkmenleri Şii diye unutacaksın ki çoğunluğunun Şii olduğu da doğru değilinsanları binaların tepesinden aşağı atan vahşileri “Özgür” Suriye Ordusu askeri diye koşulsuz destekleyeceksin... Sonra da Avrupa Birliği Bakanımızın bombanın atıldığı gece Twitter’da yaptığı gibi, “Ey Rabbimiz... Bize yardım et” diyen Bakara Suresi 250’ye sığınacaksın. Halep Türkmeni dindar ve nüktedan bir kadın olan Gaziantepli babaannemin mezarından doğrulup “Bakara Suresi’ne güvenip ülke yönetilmez!” diye seslendiğini duyuyorum. ... komuta kad Ordunu düşman bellersen çıkarı uğruna çevrendeki tüm in D’n AB cezaevine atarsan... görevli rsan... ülkeyi korumakla komşularla köprüleri ata elerin gözetiminde ırkçı ayrılıkçı şiddet ülk istihbaratçıları, yabancı rsan... altına bile bile bomba koydun rtu otu lığa zar örgütüyle pa dümlü iç savaş demektir. inli’deki kucaklaşma, gü Antep’teki bomba, Şemd saatinin tiktaklarıdır. ba Saatli Bom emesinin çoğunluğunu vurgulamakta, savaşım vermektedir. İnanıyoruz ki toplumumuzun yürüttüğü bu haklı savaşım sonunda, Türkiye’nin gereksinmesinden uzak Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı girişimler sonuçsuz kalacaktır.” Sendikalar etkisiz, emek hareketi durgun, 60 yıllık Türkİş suskun. Türkİş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak’a göre, yalnızca işçiler değil, toplumun tüm kesimleri sindirildi, susturuldu. Amaç, işverenlerin tüm taleplerinin hayata geçirilmesiydi. Küresel sermaye bunu başardı. Türkİş’in eleştirilmesine gelince... Kavlak diyor ki: “Bu eleştiriler haklı mı? Evet, haklı… Türkİş, bugün gelinen noktada zaman Türkİş Nerede? ondan. Bugün birileri ‘Türkİş nerede?’ diye bağırıyorsa, bizi önemsediğindendir. Sorunların çözümü için adres olarak bizi gördüğündendir. Yani umudu bizdedir. Sihirli kelime umuttur. Biz, bize inanmış, yıllarca bizimle birlikte olmuş, aidat ödemiş kesimlerin, temsil ettiğimiz kitlenin, Türkİş’e bağlı sendikalarımızın özgüvenini yeniden zaman tarihine, misyonuna, amaçlarına uygun bir refleks gösteremiyor. Ancak unutmamanız gereken bir şey var. Gözden kaçırmamanız gereken bir gerçek var. Bir yerde umut yoksa, orada eleştiri de olmaz. Bir yerden beklenti yoksa, kimse orayı umursamaz. Kafasını çevirip bakmaz. Bugün Türkİş eleştiriliyorsa, halkımızın gözü oradadır da kazanmamız için yeniden umut olmak, teşkilatımızda enerji yaratmak zorundayız. Güven yaratmalıyız. Bu nedenle diğer bir sihirli kelime güvendir. Herkesin bizimle ilgili umutlarını yeniden yeşertmemiz için güven yaratmak zorundayız. Teşkilatımıza moral vermeliyiz. Davamıza olan inancımızı pekiştirmeliyiz. Dimdik ayakta durmalıyız, bizi yok etmek isteyenlere meydan okumalıyız.” Biz yine “Türkİş nerede?” diye bağıralım. Bir gün bir ses duyarız elbet. ABD’deki Kuraklık Dünyada Yeni Bir Gıda Krizine Kapı Aralıyor SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Haziran ve temmuz aylarında başta ABD olmak üzere, Rusya, Asya ve Avrupa’da son 50 yıldır görülmeyen aşırı sıcaklık ve kuraklıklar yaşanıyor. Yapılan ölçümlere göre ABD’de 1895 yılından bu yana en sıcak haziran ayı bu sene yaşandı. Küresel ısınmaya bağlı olarak değişen iklim koşulları hububat, yem bitkileri ve yağlı tohumlu bitki üretimini önemli ölçüde azalttı. Bu sene mısır ve soya hasatında yüzde 17’lik bir düşüş yaşanacağı tahmin ediliyor. Ülke yöneticileri ve uzmanlar bunu tahıl krizi olarak tanımlıyor. Tarlaları kasıp kavuran kuraklığın sadece bir ayda mısır hasadının ‘altıda birini’ yok etmesi, fiyatları zirveye taşıdı. Mısır fiyatları 1 Haziran’dan beri yüzde 50 oranında değer kazanarak 8 dolar / buşel seviyesini aştı; soya fasulyesi ve buğdayda da durum farklı değil; soya fasulyesinin fiyatı yüzde 26 oranındaki artışla 17 dolar / buşel’in üzerine çıktı. Düzensiz yağışlar ve kuraklık normal koşullarda bedavaya verilen samanı bile üreticilere aratır oldu. Fiyat artışlarından etkilenmesinin kaçınılmaz olduğu düşünülen sıradaki ürünler ise süt ve et. Bunun sebeplerinin başında saman, soya ve mısır fiyatlarındaki artış geliyor. Kuraklığın sebep olduğu olumsuz etki bu şekilde zincirleme olarak temel gıda ürünlerimizin fiyatlarının yükselmesine sebep olmaya başlamıştır. Bu arada ABD Tarım Bakanı’nın her gün yağmur duasına çıktığı haberi tüm dünyayı biraz daha endişelendirdi. Diğer yandan ABD’yi vuran kuraklığın yakın bir gelecekte sona ermeyeceği belirtiliyor. Bugün ABD, tüm dünyanın mısır, soya fasulyesi ve buğday ihtiyacının yaklaşık yarısını karşılar durumdadır. Dünya mısır üretimi ortalama 800 milyon ton civarında olup Amerika Birleşik Devletleri tek başına yıllık 333 milyon ton mısır üretmektedir. [email protected] C MY B C MY B Ayrıca ABD dünyanın soya fasulyesi ihtiyacının da yaklaşık yüzde 35’ini üretmektedir. Bu konumda dev bir ülke olarak ABD’yi kasıp kavuran kuraklığın en doğudan en batıya tüm dünya ülkelerini etkilememesi hiçbir biçimde mümkün değildir. Son yarım asrın en büyük kuraklığının neden olduğu aşırı fiyat artışı akıllara 2008 krizini getirmesine karşın yaşanan sıcaklık artışlarının 2008’in daha da üzerine çıkmasıyla birlikte yeni ve daha şiddetli bir küresel kriz endişesi tüm dünyayı sarmaya başladı. İngiliz Financial Times gazetesi, mısır ve soya fasulyesi fiyatlarının 20072008 ekonomik krizi dönemindeki yüksek fiyatları bile geride bıraktığını yazdı. 2008’de hızla yükselen gıda fiyatları sebebiyle açlık sınırının altındaki insan sayısı 1 milyarın üzerine yükselmişti. Gıda fiyatlarındaki sert yükseliş Bangladeş’ten Haiti’ye kadar 30’un üzerinde ülkede halk isyanlarına ve ayaklanmalara yol açmıştı. Şimdi 2008’den daha büyük bir açlık krizinin kapıda olduğu uyarısı tüyleri diken diken ediyor. Bu arada G20 ülkeleri de kuraklık ve azalan tarımsal üretim nedeniyle sürekli artan gıda fiyatlarına çözüm bulmak amacıyla acil toplanma kararı aldı. G20 yetkilileri eylül sonu veya ekim başında bir toplantı yaparak konuyu görüşecekler. Dünya henüz 2008 ve 2009’da yaşanan krizlerden daha belini doğrultamamışken yeni bir küresel gıda krizine doğru sürüklendiğimiz fikri hızla yayılıyor. Beklenen yağmurların bir türlü gelmemesi, küresel ısınmaya bağlı değişen iklim koşulları, yüksek fiyatlarla birlikte milyonlarca insanı şimdiden bir kez daha açlık sınırına getirmeye başladı. Toplumsal çalkantılar ve siyasi krizler kapıda… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] 1/ Osmanlı do 1 nanmasında kullanılmış kü 2 çük bir savaş 3 gemisi. 2/ Ka 4 rakter... Bir iz5 leyici topluluğu önünde ya 6 pılan gösteriden 7 sonra toplanan 8 para. 3/ Gözkapaklarına sürü 9 len boya... Başlangıç 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ta yer alan. 4/ Liman 1 L O J İ S T İ K larda kıyı ile gemi 2 O B A N E D İ M arasında yük taşıma 3 J A L E P İ K E da kullanılan altı düz 4 İ E K Ş İ L İ K tekne... Yemek. 5/ Bir Ş I K R E yerde biriken sıvıları 5 S N 6 T E P İ K T İ dışarıya akıtmak için 7 İ D İ L T A K A kullanılan boru ya da 8 K İ K İ R İ K L oluk... DokumacılıkA L P ta, mekikle enine atı 9 M E K E lan iplik. 6/ Çıplak vücut resmi... Kahveci tepsisi. 7/ Erkek ördek. 8/ İstek ve tutkularda ölçülü davranma erdemi... Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu. 9/ Eline ayağına çabuk, atik... Argoda karnı aç ya da parasız kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Küçük bir kavuna benzeyen ve hoş kokulu meyvesi olan bir bitki. 2/ Şarkı, türkü... Motorlu taşıtların elektriğini sağlayan aygıt... Bir nota. 3/ Giyim süslemede, çanta ve şapka örmede kullanılan parlak, renkli ve dayanıklı şerit... Sinir bozucu kimseler için kullanılan bir sözcük. 4/ Aydın’ın Sultanhisar ilçesine bağlı bir belde... Fas’ın plaka imi. 5/ Kumaş ya da derinin cilalanması... Nazi partisinin askeri polis örgütü. 6/ Sodyum elementinin simgesi... “Çamaşırcı ayı” da denilen bir kürk hayvanı. 7/ Bir renk... Savrulmak için hazırlanan dövülmüş ekin yığını. 8/ “Baş başa uzandık günlerce / Çimenlerine yaz bahçelerinin” (A. H. Tanpınar)... Hintİran dil grubuna verilen ad. 9/ Bir tür erkek şalvarı... Yabancı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear