16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 27 ŞUBAT 2012 PAZARTESİ [email protected] 14 DIŞ HABERLER İran’da Besic milislerinin komutanından, Kuran yakmaya misilleme çağrısı Avrupa Borç Krizi Ortamında, Sarkozy’nin Yeniden Seçilme Şansı Var mı? Uzun süredir konuyla ilgili anketlere bakıldığında seçilme şansı yok. Sosyalistlerin adayı François Hollande yapılan anketlerde sürekli Sarkozy’nin önünde yer alıyor. Bu yüzden Nicolas Sarkozy’yi seçimlere iki ay kala “topal ördek” olarak niteleyenlerin sayısı her gün biraz daha artıyor. Bu yüzden başkanın günlerinin sayılı olduğunu söylemek kehanet sayılmaz. Ancak başta Yunanistan olmak üzere, bir bölük üye ülkeye, Avrupa Birliği’nin zengin takımının uzun süredir “kemer sıkma” politikaları dayatmak zorunda kaldıkları da biliniyor. Sözü edilen borç krizi zamanla had düzeye ulaşmış, kimi üye ülkelerin Avro’dan dışlanması, dahası düpedüz iflası gündeme gelmiştir. Borç krizinin deyim yerindeyse ilk kurbanı komşu Yunanistan olmuş, kemerlerinde sıkılacak delik kalmayan, her an işsiz kalma korkusu içinde yaşamaya çalışan emekçi ve dar gelirli yurttaşlar sokaklara dökülmek zorunda kalmışlardı. Sonuçta, değişen yönetimler ve bir dizi çetrefil çözümlerin devreye sokulmasıyla komşumuz, düze çıkmamışsa da vadesi dolan borçların yeni yardımlarla atlatılmasının yolu açılmış, yönetimin borçlarını ödemek için kemer sıkmaya devam edecekleriyle ilgili yazılı angajmanlara girerek, badirenin şimdilik ertelenmesi sağlanmıştır. Görünen o ki AB’de borç krizi bitmemiştir. Portekiz, İspanya ve çok sayıda ülke sıradadır. Brüksel bir yandan krizi bitirmenin çabasında, diğer taraftan böylesi bir krizin bir daha ortaya çıkmaması için üye ülkelerin bütçelerini yakından izlemenin ve denetimin yollarını tartışmaktadır. ??? Fransa Başbakanı François Fillon, Atina’nın borçlarını ödemek için kemerleri sıkmayı sürdüreceğiyle ilgili sözlerini yerine getirmiştir. Şimdi verilen sözleri tutma sırası AB’ye gelmiştir. Oysa kemer sıkma başka, insanların boğazını sıkma başkadır. Bir anda işinden olmanın, evini yitirmenin acısı kutsal piyasa ekonomisinin yırtıcılarının yabancısıdır. Oysa borç krizinin yaratıcıları bizzat kendileridir. Girit sosyalist vekili Michelogiannakis’in vurguladığı gibi yeni kemer sıkmalar sosyal patlamalardan öte işe yaramazlar. Kutsal piyasa ekonomisinin kâr evreninde sıkışan devlete destek olması gerekenler, zaten sıkıntıda olan dar gelirli halk değil, vergi kaçıranlar, karaborsada yakıt satanlar, büyük armatörler, basın devleridir. Oysa devletin açıkların kapatılması için ilk aklına gelen ücretliler, dar gelirliler olmaktadır. Başıboşluğun uygun ortamında milyarlarına milyar katan sayılan parababalarının kapısını çalmak, Sarkozy’nin zengin dostları ünlü Fouquet’nin müdavimlerinin akıllarının ucundan bile geçmez. Ünlü Le Monde gazetesi başyazısında, yeniden başkanlığa adaylığını koyan Sarkoz’yi “Tutucu bir astardan sonra bir kez daha tutucu bir astar çekme” olarak tanımlamaktadır. Sayın başkan geçen başkanlık döneminde ülkesi ve Avrupa Birliği için Merkel’in dümen suyunda gitmekten öte dişe dokunur bir şey yapmamıştır. Gelecek için ne söyleyeceği doğrusu merak konusudur. Ancak hakkını da yemeyelim. Tüm olumsuzluklara karşın Sarkozy biraz da yakın dostu Berlusconi’nin ünlü sloganı “Forza İtalyana”yı çağrıştıran “güçlü Fransa” belgisini benimsemiş görünmektedir. Beş yıllık iktidarında bunun zerresini sağlayamayan Sarkozy’nin yeni bir beş yıl daha iktidara geldiğinde bunu nasıl sağlayacağının siyaset çevrelerinde tebessümle karşılandığından kuşku yoktur. Zira sayın başkanın döneminde Fransa, Alman şansölyenin sadık bendesi olarak ün kazanmıştı. Ancak görünen o ki, AB’nin içinde debelendiği borç krizi ve onun doğal uzantısında gelmesi olası resesyonun yakın gelecekte AB’nin borç batağında olmayan zengin ülkelerini de zora sokacağından kuşku yok. Bunlar arasında “kemer sıkma“ gibi tatsız dönemlerin de olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Örneğin lüks yaşam ve tüketim çılgınlığının üst düzeylere ulaştığı Fransa’da kemer sıkma politikalarının genel olarak toplumun canını sıkacağı bilinir. Sayın başkanın lüks ve pahalı yaşam konusundaki zaafı kimse için sır değil. Şimdiden dünya basınında bu konuda ilginç haberler yer almaktadır. Örneğin başkanın Elysees Sarayı’nın garajındaki lüks otomobillerinin sayısı 121’dir. Yeme içmesi için vergi mükelleflerinin cebinden günlük 28 bin TL almaktadır. Televizyonda görünme hastasıdır. Takıp takıştıran, pahalı saatleri, pahalı yemekleri seven karı kocanın, Bling Bling denilen ve Atlantik ötesinden gelen hip hop’çuların boyunlarına taktıkları zil benzeri aksesuvarları, şatafatlı yaşam biçimini yansıtan argo adıdır. Başkan ve eşinin yıllık harcamaları ise handiyse 115 bin Avro ile İngiliz kraliyet ailesinin harcamalarına eşittir. Özetle sıkı bir “kemer sıkma” politikası için biçilmiş kaftan. ??? Umarız uyanık Fransız seçmeni bu kez aynı yanlışa düşmez, zengin dostlarını vergilerin hışmından korumak için vergi kalkanı icat eden, en yoksuldan kestiği paraları en zengine aktarmakla övünen birini bir kez daha iktidara getirmez! ‘Beyaz Saray yakılsın’ EKBER KARABAĞ TAHRAN İran’ın üst düzey Dev komutanı Tuğgeneral rim Muhafızları komutanlarından Muhammed Rıza Neğdi. Tuğgeneral Muhammed Rıza Neğdi, Afganistan’daki bir ABD üssünde Kuran yakılmasına karşı Beyaz Saray’ın yakılmasını ve bu olayda rolü olan tüm ABD komutanlarının idam edilmesini istedi. Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Besic milislerinin komutanı olan Neğdi, kendisine bağlı birliklere hitaben bir toplantıda yaptığı konuşmada, Washington yönetimince yayımlanan mutan, “Müslümanlarının yaralarının özür mesajının yeterli olmadığını ve Müs tek merhemi Beyaz Saray’ın külüdür. lümanların cinayet olarak tabir ettiği bu ola Beyaz Saray’ın yakılması dışında hiçbir şey Müslümanların yaralarını iyileştiyı göz ardı etmeyeceklerini söyledi. İranlı komutan, “ABD özür diledi an remez” diye konuştu. Afganistan’daki ABD askeri üssünde gecak bu kabul edilir değil. Özür, bu cinayette rolü olan tüm komutanların ida çen hafta çöplerin temizlenmesi sırasında mı ile kabul edilir. ABD, bir özürle her yakılmış Kuran bulunması ülkede büyük tepkiye neden olmuştu. Başkan Barack şeyin biteceğini zannetmesin” dedi. Müslümanların bu olayın intikamını Obama, Afganistan Devlet Başkanı Haağır şekilde alacağını savunan İranlı ko mid Karzai’ye özür notu gönderse de ça Besic milislerinin tışmalar yaşanan ve ölümlere neden olan gösteriler durmuş değil. Ahmedinejad: Siyonist rejim iğrenç İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, İsrail’in fırsat bulması halinde bölgedeki tüm halkları katledeceğini savunarak “Siyonist rejim insanlık karşıtı ve iğrenç bir varlıktır” dedi. İran’ın resmi “Zorba güçlerin amacı Siyonist rejimi kurtarmaktır, ancak bu amaçlarına hiçbir şekilde ulaşamayacaklar. Onların dünyaya dayattıkları nizam yok olacak, adil ve insani bir düzen kurulacak” diye konuştu. İsrail’in bölgede ihtilafları arttırmak, kin ve nefreti yaymak, savaş çıkartmak peşinde olduğunu söyleyen Ahmedinejad, “komplolara direnerek sultacı güçler karşısında durulması gerektiğini” belirtti. İslamın, Kapitalizmin ve Çin’in (Komünizmin) ‘Ilımlılaştırılması’ Küresel sistemin egemenliği artıyor. Küresel sisteme demokratik dünyada (uygar dünyada) devletler, işverenler, işçiler örgütlü olarak dahil oluyorlar. Avrupa’da örgütlü toplumsal yapının ve hükümetlerin “iş çevreleri” ağırlıklı katılımları var. ABD, Brezilya gibi ülkelerde şirketler, hükümetler ve bürokrasi etkili. Asya büyüklerinde ve Komünist Çin’de yönetimler öne çıkıyor. Yarı gelişmiş, azgelişmiş ve antidemokratik diğer ülkelerde ise, “iktidara hâkim olanların” sözü geçiyor. Batı kapitalizmi 2000’li yıllarda “İslami örgütlenmeleri” de küresel sisteme dahil etmeye başladı. “Arap uyanışı” hareketi, Müslüman Kardeşler’in ve ona destek veren diğer İslami örgütlerin, “küresel sisteme dahil edilmesi meselesidir”. Aynen Komünist Çin’in küresel sisteme yakınlaştırılması ve sonunda dahil edilmesi gibi, Arap dünyasındaki İslami örgütler de sistemin bir parçası haline yavaş yavaş getiriliyorlar. Müslüman Kardeşler’in (Muslim Broderhood) 1948’den bugüne kadar geçirdiği süreç ve (U) dönüşü göz önüne alındığında durum daha açık gözlenebilir. İki yıl kadar önce “Bıçak Sırtı” köşemde yazdığım birkaç makalemde, “Batı’nın Türkiye’deki ortaklarını değiştirdiğinden” söz etmiştim. Bu konu, yukarıda andığım mesele ile iç içedir; İslami yapı ve örgütlenmeler, küresel sisteme artık dahil edilmeye başlanmışlardır. DOHA DEBATES ANKETİ (REUTERS) Araplara göre Türkiye ‘model’ ABU DHABİ (ANKA) Katar Vakfı’nca finanse edilen düşünce kuruluşu “Doha Debates” tarafından Arap ülkelerinde yaptırılan bir ankete göre, Arapların yüzde 72’si, Türkiye’nin Mısır, Tunus ve Libya için “iyi bir model” olduğuna inanıyor. 29 Ocak ile 2 Şubat arasında YouGov şirketince 1011 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen ankete göre, “Türk modelini” desteklemenin nedenleri arasında, Türkiye’nin “kültür, din ve geleneklerde Arap dünyasına yakın olduğu, saygın bir ülke haline geldiği, Türk modelinin İslamı siyasetle entegre ettiği” gibi faktörler bulunuyor. Anketin bulgularını yansıtan, Birleşik Arap Emirlikleri’nde yayımlanan Gulf News gazetesi haberinde, “Türk modeline” verilen büyük desteğe rağmen “katılımcıların kayda değer bir kısmının, İslamcıların motivasyonuna ilişkin kaygıları” bulunduğunu da yazdı. Türkiye’nin model alınmasına karşı çıkan yüzde 35’lik kesiminse en çok Lübnan, Suriye, Ürdün, Filistin gibi ülkeleri kapsayan Doğu Akdeniz bölgesinde toplandığı belirtildi. Çelişki var mı? Sanki bir çelişki varmış gibi görünse de “karşıt sanılan hususlar birlikte yürüyorlar”. Eski söylev neydi? Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Batı, komünizm umacısı yerine Müslüman tehdidini 1990 sonrasında yaratmıştı. O tehdit aslında, Batı için radikal İslam tehdidi idi. “Ilımlı olanına” sistem karşı çıkmıyordu; hatta işbirliğine sıcak bakanları “küresel sisteme dahil ediyordu”. Bugün, eski Komünist Çin, ılımlı hale getirilerek sisteme dahil edilmiştir. Daha doğrusu, “sisteme yavaş yavaş dahil olması sağlanarak” ılımlı hale sokulmuştur. İslami örgütler ve yönetimlerin sisteme karşı çıkanlarının büyük bir bölümü, “ılımlaştırıldılar”. Son örneği Müslüman Kardeşler. Batı kapitalizmi bir anlamda, İslami ve komünist (Çin) olsun, “sistem çatısı altında işbirliği yaparak”, kendisini ılımlı hale sokmuştur. Sistem içinde “eski düşmanlarla”, küreselleşmenin gereği olarak işbirliğine gitmek zorunda kalmıştır. ABD ve Çin ne kadar rekabet (ve kavga) ederlerse etsinler, küresel sistemin çatısı altında iktisadi olarak birbirlerine bağımlı hale gelmiş bulunuyorlar. Bu durum, iki bloklu eski dünyadan çok farklıdır. Aynı bağımlılık, Çin ve AB arasında da söz konusudur. Yeni küresel düzen bir anlamda “büyüklerin sisteme egemen olduğu yeni bir yapı yaratmıştır”. Büyükler sistem çatısı altında rekabet ederken (ve yönetirken) aralarındaki bağımlılık artıyor. ABD, AB, Çin, Hindistan, Japonya, Rusya, Brezilya sahnede baş aktörler olarak görünüyorlar. İslami örgütler ve yönetimler, ancak sisteme bağımlı olarak varlıklarını sürdürebiliyorlar. Ama sistem “içerideki olaylara aldırmaz”; sadece dış ve küresel ilişkiler, işlevsel olarak sistemi ilgilendirir. Suudi Arabistan’ın iç olayları; Irak’ın demokrasiye gidip gitmediği; Mısır ya da İran’daki hukuk dışılık sistemin gözüne takılmayan hususlardır. Sistem ayrıntılarla (!) ilgilenmez; esas olan küresel işlevselliktir. Ancak sonuçta, genel bir ılımlılaştırma hareketi ile karşılaşıyoruz. Bu yolla yeni küresel düzen, varlığını sürdürebilecektir. 40 bin kişi Kremlin’i kuşattı Bir hafta sonra devlet başkanlığı seçiminin yapılacağı Rusya’da, sayılarının kırk bin olduğu belirtilen muhalif göstericiler yakalarına ve kollarına taktıkları beyaz kurdelelerle insan zinciri oluşturdular. 16 kilometre uzunluğundaki zincir Kremlin dahil Moskova merkezini de içine aldı. Gösterilerde muhalif liderlerden Aleksiy Navalni, Vladimir Rijkov, eski başbakan yardımcılarından Boris Nemtsov, İlya Yaşin ve eski St.Petersburg Belediye Başkanı Sergey Sobçak’ın kızı televizyon yıldızı Ksenia Sobçak da yer aldı. Devlet başkanlığına aday olan Komünist Parti Başkanı Gennadiy Züganov ve eski maliye bakanlarından Aleksiy Kudrin de eylemin yapıldığı bölgeleri gezdiler, ancak çembere katılmadılar. Bu arada, küçük bir grup da Park Kulturiy metro istasyonu yanında boyunlarına astıkları “Putin herkesi sever” ve “Putin ile Zafer” yazılarıyla gösteri yaptı. Putin destekçilerine muhaliflerin, “Putin Defol” sloganlarıyla karşılık verdiği görüldü. Öte yandan dün Rusya’nın ikinci büyük kenti olan St. Petersburg’da da yapılan protesto gösterisine polise göre 2 bin, muhalefete göre de 15 bin kişi katıldı. DANİMARKA’DA TARİH KİTABI ‘Gülen reformcu, Atatürk İslamı bastırdı’ OSMAN İKİZ Anma törenine Nazi saldırısı BERLİN (AA) Almanya’nın Rostock kentinde, aşırı sağcılar tarafından 2004 yılında öldürülen Mehmet Turgut için düzenlenen bir anma töreni sırasında maskeli aşırı sağcılar polise saldırdı. Rostock polisi, önceki gün meydana gelen olayda, siyah maskeli kişilerin anma törenine katılanları dağıtmak için polise saldırdığını ve atılan bir demir çubuğun bir polisi dizinden yaraladığını duyurdu. Polisin, 20 ila 30 kişilik gruptan 9 kişiyi yakalamayı başardığı, bu kişiler hakkında huzuru bozmak suçundan soruşturma başlatıldığı bildirildi. Sol Parti tarafından Turgut için düzenlenen anma törenine yaklaşık 100 kişinin katıldığı açıklandı. lifine destek bulamayan Valon liberal milletvekili Denis Ducarme, bu kez katıldığı bir radyo programında Özdemir’e yüklendi. Ducarme, devletin tarafsızlığı için mücadele ettiğini savunarak “Mecliste farklı camialardan çok sayıda milletvekili var. Merkez Hümanist Parti milletvekili (Özdemir) örneğinde görüldüğü gibi bunlar köktencilik, radikalizm ve toplumculuk kartını oynuyor” dedi. Ducarme, “İslamın sancağı” olarak nitelendirdiği başörtüsünün mecliste yasaklanması gerektiğini savunarak Brüksel parlamentosunda Valon sosyalistlerin önemli bir kısmı dahil olmak üzere birçok milletvekilinin kendisi gibi düşündüğünü ve bunu ifade etmekten çekindiğini ileri sürdü. Valon liberallerin eski lideri ve federal hükümetteki en üst düzey temsilcisi olan Belçika Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Didier Reynders de Ducarme’ye destek verdi. STOCKHOLM Danimarka’da liselere yardımcı ders kitabı olarak hazırlanan ‘Türkiye Tarihi’nde Atatürk, Hitler, Mussolini ve Stalin’e benzetiliyor. Kitapta, Atatürk Devrimleri’nin de halifeliği kaldırmak, İslam dinini bastırmak için gerçekleştirildiği ileri sürülüyor ve Fethullah Gülen reformcu olarak tanıtılıyor. Danimarka’daki Systime Yayınevi tarafından liselerde yardımcı tarih kitabı olarak hazırlanan 150 sayfalık “TyrkietHistorie, samfund, religion”da (Türkiyetarih, toplum, din) Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar önemli siyasal gelişmeler ele alınıyor. Atatürk’ün demokrasiyi bilmediği ileri sürülen kitapta, halifeliğin kaldırılması, harf, kıyafet devrimleri İslam düşmanlığı olarak sunuluyor, Fethullah Gülen ise refomcu olarak niteleniyor. ARJANTİN’DE TREN FACİASI Belçika’da türban gerginliği Belçika’da, Brüksel bölge parlamentosunun Türk asıllı başörtülü üyesi Mahinur Özdemir’in başörtülü olarak yemin etmesini engellemek için sunduğu yasa tek Makinist konuştu: Frenler tutmuyordu Dış Haberler Servisi Arjantin’de 22 Şubat’ta meydana gelen tren kazasının ardından, trenin makinisti Marcos Cordoba, trenin frenlerinde arıza olduğunu defalarca üstlerine bildirdiğini ancak hiçbir önlem alınmadığını söyledi. Polis tarafından sorglanan Cordoba, her istasyonda hareket amirlerini trenin frenlerinde arıza olduğuna dair uyardığını ancak yola devam etmesinin istendiğini belirtti. Polis yetkilileri ise makinist ve hareket amirleri arasındaki konuşmanın inceleneceğini söylediler. 28 yaşındaki makinist Cordoba, kazanın ardından itfaiyeciler tarafından sıkıştığı kontrol merkezinden yaralı olarak çıkarılmıştı. Başkent Buenos Aires’teki bir istasyonda, trenin peronun sonundaki bariyerlere çarpması sonucu meydana gelen kazada 51 kişi ölmüş, 703 kişi yaralanmıştı. Nijerya’da kiliseye bomba Nijerya’nın Jos kentinde dün bir kiliseye yapılan intihar saldırısı ve sonrasındaki protestolarda çıkan olaylarda 6 kişi hayatını kaybetti. Kiliseye saldırıda 3 kişi öldü, resmi yetkililere göre 38, kilise yetkililerine göre de 50 kişi yaralandı. Saldırıyı aşırı dinci Boko Haram örgütü üstlendi. Görgü tanıkları, siyah bir arabanın kiliseyi çevreleyen çitleri aştığı ve 800 kişilik kilisenin duvarında infilak ettiğini belirttiler. Kilise cemaatinden Ezekiel Gomos, söz konusu aracın son derece süratli olduğunu belirterek “Patlamayla her yer karanlığa gömüldü” dedi. Boko Haram örgütünün saldırıları, Müslümanların yaşadığı kuzey ile Hıristiyanların yaşadığı güneyi birbirinden ayıran kuşak üzerinde yükselme gösteriyor. Geçen pazar günü de Abuja eyaletinin başkenti Suleija kentinde bir kiliseye saldırı düzenlenmiş, çok sayıda kişi yaralanmıştı. (AP) C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear