16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 ŞUBAT 2012 CUMA 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli B Çanakkale B İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB Trabzon PB Giresun PB PB Ankara 10 10 11 12 15 14 14 8 8 11 11 11 7 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB B B B B B B B S S S 4 9 3 17 16 15 10 12 5 7 2 1 7 Oslo A Helsinki PB Stockholm Y Londra B AmsterdamPB Brüksel Y Paris B Bonn Y Münih B Berlin Y Budapeşte B Madrid B Viyana B HABERLER 6 3 6 14 11 11 13 12 11 10 11 16 13 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam A PB A A A K PB B PB B PB B Y 8 8 19 17 12 1 8 6 6 1 7 22 16 Ülke genelinde yağış beklenmiyor. Ülkenin batısı parçalı ve çokbulutlu, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. İç ve doğu kesimlerde kuvvetli buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer sis görüleceği bekleniyor. Doğu Karadeniz’in iç kesimleriyle Doğu Anadolu’da eğimin fazla olduğu alanlarda çığ tehlikesi bulunmaktadır. Hava sıcaklığı hafta sonunda iç ve batı kesimlerde 2 ila 4 derece artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Şubat GÜNCEL ? Baştarafı 1. Sayfada CÜNEYT ARCAYÜREK 2014’te sona erdiren yasanın anayasaya aykırı olduğunu “düşünen” CHP’nin, yüzünde gülümseme izine rastlanmayan Genel Başkan Yardımcısı Emine Tarhan’ın açıklamasına göre, önümüzdeki günlerde bu sorunu da Yüksek Mahkeme’ye taşıması olası imiş. Bu “olasılık”, daha önce izlenen “olanlarla” örtüşmüyor. Zira, görev süresi Meclis’te tartışılırken CHP adına konuşanlar, yasanın anayasaya aykırı olduğunda, sürenin 2012’de sona erdiğinde direndiler. Yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini açıkladılar. Günler geçiyor. Görüşü bu denli berrak olan CHP; yasa, anayasaya aykırıdır diye acaba neden Yüksek Mahkeme’ye başvurmuyor? CHP’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi yasayı iptal ederse... ...o zaman 2012’de cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak... ...Ya da, AKP; cumhurbaşkanlığı seçimi ile erken genel seçimle birleştirirse?.. Acaba CHP’yi bu olasılıklar mı; yoksa oylarının düştüğünü, yükselmediğini gösteren anketlerin ortak kanısı mı kaygılandırıyor? Önceleri anketlere inanmadığını açıklayan Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun sonraları görüş değiştirmesi de ilgi çekici. Son anketi; “CHP oylarının yüzde 2122’lere düşmediğini, son genel seçimdeki yüzde 26’ları muhafaza ettiğini gösterdiği için inandırıcı” buldu, onayladı. ??? İster 2012’de olsun, ister 2014’te; cumhurbaşkanı seçiminin AKP için kırılma noktası olacağı yazılıyor, tartışılıyor. Fakat, siz, siz olun. RTE ile Çankaya arasından kara kedi geçti, geçiyor gibi söylemlere fazla kulak asmayın. Kulak asmayın, inanmayın, çünkü: Doğan Grubu’nun yıldız yazarları bu söylentileri; ya TV’deki ana haberde ya da gazetedeki köşesinde yalanlıyorlar. Örneğin, TV’de M. Ali Birand; RTE hastaneden çıktıktan sonra yayımlanan ilk fotoğrafına baktı, baktı ve tıp ilmini bir güzel solladı; “Hayır, Başbakan kanser değil” dedi. Dün de Ertuğrul Özkök, Huber Köşkü’ndeki zirveden önce çekilen, pek çok açıdan eleştirilen fotoğrafı yorumladı. Fotoğrafta gördünüz: Çankaya’daki AKP’li ile Başbakan, koltukta oturuyor. Hanımları yanlarında ayakta! Ertuğrul’a göre, “fotoğraf diyor ki”: “Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında sorun olmadığı gibi, eşler arasında da hiçbir sorun yoktur. Samimiyetse samimiyet, birliktelik iradesi ise birliktelik… Hepsi var. Devletin zirvesinde bugün bir sorun olmadığı gibi, yarın cumhurbaşkanlığı seçiminde de hiçbir sorun çıkmayacaktır.” Böylece kamuoyu, önce ekrandan RTE’nin sağlığı ile müjdeli haberi aldı. Bir iki gün sonra, Huber Köşkü’nde oturan başlarla ayakta duran eşler fotoğrafını yorumlayan yazıdan; başta cumhurbaşkanı seçimi kimi sorunlarda iki lider arasında olası, olumsuz gelişmeler olacağı haber ve yorumlarına kapılarak kaygılanmaya gerek olmadığını öğrendi. ??? Başbakan’ın sağlığını fotoğrafa bakarak TV’de yorumlayanla; bir fotoğrafa bakarak, sekiz dokuz ay, hatta iki yıl sonra olacakları keşfeden yazarı kutlamak gerek! Öyle ya; iki ünlü gazeteci; biri milyonlara sesleniyor. Diğeri yüz binlere yazıyor. Üstelik; onların devletin yukarısını aşağısını rahatsız etmemeyi öngören Doğan Grubu ilkeleri doğrultusundaki bu davranışlarını yadsımak, yalanlamak olanaklı mı? Şarkı, “Başkadır benim memleketim” diyor. Medya dünyası ise “başkadır memleketimin ünlü yazarları!” AKP’nin temel eğitimin kesintili yapılmasına ilişkin yasa önerisini, 8 yıllık zorunlu eğitime geçme kararının da aralarında yer aldığı 28 Şubat kararlarının yıldönümünde gündeme getirmesi hiç şaşırtıcı değil. 28 Şubat kararlarıyla hesaplaşma arzusu, aslında 2002 yılı sonunda iktidara geldiği günden bu yana AKP’nin içinde. Ancak gerek onay makamı olan Cumhurbaşkanlığı gerekse itirazların değerlendirileceği yüksek yargı organlarının kendileriyle taban tabana zıt bakışı nedeniyle uygun zaman ve zemin bulamadıkları için bugüne kadar beklemek zorunda kaldılar. Tabii beklerken de kesintisiz eğitimin içini adım adım boşaltmayı ihmal etmediler. Türkiye’nin eğitim alanındaki sorunlarını bilen ve on yıllık AKP hükümetlerinin başta eğitim olmak üzere tüm yasama faaliyetlerini kısa süre öncesine kadar Meclis büromuzda çok yakından takip eden Ankara Büro Haber Müdürümüz Emine Kaplan ile yaptığımız kısa arşiv çalışması, kesintisiz eğitimin AKP döneminde geçirdiği dönüşüme ilişkin şöyle bir tablo çıkardı karşımıza: 28 Şubat MGK toplantısında alınan kararlardan biri olan 8 yıl kesintisiz eğitim yasası Ağustos 1997’de TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe girdi. 4306 sayılı yasayla getirilen 8 yıllık eğitim sistemi, 3 aşamadan oluşturulmuştu. Birincisi temel eğitim olarak tanımlanan ilköğretimin kesintisiz 8 yıla çıkarılması; ikincisi öğrencilerin Kuran kurslarına ancak ilköğretimin 5. yılından sonra yaz tatillerinde gidebilmesi; üçüncüsü de Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açılacak Kuran kurslarının Milli Eğitim Bakanlığı müfettişleri tarafından denetlenmesi idi. Ayrıca 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Yasası’yla da temel eğitim çağında olmasına karşın çocuğunu okula göndermeyen veliler ile bu çağdaki çocuklarını Kuran AKP’nin Değişmeyen Hedefi: Kesintili Eğitim kursu gibi özel kurslara gönderen veliler ile öğrencileri bu kurslara kabul edenlere hapis cezası verilmesi öngörülmüştü. AKP, iktidara geldikten hemen sonra ilk adımı 2003 yılında attı. 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Yasası’nda yapılan değişiklikle ilköğretim çağındaki çocuğunu okula göndermeyen ya da Kuran Kursu gibi özel kurslara gönderen velilere öngörülen hapis cezası para cezasına çevrildi. 2004 yılında yeni Türk Ceza Yasası’nda getirilen düzenlemeyle kaçak kurs açanlara verilen hapis cezasının üst sınırı 3 yıldan 1 yıla düşürülerek erteleme kapsamına alınırken bu kursların kapatılması uygulamasına da son verildi. Bu kurslar arasında Kuran kursları da vardı. 2005 yılında Diyanet tarafından açılan Kuran kursları ile dernek ve vakıflarca açılan yurtların Milli Eğitim Bakanlığı’nca denetlenmesi hükmü bir yönetmelik değişikliğiyle kaldırıldı. AKP hükümetleri döneminde imam hatip lisesi öğrencilerinin tüm fakültelere girişinin sağlanabilmesi için katsayı uygulamasını değiştiren birçok değişiklik yapıldı. Danıştay’ın iptal kararları nedeniyle, son olarak çok az bir fark olan katsayı uygulaması getirildi. Bu katsayı da AKP’nin TBMM’ye verdiği son kesintili eğitim yasa önerisiyle kaldırılıyor. 12 Haziran seçimlerinin ardından ise 8 yıllık kesintisiz eğitim yasasıyla getirilen ilköğretim çağında Kuran kurslarına gitmesini engelleyen düzenleme bir KHK değişikliğiyle değiştirildi, yaş sınırı kaldırıldı. Artık sıra kesintisiz temel eğitim sisteminin kaldırılmasına geldi. AKP verdiği son yasa önerisiyle 10 yıldır mücadelesini verdiği bu amaca nihayet ulaşacak. BAKAN TANER YILDIZ İDDİALARI DOĞRULADI Sözleşmeli korumalar memur yapıldı AYŞE SAYIN İLK VE ORTAÖĞRETİME TÜRBAN SERBESTİSİ Getirilmek istenen düzenleme ilk ve orta öğretimdeki türban yasağını da 4. sınıftan itibaren fiilen delecek. Zaten AKP hükümetleri son 10 yıllık süreçte temel eğitim ve üniversitede türban yasağının kaldırılmasına dönük denemelerden hiç vazgeçmedi. Orada da şöyle bir süreç izlendi: “Kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması” adı altında getirilen Kamu Yönetimi Temel Yasası’ndaki “Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde ve bu hizmetlerden yararlandırmada ayrımcılık; bu hizmetlerle ilgili olarak insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenleme ve uygulama yapılamaz” düzenlemesiyle öğrencilerin türban yasağı kaldırılmak istendi. Ancak dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in vetosu nedeniyle yasa yürürlüğe girmedi. Bunun üzerine yönetmelik değişiklikleriyle türban yasağını delme girişimleri başladı. Açıköğretim Lisesi Yönetmeliği değiştirilerek söz konusu liselere giden öğrenciler için “sınavlarda kılıkkıyafetin öğrencinin rahatlıkla tanınmasını sağlayacak şekilde başı açık” olması koşulu kaldırıldı. Ancak yönetmelik değişikliği Danıştay tarafından iptal edildi. 22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından AKP anayasa değişikliğiyle türban yasağını kaldırmak istedi. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin vetosu nedeniyle anayasa değişikliği girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. YÖK’ün yapısının değişmesiyle birlikte üniversitelerde türban fiili olarak serbest bırakıldı. Hatta, türban yasağı uygulayan öğretim üyeleri hakkında soruşturma başlatıldı. KPSS ve üniversite sınavlarında da türban yasağı kaldırıldı. Şimdi kesintili eğitime geçilmesini öngören bu öneriyle birlikte, ilköğretim ve ortaöğretimdeki türban yasağı da 4. sınıftan itibaren getirilecek açıköğretim olanağıyla fiili olarak kaldırılmış olacak. ANKARA Türkiye’de binlerce genç, kamuda iş bulmak için defalarca KPSS sınavına girip, yüksek puan almalarına karşın “kadro olmadığı” için atanmayı beklerken, Enerji Bakanlığı’na bağlı Elektrik Üretim AŞ’de ise memur olmak için “koruma ya da güvenlik görevlisi” kadrolarının kullanıldığı ve bu yolla şimdiye kadar kuruma 347 memur alındığı belirlendi. MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın EÜAŞ bünyesinde 399 sayılı KHK kapsamında sözleşmeli olarak alınan üniversite mezunu koruma güvenlik görevlilerinden bazılarının “silahlı güvenlik görevlisi olamaz” raporu alarak, “memur” statüsüne taşınmasını Meclis gündemine taşıdı. Işık’ın verdiği bilgiye göre rapor alamayan ya da almak istemeyenler ise taşeron şirketler kanalıyla çalıştırılan özel güvenlik görevlileriyle aynı koşullarda çalıştırılıyor. Bu durumun iş barışını bozduğunu ifade eden Işık’ın soru önergesine yanıt veren Enerji Bakanı Taner Yıldız, iddiaları doğruladı. Yıldız, halen EÜAŞ Genel Müdürlüğü bünyesinde söz konusu KHK kapsamında sözleşmeli statüde 732 koruma ve güvenlik personelinin çalıştığını ve bunların 140’ının da 4 yıllık üniversite mezunu olduğunu ifade etti. 2006 yılında üniversite mezunu olan 65 güvenlik görevlisinin boş bulunan memur kadrolarına atandığını belirten Yıldız, ayrıca şahsi müracaatları sonucunda kendilerine silahlı güvenlik görevlisi olamayacağına dair sağlık kurulu raporu verilen personele “yenileme eğitimi” verilerek de 272 güvenlik görevlisinin memur kadrosuna geçirildiğini bildirdi. Işık’ın bu yolla memur yapılan güvenlik görevlisi hakkında bakanlıkça inceleme yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa kaç kişinin “gerçekten rahatsız olduğu” konusundaki sorusu üzerine Yıldız, rapor alan personel sayısı bu kadar yüksek olmasına karşın herhangi bir soruşturmaya gerek duymadığını belirtti. Yıldız, şöyle dedi: “Aksi bir uygulama sağlık şartları uygun olmadığı halde bu kişilere söz konusu görevi yaptırmak olur ki, asıl suç ve soruşturmayı bu durum gerektirir.” Yıldız, güvenlik görevlisi olamayacağına dair sağlık kurulu raporu alamayan ya da almak istemeyen personelin, taşeron şirketler kanalıyla çalıştırılan özel güvenlik görevlileriyle aynı koşullarda çalıştırılmasını da “EÜAŞ Genel Müdürlüğü’de koruma ve güvenlik personeli ile özel güvenlik şirket personeli aynı görev alanı içerisinde, ancak farklı nöbet mahallinde görev yapmaktadır. Yüklenici firma personeli ile kurum personeli aynı nöbet mahallini kullanmamaktadır. Ayrıca yüklenici firma personelinin çalışma şartları da iş mevzuatına uygun bir şekilde ayarlanmaktadır” diye savundu. ‘Raporlar incelenmedi’ Kayseri’deki şeker yolsuzluğunda vahim telefon görüşmeleri ortaya çıktı İstanbul Boğazı ranta açılıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Yasa Tasarısı, TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda bazı değişikliklerle kabul edildi. “Boğaziçi Yasası” kapsamında kalan geri görünüm ve etkilenme bölgelerindeki alanlar da dönüştürme kapsamına alındı. “Boğaziçi Yasası”nın amacı yasada “İstanbul Boğaziçi alanının kültürel ve tarihi değerlerini ve doğal güzelliklerini kamu yararı gözetilerek korumak ve geliştirmek ve bu alandaki nüfus yoğunluğunu arttıracak yapılanmayı sınırlamak için uygulanacak imar mevzuatını belirlemek ve düzenlemek” olarak yer alıyordu. Tasarıda yapılan değişiklikle, İstanbul Boğazı ve çevresinin de “ranta açılmasının” önü açıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar risk altındaki alanların dönüştürülmesine ilişkin düzenlemeyi “rant için değil vatandaşın canını korumak için bu yasayı çıkarmak istediklerini” ifade ederek savundu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kayseri’deki “şeker” yolsuzluğuna ilişkin iddianamede, tutuklu sanıklardan Kayseri Ticaret Odası Başkanı Hasan Ali Kilci’nin, suç örgütü lideri Vedat Ali Özışık’ın yönetimdeki yerini koruması için yaptığı usulsüz bir tescil işlemi karşılığında “yaklaşık 2.4 milyon TL rüşvet aldığı” öne sürüldü. Özışık’ın mahkemelerden lehine karar çıkarmak için bazı hâkim ve savcıları yakın markaja aldığı ortaya çıktı. Özel Yetkili Ankara Savcısı Cemil Tuğtekin’in Kayseri Şeker Fabrikası’nda yaklaşık 68 milyon liralık yolsuzluğa ilişkin iddianamesinde, dikkat çeken ayrıntılar yer aldı. Vedat Ali Özışık’ın Kayseri’deki evinde yapılan aramada ele geçirilen altın ve ziynet eşyalarının 8 Aralık 2010 tarihi itibarıyla satış değerinin 199 bin TL olduğu kaydedildi. Özışık’ın villasında ise yaklaşık 19 bin lira değerinde 22 adet kol saati ele geçirildi. El konulan bu altın ve kol saatleri için “haksız kazançtan elde edildiği değerlendirilen” notu düşüldü. İddianamede, Özışık’ın fabrikanın genel müdürü Halil Karaçavuş’a defalarca talimat vererek kasadan 1 trilyon gibi miktarlarda paranın usulsüz olarak kendisine verilmesini istediği, Karaçavuş’un ise “Bu olayları nasıl fatura edelim kasa açık çıkarsa başımız belaya girer” dediği be lirtildi. Özışık’ın ise “Şeker nasıl yönetiliyor oğlum bunları ben rüşvet olarak dağıtıyorum, sen de fatura kes kanuna uygun olsun senin nasıl fatura edeceğini ben bilmem o senin problemin, ben seni niye genel müdür yaptım” dediği iddia edildi. Özışık’ın fabrika yönetiminde kendisine muhalif grup ile olan davalarında “yargı görevini etkilemeye” çalıştığı belirtildi. Özışık’ın bazı hâkim ve savcılarla yaptığı görüşmeler dinlemeye takıldı. Kayseri Hâkimi Y.B. ile Özışık arasında şu görüşme geçti: “Vedat Ali : Patron naptın ya ne var ne yok. YB: Nerdesin İstanbul’da mısın? Vedat Ali: Evet İstanbul, İstanbul’dayım arkadaşım. Y.B: O zaman sana şöyle söyleyeyim, gelince ayrıntılı falan konuşuruz, gayet içini ferah tut, hiçbir şeyi merak etme. Vedat Ali: Anladım teşekkür ederim. Y.B: Nasıl bilgi, süper değil mi? Süper. Vedat Ali: Süper, tamam teşekkür ederim. Y.B: Pazartesi gelince tamam görüşürüz o zaman. Yarın da biz öbür arkadaşla görüşeceğiz, öbür şeyleri filan hep akşamki konuştuğumuz gibi, şeyler de görüştüm, gayet ben sana sadece onu söyleyeyim yeter dedim. Vedat Ali: Sağ olasın sağ olasın, çok teşekkür ederim sağol. Y.B: Eğlenmene bak, bugün ayaklarını uzat eğlen yani. Vedat Ali: Tamam reisim, anladım anladım gardaşım...” Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ Hâkim: İçini ferah tut ‘Nöbet mahalleri farklı’ Mescitli tatbikat BARKIN ŞIK KARS Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ilk kez bir askeri tatbikata katıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin planlı tatbikatlarından Kış 2012’yi üzerinde kamuflaj üniforma ve ayağında postalla izleyen Cumhurbaşkanı Gül “Her şeye hazır olmak lazım” dedi. Gül’ün yanı sıra Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Beşir Atalay ile Milli Savunma Ba kanı İsmet Yılmaz da tatbikat dolayısıyla kamuflaj giydi. Tatbikat sahasına ilk kez mescit kurulması ve Kars’a yaklaşık 1000 kilometre uzaktaki İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne ait çöp konteynırlarının bulunması dikkat çekti. Metrelerce kar ve 20 dereceye varan dondurucu soğuk altında gerçekleştirilen tatbikata Kara ve Hava Kuvvetleri ile Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı birlikler katıldı. Prof. Özcan büyükelçi oldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanlığı’nda büyükelçi atamaları belli oldu. Eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Türkiye’nin Varşova Büyükelçisi oldu. MGK Genel Sekreteri Serdar Kılıç, Tokyo Büyükelçisi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Dış Politika Danışmanı Fuat Tanlay da Ottava Büyükelçisi olarak atandı. Selim Kuneralp Dünya Ticaret Örgütü Daimi Temsilciliği’ne, Çağatay Erciyes Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü Daimi Temsilciliği’ne, Sedat Önal Amman’a, Ömer Burhan Tüzel Astana’ya, İsmail Alper Coşkun Baku’ya, Zeynep Sibel Algan Dakar’a, Hasan Servet Öktem Havana’ya, Reha Keskintepe Kanberra’ya, Bekir Uysal Kinşasa’ya, Ümit Yalçın Kuveyt’e, Ebru Barutçu Gökdenizler Lizbon’a, Serra Kaleli Ljubljana’ya, Ali Ahmet Acet Meksiko’ya, Kerem Ahmet Kıratlı Muskat’a, Hüseyin Avni Aksoy Nairobi’ye, Mehmet Niyazi Tanılır Podgorica’ya, Kaan Esener Pretoria’ya, Uğur Arıner Rabat’a, Ömer Gücük Tunus’a, Mustafa Sarnıç Ulanbator’a, Akın Algan Vilnius’a, Damla Yeşim Say Wellington’a, Ömer Faruk Doğan Yaounde’ye atandı. Raporlar Frankfurt Savcılığı’na gidiyor ALİCAN ULUDAĞ Tutuklu gazeteciler yarışma jürisinde İstanbul Haber Servisi Bu yıl 15’incisi düzenlenen “Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri Yarışması”nın jürisinde tutuklu gazeteciler Ahmet Şık, Nedim Şener ve Ragıp Zarakolu da görev yapacak. “Haber Ödülü (GazeteTV), Fotoğraf ve Görüntü Ödülü (GazeteTV) ve Yerel Gazetecilik Ödülü” olmak üzere üç dalda düzenlenen yarışma için başvurular başladı. Yarışmaya katılacak haberlerin 15 Mart 201115 Mart 2012 tarihleri arasında yayımlanmış olması gerekiyor. Yarışma için son başvuru tarihi 18 Mart. Kazananlara ödülleri 10 Nisan tarihinde düzenlenecek törenle verilecek. ANKARA Deniz Feneri yolsuzluğunu ortaya çıkaran ve buna ilişkin ilk davayı sonuçlandıran Almanya’nın, Kanal 7 ve diğer şirketlerde yapılan aramalarda ele geçirilen deliller ile Aytaç’ın da arasında bulunduğu Deniz Feneri’ne mal satan şirketlere ait bilirkişi raporlarını istediği öğrenildi. Soruşturmayı yürüten Ankara Başsavcılığı da tamamlanan çok sayıda bilirkişi raporunu Adalet Bakanlığı kanalıyla Almanya’ya göndermeye başladı. Gönderilen bu raporların, Almanya’da açılan ikinci davaya delil olması bekleniyor. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear