02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2012 PERŞEMBE 8 İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Denizli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara K K K K Y Y K K B B K B K 2 2 3 2 8 5 6 3 4 2 2 4 4 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars K 0 PB 2 PB 11 B 13 B 10 B 12 PB 2 PB 6 PB 2 PB 2 K 1 K 1 K 6 Oslo K Helsinki K Stockholm K Londra B AmsterdamB Brüksel B Paris B Bonn B Münih PB Berlin PB BudapeştePB Madrid B Viyana B HABERLER 9 12 7 2 3 5 3 4 5 6 4 0 7 Belgrad K 7 Sofya K 4 Roma K 10 Atina Y 14 Zürih B 4 Moskova K 13 Aşkabat Y 7 Taşkent Y 11 Baku K 1 Bişkek K 1 Tiflis PB 4 Kahire B 15 Şam B 13 Ülke geneli parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı Akdeniz, Doğu Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu, Düzce, Bolu çevrelerinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; Kıyı Ege ve Batı Akdeniz kıyılarında yağmur ve sağanak yağmur, yağış alan diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacağı bekleniyor. İç ve Doğu bölgelerde kuvvetli buzlanma ve don olayı görülebilir. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 2 Şubat GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada uzun uzadıya araştırmaya gerek yok. Ömer Dinçer, RTE’nin kafasındaki kimi temel düşünceleri yaptırıma dönüştürecek kişiydi. Eğitimde aydınlığa ve çağdaşlığa açılan öğretilerin kökünü kazımaya Atatürk’ten başlamak gerekiyordu. Uzun süre gölgede ama eli altında tuttuğu Dinçer’i, yüzde 50 oy şımarıklığıyla daha da otokratlaştıktan sonra, Milli Eğitim’in başına getirdi. Atatürk’ü kitaplardan, yönetmeliklerden silmek ve çağdaş ilkelerini ortadan kaldırabilecek operasyonu bir hamlede yürürlüğe koyabilmek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı teşkilatını yeniden, tabii gizlediği ilkeler çerçevesinde örgütleyecek kanun hükmünde bir kararname çıkardı. Allahlık medya ve büyük küçük muhalefet; RTE’nin Ömer Dinçer’i neden eğitim gibi hassas bir Bakanlığın başına getirdiğini sorgulamadı. Munis ifadelerle aykırı yaptırımlarını açıklayan Ömer Dinçer’e olanak tanımakta TV kanalları yarıştı. Çankaya’dan Başbakanlık’a AKP kadrolarının ulusal günlerde, 10 Kasım’larda Atatürk’ü inanılmaz biçimde övmelerinin asıl amacı, Atatürk’ü ve yüzyıllara damga vuran temel ilkelerini silecek uygulamaları gözlerden uzak tutabilmek içindi. Ne Çankaya’daki, ne RTE ne de eşsiz lider diye Atatürk’ü öven Bülent Arınç’ın söylemlerinde içtenliğin zerresi yoktu, olamazdı da... Zira onlar, Atatürk’e ve eserlerine karşıtlığı temel edinen, İslam Cumhuriyeti’ne inanan Erbakan’ın Milli Görüş okulunun öğrencileriydiler. ??? Dün Cumhuriyet’te Mahmut Lıcalı’nın manşet olan haberi RTE+Dinçer’in Atatürk’le bağlantılı eylemlerinin yeni bir kanıtı. Ömer Dinçer; Kanun Hükmünde Kararname’yle teşkilat yasasında bypass ettiği ve tabii devlet okullarında yasakladığı; “Atatürk ilke ve ilkelerine bağlı yurttaş yetiştirme amacını” özel okullara da yansıttı. Yakın gelecekte, laiklik ilkesini göstermelik konuma getirerek İslama koşan yeni bir Türkiye yarattığı iddiasındaki yarı başkan RTE’den söz edecek okul yönetmeliklerinde başlık şöyle düzenlenecek: “Amaç, RTE ilke ve ilkelerine bağlı yurttaş yetiştirmek!” Yönetmeliklerde Atatürk’ün adı yerine; “öğrencileri RTE’nin ‘yeni’ anayasada ifadesini bulan AKP ilkeleri çerçevesinde eğitim gören… laikliği dışlayan… RTE’nin öngördüğü demokrasiyle yetinen… TC yarı başkanına karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek” diye yazılacak! ??? Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi ise elbette değişecek ve: “Ey RTE gençliği! Birinci vazifen, RTE ilkelerini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir ve bir gün RTE ilkelerini müdafaa mecburiyetine düşersen vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin, imkân ve şeraitini düşünmeyecek… RTE’ye ve ilkelerine, bu ilkelere karşı çıkan, toplumu uyandıracak bir ana muhalefet olsa bile… Bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen RTE’yi korumaktır . Muhtaç olduğun kudret; damarlarındaki Kürt, Çerkez, Arap karışığı kanda mevcuttur…” diye yazılıp okunacak! Milli Eğitim’deki aydınlığı karartmaya çalışan bir bakanla hükümetinin yaptırımlarına bigâne kalan, tüzükle büzülen, parti içi kavgalarla uğraşan bir ana muhalefet oldukça ve… Medyasıyla, muhalefetiyle kuzuların sessizliğini sindiren, güdülmeye tepki göstermeyenlerin çoğunlukta olduğu bir toplum var oldukça… Bugün düşsel algılanacak olmazlar, neden olmasın? Gidiş o gidiş! “Hepimiz Ermeniyiz”, “Hepimiz Hrant’ız”. Bu seslerle İstanbul sokakları, caddeleri yeri göğü inletiyor... Gazeteci, Hrant Dink’i bir genç çocuk öldürdü. Kışkırtanlar da vardı elbet. Duruşmalar birkaç yıl sürdü, sonunda bir örgüt bulunmadı, cinayeti işleyen çocuk da hapse mahkum oldu. Her şey bitti derken, önce yargıç, sonra bazı gazeteler kıyameti koparmakta... Yargı kararı eleştirilmekte... Hepsi iyi, diyecek söz yok! Demokrasilerde görülür bu durum... Bunun yanı sıra... Niye “Hepimiz Haberal’ız”, “Hepimiz Balbay’ız”, “Hepimiz Perinçek’iz”, “Hepimiz Özkan’ız”, “Hepimiz özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını istiyoruz?” ... Böyle bağıranlar yok! Bırakın “Biz Ermeniyiz” diyen on binlerce kişiyi, şöyle yüzlerce kişinin gözler önünde yaşanan Hepimiz İnsanız! acıların üstüne gittiğini gören yok! Bir yanda Hrant’ın katilini yargılayan mahkemeye saldırılar öte yandan dört yıldır hapislerde acı çeken profesörler, generaller, subaylar, aydınlar, gazeteciler, yazarlar için “Artık bu kadarı yeter” diyen yok!.. Dört yıldır sürdürülen duruşmaları, yüzlerce suçlu diye içeri atılanların durumlarını düşünen yok... Silivri’de mahkeme önünde adalet arayan kişilerin çadırlarını, kulübelerini söken bir anlayış günden güne daha çok bastırıyor. Eşler, aileler, çocuklar yakınlarını birazcık görebilmek için kapı önlerinde bekleşiyor, avukatlar haklı davalarını savunmaya çalışıyor, ama savunma bile suç sayılıyor! Yüzlerce tutuklu “hangi suçu” işlediklerini bilmeden, kendilerine suçlarının nerden kaynaklandığı bildirilmeden aylar, yıllar boyunca hücrelerde bekleşiyor. ??? Öte yandan “Hepimiz Hrant’ız” çığlıkları İstanbul sokaklarında yeri göğü inletiyor. Binlerce insanımız “Biz Ermeniyiz” yakıştırmasına bağlanarak sözde uygarlık gösterisi yapıyor. Silivri’leri, Hasdal’ları görmezden gelerek... Öte yandan, “Hepimiz Ermeniyiz!” Öyle mi? Ne zaman gerçek Türk, gerçek yurtsever, gerçek insan olacağız? Görmesini, bilmesini, anlamasını öğrendiğimiz zaman!.. Kılıçdaroğlu’na Açık Mektup... Kemal Bey... Yeni bir kurtuluş savaşı lazım... 19 Mayıs’ta yeniden Samsun’a çıkarız... Tamam... CHP, cumhuriyetimizi kuran partidir, tabii ki herhangi bir siyasi partiden farklı misyonu vardır... ? Ama bu CHP ile mi?.. Kusura bakmayın ama bu kadrolarıyla, bu yapısıyla, bu tavırlarıyla, bu dağınıklığı ile CHP savaş mavaş veremez... Tam tersi; AKP’nin en büyük şansıdır bu haliyle CHP... Mesela; tek tek kurultaylar hadi neyse ya, bu sefer duble kurultaya gitmenizi kimse anlamış değil... Tıpkı milletvekillerinizin Meclis bahçesinde yaptıkları protesto yürüyüşünü kimsenin anlamadığı gibi... ? Hadi gittiniz kurultaya... O zaman çıkın kürsüye... O salondaki CHP örgütüne bugünlerin bir “Kurtuluş Savaşı” süreci olduğunu hatırlatın... Onlara düşmanın Polatlı’ya kadar geldiği, top seslerinin Ankara’dan duyulduğu günde Mustafa Kemal’in Meclis kürsüsüne çıkıp söylediklerini tekrarlayın... Olağanüstü günlerin şartlarını anlatın... Tüm yetkileri isteyin... Tartışmasız... Sınırsız... İtirazsız... ? İyi niyetinize, dürüstlüğünüze, samimiyetinize, tertemiz kişiliğinize kimsenin itirazı yok... Her yerde, her zaman bunun tanığıyım... Siz iyi bir insansınız... İnsanlar sizi seviyor... Ama bu bir kurtuluş savaşıysa: Size çizme lazım... Bir çatacak kaş... Bir yumruk... ? Birkaç densize... İki gevezeye... Üç beş yeteneksize Türkiye’yi feda etmeyin lütfen... ? Kurultay size o yetkileri verdi verdi... Yok eğer vermedi... O an kürsüden inin ve kurultayın kapısından çıkın... Çıkın gelin, sıradan bir vatandaş olarak aramıza katılın... O zaman bizler, güvendiğimiz bir CHP olmadan, oyalanmadan, boşuna umutlanmadan, kendi yolumuzu ararız... ‘Böyle adalet olmaz’ SELAHATTİN GÖKATALAY Konser bileti satan üniversite öğrencilerine 13 yıl hapis cezası verildi ? Kadınlar Günü etkinliğine katılmak ve konser bileti satmak ‘terör suçu’ sayılınca 6 üniversite öğrencisi 1 MALATYA Malat ile 13 yıl arasında ceza aldı. Mahkeme başkanı bile ya’da Grup Yorum konseverdiği karardan hoşnut olmadığını söyledi. rine bilet satmak ve 8 Mart etkinliğine katılmak gibi gerekçelerle haklarında “terör örgütü propagandası” suçundan dava açılan dördü üniversite öğrencisi altısı tutuklu yedi kişinin Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın dün görülen karar duruşmasında bir kişi beraat etti, altı kişi 1 ile 13 yıl arasında değişen hapis cezalarına mahkum oldu. Aileler, “Böyle adalet olmaz” diye isyan ederken mahkeme başkanı bile “Bu karardan hoşnut değiliz. Yasaları uyguluyoruz. Ceza yasasında düzenleme çalışmaları bulunuyor. İnşallah lehte düzenleme olur” dedi. Dördü üniversite öğrencisi altısı tutuklu yedi sanığın yargılanmasına devam edildi. Duruşmayı CHP Milletvekilleri Veli Ağbaba ve Hüseyin Aygün de izledi. Mahkeme heyeti, tutuksuz sanık Hatice Harman’ın beraatına karar verirken diğer altı tutuklu sanık ile ilgili olarak “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası yap mak” suçlamasıyla 1 yıl ile 13 yıl ara BERAATINA SEVİNEMEDİ sında hapis cezası DHKPC davasından hüverdi. Mahkeme kümlü olan kızı Feride Harheyeti tutuklu saman’ı ölüm orucunda kaybenıklardan Ayça den ve kızının fotoğrafını KadınKılınç’ın tutuklu kal lar Günü etkinliğinde taşıdığı için dığı süreyi göz önü yargılanan, davanın tek beraat ne alarak tahliyesine eden sanığı Hatice Harman da kakarar verirken diğer rara tepki gösterdi. Harman, “Kızımın resmini taşıdım diye yartutuklu sanıklar Kugılandım. O benim kızım. Onun bilay Uçucu, Sevcan resmini taşırım. Elimde de taGöktaş, Erkin Kocaşırım yüreğimde de taşırım” man, Yusuf Yılmaz ve dedi. Sanık avukatları ise Uğur Pektaş’a verilen cekarara itiraz edecekza miktarı ve kaçma şüphesini lerini söyledi. göz önüne alarak tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Milliyet Gazetesi Başyazarı Abdi İpekçi katledilişinin yıldönümünde anıldı ‘Örgüt değil tetikçiler bulundu’ İstanbul Haber Servisi Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi, 1979’da uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilmesinin 33. yıldönümünde mezarı başındı anıldı. İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet, “Yıllar önce kapatılmış dava dosyalarının açılması, yok edilmiş canlarımızı bize geri getirmeyecek. O davalar, ülkemizin, yurttaşımızın, resmi makamlarımızın namusunu temizleyecek, tarihini, onurunu temize çekecek” dedi. örene Abdi İpekçi’nin T eşi Sibel İpekçi, kızı Nükhet İpekçi İzet, damadı Engin İzet, gazeteciler Orhan Erinç, Nail Güreli, Orhan Birgit, Mete Akyol, Turgay Olcayto, Mehmet Ali Birand, Derya Sazak, avukat Turgut Kazan, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, CHP İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ile Toplumsal Bellek Platformu üyeleri de katıldı. Deliller yok edildi Nükhet İpekçi İzet, 2 hafta kadar önce, Hrant Dink’i elbirliğiyle, göz göre göre katletme gününde, kapatılmış dosyalar ve bitmemiş davalarıyla Toplumsal Bellek Platformu aileleri olarak bir araya geldiklerine dikkat çekti. Delillerin, örgüt teknikleriyle nasıl da yok edildiğini çok iyi bildikleri için orada olmak istediklerini ifade eden İzet “Son duruşmada çıkan sonuç bile, örgütün ne kadar örgütlü çalıştığının bir göstergesiydi.” dedi. İzet, bu davaların birer delili olduklarını vurguladı. DEVYOL DAVASI DÜŞTÜ BULGULAR, ÇİLLİOĞLU’NUN ÖLDÜRÜLDÜĞÜNE İŞARET EDİYOR AKP’li Çelik: Silah koyup PKK’li gösterdiler Haber Merkezi Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için yapılan kazılara dikkat çeken AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, geçmişte öldürülen sivillerin yanlarına silah konularak PKK’li gibi gösterildiğini söyledi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, NTV televizyonuna açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin en son Diyarbakır Cezaevi’ndeki restorasyon çalışmalarında ortaya çıkan kafatası ve kemiklerle yeniden gündeme gelen faili meçhul cinayetlerle yüzleştiğini belirten Çelik, “Eskiden bu mezarlar kazılabilir miydi? Bir yerde siviller öldürüldüğü zaman ne yapılıyordu, üzerine gidilebiliyor muydu? Yanlarına iki tane silah konulup, bunlar PKK’li deniliyordu” dedi. Türkiye’nin geçmişte bir travma yaşadığını dile getiren Çelik, “Bugün geldiğimiz aşama çok büyük bir aşamadır, devrimci bir aşamadır” ifadesini kullandı. Erinç: Arkadaki güçler karanlıkta Törende konuşan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, “Türkiye’de İpekçi cinayeti başta olmak üzere, öldürülen gazetecilerin kimilerinin failleri meçhul. Kimilerinin ise tetikçileri bulundu, arkadaki güçler karanlıkta kaldı. Bu durum, gazeteci cinayetleri konusundaki isyanı devam ettiriyor” diye konuştu. Abdi İpekçi, Zincirlikuyu’daki mezarı başında düzenlenen törenden sonra TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda da panelle anıldı. Milliyet gazetesi yazarı Nail Güreli’nin moderatörlüğünde gerçekleştirilen panele konuşmacı olarak TGC Başkanı Orhan Erinç, Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit ve Radikal gazetesi yazarı Altan Öymen katıldı. Konuşmacılar, panelde Abdi İpekçi’nin gazetecilerin örgütlenmesi, ilkeli ve çağdaş gazeteciliğin gerçekleşmesinde örnek ve öncü duruşunun altını çizdi. Panelin sonunda GÖP Dönem Başkanı Orhan Erinç görevini Basın Konseyi Başkanı Orhan Birgit’e devretti. Saç köklerinde arsenik MALATYA/ DÜZCE (AA) Lojmanında ölü bulunan ve “intihar ettiği” öne sürülen eski Tunceli Jandarma Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu’nun mezarından alınan örnekler üzerinde inceleme yapan Adli Tıp Kurumu, raporunu özel yetkili savcılığa gönderdi. Raporda, saç köklerinde arseniğe rastlanan Çillioğlu’nun, kürek kemiğinde kurşun yarası olduğu öngörülen delik ile kaburgalarında kırık olduğu tespit edildi. Tunceli Jandarma Alay Komutanlığı görevini yürüttüğü 1994 yılında lojmanında ölü bulunan Çillioğlu’nun intihar ettiği ileri sürülmüştü. Ailenin başvurusu üzerine Çillioğlu’nun mezarını açtıran Malatya Özel Yetkili Başsavcı Vekili Özden Doğan, dönemin Tunceli Valisi olan Atıl Üzülgen’in de aralarında bulunduğu 150 kişinin ifadesine başvurdu. Ayrıca dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş’in Ankara’da ifadesinin alındığı öğrenildi. Adli Tıp Kurumu da hazırladığı raporu Malatya Özel Yetkili Savcılığı’na gönderdi. Raporda, “Kazım Çillioğlu’nun kafatasındaki saç köklerinde arseniğe rastlandığı, kürek kemiğinde kurşun yarası olduğu öngörülen delik, kaburgalarında kırılma olduğu” bildirildi. Avukat Sarıhan: Zamanaşımı değil beraat istiyorduk ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 12 Eylül askeri darbesi sonrası açılan 30 yıllık Devrimci Yol (DevYol) ana davasının tüm sanıklar yönünden zamanaşımından düşürülmesine karar verdi. Avukat Şenal Sarıhan, davada zamanaşımı değil, beraat talep ettiklerini belirterek “Çünkü zamanaşımı, gerçeğin üzerine sürülmüş bir gölgedir” dedi. 12 Eylül darbesine ilişkin Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, 4 Nisan’da hâkim karşısına çıkmaya hazırlanırken bu dönemin ürünü olan DevYol davası ancak sonuçlanabildi. Kararı okuyan Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul, 18 sanığın sorumlu tutuldukları “Anayasal düzeni zorla değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya kalkışmaya teşebbüs” suçunun 765 sayılı TCK’nin 146/1. maddesi kapsamında değerlendirilmesini gerekli kılan eylemlerinin gerçekleştiği tarihlerden itibaren başlayan 30 yıllık dava zamanaşımı süresinin, inceleme tarihi itibarıyla dolduğunu, davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine oybirliğiyle karar verildiğini açıkladı. ‘İntihar ettiğine hiç inanmadık’ Albay Kazım Çillioğlu’nun oğlu Gökhan Çillioğlu 1994 ile 1997 yılları arasında, ciddi anlamda bir soruşturma yapılması için belli kurumlara defalarca başvuruda bulunduklarını belirtti. Çillioğlu, “Aile olarak her zaman aynı inançtayız. Babamın hiçbir zaman intihar edeceğine inanmıyoruz” dedi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear