01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 ŞUBAT 2012 PERŞEMBE 4 HABERLER BDP’li Aktaş‘ın milletvekilliğinin düşüp düşmeyeceğine ilişkin tartışma, TBMM’yi harekete geçirdi: Ne Oldu da Mehmet Altan Hidayete Erdi? Ne zaman başyazı dense, hemen aklıma gelen bir öyküyle başlayayım. 1974 yılı başı, Uğur Mumcu ile sahibi Kemal Bisalman ile pek anlaşamadığımız (kim anlaşıyordu ki zaten?) Yeni Ortam’da çalışıyor, bir yandan da Nadir Bey’in daveti üzerine Cumhuriyet’e gitmeye hazırlanıyoruz... Uğur’la beni aynı yerde bir arada görünce, oralara pek uğramayan Bisalman, bir kez kendini alamadı yanımıza geldi ve hemen baklayı çıkardı ağzından: Şu Nadir Nadi’ye çok kızıyorum. Ona bir başyazı ile cevap vereceğim, ama birinci sayfada değil, son sayfada yayımlayacağım. Ne olur dersiniz? Hiç bozmayıp, soğuk bir ifade ile yanıtladım: Ne olacak, başyazı değil, kıç yazı olur!.. Bozuldu âdeti veçhile, homurdanarak çıktı yazıişleri odasından. Mehmet Altan’ın Star gazetesindeki başyazılarına son vermişler. Şimdi Mehmet Altan veryansın ediyor AKP iktidarına. Ne biat kültürü ve ona uygun davranmayanlara yol verildiği kalıyor, ne basın özgürlüğünün ayaklar altına alınmış olması, ne yalnızca övmenin yetmediği, ayrıca bu övgüyü yalakalık sosuna sarıp sarmalamak gerektiği, ne gazetelerin nüfuz kullanarak, tehditle reklam aldıkları falan filan. ??? Önceleri bütün bunları okurken, tereddüde düştüm. Kendi kendime sordum: Acaba yanlış mı okudum, yoksa okuduğumu mu anlamadım? Baktım, sözleri doğru okumuşum, yanlış anlaşılacak bir yönü yok. O zaman da, şu soruyu sormam artık kaçınılmaz oldu: Ne oldu da Mehmet Altan hidayete erdi? Hani Mehmet Altan olayların uzağında biri olsa, AKP’yi ve Tayyip Bey’i uzun zamandır tanımasa, belki yanlış tanı koyup yanılabilir, ama olayları görünce kısa sürede ayılabilirdi. Öyle de değil ki!.. Bu Cumhuriyet’in mayasının bozukluğunu söyleyip, geçmiş Mustafa Kemal Cumhuriyeti’ni tepeden tırnağa yıkacak olan bir 2. Cumhuriyete davetiye çıkaran, AKP ve Tayyip Bey’in gelişiyle, Atatürk Cumhuriyeti ile tepeden tırnağa hesaplaşacak yeni bir dönemin açılacağını muştulayan Mehmet Altan değil miydi? Yanılıyor muydu? Yoo, hayır!.. Bütün söyledikleri bir bir çıkıyordu. Öyleyse bu öfke neye? ??? Demokrasinin rayından çıktığı, DGM’lerin yerini alan “özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin kurulmasıyla belli oluyor” dediğimizde Mehmet Altan’ın yanıtı hazırdı: Olsun, askeri vesayeti tasfiye ediyorlar! Askeri vesayeti tasfiye edin ama hukuku çiğnemeden, sivil vesayet getirmeden. Aman diyordu, davanın özüne bak sen! Bunlar usuli şeyler, önemli değil. Mustafa Balbay’ı içeri aldıklarında “Gazetecileri alıyorlar” diyorduk, yine aynı yanıt: Ergenekon onlar, gazetecilikten yatmıyorlar. Ergenekon’un basındaki uzantıları... Hrant Dink ölünce, “Bu iktidar asıl failleri bulamaz” deyince hedefi gösteriyordu: Bulur, ortaya çıkarır, bunun ardında Ergenekon var. Onu da AKP çıkarır. 12 Eylül 2010 anayasa referandumu yapılırken, “Yargı bağımsızlığını daha budayacaklar, yargıyı yürütmenin sultasına sokacaklar” diyorduk. Gülerek “Biz yetmez ama evet diyoruz” diye şişiniyordu. Demokrasi desek yanıt hazırdı: Tayyip Bey ileri demokrattı. Hukukun üstünlüğü yargının bağımsızlığı desek, “askeri vesayet tasfiye ediliyor” buyuruyordu. Velhasıl, demokrasi, hak hukuk, yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü Nedim Şener, Hrant Dink, HSYK, Deniz Feneri, ne desek bir kulp takıyordu Mehmet Altan. Şimdi aynı Mehmet Altan, artık bizim söylediklerimizi misliyle tekrarlıyor. Allah Allah, yahu ne oldu da bu Mehmet Altan hidayete erdi? Bir türlü anlayamıyorum! Yeni DEP olayı yaşanmasın AYŞE SAYIN ANKARA Yargıtay’ın BDP Van Milletvekili Kemal Aktaş hakkındaki hapis cezasını onamasıyla başlayan milletvekilliğinin düşüp düşmeyeceğine ilişkin tartışma, TBMM yönetimini harekete geçirdi. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Aktaş’ın durumuyla ilgili hukuki inceleme başlatılması talimatı verirken BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan da Çiçek’in, Yargıtay kararını işleme koymamasını isteyerek “Aksi takdirde Meclis, Türkiye, ikinci bir DEP olayını kaldırmaz” dedi. Meclis Başkanlığı, anayasanın 83. maddesinde milletvekilleri hakkındaki ceza hükmünün yerine getirilmesinin “üyelik sıfatının sona ermesi sonrasına bırakılacağı” öngörülmesine karşın 84. maddedeki “kesin hüküm giyen milletvekilinin üyeliğinin, kararın TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla düşeceği” hükmünün nasıl yorumlanacağı ? TBMM Başkanı Çiçek, Aktaş’ın durumuyla ilgili hukuki inceleme başlatılması talimatı verirken BDP’li Kaplan da Çiçek’in, Yargıtay kararını işleme koymamasını isteyerek “Aksi takdirde Meclis, Türkiye, ikinci bir DEP olayını kaldırmaz” dedi. konusunda formül arıyor. BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan, milletvekili dokunulmazlığı olmasına karşın Yargıtay’ın hukuka aykırı bir şekilde Aktaş hakkındaki yargılamayı sürdürüp cezasını onadığını ifade etti. Aktaş’ın anayasanın 14. maddesine sokularak yargılamasının sürdürülmesi gerekçesinin de “kabul edilemez” olduğunu belirten Kaplan, “Anayasanın 14. maddesinde suç tanımı yapılmıyor, bir durum saptaması var” dedi. 14. maddenin son fıkrasında, “Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler yasalarla belirlenir” dendiğine işaret eden Kaplan, aradan 10 yılı aşkın zaman geçmesine karşın, ilgili yasanın çıkarılmadığını ifade etti. Anayasanın 83. maddesi dururken yargı kararıyla üyeliğin sona ereceğini öngören 84. maddeye göre yorum yapılamayacağını savunan Kaplan, “Eğer bu karar kötüye yorumlanırsa, elinde Meclis çoğunluğunu bulunduran AKP isterse hepimizin dokunulmazlığını kaldırabilir. Geçmişte bu yaşandı. Ama artık bu Meclis, Türkiye, ikinci DEP olayını kaldıramaz. Eğer böyle bir şey olursa ne Meclis kalır ne de siyaset” dedi. Kaplan, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu çok sayıdaki BDP ve ba ğımsız blok milletvekilinin dosyası Yargıtay aşamasında olduğunu, sadece BDP’li değil, diğer muhalefet partilerinden halen yargılamaları süren milletvekilleri hakkında da kararlar verilmeye başlayacağı için Meclis Başkanlığı’nın bu konudaki tutumunun çok önemli olduğunu ifade etti. Kemal Aktaş’ın dosyası Meclis’e geldiğinde, TBMM Başkanı Çiçek’in bu kararı Meclis Genel Kurulu’nda “okutmaması” gerektiğini belirten Kaplan, “Bu karar istenirse, dönem sonuna kadar Meclis Başkanlığı’nda bekletilebilir ya da TBMM Anayasa Adalet Karma Komisyonu’na sevk edilir, orada diğer dokunulmazlık fezlekeleri gibi dönem sonuna kadar bekletilebilir. Ama bu arada düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin düzenlemeler de bir an önce yapılmalıdır” görüşünü dile getirdi. ‘Çiçek bekletsin’ İHD: Hak ihlalleri tavan yaptı İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin “2011 Yılı İnsan Hakları Marmara Bölge Raporu”na göre, 2011 hak ihlalerinin katlanarak arttığı bir yıl oldu. Raporda, 2010’da kadın cinayetleri 4 kat arttı, 75 kadın da tecavüze uğradı. İşkence ve kötü muameleye 2010’da 560 kişi maruz kalırken, 2011’de 818 kişi işkence mağduru oldu. 2010’da yasaklanan web sitesi sayısının 1511 olduğu belirtilen raporda, 2011’de ise bu rakamın 6 katına çıkarak, 6 bin 320’yi bulduğu vurgulandı. Yine 2011’de açılan davalarda istenen hapis cezaları da artarak 243 yıl 8 aya ulaştı. İHD İstanbul Şube Başkanı Abdülbaki Boğa, “2011 yılı hak ihlalleri açısından tavan yaptı. İktidarın ileri demokrasi söylemlerinin tamamen tuz buz olduğunu gördük” dedi. Boğa, muhalefete yönelik baskıların da arttığını vurguladı. ‘Yasa 10 yıldır çıkmadı’ 81 ilden Ankara’ya gelen çocuklar yeni anayasayla ilgili görüşlerini paylaştı ‘Çocuk işçiliği son bulsun’ ? Yeni Anayasa Çalışmasında Çocuk Görüşü Çalıştayı’nda söz alan çocuklar ortak sorunlarını ortaya koydu, çözüm yolları için öneriler getirdi. Görüşlerinin dinlenmesinden mutlu olduklarını belirten çocuklar, önerilerinin dikkate alınmasını, lafta kalmamasını istedi. SEVİL ARINAN ‘Yaşam hakkı gasp ediliyor’ İstanbul Haber Servisi Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD), tarafından yapılan açıklama da F tipi cezaevlerindeki “tecrit, disiplin, hak gasplarının” ağırlaşarak sürdüğü belirtildi. TAYAD Başkanı Mehmet Güvel, hak ihlallerine yönelik cezaevlerindeki tecridi, insanca yaşamın gaspedilmesi olarak ifade etti. Güvel, F Tipi cezaevlerinde yaşanan gaspları özetle şöyle sıraladı: F tiplerinde 10 saatlik sohbet hakkının 4 saati cezaevleri idaresince keyfi olarak kullandırılmıyor, hasta tutuklu ve hükümlülerin tedavisi engelleniyor, kitap yasakları sürüyor, kantinden alınan cilt bezi, tutkal ve mukavva gibi malzemelerin hücrelere verilmesi yasaklanıyor, fotoğraf çekilmesi, dijital saat kullanımı gibi akıl almaz yasaklar sürüyor, artezyan kuyularından aşırı kireçli su veriliyor. ANKARA Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yeni anayasa çalışmaları kapsamında düzenlediği çalıştaya katılan çocuklar, “çocuk işçiliğinin önlenmesi, cinsel istismar, erken evlilik, barınmasağlık hakkının sağlanması, eğitim olanaklarının iyileştirilmesi” konularını gündeme getirip, çözüm bulunmasını istedi. Anayasanın hazırlanış sürecine dikkat çeken çocuklar, önerilerinin lafta kalmaması talebinde de bulundu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in açılışını yaptığı “Yeni Anayasa Çalışmasında Çocuk Görüşü Çalıştayı” dün Ankara’da başladı. 81 ili temsilen 162 çocuğun katıldığı toplantıda çocukların haklarıyla ilgili görüşlerinin serbestçe ifade edilmesi amaçlanıyor. Toplantının ilk kez yapılmasının kendilerini mutlu ettiğini kaydeden bazı çocukların önerileri şöyle: Agit Sodebal (Diyarbakır): Bölgemdeki çocukların yaşam şartlarını bildiğim için en büyük sorunumuz çocuk işçiliğidir. Küçük yaştaki çocukların çalıştırılması, öncelikle onların insanlık hakkının sonrasında, sağlık, korunma, ba Ankara’da başlayan Yeni Anayasa Çalışmasında Çocuk Görüşü Çalıştayı’na 81 ilden 162 çocuk katıldı. (Fotoğraf:AA) Bakanı uyardılar: Özürlü demeyin Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Bakan Fatma Şahin’in, “Türkiye’deki 74 milyon insanın, özürlüsüözürsüzü, yaşlısıgenci, kadınıerkeği birinci sınıf vatandaş olacak” cümlesine çocuklardan eleştiri geldi. Konuşmasının ardından çocuklarla fotoğraf çektiren Bakan Şahin’e “özürlüözürsüz” tanımlamasını anımsatan bir çocuk temsilci, “Bakanım, konuşmanızda ‘özürlü’ diye bir ifade kullandınız. Lütfen o kelimeyi kullanmayın. Bedenindeki engelleri ifade eden başka bir terim kullanın” dedi. Şahin de, “İşte anayasa çalışmaları böyle böyle yürüyecek. Eyvallah” yanıtını verdi. rınma hakkının elinden alınması demektir. Türkiye’de çocuklara karşı bir istismar söz konusu. Bu çerçevede de bu hakkın suiistimal edilmemesini, anayasaya bir hak olarak konulmasını istiyorum. Tabii Doğu illerinde yaptırılan erken yaştaki evlilikler. Özellikle kızlar erken yaşta evlendiriliyor ve bu da suiistimaldir. Vurgu yaptığımız bir diğer nokta da fiziksel şiddet. Büşra Uzunalioğlu (Giresun): Çocukların en önemli sorunlarının başında “cinsel şiddet” geliyor. Bu konuya vurgu yapılması lazım. Anayasaya bu sorunun da eklenmesi lazım. Artık çocuklar cinsel şiddete uğramasın istiyoruz. Yanı sıra çocukların barınma hakkı sorunu var. Biz çocukların birçok hakkı elinden alınıyor. Ben burada önerilerimi sunacağım ama umarım taleplerim lafta kalmaz. Atakan Gayret (Bartın): Çocukların en önemli sorunlarının başında eğitim hakkının engellenmesi geliyor. Herkes aynı şartlarda eğitim görsün, kimsenin hakkı yenmesin. Tabii barınma. Anayasaya çocukların barınmasıyla ilgili madde eklensin istiyorum. Artık çocuklar soğukta kalmasın. Bu noktada anayasayla birlikte ailelere de farklı sorumluluklar verilmeli. Çocuklar belli bir eğitimden geçiyor ama aileler geçmiyor. Onlar da bu kapsama alınmalı. ‘Cezaevi ihlalleri araştırılsın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, cezaevlerindeki insan hakkı ihlalleri, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için Meclis araştırma önergesi verdi. Kürkçü, TBMM Başkanlığı’na sunduğu önergesinde Meclis’in sahip olduğu güç ve yetkiyi kullanarak, cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamaların nedenleri ve kaynaklarının ortaya çıkarılması için araştırma komisyonu kurulmasını istedi. Kürkçü, alt komisyon olarak yaptıkları cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele iddialarına dikkat çekti. Kürkçü “Özellikle Osmaniye, Kürkçüler, Gaziantep, Kırıkkale, Kandıra, Tekirdağ, Kırıklar, Edirne, Sincan cezaevlerinden birçok işkence ve kötü muamele şikâyetleri hem basına yansımakta hem İnsan Hakları Komisyonu’nun önüne gelmekte hem de milletvekillerine tutukluların kendileri ve yakınlarınca yazılmış mektuplarla iletilmektedir” görüşüne yer verdi. Kürkçü, cezaevinden gelen yoğun şikâyet sorunlarını ise “Tutuklanan kişileri hapishaneye girişte çırılçıplak soyma, fiziksel zor kullanılarak yürütülen üst araması uygulamasının artması, arama amacını aşan fiziksel güç, tahkir ve tehdit kullanılması” olarak sıraladı. 4 GÜNDE 2 KURULTAY Yakalandığı ölümcül hastalığa rağmen ‘yurtdışı’ yasağı kaldırılmayan Demirbaş: CHP’de 2. kurultay 1 Mart’ta yapılacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 26 Şubat’ta 16. olağanüstü kurultay toplanması çağrısının ardından, muhaliflerin isteğini karşılamak için 1 Mart 2012 tarihinde de 17. olağanüstü kurultay toplanması için çağrı yaptı. CHP, şubat ayı boyunca tüzük ve kurultay konuşacak. Genel merkezde kurultaya sunulacak tüzük taslağına son biçiminin verilmesi için çalışmalar sürdürülüyor. CHP Parti Meclisi (PM) de 17 Şubat günü toplanarak kurultay gündemini değerlendirecek. Kılıçdaroğlu, CHP’nin 16. olağanüstü kurultayının 26 Şubat’ta Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda toplanması için gazete ilanıyla çağrı yapmıştı. Kılıçdaroğlu, muhaliflerin tüzük değişikliği istemlerini görüşmek üzere 17. olağanüstü tüzük kurultayını da 1 Mart 2012 tarihinde Ahmet Taner Kışlalı Kapalı Spor Salonu’nda toplantıya çağırdı. Kurultay gündeminde başkanlık kurulunun oluşumu ve genel başkanın konuşmasının ardından olağanüstü kurultay çağrısı yapan delegeler adına bir konuşma ve bu çağrıyı yapanların 10 maddelik tüzük değişikliği önerisi yer alıyor. ‘Ruhi Su gibi ölüme terk edildim’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Yakalandığı ölümcül hastalığa rağmen “yurtdışı” yasağı kaldırılmayan Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, yaşam hakkı ihlali gerekçesiyle AİHM’e başvuruyor. Demirbaş, 2007 yılında çok dilli belediyecilik kararı nedeniyle yargılandı. KCK operasyonları kapsamında 25 Aralık 2009’da tutuklanan Demirbaş, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin 5 Nisan 2010’da hayati tehlikesi olduğunu belirten raporu ve avukatlarının girişimleri sonucu serbest bırakıldı. Ancak doktorlar bacaklarında ortaya çıkan yüksek kan pıhtılaşması nedeniyle Demirbaş’ın hayati tehlikesinin bulunduğunu teşhis ettiler. Türkiye’de tedavisi mümkün olmadığı için Demirbaş’ın yurtdışına çıkma ACILI ANNE: TAZMİNAT İSTEMİYORUM CİVAN DEĞER BATMAN Şırnak’ın Uludere ilçesinde 28 Aralık gecesi sınırdan geçen 19’u çocuk 34 köylünün bombalanarak öldürüldüğü olayda oğlu Selam Encü’yü yitiren Senire Encü, Başbakan Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak kendilerini ödeneceği açıklanan 123 bin liralık tazminatı istemediğini belirtti. Anne Encü, “Recep Tayyip Erdoğan, para göndereceğim demişsin. Ben senin paranı istemiyorum. Ben oğlumun katillerini istiyorum. Benim devlete satacak oğlum yoktur. Devlet bana bir trilyon verse, oğlumun tırnağı etmez” dedi. Kadınların Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın ziyaretinde protesto için evlerinden çıkmayacakları bildirildi. sı gerektiği raporlarla belgelendi. Demirbaş’ın gün geçtikçe sağlık durumu kötüye giderken, ayağındaki morarmalar ise bacak ve kollarına yayıldı. Ancak Diyarbakır KCK Davası’na bakan 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Demirbaş’ın doktor raporlarına rağmen yurtdışı yasağını kaldırmadı. Demirbaş’ın avukatları bu nun üzerine bir üst mahkeme olan 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu, ancak sonuç değişmedi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve TBMM’ye mektup yazarak, bu yasağın kaldırılması istendi. Ancak Cumhurbaşkanı Gül, Demirbaş’a gönderdiği yanıtta yargı bağımsızlığı Demirbaş’a diyerek ret yanıtı verdi. Durumu gün geçtikçe kötüleşen Demirbaş ise yaklaşık 15 gün önce İstanbul’da gördüğü tedavi sırasında ise ölümcül bir tehlike atlattı. Demirbaş’ın tedavisi sırasında ayağındaki bir kılcal damarın patladığı öğrenilirken, bunun beyinde olması durumunda ise hayatını kaybedebileceği belirtildi. Kararın tamamen politik olduğunu vurgulayan Demirbaş , “Mahkeme ‘kaçma şüphesi’ var diyerek kaldırmıyor. Ruhi Su için de darbeci General Kenan Evren ‘ya gider de dönmez’ diyerek ölüme terk etmişlerdi. Bugünkü zihniyet de bunu söylüyor. Bu durumda bana bir şey olursa bunun ahlaki, hukuki ve insani hesabını kim verecek? Yaşam hakkım ihlal ediliyor. Avukatlarım aracılığıyla AİHM’ye başvuracağım” dedi. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear