17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 ŞUBAT 2012 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 yardım kuruluşu, dernek ve vakfın prefabrike yapılar üzerindeki yüksek vergiler, maliyetlerin artması nedeniyle bölgeye istenen katkısının sağlanamaması sonucunu doğurmaktaydı. Yapılan bu düzenleme ile okul, sağlık hizmet tesisi ve öğrenci yurdu olarak kullanılacak prefabrike yapılarda maliyet azalmış, 100 bin TL bedelle satın alınacak bir prefabrike yapı üzerindeki KDV yükü bin TL’ye düşmüştür. Kanuna göre bu yapıları teslim eden mükellefler, indirimli orana tabi işlem gerçekleştirir. KDV Kanunu’nun 29/2. maddesi bu mükelleflere KDV iadesi hakkı tanır. Okul, sağlık hizmeti tesisi ve öğrenci yurdu olarak kullanılmak amacıyla prefabrike yapı inşa eden ve bunları teslim eden mükellefler bu inşa sırasında yüklendikleri ve indirim yoluyla gideremedikleri KDV’lerin iadesini talep edebilirler. Yukarıda da ifade ettik; Van için yeterli değil, ama yine de büyük bir adım... Teşekkürler... Eski memurlara ikramiye yalan oldu Bir süre memurluk yaptıktan sonra memuriyetten ayrılıp SSK veya BağKur’dan emekli olan ya da son defa memur olarak çalışırken Emekli Sandığı’ndan emekli olamayıp ikramiye alamayan birkaç yüz bin “eski memur” mağduriyetlerinin bitmesini umutla bekliyordu. Anayasa Mahkemesi bile iki kez eski memurların ikramiye almaları gerektiğine ilişkin kararlar vermiş ve biz de bu köşeden okurlarımızla paylaşmıştık. İşte SGK Anayasa Mahkemesi kararlarıyla iptal edilen hükümlerle ilgili yeni bir düzenleme yaptı, ancak beklenen olmadı. Yeni düzenleme ile 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 89. maddesi şöyle: Askerlik nedeniyle memurluğu sona erenlerden asker dönüşü memurluğa başlamayanlar,Memur kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi istifa ederek memurluktan ayrılması durumunda, İşçinin en az 15 yıl memurluk yaptıktan sonra istifa etmesi ya da memurluk öncesi hizmetleriyle beraber memurluk süresinin 15 yılı tamamlaması halinde (örneğin; 4 sene SSK’li olduktan sonra 11 sene de memur olarak çalışması halinde), İstifa eden devlet memurları da emekli olduktan sonra “emekli ikramiyesi almaya hak kazanabilecekler”. Bu şartları sağlayan ancak şu ana kadar emekli ikramiyesi almayan kişiler de talepte bulunmak koşuluyla emekli ikramiyesi alabilecekler. İşte bu değişiklikle yüz binlerce eski memurun ikramiye umudu suya düştü. Ancak Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun bir düzenleme yapılmadığı için, bu son düzenlemenin de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi söz konusu olabilecek. Mustafa Kemal’i Silmek!.. Olmuyor, yapılanlar bir türlü rayına oturmuyor!.. Cumhuriyetin tüm kurumları “fethedildi”... Yetmedi, Milli Eğitim Bakanlığı, kanun hükmünde kararnameyle “Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı yurttaş yetiştirme” amacını sildi attı... Olmadı, Cumhuriyet Bayramı punduna getirilip kutlanmadı, 19 Mayıs Bayramı kutlamaları kaldırıldı... Iıh, yine bir şeyler eksikti, okullardaki “Andımız” tartışmaya açıldı... Ama o da kesmedi, kesmiyor çünkü hedefledikleri amaca ulaşmalarının önünde çok güçlü bir engel var. Mustafa Kemal Atatürk!.. Atatürk engelini aşmadan, en azından çocukların, gençlerin beyninden silmeden “o hedefe” ulaşmalarının olanaksız olduğunu görüyorlar!.. İşte bu nedenle yeni bir aşamaya geçtiler; “madem Atatürk’e direkt olarak saldırmanın zamanı henüz gelmedi, o halde en önemli eserlerini yıkalım!” Peki, ilk hedef ne olmalıydı?. Tabii ki ‘Gençliğe Sesleniş’!.. ??? İşaret fişeğini Star gazetesinde Mustafa Akyol attı... Akyol, gençlere anlayış, empati, hoşgörü, farklılıklara saygı, özeleştiri gibi evrensel demokratik değerleri tavsiye etmeyen bir metin şeklinde değerlendirdiği “Gençliğe Sesleniş”in okullardan tamamen çıkarılmasını öneriyor; başlangıcından ve içinden seçtiği bazı cümleleri eleştiriyor. Akyol bunu eski metin üzerinden yapıyor. Ben gençlerin daha iyi anlaması açısından bugünün Türkçesini kullanacağım. Bu arkadaş öncelikle giriş cümlesine takılmış. Ey Türk Gençliği! Birinci ödevin Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti’ni sonsuza kadar savunmak ve kollamaktır. Akyol’a göre bu sorunlu bir ifade!.. “Kimsenin bunu her daim ‘birinci vazife’ olarak kabul etme zorunluluğu yoktur. İsteyen bunu edinir birinci vazife olarak, isteyen de aynı ülkeyi demokratikleştirmeyi,dini inancını yaymayı ya da sokak kedilerine bakmayı” diyor... Bunu da “herkes kutsallarını belirleme ve onun için çalışma hakkına sahiptir” diye açıklıyor, iyi mi?!. Bu arkadaş, ya bağımsızlığın ne demek olduğunu bilmiyor ya da hiç önemsemiyor... Yerine saydığı demokratikleştirme, dinini yayma ya da sokak kedisi bakmanın ise bağımsızlıkla hiçbir bağlantısı olamayacağını bile göremiyor!.. Tam tersine bağımsızlığını yitirmiş bir ülkede ne demokratikleşme ne de dinini yayma işlevlerini rüyasında bile göremeyeceğini dahi anlayamıyor... Yalnızca son maddede, sokak kedilerine köle bir ülkenin insanı olarak bile bakabileceği konusunda haklı!.. ‘Sesleniş’in devamını daha da sorunlu buluyor Akyol: Gelecekte de, yurtiçinde ve dışında seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyecek düşmanlar bulunacaktır. Bu cümleyi 28 Şubat süreçlerine, Batı Çalışma Gruplarına yol açan konsept olarak nitelendiriyor. Sonra ‘Sesleniş’in en yaşamsal bölümlerini atlayıp şu bölümü alıyor: Yönetim başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık ve üstelik hayınlık içinde bulunabilirler. Dahası, yönetim başında bulunan bu kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Cemaat kafası, doğal olarak ve de bilinçli bir şekilde o paragrafın hemen öncesinde bulunan, “Zorla ya da aldatıcı düzenlerle, sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün tersaneleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine eylemli olarak girilmiş olabilir” bölümünü atlıyor!.. Başka türlü olması olanaksız tabii: Çünkü o bölüm ülkenin bugün içinde bulunduğu koşulları anlatıyor!.. Cumhuriyeti ve bağımsızlığı “sokak kedisine bakma kutsallığına” indirgeyebilen bir kafanın “Gençliğe Sesleniş”i vahim bir tehlike olarak işaret etmesi gayet normal!.. Akyol, “sana gereken güç, damarlarındaki soylu kanda vardır” cümlesini de vahim bir “biyolojik ırkçılık” olarak nitelendirmiş. Cemaatçi nefret, büyük devrimcinin ülkesine ve gençliğe güven duygusunu vurgulayan bu sözcüklere bile tahammül edemiyor, ne yazık!.. Pekii, bu yazıda kıssadan hisse ne?.. Çok basit; MEBcemaat el ele yeni rejime!.. Slogan neydi?. Hedef 2023!.. Van İçin Teşekkürler Anımsanırsa, depremle büyük yara alan Van ilimiz için yapılması gerekenler konusunda çeşitli önerilerimiz olmuştu. Özellikle 1 Aralık tarihli köşe yazımızda somut bir öneri getirmiş ve prefabrike yapılar başta olmak üzere, bölgeye bağışlanacak malzemelerde katma değer vergisinin kaldırılmasını talep etmiştik. Bu tavsiyemiz tam olarak yerine getirilmese bile çok büyük bir adım atıldı. 27 Ocak 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile prefabrike yapılarda katma değer vergisi yüzde 1’e indirildi. Anılan karar şöyleydi: “15.7.2012 tarihine kadar uygulanmak üzere; okul, sağlık hizmet tesisi ve öğrenci yurdu olarak kullanılmak amacıyla inşa edilen prefabrike yapı teslimlerinde katma değer vergisi oranı yüzde 1 olarak belirlenmiştir.” Bu düzenleme yeterli olmasa bile bölgenin gelişimi ve yeniden yapılandırılması açısından gerçekten büyük bir adım. Birçok EMEKLİ AYLIĞI OLANLAR YETİM AYLIĞI ALABİLİR Mİ? İşitme engelli, bekâr ve SSK emeklisiyim. Vefat eden SSK’li babamın maaşını kardeşlerim paylaşıyor. Başvurursam benim de hakkım var mı? Zeynep Erkan Kendi emekli maaşınız olduğu için size yetim aylığı bağlanmaz. Mükellefler iyi haber bekliyor! İstekler ve beklentiler her zaman Van örneğinde olduğu gibi olumlu gelişmeyebiliyor. Daha önce bu köşeden mükellef alacaklarında haksız faiz uygulaması yapıldığını, daha da kötüsü mükellef alacakları için faiz ödenmediğini de paylaşmıştım. Daha sonra Vergi Usul Kanunu’nun 112/4. maddesinde hüküm altına alınan bu haksız uygulamanın Anayasa Mahkemesi tarafından önlendiğini duyurmuştum. Anılan maddeye göre, mükelleflerin devletten olan alacakları için 3 ay hiçbir faiz uygulanmamakta, 3 aylık süreden sonra ise tescil faizi aylık yüzde 1 uygulanmaktaydı. Oysaki devletin mükelleflerden olan alacaklarında hiçbir bekleme süresi olmaksızın gecikme faizi aylık yüzde 1.40’tı. İşte bu haksızlığa Anayasa Mahkemesi dur dedi. Ancak, bu iptal hükmü karar tarihinden 1 yıl sonra, yani 14 Mayıs 2012’de yürürlüğe girecekti. Bu süre, vergi idaresine düzenleme yapmak için tanınmıştı. Ancak, ne yazık ki henüz bir düzenleme yapılmadı. Bu süreçte verilen yargı kararlarında ise mükellef alacaklarına gecikme faizi ödenmesine hükmedildi. Daha fazla gecikilmeksizin konuya ilişkin yasal düzenleme yapılmalı ve bu haksızlık tamamen ortadan kaldırılmalıdır. Sorularınız için malicozum?ismmmo.or g.tr adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular eposta ile tek tek cevaplanacaktır. Karabasanları Çözemiyoruz PERİHAN ERGUN Ülkede her zaman kış mevsiminin ocak ayında şiddetini arttıracağı beklenir. Bu yıl da geçen haftanın ortasında başlayan, yoğun yağmur, sulu kar ile kar yağışı kendini gösterse de 33 yıl önce yaşanmış olan Sibirya soğukları beklenmezdi. Özellikle pazar akşamı artan kar yağışına eklenen çok şiddetli karayel ve yıldız fırtınasının da etkisiyle doğal yaşam altüst oldu. Ulaşımı, özellikle hava ve deniz trafiğini altüst etti. 193 uçak seferi iptal edildi. Bu kargaşaya özel araç sahiplerinin doğal günlerdeymiş gibi trafiğe çıkmaları ve buzlanan yollarda kaymaları veya ağır seyirleri de sebep oldu. Oysa toplu taşıma araçlarına razı olsalardı kendileri de, halk da bu denli tedirgin olmayacaktı. Bu koşullarda semt pazarları da açılamadı. Halk fırsatçı manavların eline düştü. Bir de yollarda kayarak düşenlerle sağlıkevleri doldu taştı. Kısaca karlı görüntülerle kartopu keyfine karşın çokça sıkıntılı olaylar yaşandı. Aynanın öteki yüzündeki fakir fukaranın, kimi kimsesi olmayan sokaktakilerin dramı her zamanki gibi içler acısıydı. Sağ olsun BBB Sayın Kadir Topbaş, her zamanki gibi sokaktakilere sahip çıkarak 300’e yakın insanı ortada bırakmadı. Spor salonunda korumaya aldı. Bunlar garibanların görünen yanı. Bir de derme çatma barınaklarında işsiz güçsüz, aştan ısıdan; hastaysalar tedaviden yoksun kalanlara çare bulunabildi mi? 13 milyonu aşan kentimizde sıralanacak binlerce dert olmasına karşın, Van’da 105. güne ulaşan depremden sonra hâlâ 70 bin kişinin çadırlarda, zor koşullar içinde yaşama direnmeye çalışmalarının gözyaşartıcı hallerinin, bunlardan çok daha beter olduğunu düşünüyorum. Sıkça öğrendiğimiz çocuk ölümlerini getiren koşullara bir de kış mevsiminde Doğu’nun çilesi olan yoğun karla eksi 2025 olan dondurucu soğuğun acısını içim yanarak hissediyorum. Of!. gel de bunalma! ??? Hemen her gün basından, ekranlardan öğrendiğimiz haberlerle memleketin giderek çıkılması güç karanlıklar içinde yürüdüğünü görüyoruz. Aklıma ve yüreğime düşenleri sıralamaya kalksam sayfalar yetmez. Örneğin; 34 kişinin canını vermesine neden olan Uludere olayı bilinmezleriyle toplumun ve muhalefetin gündeminde. Konu, iktidarca hâlâ açıklanamıyor. Memleketini, halkını sevenlerin üzüntüleri içlerine oturmuş durumda. Haberin gerçekliği anlaşılamadan TSK’nin havadan bombalamalarıyla cinayete kurban gidenlerin yakınlarının acıları devam ediyor. Hükümet yanlış istihbaratın kimden geldiğini hâlâ açıklayamıyor? Diyarbakır Tutukevi’nin dış duvarının dibinde bulunan kemiklerin de faili meçhul Deniz Feneri e.V. davasındaki kayırmalar tepkilere karşın sürüp gidiyor. Son garip bir durum; davanın gerçeğini soruşturan 3 savcının görevden alınmaları yetmedi, bir de şüpheli nitelemeleriyle haklarında ceza davası açıldı. Savcılar şüpheli, Alman mahkemesinin asıl failler dediği zanlılar şikâyetçi oldu? Konuların sıralanmakla biteceği yok! Bunların eşliğinde özelleştirme tanımı altında memleketin kaynaklarıyla kurumlarının satışları da aralıksız sürdürülmekte. Hafta başında Türk Telekom’un Katar’a satılacağını öğrendik. Uzun zamandır söylenegelen Şeker Fabrikaları da satışta. Bu satışla halkın temeli binlerce emekçi işsiz kalacak. Ama kimin umurunda kapitalist sistem ülkenin göbeğinde. Sendikalar yüzde 10’lar veya vesairelere bağlanarak tekmelenip yok ediliyor. Bu ve diğer koşullarda fukaralığın pençesine düşen ailelere bir de Sayın Başbakan 3 çocuk tavsiyesinde bulunuyor. Say, say bitmez!.. ??? İçerdeki bunca karabasan yetmedi. Bir de Dışişlerimiz’in ufkunu karartan Fransa lideri Nikolay Sarkozy’nin tekrar seçilebilmek için Osmanlı Devleti’nin, 1915’teki savaş ortamında işlediği iddia edilen suçlamanın Taşnakların yalanı olduğu arşiv belgeleriyle kanıtlanmış olan Ermeni soykırımı yalanını, kullanmaya kalktı. Bunu yadsıyanları cezalandıracağını içeren yasa taslağını güç de olsa meclisinden ve senatodan geçirdi. Yurtiçinde ve dışında vatanseverlerimiz bu yalanı ilk kez İsviçre ve Fransa’da Talat Paşa Komitesi’yle yadsıyan Doğu Perincek gibi yüz binlere varan insanımız, mitinglerde kınadılar. Buna karşın Sn. Başbakan, Fransızları da şaşırtan bir sessizlikle “Biz sabırla durumun neticesini bekliyoruz” gibi tepkisizlik içeren sözlerle yurttaşları şaşırtıp üzdü. Birçok olumsuz yoruma neden oldu. Bir de bunlar yaşanırken Başbakan’ın 7’inci özel uçağı Fransa’dan gelmez mi?! ??? Biraz da övünerek sevinelim. 19 yaşındaki Uğur Acar’a Türkiye’nin ilk yüz nakli, Akdeniz Üniversitesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan tarafından başarıyla gerçekleştirildi. Özverili, alçakgönüllü, maddi hiçbir çıkar beklemediği bu görevleri, her zaman saygıyla andığı hocası Prof. Dr. Mehmet Haberal’dan aldığını borçlulukla dile getirdi. Onun Silivri zulümhanesinde hastalıklarını yenerek ayakta kalmasını ve onun gibi suçlarını bilmeden yıllardır yatanların, gerçek adalet uygulanarak özgürlüğe kavuşmalarını diliyorum. ??? Üzüntülerimi, güzel bir duyumla gidereceğim. Eskişehir’de Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), CHP’li Tepebaşı Belediyesi’nce “Uğur Mumcu’ yu Anma ve Basın Ödülleri” etkinliğinin düzenlendiği günde: CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e ‘Yılın Siyasetçisi’, Ataol Behramoğlu’na da ‘Yılın Sanatcısı Ödülü’ verilmiş. İkisini de kutluyorum. NOT: Fransa’da 78 senatörle 64 milletvekili (142), Sarkozy’nin “Ermeni Soykırımı olmamıştır” diyenlerle ilgili ceza yasasına karşı duran metni imzalayarak Fransa Anayasa Konseyi’ne göndermiş. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN 2 3 4 5 6 7 8 9 HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1E S K A L O P İ 2S U K A R A İ N 3 T A Ş İ K A R D İ 4E R E K N E S 5R E N A G S İ 6G D O L U N A Y 7O K E Y T E L A 8N A R H A Ş I L 9 K E P E N E K YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Büyüklük taslayan, şişinen, kendini bir şey sanan, küstah kimse... Rusçada “evet”. 2/ Eski Türklerde yağmur yağdırıp yel estirdiğine inanılan büyü taşı... “Harami var diye korku verirler / Benim yüklü kervanım mı var” (Karacaoğlan). 3/ Sahip... Sütten kesilmemiş sığır yavrusu. 4/ Gösterişi ve özentisi olmayan, görmüş geçirmiş kimse. 5/ Herhangi bir kurulun gündemindeki konuları görüşmek için yaptığı toplantı... Çıplak vücut resmi. 6/ Ekolojide, bir canlının varlığını sürdürebildiği yaşama ortamının en küçük birimi... Satrançta bir taş. 7/ Soyundan gelinen kimse... Kuyruksokumu kemiği. 8/ Karagöz oyununda kullanılan kamış düdük... Tavlada “üç” sayısı. 9/ Seçenek... Okullarda çocukları çalıştırmakla görevli kimse. 1 SOLDAN SAĞA: 1/ İri yarı, anlayışsız ve kaba kimse. 2/ 1 Gökcisimlerini gö 2 zetleme... Birine do 3 kunsun diye söylenen söz. 3/ Ateş... 4 Halk dilinde “baca” 5 anlamında kullanılan bir sözcük. 4/ Ta 6 şıtlarda yükün yük 7 seklik ölçüsü.. İlave. 8 5/ Bursa yöresine özgü bir peynir cinsi. 6/ 9 Düzen... AleviBektaşi törenlerine verilen ad. 7/ Yunan mitolojisinde kır tanrısı... Bir nota. 8/ Özel bir nokta üzerinde belirtilen görüş... Silisyum elementinin simgesi. 9/ Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi... “belalı şey fakat uzlet sıkıntılı” (Y.K. Beyatlı). C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear