23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
O düşüncesini paylaşmak amacõyla sordum. “Ne yapacağız?” Hemen yanõtladõ. Sayõn Işık’a “İstan- bul’da bulunan Genelkurmay Başkanı’nın Ankara’ya dönme- sini ve komutanlarla bir durum değerlendirmesi yapılmasını söyledim” dedi. Ve ekledi: “Silahlı Kuvvetler hazırsa, ben Başbakan olarak bir müdahalenin yapılması için siyasi sorumluluğu almaya ka- rarlıyım.” Biraz sonra da yanõnda taşõdõğõ Remington markalõ dakti- lo makinesini çõkartarak sürekli notlar yazmaya başladõ. Afyon konuşmasõnõ revize edi- yordu. Afyon Askeri Havaalanõ’ndan valilik binasõnõn önündeki alana gidildi. Başbakan, alandaki zafer anõtõ- nõn önündeki kürsüye çõkarken ben de valilik makamõndan Anka- ra Basõn Yayõn Genel Müdürlüğü ile sürekli iletişim kurdum. Telefon operatistlerinin - 1974’te şehirlerarasõnda otomatik telefon görüşmesi başlamamõştõ. Ama operatistlerin olağanüstü yardõmõ ile Afyon-Ankara arasõn- da pürüzsüz konuşuyor, aldõğõm notlarõ Ercan ya da Bedii ile kür- süye iletiyordum. Tarihi rastlantı Tarihi bir rastlantõ olmalõ. 30 Ağustos 1922’de Büyük Taar- ruz’un zaferle sonuçlanmasõnõ simgeleyen anõtõn önünde toplan- mõş olan her politik görüşten Af- yonlular, Başbakan’õ sürekli alkõş- lõyor ve adeta daha sonraki günler için destek oluyorlardõ. Oysa Başbakan kapalõ ve yuvar- lak cümleler ile bütün dünyaya veriyordu mesajõnõ. Haşhaş yasa- ğõnõ kaldõran Türkiye’nin adada bu emrivakiyi kabul etmeyeceği- nin bilinmesini istiyordu. Denizli’ye gitmeden Ankara’ya dönerken aynõ kararlõlõğõnõ daha da pekiştirdi. Sorunun çõkarma gemileri ile bağlõ olduğunu bili- yorduk. Doğru Başbakanlõğa gidildi ve Bakanlar Kurulu kendi büyük sa- lonunda toplanõrken yukarõda Cumhurbaşkanõ Fahri Koru- türk’ün başkanlõğõnda Milli Gü- venlik Kurulu’nun toplanmasõ için yapõlan hazõrlõklar gözden ge- çirildi. S ancar ve komutanlar önce Başbakan’õn makamõnda toplanarak durum değerlen- dirmesi yaptõlar. O değerlendirme Ecevit’i yüreklendirdi, çõkarma ge- mileri bu kez tamamlanmõş gibiydi. Dahasõ Hava Kuvvetleri’nin de nak- liye uçaklarõ ve eldeki helikopterler ile zamana yayõlacak indirme yapa- bileceklerini öğrenmiştik. Tüm bunlarõ Bakanlar Kurulu’nda görüşmeden küçük bir iç kabinede değerlendiriyorduk. Başbakan MGK’ye son durumu açõklarken stratejisini, müdahaleyi Londra ve Zürih anlaşmalarõna dayandõrarak yapmak istediğini söyleyecekti. Bu nedenle Dõşişleri Bakanlõğõ bürokratlarõndan anlaşmanõn aslõ is- tenildi. Ne ki bu istek bir türlü yeri- ne getirilemeyince, benim ani ref- leksimle basõn yayõn arşivine girmek ve orada bulunan kopya ile yetinmek zorunda kaldõk. Sadece bu du- rum bile Türkiye’nin o ana ka- dar Ada’daki olaylar karşõsõn- da nasõl kayõtsõz kaldõğõnõ gös- termeye yeter diye düşünüyo- rum. MGK’de güvenlik nedeni ile olmalõ açõk bir müdahale kara- rõ alõnmadan Bakanlar Kuru- lu’na yetki veren bir tavsiye ka- rarõ alõnmõştõ. Seçenekler Başbakan ertesi günü Lon- dra’ya hareket edecekti. Ken- disine bir not sunarak çõkar- manõn cumhuriyet tarihinde Si- lahlõ Kuvvetlerimiz için bir ilk olduğunu anõmsattõm ve şu se- çeneklerin değerlendirilmesi- ni önerdim. 1. Çõkarmayõ izlemeleri için bir gazeteci grubunu “G” günü ge- milerle olayõn detaylarõnõ anlatmadan ve sõrf iki eski çõkarma girişiminde olduğu gibi bir göz dağõ verilmek amacõyla yapõlan bir girişim olduğu söylenerek istenirse benim gözeti- mimde göndermek. 2. Ya da TSK’de askerlik görevi- ni yapmakta olan gazetecileri sapta- yarak onlarõ konvoyda görevlendir- mek. 3. Bunlar onaylanmazsa TSK’nin kendi olanaklarõna ve inisiyatifine bõ- rakmak. Sancar Paşa tereddüt etmemiş ve “Biz her şeyi yaparız” demiş. Bom- bardõman uçaklarõnõn kanatlarõ altõnda kameralar varmõş. Onlar bombardõ- man sõrasõnda harekete geçer ve olan biteni tespit edermiş. Muhabe- re Dairesi elemanlarõ da çõkarmanõn fotoğraflarõnõ ve filmlerini çekebi- lirmiş. Gece yarõsõ eve döndüm. Olan bi- teni eşimden bile saklamanõn gere- ğine inandõğõm için, ona İstanbul’da Basõn İlan Kurumu’nun Bayramoğ- lu’nda bulunan dinlenme kampõna gitmesini önerdim. Gece uykumda sayõklamamdan endişelenerek yap- tõğõm önerimi eşim fark etmedi. Hat- ta ani çõkan bu tatil olanağõndan ya- rarlanmayõ kabul etti. Ertesi sabah da kendi kullandõğõ otomobil ile ku- zenlerimi de alarak Bayramoğlu’na hareket ettiler. Aynõ gün Başbakan, Londra’ya uğurlandõ. Kendisine Esat Işık ve Oğuzhan Asiltürk’te eşlik ediyor- du. (O görüşmelerin detayõnõ be- nim kadar biliyorsun.) Kararõnõ detaylarõ ile birlikte koa- lisyon ortağõ MSP’nin liderine de aç- mõş ve mutabakatõnõ almõştõ. İngilizlerin soğuk davranışları Ecevit, Londra’ya indiği andan itibaren İngilizlerin soğuk davranõş- larõna tanõk olmuş. 17 Temmuz ge- cesi Başbakanlõk konutunda verilen akşam yemeğinde, o soğuk davra- nõş hem Başbakan Wilson hem Dõşişleri Bakanõ Callaghan’õn ta- võrlarõna da yansõyormuş. Dönüşte bize Londra’ya Kõbrõs sorunu için gittiğini, ama garantör devlet İngiltere Başbakanõ’nõn so- runa ancak yemeğin sonunda kah- ve ve konyak ikramõ sõrasõnda ve kõsmen değindiklerini anlattõ. “Dip- lomatik bir skandal sayılmasa normal koşullarda orada daha fazla kalmadan yemeği bile terk ederdim. Fakat amacım yapılacak askeri müdahale için dış şartları oluşturmaktı,” dedi. Başbakan da Dõşişleri Bakanõ da büyüklük taslamayõ sürdürüyor, arada bir tuvalete gideceklerini söy- leyerek masadan kalkõyorlarmõş. Bülent Bey, o ayrõlõşlarõn tuvalet ihtiyacõndan değil Washington ile telefon diplomasisi sağlamak is- teyişlerinden doğduğunu anlamõş. Korutürk, Ecevit’i yüreklendiriyor CMYB C M Y B A BD, Dõşişleri Bakan Yardõmcõsõ (sonralarõ bakan olan) “örümcek” lakaplõ bir diplomatõnõ, Cyrus Vance’õ gönderdi. Ankara’da hükümetle görüşmeler yaptõ. Sonra Atina’ya uçtu. Döndü ve Türkiye’nin müdahaleden vazgeçtiğine ilişkin bilgiler basõna yansõmaya başladõ... Türkiye’nin müdahaleden vazgeçmesi için yerine getirmesini öne sürdüğü koşullarõ Atina kabul etmişti. Neydi bu koşullar: Albay Grivas derhal Kõbrõs’õ terk edecek. Atina’nõn Kõbrõs’a gönderdiği askeri birliklerle subaylarõ ve malzemeyi -Türkiye’nin denetleyeceği biçimde- geri çekecek. Yunanistan, antlaşmalarõn sõnõrlandõrdõğõ askerden fazla asker göndermeyecek! Bu koşullar kabul edildi. Yunanistan’õn antlaşmaya aykõrõ gönderdiği askerler çekildi ve Grivas, Atina’nõn gönderdiği özel bir uçakla Yunanistan’a gitti. Görünürde Türkiye diplomatik bir zafer kazanmõş, müdahaleden vazgeçmişti. Bu muydu gerçek neden? Hayõr! Daha sonraki günlerde Başbakan’õn bana söylediğine göre: Ders çıkarıldı Müdahaleyi gerçekleştirecek çõkarma gemilerimiz yoktu elimizde. Şileplerle yapõlmasõ olasõ bir çõkarma olayõ askersel açõdan zaten uygun değildi ve hatta böyle bir girişim Kõbrõs kõyõlarõnda binlerce askerin ölmesine de neden olabilirdi. Olaydan bir ders çõkarõldõ. Başbakan’dan öğrendiğime göre hükümet yeterli sayõda çõkarma gemisinin derhal yapõmõna başlanõlmasõnõ emretti. Bu tekneler 1974 Barõş Harekâtõ’nda kullanõldõ... Örsan’a “Ecevit müdahaleye karar verirse neden gerçekleştirmesin?” dedim. Bu kez hazõrlõklõ idik! Londra günleri Londra... Türk hükümetinin Kõbrõs’ta darbe sonuçlarõ üzerinde konuşma ve tartõşma önersini kabul eden İngiltere Başbakanõ Harold Wilson ve Dõşişleri Bakanõ -işçi sendikalarõnõn taktõğõ isimle “Big Cim”- Callaghan ile Başbakan Ecevit, Dõşişleri Bakanõ’na vekâlet eden Hasan Esat Işõk bir araya geldiler. Pasaportsuz İngiltere sokaklarında Örsan’la benim Ecevit’in büyükelçiliğe dönerek basõna bilgi vermesini beklemekten başka yapacak işimiz yoktu. İşimiz yok ama pasaportumuz da sterlinimiz de yok. Türk parasõnõ İngiliz lirasõna çevirdik. Örsan bir ara gülmeye başladõ. “Neden gülüyorum biliyor musun?”dedi: “Şimdi bu caddede bir İngiliz polisi bizi çevirip pasaport sorsa.. yandık! Bizi kaçak, ne idüğü belirsiz serseriler veya neye benzetirlerse öyle sanıp içeri tıkar. Allah bilir nasıl kurtuluruz...” Gülmeye başladõk. Ama mademki Londra’daydõk. Mademki şu saatlerde yapacak işimiz de yoktu Ecevit’i beklemekten başka…İngilizlerin ünlü pub’larõndan birine girdik. Ünlü İngiliz siyah birasõnõ yudumlamaya başladõk. Türkiye’nin diplomatik zaferi mi? Yunanistan anlaşmaya aykõrõ gönderdiği askerleri çekti ve Grivas, Atina’ya geri döndü U çakta arka koltuklarda Ör- san’la yan yana oturuyorduk. Önde Ecevit, beraberindeki Dõşişleri ilgilileri ve sivil giyinmiş as- kerlerle konuşuyordu. Örsan, “Cüneyt, müdahale edecek mi Kıbrıs’a, ne dersin?” dedi. “Öyle görünüyor” dedim. “Ama” dedi, “Kimi askerlerle ko- nuştum. Müdahale söylemlerine, sözlerine kuşku ile bakıyorlar. İki kez müdahale edeceğiz dedik, yapıla- madı, bu da diğerleri gibi bir göste- ri (şov) olmasın, diyorlar”. Söylenti yorumlara hayõr diyemedim. Geçmişi ayrõntõlara girmeden kalõn çizgileriyle özetledim Örsan’a. “Çün- kü” dedim: Kuşku duyanlar haklõ idi. Gerçekten ilki 1964’te, ikincisi 1967’de antlaşmalardan doğan müdahale hak- kõmõzõ kullanacağõmõzõ ilan etmiş, fa- kat gerçekleştirememiştik. Rumlarõn Kuzey Kõbrõs’ta Eren- köy’e yaptõklarõ saldõrõ, katliamdan sonra hükümet harekete geçmiş; savaş uçaklarõmõz Rumlara ait kimi askeri he- defleri bombalamõştõ... Kõbrõs’a müdahale kararõmõza (1964) Washington’dan çok sert bir müdaha- le geldi. Johnson’un mektubu Başbakan İsmet Paşa’ya Başkan Johnson’un gönderdiği mektup teh- ditlerle doluydu. ABD Başkanõ, Ame- rika’nõn gönderdiği askeri malzemey- le Kõbrõs’a askeri bir müdahale yapa- mayacağõmõzõ ve bunun kimi sonuçlar doğuracağõnõ öne sürüyordu. Kuşku yok Akdeniz’deki 6. Filo’yu üzerimize gönderecekti. Müdahaleden vazgeçildi. Fakat mü- dahaleden vazgeçmemizin tek nedeni ABD’nin tehdidi değildi. Açõk durum şuydu: TSK, Kõbrõs’a ya- põlacak çõkarmayõ başaracak araç ve ge- reçlere sahip değildi. İktidarda Adalet Partisi vardı Adalet Partisi 1967 bunalõmõnda tek başõna iktidarda idi. Ada’da yine Rum- lar Türk köylerine saldõrõyor, öldürüyor, yakõp yõkõyordu. Kõbrõs’ta Albay Gri- vas adõndaki bir eski Yunan subayõ Enosis’i (Yunanistan’a katõlmayõ) ger- çekleştirme hazõrlõğõnda. Atina Kõbrõs’a asker ve askersel malzeme gönderiyor. Bakanlar Kurulu toplandõ ve Kõbrõs’a müdahale kararõ alõndõ. Genelkurmay Başkanõ Orgeneral Cemal Tural Baş- bakanlõğa çağrõldõ ve hükümet kararõ tebliğ edildi. Garantör devlet olarak müdahale hakkõmõzõ kullanacaktõk. ABD ve NATO devrede Sonradan bana Başbakan Demi- rel’in söylediğine göre- Orgeneral Tu- ral kararõ öğrendi, selam verdi. Çõktõ Başbakanlõk’tan, Genelkurmay’a gitti. Kuvvet komutanlarõna hükümetin mü- dahale kararõnõ bildirdi. Askersel hazõrlõklar yapõlõrken; mü- dahale hakkõmõzõ kullanmaktan vaz- geçmemizi sağlamak için ABD ve NATO devreye girdi. Oysa o sõrada bu kez işi sõkõ ve sağlam tuttuğumuzu gös- teren işaretler alõyorduk. Özel uçağõna atlayõp Brüksel’den Ankara’ya gelen NATO Ge- nel Sekreteri’nin kaldõğõ otelde mum õşõğõnda ak- şam yemeğini yediğini duyuran ha- berler basõna yansõyordu. Muhabirler Mersin’de Askeri birlikler Mersin’de toplanmõş; limanda demirli olan şileplere bindi- rilmişti. Gazeteler en gözde muhabirlerini Mersin’e göndermişlerdi. Çõkarmayõ gerçekleştirecek birlikler şileplere bin- dirilmiş, Kõbrõs’a hareket emri bekli- yorlardõ. Gece yarõsõ telefon çaldõ. Hürriyet adõna Mersin’de olan Ümit Deniz arõyordu. “Cüneyt” dedi. Çok heyecanlõydõ. “Şilepler hareket etti. Harekât baş- ladı...” Olabilir miydi? Neden olmasõn? Beklemiyor muyduk! Fakat doğrulatmak gerekti. Deniz Kuvvetleri Komutanõ Oramiral Uran’õn özel telefon numarasõnõ çevirdim. “Amiralim, şilepler yola çıkmış. Harekât başlamış?..” Uykudan uyandõrmõştõm Deniz Kuv- vetleri Komutanõ’nõ: “Ya’vu Cüneyt” dedi: “Harekât başlasa Deniz Kuv- vetleri Komutanı yatağında olur mu?” Başka soru soramadõm. Rahatsõz et- tiğim için özür diledim. Telefonu ka- pattõk. Ümit Deniz’e durumu ilettim, o da bir süre sonra şileplerin geri dön- düğünü bildirdi... Askeri birlikler Mersin’de toplanmõş, gazeteler en gözde muhabirlerini göndermişlerdi Şileplerle harekât başladı 21 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Sorumluluğu almaya hazırım HÜKÜMET SÖZCÜSÜ ORHAN BİRGİT ANLATIYOR YARIN: O SIRADA BİR BAŞKA ‘YERDE’ YARIN:ECEVİT’İNSABRITÜKENİYOR
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear