23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2010 CUMARTESİ 20 GÖRÜŞ Prof. Dr. MUSTAFA AYSAN Milli Birlik Nedir? Değerli tarihçimiz Halil İnalcık, yeni yayımlanan “Osmanlılar” kitabının (TİMAŞ, 2010) bir yerinde (s. 268) aşağıdaki güncel değerlendirmeyi yapıyor. İlginç bulacağınızı sanıyorum: “Türkiye, ilkin kendi içinde bütünleşme sürecini tamamlamak zorundadır. ABD’de yirmiden fazla etnik grup var, çoğunun okulları, dernekleri, gazeteleri var, ama orada siyasi ayrılıkçı hareketler çok zayıf; neden? Herkes anayasanın sağladığı garantiler altında ve sınırları içinde kendisini özgür hissediyor; işsizlik ve enflasyon oranı o kadar düşük ki, Afro-Amerikalı bile tüm sosyal ayrımlara rağmen devlete bağlıdır. Evet, ABD’yi bölünmez yapan şey, anayasa özgürlükleri ve ekonomik refahtır. Yani bize AB’nin, olmazsa olmaz dediği şeyler, Türkiye’de sosyal-siyasal barışın temel koşullarıdır. Ama bir dizi uyum yasası çıkarmak başka, bunları hayata geçirmek başkadır. Sosyologlar, tepeden inme kanunlarla bir toplumun değişemeyeceği inancındadırlar (Eisenstadt). Son yirmi yıl içinde etnik bir bilinçlenme, bölünmezliğimizi sarsmakta, ayrılıkçılar propagandayla öbür etnik grupları açıkça kışkırtmakta. Ancak, olağanüstü hal kanunları ve on binlerce gencin kanıyla birliğimizi sürdürebildik. Tüm yasaklamalara rağmen ayrılıkçı hareket durmuyor; sinmiyor; gazeteleri ve radyolarıyla öbür etnik grupları, sosyal bakımdan nasipsiz kitleleri bilinçlendirme ve yanına katma çabasındadır.” “Ayrılıkçı harekete bizim bakışımızla Batı dünyasının bakışı taban tabana zıttır. Son kez ABD’nin evrensel terör savaşında Avrupa, ayrılıkçı hareketi terör kapsamı içine almadı (Not: Batı hem bize, hem ayrılıkçılara karşı samimi değil. Büyük devletler XIX. Yüzyıldaki Şark Sorunu politikasını izliyor. Batı, büyüyen Türkiye’yi bölmek, parçalamak ve bölgeyi sömürmek istiyor, eski hikâye; Avrupa’da bu hikâyeyi, Byron dönemi romantikleri gibi, genç solcu gruplar da canla başla benimsemiştir). Türkiye acaba, sonuna dek direnmekle, hareketi küçümsemekle, tamiri imkânsız hale gelebilecek bir duruma mı sürükleniyor? Siyasilerimiz, dünyayı tozpembe görmekle derin bir yanlış içinde midirler? Acaba üniter devlet sözcüğü, silahlı çatışmanın hızını kesmesi, siyasilerimizi tehlikeli bir gaflet içinde mi tutuyor? Bazılarına göre, ayrılıkçılar, kendi stratejimiz olan özgürlükçü demokratikleşme hareketi sayesinde hedefe varmayı mı umuyorlar? AB’nin desteğini alarak bir siyasi parti yapısında.... devlet içinde ikinci bir güç halinde örgütlenmek stratejisi, kuşkuyla karşılanıyor... AB’nin hedefimiz bakımından tek çıkar yol olduğunu düşünenler de yok değil.” “Ekonomik çöküş, politikada bu doğrultuda düşünenleri güçlendirmiştir. Her halükârda Türkiye bir çıkmaz karşısındadır. Kendi kendimizi kandırmaktan vazgeçip kökten ciddi reformlar ve kararlar almak zorundayız. Her şeyden önce siyasi partiler, halkın oyunu kapmak için modası geçmiş popülist politikalardan vazgeçmek zorundadır.” “Bütünleşme, iç küreselleşme sürecinde Türkiye, siyasi istikrarsızlık yanında başka derin sorunlar karşısındadır. Tabii içinde bulunduğumuz ekonomik çöküş bu sorunların başındadır ve sorunların kaynağıdır. Sovyetler’deki gibi bir ekonomik-siyasi çöküşün gelmekte olduğunu yıllar önce belirtmiştik. “Cumhuriyet Türkiyesi’nde Osmanlı’dan devraldığımız çürümüş sistem ve alışkanlıklar süregelmiştir. Herkes, devleti soymayı, yolsuzluğu, haklı ve meşru bir yol saymıştır.” “Kopenhag Kriterleri’ne uyum yasaları çıkararak tarihinin, Tanzimat kararları dönemindeki gibi bir dönüm noktasına gelen Türkiye, çok tehlikeli bir geçitten geçmektedir. Ekonomik çöküş, kitlesel işsizlik ve fakirlik, yenilmeyen enflasyon, iflası ancak borçla giderme (IMF) zarureti nasıl bir geçitten geçtiğimizi anımsamak için yeter.” Büyük tarihçimizin tanımlamasına katılıyorum. maysan@cumhuriyet.com.tr maaysan@superonline.com Ağabeyden Kalıt İlhan Selçuk’un güzel huy ve değerlerini birbirinin peşi sıra dillendirmek; bir anlamda İlhan Selçuk’u, İlhan Selçuk okurlarına anlatmanın anlamı yok. En iyisi, onun çilehanesinde -Cumhuriyet aynı zamanda bir çilehanedir, çiğken pişer, pişmişken yanarsınız- bulduğumuz yolun özünü aktarmalı: İçin su, dışın tunç; cana can, yezide aslan olacaksın. Yular takmayacak, ele de, ayağa da düşmeyeceksin. Ona buna benzemeyecek, benzersiz kılacaksın benliğini, o denli yetkin, o denli mert, o denli de gönlübol... Büyüdükçe küçüleceksin. Kırklar meydanında erkâna girecek, dörtler ocağında ereceksin. Bilmez olacaksın, bilmek için; kul olmayacaksın, yine de evren geniş, sen nokta, unutmayacaksın. Bilmeceymiş ya yarın, anlayacaksın bugünden. İçeceksin yaşam şarabını, paylaşacaksın, kimse bilmeyecek ulumuz kim, gül sunacaksın bülbüle, sır. Sözünü haktan, hakkını hoştan yana tutacaksın... Hükmetmeyecek, üleşeceksin, boş kalmayacak dolu aklın. İnsan olacaksın, insandan dolayı... Fırsat Yarası Taşocağı Antik Tiyatrosu Aspendos Antik Tiyatrosu, gösterilerden zarar gördüğü gerekçesiyle 2008’de kapatılmış ve bakıma alınmıştı. CHP Antalya Milletvekili Tayfur Süner, Kültür Bakanı’na soruyor: “Antik tiyatroya 1- 2 km. mesafede Akdeniz beton şirketinin kurduğu bir taşocağı faaliyet göstermektedir. Böylesine önemli bir tarihi eserin 1-2 km. yakınına bir taşocağı kurmak sizce ne kadar doğrudur? Taşocağında dinamitler patladıkça tiyatro zarar görmeyecek midir?” “Fırsat, bu fırsat” demişlerdi. Devletin istihbarat teşkilatı, terör örgütü ile pazarlık yapmıştı. Çankaya’sından Genelkurmay’ına hepsi açılım denen şeyi onamıştı. Terör örgütü üyelerinin askeri giysilerle, zafer takları altından zılgıtlarla sınırdan girmelerine olanak tanınmıştı. Çadır mahkemeleri kurmuş, “Alındı, okundu, dosyasına konuldu” yöntemiyle suç işlediği bilinenleri serbest bırakmışlardı. Açmışlardı her yanımızı kabak çiçeği gibi. Sonra ne olduysa oldu, kapandılar küstüm çiçeği gibi. Pazarlık yaptıklarını içeri aldılar, onlara verdikleri sözleri yuttular, örgütü azdırdılar. Çocuklar ölüyor, gençler vuruluyor, Türkiye’nin geleceği avlanıyor. Onlar, top namlularının üzerine oturmuşlar, başları eğik, laf üretiyorlar! Başımıza iş açmışlardı, üstünü kapatacaklar kapatmasına da, kapanmıyor. Yara; cılk açık yara, neresini kapatacaksın? Körebe DSP Genel Başkan Yardımcısı, eski TBMM Başkanvekili Uluç Gürkan, yakın geçmişte Türkiye’nin bölgede dediğini yaptırabilen bir ülke olduğunu unutmayanlardan. Bir örnek verdi: “İran, ‘Bizde PKK kampı yok’ diye açıklama yapmıştı, Türk uçakları havalandı, gitti İran topraklarındaki iki kampı vurdu.” Gürkan, 1990’lı yıllarda Türkiye’nin terör saldırılarına karşı, Irak’ın kuzeyinden gelen saldırılara karşı Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda öngörülen “meşru müdafaa” hakkını da kullandığını anımsattı: “Türkiye bu hakkını 1990’lı yıllarda ödünsüz kullanarak, 3 sınır ötesi harekât ile 30’u aşkın sıcak takip operasyonu düzenledi. Özellikle Bülent Ecevit hükümetleri döneminde Kuzey Irak’a işgal değil, güvenlik amacıyla girmiştik ve 2000’li yıllara gelindiğinde terörün sıfırlanması sağlanmıştı. Yaz operasyonlarında 30 bin asker, diğer zamanlarda da 2 bin ile 10 bin arası askerimiz orada sürekli güvenliği sağlıyordu. Ne zaman başımıza çuval geçirildi, orada tek bir askerimiz kalmadı. Güvenliğimizi de yitirdik.” Gürkan, terör belasından kurtulmak için Irak sınırının kesin ve kalıcı bir güvenliğe kavuşturulması gerektiğinin özellikle altını çiziyor. Ne yaptığını bilmeyen, ne yaptığını bilmemesine karşın sürekli konuşan, ona buna çatan, ağlaşanlara öğüt: 10-15 yıl öncesine bak da gör, körebe... TİHAK Başkanı Muzaffer İlhan Erdost’tan bir tanıklık: “Anafartalar’dan Kızılay’a, İlhanilhan Kitabevi’ne bir taksiyle geldim. Taksi sahibi, Sungurlulu olduğunu, 200 dönüm toprağı bulunduğunu, ama iki yıldır toprağını ekmediğini söyledi. Çünkü, buğday ve benzeri bir ürün ekmek için ve ürün olarak pazara sunmak için harcadığı ile pazardan alacağı miktarın kendisine bir şey getirmediğini, üstüne üstlük borçlandırdığını sözlerine ekledi. Eskiden her yıl mevsim sonu Ankara’ya gelir, 2- 3 milyarlık keyif harcaması yapar dönermiş köyüne. Hiçbir sıkıntıya düşmeden. Şimdi Ankara’da taksi şoförü. ‘200 lirayı bir araya getiremiyorum’ diyordu. Bir şey daha söyledi: Biraz önce, dedi, Kalecikli biri, taksi durağında konuşuyordu. Kalecikliler üzüm bağlarını İsraillilere satmışlar. Kendileri boşta dolaşıyorlarmış. Sattıkları bağlara da İsrailliler ‘İsrail bayrağı’ dikmişler. Her tarlaya bir tane... Bağlarını sattıklarına, boşta kaldıklarına üzülmemişler. Ama bağlarına İsrail bayrağı dikilince orda duraksamışlar. Hangi İsrailliler diyecek oldum, hemen yanıtladı şoför: One minute İsrailliler, ağbim!” İsrail’e esip gürleyen, bağırıp çağıranların haberi olsun; Ankara’nın Subayevleri semtinden çıktın mı, Kalecik yalnızca 60 kilometre... Kalecik Tarlalarındaki Bayrak İlhan Selçuk Ağabey’le Vedalaşmak SADIK ÇELİK Yüzlerce, binlerce seveniyle birlikte, sağanak yağmur altında İlhan Ağabey’i Cumhuriyet gazetesinin önünden Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’ın veda konuşmasıyla, vasiyeti üzerine, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesine, tıpkı kendi gibi Anadolu’nun aydınlanmasının öncülerinden Hacı Bektaş Veli’nin dergâhına doğru uğurladık. Toprağa verilirken Cumhuriyet Yazı İşleri Müdürleri’nden Miyase İlknur, “Onu hünkârın kucağına, Hacı Bektaş Veli’ye emanet ediyoruz. Onu buraya ekiyoruz. Bakalım, nerelerden fışkıracak” sözleriyle nice İlhan Selçuk’lar yeşereceğine dair umudunu dile getirdi. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’ndaki anma töreninde konuşmacılar İlhan Ağabey’i o kadar içten, o kadar doğal anlattılar ki, salonu dolduran binlerce İlhan Selçuk dostunu, sevenini hüzünle isyan arasında karışık duygulara sürüklediler. Özellikle CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın basın şehitlerine atıfta bulunduğu konuşması, hepimizin duygularına tercüman oldu. Sav: “Çağdaş, toplumsal özü içeren, sürekli devrimciliğe dayanan, çağdaşlaşma ideolojisinin yılmaz bir bekçisini yitirdik. Sevgili Muammer Aksoy gibi, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı gibi bir devrimciydi İlhan Selçuk” şeklinde konuştu. Barkovizyonda gösterilen İlhan Ağabey görüntülerindeki kasketli olan fotoğrafı Fransız İhtilali halk kahramanlarını andırıyordu. İşte İlhan Ağabey’in kimliğini en doğru ifade eden bu fotoğraf diye düşünürken hüzün içindeydim. Mücadelemiz burada bitmeyecekti. Onun açtığı pencere, hiçbir zaman kapanmamalıydı. Onun dünyaya aklın ve bilimin penceresinden bakması, düşünsel kimliğinin cumhuriyetin kurucu iradesiyle bütünleşmesini, onun yılmaz bir savunucusu olmasını sağlamıştı. Zaten Atatürk Cumhuriyeti de akıl ve bilim üzerine kurulmamış mıdır? İlhan Ağabey, bizim için siyasal mücadelesinde yiğitliğin, mertliğin, inatçılığın ve tavizsizliğin, gündelik yaşamında ise hoşgörünün, mütevazılığın, bağışlayıcılığın simgesi oldu. İlhan Selçuk gazetecilik mesleğinin temel direklerinden biri, Bâbıali’den bugünkü “İkitelli gazeteciliğine” kadar bütün zorluklara rağmen ilkelerinden hiçbir koşul altında ödün vermeyen, eğilmeyen kalemi ve onurlu duruşuyla genç kuşak gazetecilere ve geleceğe, Türk basınına örnek gösterilecektir. Yıl 2008, takvimler 21 Mart gününü gösterirken gecenin köründe polis baskınıyla gözaltına alınması malum sonun habercisi oldu. Seksen dört yaşında ulu bir çınarı bu şekilde gözaltına alanlar, dört gün boyunca onu sorguya çekenler, çektirenler büyük bir insanlık ayıbı işlediler. Ama o öylesine alçakgönüllü, öylesine kendinden emindi ki, kendisini bu şekilde gözaltına alanlara çay ikram etme nezaketini bile eksik etmemişti. O mangal yürekli bir bilgeydi. Gözaltılar, işkenceler, sorgular, hapisler onu hiçbir zaman yıldıramadı. Tıpkı Pir Sultan Abdal’ın dizelerinde olduğu gibi; “Kadılar müftüler fetva yazarsa, işte kement işte boynum asarsa, işte hançer işte kellem keserse, dönen dönsün ben dönmezem yolumdan”. Ne Ziverbey’ler, ne 12 Eylül’ler onu yolundan, tam bağımsız Türkiye sevdasından döndüremedi. Ama son gözaltı yaşlı bedenine ağır geldi. Ey aydınlık Türkiye mücadelemizin sembol insanı, sana Melih Aşık Ağabey’in armağan ettiği, İranlı şair Füruğ’un dizeleriyle bir kez daha sesleniyorum. “Gecenin sonsuzluğuna sesleniyorum, ben / Karanlığın sonsuzluğundan / Ben gecenin sonsuzluğundan sesleniyorum / Gelirsen benim evime ey sevgilim bir lamba / Getir bana / Ve küçücük bir pencere/ Seyredeyim oradan kalabalığın mutlu / Sokağını” İlhan Ağabey, senin devrimci duruşun, Anadolu aydınlanma felsefesine yaptığın katkı unutulmayacak, gazeten emin ellerde yaşatılacak ve açtığın pencere sonsuza kadar açık kalacaktır. Uğruna mücadele verdiğin Türk halkının, Cumhuriyet çalışanlarının, ailenin başı sağ olsun. İlhan Ağabey hatıran önünde saygıyla eğiliyorum. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ sadik.celik@keyveni.com.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Tuzlu ayra- nõn kaynatõlõp süzdürülme- siyle elde edi- len çökelek peyniri. 2/ Üs- tü kapalõ ola- rak anlatma... Asya’da bir ülke. 3/ Bir tür otomobil yarõ- şõ... Tavõr, davranõş. 4/ Siper, hendek... Manisa ilindeki Spil Dağõ Milli Parkõ’nda bir yayla. 5/ Uğursuz- luk... Japon lirik dra- mõ. 6/ İlgi eki... Ge- nellikle uzun bir nes- nenin incelerek bit- tiği son ve sivri nok- tasõ. 7/ Düşünülenin tersini söyleyerek yapõlan ince alay... Hitit. 8/ Akut lösemilerin tedavisinde kullanõlan antibiyotik. 9/ Dürüst, iyi ahlaklõ... “Biz kimseye --- tutmayõz / Kamu âlem birdir bize” (Yunus Emre). YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Rus mutfağõna özgü, içi et, balõk ya da laha- na ile doldurulmuş küçük börek. 2/ Belirti... Nâ- zım Hikmet’in soyadõ. 3/ Tabut... “Konuş, an- lat” anlamõnda argo sözcük. 4/ Mobilyacõlõkta dõş yüzeylerin kaplanmasõnda kullanõlan, dõş etken- lere dayanõklõ plastik bir malzeme. 5/ Bir çoklu- ğu oluşturan varlõklarõn her biri... Duman leke- si. 6/ Bir cetvel türü... İskambilde koz... İlave. 7/ Briçte, atõlan bir kâğõtla eşine oynamasõnõ istediği kâğõdõ belirtme... Ceviz büyüklüğünde bir domates cinsi. 8/ Nobran, kaba... Ruh. 9/ Yapağõdan el- de edilen, eczacõlõkta ve parfümeride kullanõlan, sarõmtõrak renkte bir yağ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 K A N D I R A E A R A Ş E L E K N A M L I İ K A D L İ K E N B I Ş I K R A M İ R E E R Z A R A L İ N A Z İ K E K M A K T A E K A B İ R A L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear