23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
27 Mayıs 1960 bir askeri darbe değildir. 12 Mart, 12 Eylül hiç değildir... 27 Mayıs bir devrimdir. Senato’yu, Anayasa Mahkemesi’ni, işçi haklarını, sendikacılığı, çağdaşlığı, kişinin özgürlüğünü, düşünceye saygıyı getiren bir devrimci eylemdir. Bizler şimdi bütün bu kazanımları kurtarmak için uğraşıyoruz. Seçim yoluyla gelen bir sivil darbenin ülkemizi yeniden çağdışılıklara, geriliklere, ilkelliklere götürmesini önlemek için direniyoruz. Asker darbelerini yaşadık. Şimdi sivil bir darbe içindeyiz. Günden güne ağırlaşan bir ilkellik isteğine karşı direnişteyiz. Elli yıl geçti aradan... Yaşı uygun olan vatandaşlar kendilerine sorsunlar, 27 Mayıs sonrasının Türkiye’si şu anda içinde olduğumuz düzenden çok daha iyi değil miydi? Toplusözleşme vardı, sendikaların gücü vardı, 61 Anayasası’yla Türk halkı geniş haklara, yetkilere sahipti. Şimdi yeni bir anayasa tartışması ile karşı karşıyayız. 27 Mayıs Anayasası’nın kazandırdıkları zaten çoktan yok edildi. 12 Mart’ta o anayasa kuşa benzetilmişti. Hele 12 Eylül darbesiyle ortaya çıkan son anayasa, gerçek özgürlüğü büsbütün yok etmişti. Şimdi de Tayyip Bey anayasası ile ülkemiz Ortadoğu’nun Arap şeyhlerinkine benzer bir niteliğe kavuşturulmak isteniyor. Bakanlar Kurulu ilk adımı okullarımızda Arapça dersleri canlandırarak attı. Yalnız Arapça değil, Arapça matematik, fizik, kimya da öğrenilecek, Arap harfleriyle, Arap anlayışıyla, yani bütün çağdaş Cumhuriyet tarihi ortadan kaldırılacak. Gide gide Suudi Arabistan’a ya da bilmem hangi şeyhliğe benzeyeceğiz!.. Bir de kalkmış 27 Mayıs bir utançtır diye konuşanlar oluyor. O, generallerin değil, halkın yaptığı bir devrimdir. Bütün bu coşkular, sevinçler bir kandırmaca mı? 27 Mayıs bir devrimdir. Her devrim gibi toplumu temelden değiştirme girişimidir. Şimdikilerin istediği gibi değil, çağdaş uygarlıktan, çağdaş bilimden, çağdaş kültürden, çağdaş yaşamdan yana bir devrim... CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2010 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL 27 Mayıs Bir Devrimdir PENCERE Önemli Adamlarda Ağız İshali... 1960’lı yılların ilk yarısında Belçika gezisindeydik. Bir sabahın köründe Anvers lima- nının rıhtımları boyunca Çetin Altan’la yarış ettik. Hava kurşun rengindeydi. Geceden kalma çakırkeyfliğin tadı damağımıza, rüzgârın kamçısı yüzümüze vuruyordu. O koşmacayı neden anımsıyorum?.. Yorulup yerlere serilince, Çetin tannan sesiyle: - Yahu İlhan, demişti, biz galiba önemli adamlarız... Gül.. gül.. gül.. Kahkahadan kırıldık, gözlerimizden yaş geldi, o yıllarda bizim için önemli adam olmak komik olmakla özdeşti. Yaşamı gırgırın kafakoluna almış bir mizahçı kuşağın dostlukları arasında günleri- miz geçiyordu. Babıâli’de iki üç kez mizah dergisi çıkardığımdan karikatürcülerle al takke ver külahtık. O zamanki Babıâli’de havalı ya da paralı adam duraksamadan tefe konurdu. Bizim Yokuş’u tırmanıyorsun, karşına Sait Faik çıkıyor, önem mönem, para mara kaç para eder!.. Orhan Kemal başında fötrü, ayağında sivri burunlu ayakkabılarıyla Meserret Kahvesi’nden çıkıyor, dünyaya bakışında önemli kişi kim?.. Oktay Akbal için önemli olan, para değil, koltuk değil, öykü!.. Yusuf Ziya her ehemmiyetli adamın kulpuna nasıl bir nükte takarım diye düşünür. Doğan Nadi “önemine binaen” Divan’ın ya da Parikotel’in barında fıkra üretir. Özdemir Asaf’ın önemi, iktidarla alay ederken r’leri yumuşak g’ye dönüştürmesi... Yazar, gazeteci, edebiyatçı, karikatürist takımı, her önemli adamı altı okka etmek için hazır ve nazır bekliyor... Sonra ne oldu?.. ‘Babıâli’ zamana karışıp basın ‘İkitelli’ havasına göre çiftetelli oynamaya başlayınca, iş değişti. Gazeteci yazmaya başladı: “Öhhöö, ehem, mühim, dün akşam Başbakan beni arayıp dedi ki...” Telefon hattının bir ucunda Başbakan, öteki ucunda gazeteci ya da yazar... İkisi de önemli adam!.. Yalakalık ile yavşaklığın geçerli olduğu zamanenin kapısını maymuncukla açan kişi Özal!.. Toprağı bol olsun, gazeteciliğin içine etmek için hazret elinden geleni ardına koymadı. Yalakalığın önde gelenlerinden çoğu 68’li ku- şaktan çıktılar. Bunlar gençliklerinde devlet ya da hükümet başkanlarını alaşağı etmek üzere yola çıkan sözde devrimcilerdi; sonunda bakanların ayağının turabı değil çorabı oldular. İktidar sahipleriyle düşüp kalktıkça da kendilerini önemsediler, bir şey sandılar. Kılkuyrukluk başka nasıl olur?.. Günlük yaşamda bile bir insanın kendi kendini övmesi ayıptır. Köşe yazarı kendi köşesinde kendi kendisini pohpohlarsa ayıp olmaz mı?.. Olmuyor. Ayıbın başına bir K koyuyorlar.. Kayıp oluyor. Başbakanla istediği zaman konuşabilen gazetecinin kendisini önemli kişi gibi görmesi, bizim mesleğimizde hırtlık sayılır... Peki, Başbakanlara ne demeli?.. Başbakanlar, Bakanlar, Başbakan Yardımcıları, Devlet Bakanları kendilerini tutamıyorlar; gazetelerde, televizyonlarda, törenlerde, top- lantılarda konuş, konuş, konuş, konuş, konuş... Peki, bu önemli adamlar günün hangi saatinde oturup çalışacaklar?.. Tevekkeli ülkenin işleri bu kadar kötüye gitmiyor, çünkü konuşmaktan çalışmaya vakit kalmıyor. (11 Ekim 1998 tarihli yazısı) Yunanistan Mali Krizinden Ders... Yüksel PAZARKAYA E konomik açõdan alõnmasõ ge- reken önlemleri uzmanlarõna bõrakalõm. Yalnõz artõk sõradan yurttaşõn da öğrendiği bir gerçek var: Gemi azõya almõş kapitalizm, bu tür mali krizleri bilinçli olarak yaratõr. Halklara gem vurarak onlarõ bir kez daha, bir kez daha çarpar. Birikim yok olmaz, para görünmez kanal- lardan kapitalist odaklara akar gider. Sistemin özelliği ve işleyişi budur. Bu sisteme bağlõ ülkelerin yöne- timleri, örneğin borsalarõ, bankala- rõ etkili bir biçimde düzenleyip de- netlemeyi kendi iktidarlarõ için teh- dit sayarlar. Çünkü, gerçek erk finans cephesinin elindedir. Bu yüzden, krizin patlak verdiği günler, ka- muoyunu yatõştõrmak için söylenen yeni, etkili denetim ve düzenleme mekanizmalarõ bugüne dek Avrupa Birliği ülkelerinde sözde kalmõştõr. Öyle kalacağa da benziyor. Çünkü para odaklarõnõn apardõklarõnõ, çalõ- şanlarõn vergisinden oluşan devlet bütçeleri nasõl olsa bolca karşõla- maktadõr. Olsa olsa, vergi mükelle- fini, yani kamuoyunu susturmaya yönelik birtakõm yüzeysel önlemsi- ler söz konusu olabilir. Tõpkõ Yunanistan’a yapõlacak de- vasa yardõmõn oluşma sürecinde yaşananlar gibi. Almanya Başbaka- nõ Merkel, Alman kamuoyunu, önemli bir eyalet seçimi öncesinde, öfkelendirmemek için, Yunanis- tan’a yardõm yok, kendi işlerini kendileri halletsinler, dedi. Ama sistem gereği alõnmasõ gereken yar- dõm kararõ gecikmedi. Arkası Sa. 8, Sü. 1’de
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear