25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S ıtkı Yırcalı, Başbakan’õn bunca önem- li toplantõyõ bõrakõp gitmemesi için atõ- lõyor; “Müsaade ederseniz, bu kana- atlere iştirak etmediğimi söylemeliyim. Ted- birler, olayları tecviz etmiyor..” diye konu- şuyor. Bunun üzerine Menderes, oturuyor ve bek- liyor. Yõrcalõ, devam ediyor: “Halk sizi sever Adnan Bey. Hatta, mu- halefet partilerinin üyeleri arasında da sizi sevenler vardır, biliriz bunları. Mitinglere kalabalık yığınlar gelebilir ve gelmişlerdir de.. Fakat bütün bu kalabalık, halk yığın- larının sizi karşılaması, icraatınızı ve yapı- lanları tasvip anlamında değildir. Size örnek vereyim: 1950’de İnönü Balıkesir’e geldiğinde, Ban- dırma’da idim. Ailem telefonla bilgi verdi. ‘Görmeliydin Sõtkõ o müthiş kalabalõğõ’ dedi- ler. Sonra ne oldu? Malum... Bütün bunları dikkate alırsak, kalaba- lıkları bir ölçü olarak kabul etmeyip yeni ted- birler almalıyız...” Menderes hemen soruyor: “Nedir yeni tedbirler?..” Yõrcalõ: “Bir: Derhal seçim yapacağımızı söyle- meliyiz.” Menderes: “Derhal!..” Yõrcalõ: “İki: Tahkikat Komisyonu lağve- dilmelidir.” Menderes: “Yarın lağvedeceğim!.” Yõrcalõ: “Hayır, lağvettim diyemezsiniz, Meclis’ten yetki alan kurul için ancak ‘gö- revini bitirdi’ diyebilirsiniz.” Menderes: “Pekâlâ!..” Yõrcalõ: “Üçüncüsü: Önümüzdeki seçim- leri normal kurallar ve koşullar içinde ya- pacağımızı ilan etmeliyiz. Basına konan yayın yasakları kaldırılsın. Ancak bu ted- birlerle olayların yatışma ve olumlu bir so- nuca doğru gitmesi imkân dahilindedir sa- nırım.” Hayret!.. Menderes sinirli değildi. Yõrcalõ ve aynõ yönde konuşan arkadaşlarõnõn sözlerine içerlememiş gibi bir davranõş ve tutum için- deydi. Sanki, gerçekten “bir çıkış yolu” arar gibiydi... Gitmek için ayağa kalkõyor Menderes... “Fakat kâfi değil beyefendi” diyen ses, ge- ne Yõrcalõ’nõn... Menderes dönüyor: “Niye?” Daha ne var gi- bisine. “Memlekette emniyet havası öylesine kay- boldu ki, bu tedbirleri alacak ve yapacak in- tibaını verecek bir hükümetin işbaşına gel- mesi lazım...” Yõrcalõ’nõn bu son cümlesiyle adeta bir bomba toplantõ salonuna düşüyordu. Derin bir sessizlik oldu. Başlar, Menderes’e döndü. Şimdi bütün şimşekler, tanrõlarõn gazabõ ya- ğacaktõ üzerlerine. Korku! Menderes duruyor, susuyor. İkinci kezdir ki, bu öneri önüne geliyor. Toplantõda bulunanlar Menderes’i inceliyorlar. İçlerinden “tuhaf” di- yorlardõ, “Menderes sinirli değil, durgun!..” İşte tam anda Bayar araya giriyor: “Peki, nasıl olacak? Başbakan dahil mi bu işe?..” Menderes’e “çekil” demek zor. Bu güçlüğü Yõrcalõ da biliyor. Yõrcalõ, “Başbakan’ı halk sever, herkes se- ver” diye yineliyor. “Demin de söylediğim gi- bi, muhalefetten bile Başbakan’ı sevenler bu- lunabilir. Bu sorun, Başbakan’ın kişisel so- runu değildir. Halka, kuruluşlara güven ver- mek sorunudur. Bu güvenceyi yerine geti- recek inancı verecek bir hükümetin kurul- ması sorunudur...” Menderes susuyor, Bayar yanõtlõyor: “Pekâlâ ama, tam bu ortamda bir hükümet deği- şikliği dışarıda ve içeride saygınlığımızı ze- delemez mi?..” Sonra, siyasal çevrelerdeki yaygõn olan ün- lü sözünü yineliyor Bayar: “Dere geçilirken at değiştirilir mi?..” Yõrcalõ açõklõyor: “Öyle bir durum var ki, sokaklarda her gün hareketler oluyor, subaylar bunların içe- risinde. Tahkikat Komisyonu havayı daha da ağırlaştırdı. Bakanlar sokaklarda düş- manca hareketlerle karşılaşıyor, hakaretlere uğruyorlar. Artık sorunun ‘bir itibar veya iti- barsõzlõk’ sorunu biçiminde incelenmesi ola- naksız...” Bayar, yarõm bir önlem öne sürüyor: “Kimi vekillerin değişmesi meselesine ge- linebilir mi?..” Samet Ağaoğlu karşõ çõkõyor: “Yani üç beş arkadaşın üzerine mi ata- cağız olayları, sorumlulukları?” Yõrcalõ bir açõklõk getirmek ve kişiliği üze- rindeki kimi kuşkulu düşünceleri kaldõrmak için “Şimdi öneriyorum, genel kuruldan hiçbir arkadaş görev almasın yeni kabinede..” Ve ekliyor: “Ayrıca, bu işlemi süratle uygulamaya koymak gerekli. Başbakan yurtiçi gezile- rinden vazgeçmeli. Bu önlemleri güven ha- vası içinde verecek bir düzenleme düşünmeli. Bu gezilerin, böyle bir zamanda tam karşı- sındayım. Hemen grubu toplamalı ve bu ön- lemleri orada görüşmeliyiz.” CMYB C M Y B 31 MAYIS 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 C elal Bayar, bana 27 Ma- yõs’tan dört gün öncesi- ni, 23 Mayõs 1960 gece- sini anlatmadõ. Belki an- latmak istemedi. (1970’lerde) Yaşayan tanõklardan 23 Mayõs gecesi Çankaya Köş- kü’nde yapõlan toplantõnõn (o sõra- da) yayõmlanmamõş olduğunu öğ- rendim. 23 Mayõs gecesi toplantõlara katõlanlar, şimdi “Yönetim elleri- mizden kaydı, göz göre göre ih- tilal geldi...” diyorlar. Bayar ve eski DP yöneticileri, 27 Mayõs’õ ve önceki günleri anla- tõrken, kimseyi suçlamadõlar... 23 Mayõs 1960 gecesi: O pazartesi günü DP Genel İdare Kurulu Çankaya Köşkü’nde toplantõya çağrõldõ. Ülkedeki ciddi ortam DP yöne- tim kadrosunda bulunanlarõ birleş- meye zorluyordu... DP grubunda hükümet ön- lemlerinin olaylara egemen ol- maktan uzak bir görüntü verdiği ka- nõsõ egemendi. Önlemleri yeni baştan ve günün koşullarõna göre yeniden düzenle- mek zorunluluğu giderek güçleni- yordu. Yurdu saran “ordu - gençlik” hummasõnõ dindirmenin başka yol- larõ araştõrõlmalõydõ. Genel Yönetim Kurulu üyeleri toplantõya “telefonla ve acele” no- tuyla çağrõlmõşlardõ. Zira 23 Mayõs sabahõ, Kamil Gündeş, Mustafa Zeren, Rıfkı Salim Burçak, Sıtkı Yırcalı gibi kimi DP Genel Yöne- tim Kurulu üyeleri, kurulun derhal toplanmasõnõ bir yazõ ile genel baş- kanlõğa bildirmişler ve çok kõsa bir süre sonra, “telefonlu çağrı” gel- mişti. O gece, Bayar’õn başkanlõğõnda toplandõlar. Menderes: Ordudan menfi bir hareket gelmez Görüşmeleri Kamil Gündeş ve Rõfkõ Salim Burçak açtõ: “Memlekette geniş olaylar, gö- rülmedik biçimde olup bitiyor. Asker ayakta, ordu olayların içinde. Kızılay’da subaylar, artık topluca geziyorlar. Hükümetin önlemleri yetersiz, anlamsız ve so- nuç vermeyecek nitelikte. Bu ön- lemler, olayları bastıracağına ter- sine daha da geliştiriyor...” Karşõ sav çõkõyor önlerine, Samet Ağaoğlu ve Tevfik İleri söz alõ- yorlar. Halkõn Menderes’i ve DP’yi na- sõl tutup sevdiğini anlattõktan son- ra, bugünkü “kötü görünüşün” muhalefetin “menfi propaganda- sından doğduğunu” söylüyorlar.. Menderes bir açõklama yapmak zorunluluğunu duyuyor: “Müsterih olunuz” diyor, “Ordudan her- hangi bir hareket gelmez ve gel- meyecektir. Kendileri ile konuş- tum. Mesele, bir polisin, bir su- bayın yakasına sarılmasından ileri gelen bir tepkidir. Orduya karşı tam emniyetteyiz. Anlatılan vaziyetin hiçbir önemi yoktur. Ordu bizimle beraberdir.” Kalkõyor Menderes bu konuş- madan sonra, yerinden: “Dahiliye Vekili beni bekliyor, bazı izaha- tı varmış” diyor. ‘ O R D U Y A K A R Ş I T A M E M N İ Y E T T E Y İ Z ’ Yazõlmamõş gerçekler Menderes’e göre: Dehlizden çıkışın yolu B u ayrõntõlarõ, o dramatik toplantõyõ bana Sıtkı Yır- calı anlattõ: Kartlarõn açõldõğõ ortamda, “Baş- bakan ayağa kalktı” diyor Sõtkõ Yõrcalõ. Menderes, “Ben geziden, Eskişehir’den döneyim, grubu toplayalım..” dedi. Gelip, tam Yõrcalõ’nõn arkasõnda durdu. Elini Yõrcalõ’nõn omzuna koydu. Yõrcalõ’nõn bir yanõnda Atıf Ben- derlioğlu, öteki yanõnda Rıfkı Sa- lim Burçak oturuyordu. Tüm sevimliliği ile gülüyordu Menderes. Sonra, masanõn çevre- sinde oturanlarõn hepsini gözden geçirdi. “Ben, durumu sizler gibi gör- müyorum” dedi ve ekledi: “Sizler bir dehlizin içine girip de çıkış yolunu bulamamanın ça- resizliği içinde bunları söylü- yorsunuz. Ben, o dehlizin so- nundaki çıkış noktasında tutuşan ışığı görüyorum. Sizleri o çıkış noktasından ben çıkaracağım.” Ve de böyle görüşmelerde esen savuran Menderes, İçişleri Baka- nõ Gedik ile buluşmak üzere sa- londan ayrõlõyordu... Buruk bir hava esti. Bayar, “Biz devam edelim, Başvekil gelince- ye kadar” dedi. Yõrcalõ umutsuz, arkadaşlarõ üz- gün duruyorlardõ. Yõrcalõ şöyle dedi: “Fikrimizde direniyoruz. Fakat Başbakan çıkıp gidiyor. Konuşulacak bir şey kalmadı galiba.” Sabah saat 02.00’de Bayar, “Öy- leyse bir şeyler yiyelim” diye havayõ yatõştõrmaya çalõştõ. Ha- zõrlanan büfede sabahõ karşõladõlar. Zaman, 04.00’e değin ayaküstü söyleşilerle geçti. Başbakan dön- dü Gedik’in yanõndan, konuya gir- mediler. Artõk parti içinde “bir şey- ler” yapmak, gidişi durdurmak isteyenlerle üst yönetimle köprü- lerin atõldõğõ ağõr bir ortam da oluşmuştu... Evlerine doğru Çankaya’dan ya- ya inerken aralarõnda konuşuyor- lar. Menderes’in “o dehlizden ışığa çıkışa” bulduğu çözümü hiçbir zaman öğrenemediler. Menderes, dehlizin içinden çõ- kamadõ. Beraberinde tüm partiyi, DP ön- de gidenlerinin bütününü karanlõ- ğa sürükledi. ‘Hükümet çekilsin!’ YIRCALI’NIN SÖYLEDİKLERİNE KULAK ASAN OLMADI ‘Hükümet çekilsin!’ SÜRECEK CHP ‘bacanak’ haberini yalanladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Basõn Bürosu, partinin yeni MYK’sinde yer alan Abdül- rezzak Erten ile ilgili basõnda çõkan haberleri ya- lanladõ. Yapõlan yazõlõ açõklamada, “Halkla İlişki- ler ile Yardõmcõ Kollardan Sorumlu Genel Sekreter Yardõmcõlõğõ görevine getirilen Abdülrezzak Er- ten’in, Genel Sekreter Önder Sav’õn bacanağõ ol- duğu haberi gerçeği yansõtmamaktadõr” denildi. LYS’ye son başvuru bugün ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Lisans Yer- leştirme Sõnavlarõ (LYS) başvuru ücretini yatõrõp başvuru işlemini zamanõnda yapamayan veya başvurusunu tamamlayõp yanlõş yaptõğõ sõnav ter- cihlerini düzeltmek isteyen adaylara yönelik ta- nõnan süre bugün sona eriyor. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nce sö konusu adaylara 31 Mayõs’a (bugün) kadar süre verilmişti. Atalay’dan taş atan çocuklar sözü Yurt Haberleri Servisi - İçişleri Bakanõ Beşir Atalay, Batman Kapalõ Spor Salonu’nda düzenle- nen Batman İl Danõşma Meclisi toplantõsõna katõl- dõ. Atalay, “18 yaşõn altõndaki tüm çocuklarõn ço- cuk mahkemesinde yargõlanmasõ ile ilgili tasarõmõ- zõ kasõm ayõnda Meclis’e gönderdik. İnşallah par- lamento tatile girmeden bu yasallaşacak” dedi. Evinin önünde ölü bulundu İstanbul Haber Servisi - Başakşehir’de 15 yaşõn- daki E.T.K. oturduğu apartmanõn önünde ölü bu- lundu. Oturduğu dairenin penceresinin açõk oldu- ğu tespit edilen E.T.K’nin intihar etmiş ya da düş- müş olabileceği kaydedildi. Soruşturma sürüyor. Cemgil ve arkadaşları anılacak İstanbul Haber Servisi - 1968 kuşağõnõn devrim- ci önderlerinden Sinan Cemgil, Alpaslan Özdo- ğan, Kadir Manga katledilişlerinin 39. yõldönü- münde anõlacak. Anma töreni Karacaahmet Me- zarlõğõ’nda saat 12.00’de gerçekleştirilecek. GÖRÜŞ SÜHEYL BATUM Aklına ‘Mukayyet’ Ol, Gerçeği Tartış Değerli dostlar, bu, siz Cumhuriyet okurlarına bir anlamda ikinci bir “merhaba” yazısı oluyor. Çünkü artık “haftada bir gün yazı yazan konuk yazar” olmaktan çıkacağım ve “Cumhuriyet ailesinin yazarı” konumuna geçeceğim. Ve yeter ki yalnız olmadığımızı görelim. Yeter ki “aklımıza mukayyet olalım”. En azından bu dönem için. Evet “aklımıza mukayyet olalım”, çünkü bu çok önemli. Çünkü Türkiye’de birileri(!), aklımızın başından gitmesi için uğraşıyor. Ne biliyorsak unutmamız için uğraşıyor. Tartışılan her şeyin, bilime, gerçeklere, evrensel ilkelere değil, önyargılara, saplantılara dayalı olması için uğraşıyor. Türkiye’deki “yazarların”, “gazetecilerin” bir bölümü de, “olup bitenden” çok etkileniyor. Bildiklerini, 2-3 yıl önceyi bile unutuyor. Örnek mi istersiniz. Bir sürü... Geçenlerde bir televizyon kanalında Ali Bulaç ile karşı karşıya geldim. Hem de Ali Bulaç, bir ideolojinin en makul yazarlarından biri. Ama mutlaka “birilerinin(!)” bizler hakkında söylediklerinden çok etkilenmiş. Şöyle dedi: “Siz yargı reformuna ve anayasa değişikliğine karşı çıkıyorsunuz.” Tabii duyduğuna, inandığına göre, bizler anayasanın değiştirilmesine karşı çıkıyorsak, bunun nedeni mutlaka “statükocu olmamızdı”. Değil mi? Sayın Ali Bulaç’a göre başka bir nedeni olamazdı. Ve tüm bunları tartışmaya başladık. Ali Bulaç’a, “Anayasanın bu şekilde, iktidar partisinin oylarıyla, tek başına değiştirilemeyeceğini” ve yine dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde “yargının tamamen iktidarın, tek bir siyasal gücün iki dudağına bağlanamayacağını” söyledim. Tabii karşı çıktı. “Değişiklikler öyle değil ki” dedi. Tabii her tür değişiklik tartışılabilir. Her tür hukuk kuralı tartışılabilir. Farklı yorumlanabilir. Eleştirilebilir. Bunları savunanlar ya da eleştirenlerle de tartışılır, görüşlerine karşı çıkılır. Bunlar doğaldır, demokrasinin gereğidir. Ama dediğim gibi bunları yaparken, önce tartıştığınız şeyi bilirsiniz, öğrenmişsinizdir, ona göre tartışırsınız. Ama Sayın Ali Bulaç bilmiyordu. Gerçekten bilmiyordu. Ve yine de “darbe anayasasını savunduğumuzu, anayasa aynı kalmalı dediğimizi zannediyordu”. Kendisine birkaç soru sordum; “örneğin Anayasa Mahkemesi’nin üyelerinin, bu değişiklikle nasıl atandığını, bu tür bir atamayı neden beğendiğini” sordum. Sonra “HSYK’nin yeni oluşumunu” sordum. Ve Sayın Ali Bulaç, bunların hiçbirini bilmiyordu, hiçbirine yanıt veremedi. Ne Anayasa Mahkemesi’nin, bu değişiklikle nasıl oluşturulduğunu, ne nasıl atanacağını, ne HSYK’nin gerçek durumunu... Televizyonda öyle kaldı, sustu ve sonunda “ama beni sözlüye çekiyorsunuz” dedi. Söylediğim gibi amacım, ne değerli bir yazarı sözlüye çekmekti, ne de utandırmak. Sadece bazı duyduklarına kolayca inanan gazetecilerin, yazarların, halkı, gençleri ne kadar yanlış etkileyebileceklerini ve hem de bunu o konuyu hiç bilmezken, yapabileceklerini söylemek. Benzer bir örnek, yani “hem hiç bilmemek, hem de insanları inandırmaya çalışmak” çabasına örnek olarak, Avrupa Parlamentosu Türkiye raportörü Ria Oomen Ruijten de verilebilirmiş. Nereden öğrendim? Mehmet Ali Birand’ın cumartesi günkü yazısından. Nitekim Oomen Ruijten şöyle demiş; “Avrupa, anayasa değişikliğini yetersiz ancak olumlu görüyormuş. AB kriterlerine uyum sağlanacak ise, daha birçok maddenin değiştirilmesi gerekiyormuş. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu paketi dikkatli şekilde incelemişler. Yargının bağımsızlığının ortadan kalkacağı yolundaki muhalefet itirazını geçerli görmüyorlarmış. Avrupa’da da birçok ülkede aynı yöntemle yargıç atamaları ve Anayasa Mahkemesi seçimi yapılıyormuş”. Sayın Birand, bunları aynen aktarmış. Ria Oomen Ruijten’ın söyledikleri doğru mu? Hemen söyleyeyim. Kesinlikle doğru değil. Keşke Sayın Birand şunları sorsaydı; “Anayasa Mahkemesi’nin 17 üyesinden 17’sinin de tek bir siyasal görüşün iki dudağı tarafından atandığı tek bir ülke gösterin” deseydi keşke. Daha başka şeyler de sorsaydı keşke... Neler mi? Onlar da bir dahaki yazıya.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear