25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 1 ŞUBAT 2010 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL IMF ile Özelleştirme, ‘Kapitülasyonlarõn’ YenidenYapõlandõrõlmasõmõ? Tarih kitaplarõ ve başvuru kaynaklarõ, Osmanlõ’yõ “bir ahtapot gibi” saran kapitülasyonlarõn ne olduğunu anlatmaktadõr. “Kapitülasyonlar, Osmanlõ İmparatorluğu’nda yabancõlara ve- rilen ekonomik, adli, idari vb. hak ve ayrõcalõklardõr. Kapitü- lasyonlarõn çoğu iki taraf için geçerli olsa da ekonomisi güçlü olan taraf kapitülasyonlardan fayda sağlarken ekonomisi zayõf olan taraf kapitülasyonlardan zarar görmüştür. Kapitülasyon kelimesi Latince caput’tan (baş) gelir ve baş eğ- mek, teslim anlaşmasõ yapmak anlamlarõnõ taşõr. Kapitülasyonlara örnek olarak Osmanlõ kentlerinde örgütle- nebilme hakkõ, yabancõlarõn kendi aralarõndaki anlaşmazlõklarda konsolosluklara yargõ yetkisi tanõnmasõ, Osmanlõ topraklarõn- da seyahat, taşõmacõlõk ve satõş serbestliği, Osmanlõ sularõnda gemi işletme hakkõ verilebilir. (...) Kapitülasyonlarõ kaldõrma sözü Kurtuluş Savaşõ’ndan önce 1856’da alõnmõştõr. Ancak, Osmanlõ’ya verilen bu söz hiçbir za- man yerine getirilmemiştir. İttihat ve Terakki’nin 1911 yõlõn- da kaldõrdõğõ kapitülasyonlar Sevr Antlaşmasõ ile daha da güç- lü bir şekilde Osmanlõ’nõn sõrtõna bindirildi. Kapitülasyonlarõn gerçek anlamda kaldõrõlmasõ ise Lozan An- tlaşmasõ’yla olmuştur.” (*) Kaynak: (Vikipedi - Kapitülasyonlar) 1950 yõlõndan sonra, “demokratlık” adõ altõnda, Türkiye sa- nayiinin temel taşlarõ ve bel kemiği olan “Kamu İktisadi Te- şebbüsleri (KİT)” bir bir pazarlanmaya başlandõ. Demiryol- larõ, denizyollarõ taşõmacõlõğõnõn yerini “karayolu taşımacılı- ğı” aldõ. Türk tütününün yerine “Virginia tütünü” ve Türk sigarala- rõnõn yerine de, Amerikan sigaralarõ yerleşti. Bugün özelleştirme kapsamõna alõnan TEKEL’in işçileri ça- dõrlarda, ekmekleri, gelecekleri için direnmektedir. Bu haklõ direniş her geçen gün giderek dalga dalga büyü- mektedir. Yabancõlarõn elinde uzun yõllar kalan ve adõ “Reji İdaresi” olan tütün tekeli, 1925’te “İnhisarlar İdaresi” adõnõ alarak ya- bancõlarõn elinden alõnmõştõr. İnhisarlar İdaresi, daha sonra TE- KEL idaresine devredilmiştir. Devletleştirilen “Tütün Rejisi”nin çok karanlõk bir geçmi- şe sahip olduğu başvuru kaynaklarõnda anlatõlmaktadõr. (**) Osmanlõ Devleti tütün tekelini 42 yõl boyunca elinde tu- tan Tütün Rejisi, imparatorluğun Kõrõm Savaşõ’yla başlayan iç ve dõş borçlanma sürecinin bir sonucu olarak ortaya çõktõ. Devletin borçlarõnõ halktan kesilen vergilerle ödeme amacõyla kurulan Dü- yun-u Umumiye İdaresi’nden Reji Şirketi’ne devredilen Osmanlõ tütünleri idaresi yabancõ sermayeye dayalõ ilginç bir özelleştirme modeli olarak yorumlanõr. Kurucu yabancõ sermaye kaynaklarõ Avusturya, Almanya, İngiltere ve Fransa kökenli olup, her biri Rothschild Ailesi’nin sahip ya da ortak olduğu gruplardõr. İlk Reji şirketi sözleşmesinin süresi 30 yõldõr. Sözleşmeye gö- re şirketle ilgili olarak ortaya çõkacak adli ve ticari sorunlarõn çözümünde Osmanlõ mahkemeleri yetkili kõlõnmõştõr. Tütün üre- ticilerinin Reji’den ruhsat almasõ ve ürünlerini yalnõzca Reji’ye satmasõ şart koşulur. Başka alõcõ bulamayan üretici, tütünü de- ğerinden çok ucuza satmak zorunda kalõr. Kaçak üretim ve sa- tõş yaygõnlaşõr. Kaçakçõlõk sorunu ile devletin kendi güvenlik güçlerinin uğraşmasõ gerekirken, Reji’nin kendi bünyesinde ge- liştirdiği silahlõ “kolcu”larla denetim yaparak üreticiye eziyet ettiği bilinir. 42 yõl süren Reji İdaresi boyunca kolcu ve zabõ- taca öldürülen kaçakçõ sayõsõnõn 20 bin kadar olduğu ileri sü- rülür. 1925’te Tütün Rejisi lağvedildi. Tütün Rejisi Fransõzlardan devletçe satõn alõndõ ve tüm hak ve yükümlülükleri devlete dev- redildi. (**) Kaynak: (Vikipedi - Reji İdaresi) Halkõn “alın teri ve vergileriyle kurulan” bütçeye büyük kat- kõ sağlayan kamu kurumlarõnõn, bir bir yabancõ şirketlere sa- tõlmasõ, 1925’te kaldõrõlan kapitülasyonlarõn, IMF ile “özel- leştirme” adõ altõnda “yeniden yapılandırılması” anlamõna mõ geliyor? Anayasaya Karşı Hile “Hitler, nasıl Hitler oldu” diye soracak olursanız. Hitler, oyla, re- ferandumla ve anayasa değişiklik- leri ile Hitler oldu. Nasıl mı? Şöyle: Naziler parlamentoyu kundakla- dı, olayı komünistlerin üzerine attı- lar. Hemen ardından yapılan se- çimlerde Naziler yüzde 44 oy aldı. Sosyal demokrat milletvekilleri mec- lise sokulmaz, komünist milletve- killeri de çeşitli gerekçelerle gözal- tına alınırken Hitler, yasama ve yü- rütme yetkilerini üzerinde topladı. Yetmedi, anayasa değiştirildi. Yetmedi, partiler kapatıldı. Yetme- di, Cumhurbaşkanlığı iptal edildi, tüm yetkiler Führer’e devredilirken, Hitler ordunun başkomutanı oldu. Yetmedi, Alman subayları devlete veya anayasaya değil Hitler’e bağ- lılık andı içmeye başladı. Yetmedi, referanduma gidildi ve halkın büyük çoğunluğu ile devlet tümüyle Hit- ler’in kişisel yönetimine bırakıldı. En önemlisi, tüm bu süreç, ana- yasayı anayasanın öngördüğü yön- temlerle değiştirilerek yaşandı... Yani, hukukçuların deyimiyle “anayasaya karşı hile” yapılarak ku- ruldu Nazi imparatorluğu. Yasal yöntemlerle geldiler, ana- yasada öngörülen yöntemlerle ana- yasada öylesine değişiklikler yaptı- lar ki, ortaya tümüyle farklı bir ana- yasa ve tümüyle farklı bir siyasal yö- netim biçimi çıktı. Özetle, uygulanmakta olan ana- yasayı değiştirme ilkeleri çerçeve- sinde anayasanın içi boşaltıldı, özünden uzaklaştırıldı ve yeni bir si- yasal rejim örgütlendi. Bugün Türkiye’yi yöneten kadro- nun tasarladığı oyun, aynı oyundur ve dahası son aşamaya vardırılmak üzeredir... Alkış Ermenistan Anayasa Mahkemesi, Türkiye ile im- zalanan protokolleri getirdi, bir anlamda “sözde soykı- rım”a bağladı. Açılım, oldu sana şaşılım... Biliyorsunuz, Abdullah Gül, açılımı başlatmak üze- re Ermenistan’a gitmeden önce dönemin ABD Başka- nı Bush ile bir telefon gö- rüşmesi yapmıştı. Bush, Gül’e açılım girişiminden dolayı “Seninle gurur du- yuyorum” demişti. Ustanın çırağıyla, büyüğün küçü- ğüyle, babanın oğluyla sen- li benli bir gurur duyuştu bu. Bush, dayanamamış, “Seni alkışlıyorum” da de- mişti. Bugün lök gibi ortada du- ruyor, gurur duyulan, alkış- lanan şey. Dışişleri ise, ABD’nin devreye girmesini isteme yanlısıymış... Bis yapma niyetindeler. İkinci kez sahneye çıkacak- lar; daha çok, daha çok al- kış bekliyorlar. Eli Güçlenecek Olan Recep Tayyip Erdoğan’ın hesabı belli: “TEKEL işçilerinin iş sözleşmelerini feshediyor, tazmi- natlarını da veriyo- rum. Böylece elimiz güçlenecek, istedi- ğimizi kabul ettire- ceğiz.” Acaba? Kıdem tazminatı- nın ödeniyor olması TEKEL işçilerinin di- ğer özlük hakların- dan vazgeçmesi an- lamına gelir mi? Eylemi yakından izleyenlerin gözle- mini aktaralım: “İşçiler, eylem sü- reci boyunca tazmi- natlarını riske at- mışlardı. İçlerinde doğal olarak ‘Haya- tımın en önemli ta- sarrufu kaynayıp gi- decek mi?’ kaygısı vardı. Şimdi bu kay- gıdan kurtuluyorlar. Bu, onları rahatla- tabilir, TEKEL işçileri daha kararlı bir mü- cadele sürdürebilir- ler.” TEKEL işçileri, ik- tidarın hesabını bo- şa çıkararak, daha güçlü bir biçimde pazarlığa oturacak gibi. Son anda onları satacaklar çıkmazsa tabii... Emekli Anayasa Mahkeme- si Başkanvekili Güven Din- çer’e göre, AKP iktidarının anayasa değişikliği yapma yet- kisi yok. Çünkü: “AKP, son derece kötü bir seçim sistemi sayesinde ana- yasayı değiştirecek milletveki- li koltuğuna sahip olmuştur. Kaldı ki, en iyimser araştır- mayla bile AKP yüzde 30’larda. Bu oranda bir kesimin temsil- cilerinin bir anayasa değişikli- ği yapabilmeleri olası mı?” Güven Dinçer, anayasa de- ğişikliğinin üzerinde karanlık bir sis ve tülün varlığından da söz ediyor. O da, değişiklikten kastın ne olduğu... 12 Eylül döneminde bile 1981 Anayasası’nın uzun uzun tartışıldığını anımsatan Din- çer, diyor ki: “1961’de de, 1981’de de herkes ne yapıldığını, neyin eleştirildiğini biliyordu. Nasıl bir anayasa olacağı herkesin önünde tartışıldı. Ne kadar akıllı uslu adamımız varsa, dü- şüncesini de eleştirisini de gündeme getirmişti. Şimdi ba- kıyorsunuz, bırakın metni, or- tada bir düşünce bile yok. An- ladığım kadarıyla, anayasa de- ğişikliğini de, askeri erkânı si- vil mahkemelerde yargılama yasasında olduğu gibi bir ge- ce yarısı operasyonu haline getirmek istiyorlar. Meclis İç- tüzüğü anayasanın eki mahi- yetindedir. Meclis İçtüzü- ğü’ndeki kurallar ve uygula- malar anayasal uygulamalardır. Bizim yasa hazırlama yönte- mimiz bellidir. Temel kanunlar milletvekillerinden değil, hü- kümetten gelir, komisyonlarda tartışılır, TBMM Genel Kuru- lu’na iner. Kural böyledir. Oy- sa şimdi iki milletvekiline öne- ri verdiriyorlar, sonra da ka- nunlar gece yarısı, hiçbir şe- kilde halkın önünde tartışılma- dan, komisyonlardan geçme- den, bana göre anayasaya ay- kırı biçimde yasalaşıyor. Aynı yöntemi, anayasa değişikliği için de kullanacaklar.” Gece yarısı anayasası PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Terörist Nasıl Yetişir? Başlıktaki soruya verilecek ilk yanıt hiç kuşkusuz, “ortamın elverişliliği”dir. Başka bir deyişle terörist, şiddete başvurmaya elverişli ortamlarda ortaya çıkar. Söz konusu ortam, teröristin ortaya çıkışını kolaylaştıran koşulların bir araya geldiği “yer”dir. Bu koşulların bir araya geldiği “yer” insan istenci dışında oluşur, toplumbilimsel anlatımla “objektif/nesnel” bir ortamdır. Bu ortamın “olağan”a dönüştürülebilmesi ekonomik, sosyal, kültürel önlemleri, bu önlemlerin tümünün katıldığı uzunca bir süreci gerektirir. Teröre ve teröristin yetişmesine elverişli ortamları olağana dönüştürme görevi devlette, devleti yöneten siyasal erktedir. Bu erki yedi yıldır AKP elinde bulundurmaktadır; öyleyse söz konusu ortamı olağana dönüştürme görevi de kendisindedir. Nitekim AKP bir yıl kadar önce bu görevi yerine getirme söylemiyle yola çıkmış, fakat sorunu somutlaştıramadığından tökezlemiş, yarı yolda kalmıştır. Örnek oluşturması nedeniyle AKP sözcülerinin “çocuk eylemciler” konusunda iktidarın alacağı önlemlere ilişkin söylemini anımsayalım. Yaşları 18’in altındaki “eylemciler” çocuk mahkemelerinde yargılanacaklar, ceza yasasında değişiklikler yapılacak, cezalarını çocuklara özel infaz kurumlarında çekeceklerdi. “Demokratik açılım” sözü ortaya atıldığında alınacağı söylenen ilk önlem çocuk eylemcilere ilişkin bu düzenlemeleri içeriyordu. Fakat nedendir bilinmez, ilk rafa kaldırılan önlem paketi de bu düzenlemeler oldu. Berivan adında bir çocuk 9 Ekim 2009 günü Batman’da bir grubun eylemine karıştığı gerekçesiyle tutuklanarak cezaevine konuldu ve 29 Aralık 2009 günü Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç önüne çıktı. Mahkeme tek celsede 15 yaşındaki bu kız çocuğunu önce 13.5 yıl hapis cezasına mahkûm etti, sonra cezası yaşının küçüklüğü göz önüne alınarak 7 yıl 9 aya çevrildi. Çocuğun o eylem sırasında taş falan atmadığını, öldürme, yaralama gibi bir olaya karışmadığı ayrıca belirtelim. İfadesi şöyle: “Caddede bir kalabalık gördüm, merak ettim ve katıldım.” Evet, hem okula giden hem de yedi çocuklu ailesine yardım için iki yıldır bir tekstil atölyesinde “ortacı” olarak çalışan kızın suçu, merak sonucu gördüğü bir kalabalığa karışmak. Berivan, Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde yatıyor. Eğer cezası Yargıtay tarafından da onanacak olursa yıllarca orada kalacak. Orada şiddet olaylarına karışmış, “terör” suçundan cezaya çarptırılmış ablalardan, teyzelerden “yeni şeyler” öğrenecek. İçinde uğradığı haksızlığa karşı doğan öfkesi her gün biraz daha büyüyecek, daha önce öğrenmeyi hiç düşünmediği öğrendikleriyle öfkesi bilenecek. 22 yaşında, yaşamının yedi buçuk yılı çalınmış bir genç kız olarak özgürlüğe adımı -büyük olasılıkla- bir “militan” olarak atacak. Bunu kesinlikle dilemiyorum. Fakat siyasal iktidarlar yazımın ilk paragrafında sözünü ettiğim “objektif/nesnel” koşulları değişmeleri, değiştirilmeleri kendi istençlerine bağlı olan “sübjektif/öznel” koşullarla bütünlüyorlar. Devlet erki basiretsiz politikacıların ellerinde oldukça “Terörist nasıl yetişir” türünden sorular da yanıtları kolaylaştığı ölçüde anlamsızlaşıyor. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc@yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com Şikâyet Konya’da çöken Kuran kursu yurdunda ölen 18 küçük kızın ai- leleri sanıklar hakkında şikâyetçi olmamışlar. Niye şikâyetçi olsunlar ki? Birkaç yaş büyüyünce, hiç sev- medikleri birine zorla verilecek, ek- sik etek olacak, kocasının on adım gerisinden yürüyecek, yasaklara bürünecek, eve kapanacak, dayak yiyecek, ömürleri boyunca bir göl- ge gibi yaşayacaklardı. Bir an önce ölüp gitmişler... BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kõr lalesi... Bir cetvel türü. 2/ Bir göz ren- gi... İnce pide halinde ek- mek. 3/ İzin- den gitme, iz- leme... Oyun- da cezalõ ço- cuk. 4/ Fiyatõ yüksek olma- yan... Birbiri- ne yakõn ada- lar topluluğu. 5/ Hiz- met hayvanlarõnõn ayağõna çakõlan de- mir... Bayağõ, sõra- dan. 6/ Tahõlõn taş- larõnõ ayõklamakta kullanõlan, budaksõz ağaçtan yapõlmõş az kenarlõ tepsi. 7/ Bir zaman birimi... Ege Bölgesi’nde bir da- ğõn, ovanõn ve akarsuyun ortak adõ. 8/ Spor kar- şõlaşmalarõnda seyircileri coşturan kimse... Rüt- besiz asker. 9/ “Delice” de denilen ve ekin tar- lalarõnõ saran zehirli bir ot... Bir peygamber. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Çeşitli renkte çiçekler açan, kokulu bir süs bit- kisi. 2/ Birkaç renkli iplikten yapõlmõş dokuma... Uçurum. 3/ Takõm, çeşit... Kuzu sesi. 4/ Belirti, ipucu... Cami, mescit gibi yerlerde dinsel öğüt ve- ren kimse. 5/ Yiğit, kahraman... Bir spor takõmõnõn gözde oyuncusu. 6/ Bir nota... Bir salgõ dokusunda gelişen tehlikesiz ur. 7/ Ses, görüntü ve işaret ilet- meye yarayan aygõtlarõn genel adõ. 8/ Kuru tütün yaprağõnõ andõran kõzõlõmsõ kahverengi... İz- mir’in Selçuk ilçesindeki ünlü antik kent. 9/ El- ma, armut, ayva gibi meyvelerin yenmeyen iç bö- lümü... Radyum elementinin simgesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 G E L E B İ C İ N Ü M İ T Ç E R İ L A M K İ N İ Ş E R B U R U K E S E İ P K A A R I K A B H A V A S A T A A L A Y A Y A Ş B A K A L Y A R O 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear