23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2010 ÇARŞAMBA 16 KÜLTÜR DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Şiirde Yenilik Geleneksel şiirin kalıplarının kırıldığı, çağdaş şiirin boyverdiği dönem, 19. yüzyıldır. Kapitalizmin yarattığı yeni değerlerin, yeni insani ve toplumsal ilişkilerin anlatılması çabası doğurmuştur bu şiiri. Yeni şeyler anlatma gereksinimi yeni biçimleri, anlatım olanaklarının yaratılmasını da birlikte getirmiştir. Bu sürecin efsane isimlerinden biri de 17 yaşından 21 yaşına kadar geçen beş yıl içinde yazdığı şiirlerle, çağdaş Fransız şiirinin kurucularından biri sayılan Arthur Rimbaud’dur. Daha on yedi yaşında dünya şiirini değiştirecek ürünler vermeye başladığında, aynı yıl, Fransız işçileri Paris’i ele geçirmişler, imparatorluk sarayını yakıp dünyanın ilk işçi devletini kurmuşlardı. 21 yaşından sonra hiç şiir yazmayan, Habeşistan’a giderek burada yaptığı ticaretle zengin olan, bin bir serüvenle dolu bir hayattan sonra da genç yaşta ölen Rimbaud’nun hem yaşamı hem de yaratıcılığındaki gizler her dönemde merak konusu oldu. Bu sürecin ayrıntılarını ve Türk şiirine etkilerini merak edenler Özdemir İnce’nin Şiirde Devrim (İş Kültür Yayınları) adlı kapsamlı kitabına başvurabilirler. Bizde Arthur Rimbaud’nun efsane oluşu, şiirlerinin, yaratıcılık dünyasının anlaşılmasından çok, serüven dolu yaşamöyküsü nedeniyledir. Şiire yeni başlayan pek çok hevesli, Rimbaud benzeri bir yaşam biçimiyle şiire ulaşacaklarını düşünüp kendilerini tüketmişlerdir. Büyük bir hayat, elbette büyük bir şiiri besler. Ama bu ilişkinin oluşabilmesi için ozanın hayatının da şiirinin de gerçek olması en temel sorundur. Ne özenti bir hayatla, ne de özenti bir şiirle bir yere varılabilir. Sözcükler dergisinin Ocak-Şubat sayısında bu efsane ozanın yaratıcılık dünyasına ilişkin çok ilginç yazılar yer alıyor. Söz gelimi, Oliver Bivort’un yazısında, şiirinde dille kurduğu büyülü atmosfer nedeniyle “sözün simyacısı” olarak anılan Rimbaud’nun, ne denli “olağanüstü bir dilbilimci” olduğu irdeleniyor. Ozanın şiirsel yaratıcılığıyla dilde yenilikçiliği arasındaki bağlar ortaya konuyor: “Rimbaud, şair ile dünya arasında yepyeni bir ilişki öngörür ve şiir dilinin yenilenmesi işini tasarılarının merkezine oturtur.” Alain Kerlan ise Rimbaud’nun çocukluk ve ilkgençlik dönemlerinde dil ve edebiyatla ilişkilerini anlatarak büyük ozanlığa giden yollarda nerelerden geçtiğini anlatıyor. Yann Frémy, ozanın on dokuz yaşında yayımlanan “Cehennemde Bir Mevsim” adlı yapıtının özelliklerini inceliyor. Jean-Luc Steinmetz, ozanın mektuplarından yaratıcılığını aydınlatan bölümler sunuyor. Claude Jeancolas ise Afrika serüveninin ayrıntılarına değiniyor. Dergide ayrıca çok genç bir yazarın, Umut Barış Çakırer’in, Rimbaud’nun günümüz gençliği üzerindeki etkilerini değerlendiren bir yazısı var. Büyük hayatlar, kişilerin ellerinde olmayan koşullar sonucu doğar. Büyük yaratıcılıkların ardında ise kişisel, toplumsal ve tarihsel koşulların harmanlandığı çok karmaşık süreçler gizlidir. Yaratıcı yenilik peşinde olanlar ya da salt okur ilgisiyle bu süreçleri tanımak isteyenlere okumak, anlamaya çalışmak ve düşünmekten başka kolay bir yol görünmüyor. turgay@fisekci.com kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ‘Ölümcül Tuzak’ ABD’nin favorisi Kültür Servisi - Sinema tarihinin tek kadõn aksiyon yönetmeni olarak ün kazanan Kathryn Bigelow’un yönettiği, Irak işgali sõrasõnda bir bomba imha ekibinin yaşadõklarõnõ anlatan “Ölümcül Tuzak”, Amerikan sinema eleştirmenlerinin favorisi olmaya devam ediyor. SIGNIS ödülü dahil birçok ödüle layõk görülen filmin son başarõsõ, Ulusal Film Eleştirmenleri Derneği ve Los Angeles Film Eleştirmenleri Derneği tarafõndan 2009’un en iyi filmi seçilmesi oldu. Kendi ülkesinde ödüle doymayan film, farklõ eleştirmenlerden Amerikan propagandasõ yapmasõ ve savaş dramõnõ kullanmasõyla eleştiri topluyor. ENDER MERTER 24 Ocak 2010 tarihine kadar hâlâ görme şansõna sahip oldu- ğunuz önemli bir sergi var Be- yoğlu Yapõ Kredi Sermet Çifter Salonu’nda: “Bir Usta, Bir Dün- ya: Sait Maden”, tasarõmcõlõğõ, sanatçõlõğõ ve naif şiirleriyle… “Müthiş bir toplam karşõsõnda- yõz: Olmasalardõ eksikliklerini de- rinden duyacağõmõz, büyük bölü- mü yayõnevleri, kitabevleri, ya- yõn etkinlikleri için yaratõlmõş bin- lerce tasarõm, logo, afiş, amblem, yazõ karakteri, marka… Sekiz binden fazla kitap ve dergi kapağõ… Beş yüz sayfayõ bulan, bir ömre yayõlan şiirler… Binlerce sayfa çeviri, hem de Batõ şiirinin ağõr toplarõndan: Bau- delaire’in ve Lor- ca’nõn bütün şiirleri; Neruda, Aragon, Paz, Mayakovski, Eluard, Saint-John Perse ve Fuzuli’den seçme şi- irler. “Ayrõca Cen- drars’dan öyküler, Ko- lomb’un Seyir Defterleri, yazõlmasõ kõrk yõl sü- ren ve yedi yüz sayfayõ geçen, yeryüzünün her ka- rõş toprağõndan, her boydan, her soydan gelmiş adsõz şiirler, türküler, büyüler, destanlarõ derle- yen, “insanoğlunun beş bin yıllık şiir serüve- ni”ni açõmlayan bir inceleme-antoloji: “Bir Şi- ir Müzesi”…” Bütün bunlarõ yaratan ve sadece ürettiklerinde, ürettikleriyle görünmeyi seçen bir usta ve dünyasõ: “Bir Usta, Bir Dünya: Sait Maden” sergisi, Türk grafik tasarõm kültürünün mimarõ, sanatçõ, şair ve çevirmen Sait Maden’in benzersiz emeğini bi- razcõk olsun tanõtmayõ amaçlõyor. NESNELER EVRENİNE BAKMAK Sait Maden, 1931’de Çorum’da doğdu. Gra- fik sanatõnõn bütün dallarõnda ürün veren bir sa- natçõdõr. İlkokulda başlamõş resim yapmaya. Or- taokulun ilk yõllarõnda da resimleri yarõşmalara ka- tõlmõş: “İyi havalarda, okul dönüşü, elimde koca bir defter, kırlara çıkardım desen çizmek için; ağaçlar, hayvanlar, köy evleri, köylü yüzleri çi- zerdim. Yaşlı bir hattattan hat dersleri aldım. Daha ortaokul öğrencisiyken yağlıboya, su- luboya, gravür tekniklerini öğrendim. Lisenin birinci sınıfını bitirince, baktım küçük bir taş- ra kentinin imkânları benim gitgide büyüyen açıklarıma cevap vermiyor, annemin izniyle, babamdan habersiz İstanbul’a kaçtım. Güzel Sanatlar Akademisi’nde beş yıl Bed- ri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi oldum. Çok şey öğrendim Akademi’de; dünya sanatının bütün evrelerini, bütün iyi örneklerini tanıdım. En önemlisi de eşyaya, nesneler evrenine na- sıl bakılması gerektiğini öğrendim.” Akademi yõllarõnda, bir yandan öğrenimini sür- dürürken, bir yandan da sanat çevrelerinin içine girer, tiyatro dekorlarõ yapar, sinema afişleri bo- yar, sanayi sergilerine geniş boyutlu panolar hazõrlar. 1960’a gelince, yalnõz resim ve grafik- le sõnõrlõ bir çalõşma alanõnõ yeğler. Ona göre en saygõn işlerden biri kitap kapağõ çizmek. Şöyle açõklõyor bunun sebebini: ‘BİÇİM AHLAKTIR’ “Annem eline ne geçerse okuyan biriydi. Yer- de bir kâğıt parçası görse, alıp kaldırır, yük- sekte bir yere koyardı. Alın terini simgeleyen ekmek gibi, bilgi aktaran her şey kutsaldı onun için. Ben de öyle şartlandım. Kitabın bilgi ak- taran bir nesne olarak saygın bir görünüş ka- zanması en büyük amaçlarımdan biri oldu. Ancak saygın, özenli biçimlerde saygın özle- re ulaşılabilir. Biçim ahlaktır.” Sait Maden çizdiği her şeye, afiş olsun, bir am- balaj etiketi olsun, kitap kapağõ ya da bir simge olsun, ressam gözüyle bakõyor, ressam diliyle yo- rumlayõp çiziyor. Örneğin bugüne dek çizmiş ol- duğu amblem ve logolardan seçilmiş örnekleri bir araya getiren “Simgeler” adlõ yapõtõnõ şöy- le yorumluyor: “Simge tasarlamak bir senfo- ni bestelemek, bir şiir yazmak gibi ciddi, te- melden özgün bir uğraşı. Plastik sanatların bü- tün türleri içinde en aza indirgenmiş gereçlere oluşturulan tek tür. En yalın sanat türü.” İşte, böyle bir bilge kişiyi bu satõrlara sõğdõr- maya çalõştõm. Sait Maden’i daha yakõndan an- layabilmek için, özellikle hayal eden, yazan çi- zen ve tasarõm bilincine sahip kişilerin mutlaka bu sergiyi gezip görmesi gerektiğine inanõyorum. (Bu yazõyõ oluştururken kaynak bulmama yardõmcõ olan, sevgili meslektaşlarõm Ali Tekin Çam ve Ömer Durmaz’a teşekkürlerimi sunu- yorum.) ‘Bir Usta Bir Dünya: Sait Maden’ sergisi 24 Ocak’a kadar Yapõ Kredi Sermet Çifter Salonu’nda Grafik sanatõnõn bilge kişisi Binlerce logo, tasarõm, afiş, amblem, yazõ karakteri... Sekiz binden fazla kitap ve dergi kapağõ... Bir ömre yayõlan şiirler... Batõ şiirinin ağõr toplarõndan çeviriler... Bir usta ve dünyasõ... U S T A L A R A S A Y G I ’ N I N S O N U S T A S I A H M E D A R İ F Japon sinemasõndan yeni yapõtlar Kültür Servisi - Japonya ile Türkiye’nin dostluğunun 120. yõldönümü nedeniyle gerçekleştirilen “2010 Tür- kiye’de Japonya Yõlõ” ile il- gili etkinlikler kapsamõnda Japonya Görsel Endüstri Teş- vik Kurumu VİPO ve Ja- ponya Kültür Müsteşarlõğõ tarafõndan düzenlenen Japon Filmleri Festivali’nde üç gün boyunca film gösterimleri yapõlacak. 15 Ocak akşamõ “Sevgili Doktor” filminin gösterimi ve açõlõş resepsi- yonuyla başlayacak festival- de günümüz Japon sinema dünyasõnõ temsil eden yedi yapõt gösteriliyor. Ayrõca açõlõş gecesine “Sevgili Dok- tor” filminin yönetmeni Mi- va Nişikava da katõlõyor. Gösterimler, Cinebonus Maçka G-Mall’de yapõlacak. YILIN İLK FUARI Çukurova’da kitap dolu altı gün Kültür Servisi - Yõlõn ilk ki- tap fuarõ, 12 Ocak’ta Ada- na’da açõlõyor. TÜYAP Adana Fuarcõlõk AŞ, Tür- kiye Yayõncõlar Birliği ve Çukurova Fuarcõlõk AŞ (ÇUFAŞ) işbirliğiyle, Ada- na Büyükşehir Belediyesi ve Altõnkoza’nõn katkõla- rõyla düzenlenen Çukurova 3. Kitap Fuarõ, TÜYAP Adana Uluslararasõ Fuar ve Kongre Merkezi’nde 17 Ocak’a dek devam edecek. İpek Ongun, Server Tanilli, Füruzan, Oya Baydar, Muzaffer İzgü, Özcan Karabulut, Hilmi Yavuz, Banu Avar, Yüksel Pa- zarkaya, Sevgi Özel, Şük- rü Erbaş gibi pek çok ün- lü ismin katõlacağõ fuar kapsamõnda panel, söyleşi, şiir dinletisi ve çocuk et- kinlikleri gibi 60 kültür et- kinliğinde ve imza günle- rinde 300 yazar kitapse- verlerle buluşacak. Altõnkoza tarafõndan Adana- lõ yazarlarõn katõlõmõyla gerçekleştirilen Altõnkoza Edebiyat Festivali ve ilk yõldan itibaren düzenlenen “Çiçeği Burnunda Kari- katürcüler Buluşması” ise fuarõn öne çõkan etkin- likleri arasõnda. Geçen yõl 196 bin okurun zi- yaret ettiği Çukurova Kitap Fuarõ ve eşzamanlõ düzen- lenen Çukurova 3. Yurtiçi- Yurtdõşõ Eğitim Kurumla- rõ ve Eğitim Gereçleri Fua- rõ ise 12-16 Ocak 2010 ta- rihleri arasõnda ziyaret edi- lebilir. Her iki fuara da gi- riş ücretsiz. (www.cukuro- vakitapfuari.com) Kültür Servisi - Beşiktaş Belediyesi tarafõndan Akatlar Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Ustalara Saygı” toplantõlarõnõn 80. ustasõ, 40 kuşağõnõn top- lumcu ozanõ, onlarca baskõ yapan “Hasretinden Prangalar Eskittim”le her yaştan gencin yüreğine seslenen Ahmed Arif’ti (1927-91). Faruk Şüyün’ün hazõrlayõp yönettiği geceye anõ ve yorumlarõyla Adnan Binyazar, Aydın Ilgaz, Hikmet Altınkaynak, İsa Çelik, Osman Şahin, Refik Durbaş, Adalet Ağaoğlu ve şairin oğlu hey- keltõraş Filinta Önal katõldõ. Etkinlik boyunca Re- fik Durbaş’õn “Kalbim Dinamit Kuyusu” kita- bõndan derlenen bilgiler, fotoğraf ve belgeler eş- liğinde Mazlum Kiper, Tuna Egemen, Osman Şa- hin, Adalet Ağaoğlu, Ahmed Arif’in şiirlerini okudular. Zeynep Oral ve Yılmaz Gruda sesli me- sajla Ahmed Arif’i selamladõlar. Cem Kara- ca’nõn bestelediği şiirinin ardõndan, “Hasretinden Prangalar Eskittim”in yer aldõğõ Yılmaz Gü- ney’in “Arkadaş” filminden sahneler izlendi. Ahmed Arif için yazdõğõ dizeleri okuyan Refik Durbaş, ozanla ilk ve son söyleşiyi yapmõştõ. Durbaş, Cumhuriyet Kitaplarõ’ndan “Kalbim Di- namit Kuyusu” başlõğõyla genişletilmiş ikinci bas- kõsõ yapõlan bu söyleşinin öyküsünü de anlattõ: “Asıl adı Ahmet Önal, Diyarbakır’da doğ- du, Siverek’te büyüdü. Ahmed Arif her or- tamda konuşmaz, polis el koyar diye her şeyi kafasına yazardı. Fotoğrafı da çok azdır. Şiirleri elden ele gezdi, büyük rağbet gördüğü halde tek kitabı vardı, ama ömrünün elli yılını şiire ve halkına adamıştı. ‘Ben halkõmõn mazlum ve gariban bir ozanõyõm. Böyle olmak da yüce bir onurdur. Bir yerde zulüm varsa onu da anlatmak lazõm, bu bakõmdan bizim ülke şiirimiz çok zen- gindir’ derdi. Bu söyleşiyi İlhan Selçuk’un öne- risiyle 1989’da Ankara’da yaptık. Yayımlan- dığında büyük ilgi gördü. Daha sonra kitap ha- line getirdim.” Konuşmacõlar; ilk kez Fikret Otyam’õn ya- zõlarõnda yer alan şiirleriyle tanõdõklarõ Ahmed Arif’in karakterini, bilgisini, bilincini, dostluğunu, coşkusunu, direncini, bürokrasiye, çirkefe kar- şõ duruşunu, yerelden beslenen enternasyonal ve “bağırmadan bağıran” şiirini dile getirdiler. “Bey değil ağabeydi. Şiirindeki gibi sevecen, şef- katli, sabırlı, özenli, gururluydu. Kişiliğini ve sanatını bağdaştıran bir konuşması vardı. Öğ- renimi yarım kaldı ama savaşımı değil. Ha- pisliği ne denli iyi dile getirdiyse o denli de genç- ler, dostlar hapishaneye düşmesin diye çırpı- nırdı” dediler. ‘Ahmed Arif Gecesi’nin konuşmacıları arasında yazar Adalet Ağaoğlu ve şairin oğlu Filinta Önal da vardı. Kültür Servisi - Geride bıraktığımız 2009 yı- lında İngiltere’de en çok satan isim olan Lady Gaga, en çok satan ikinci isim Susan Boyle ile düet yapmak isteyeceğini açıkladı. Çılgın müzik tarzıyla tanınan ve bu yıl Grammy’leri silip süpüren Lady Gaga ile İngiltere’nin pop star ya- rışmasında aşırı demode tarzı ve etkile- yici sesiyle ün kazanan Susan Boyle’un birlikte nasıl bir parça ortaya çıkara- cakları ise müzik çevrelerinin merak ko- nusu. Öte yandan, İngiltere’de 2000’ler- de en çok satan albüm ve single’a imza atan isimler Will Young ve James Blunt olarak açıklandı. Lady Gaga ile Susan Boyle bir arada Faruk Şüyün’ün hazõrlayõp yönettiği geceye anõlarõ ve yorumlarõyla Adalet Ağaoğlu, Adnan Binyazar, Osman Şahin, Refik Durbaş, Aydõn Ilgaz, İsa Çelik, Hikmet Altõnkaynak ve şairin oğlu Filinta Önal katõldõlar. Hasretinden prangalar eskittiler Lady Gaga “Yaban Kirazı Çiçekleri” (Yamazakura) adlı film 16 Ocak’ta saat 13.30’da gösterilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear