Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
5
yaşõnda işkence gö-
ren, şiddete maruz
kalan bir çocuğu-
muz, TV ekranlarõnda
suratõmõza tokat gibi çar-
põyor... Bedrettin’in hi-
kâyesi hepimiz için yü-
rek yakõcõ olduğu kadar
utandõrõcõdõr. Bir sefa-
let yuvasõnda onlarca ki-
şi barõnõyor; görevleri
dilenmektir, dilenerek
para getirmek. Ama
Bedrettin’in rakipleri var,
onlarõn alanõna giriyor.
Bu yüzden onu öldüre-
siye dövüyor, köprüye
asõyorlar.
Şimdi hastanede ya-
şam savaşõ veriyor. Onu
unutacağõmõzdan ve kõ-
sõr, düzeysiz politika
kavgalarõna kilitlenece-
ğimizden şüpheniz var
mõ?
‘Sıradan olaylar’
116 günden beri Kay-
seri’de bir aile, kaçõrõlan
ve hâlâ geri getirilmeyen
3 çocuğunun derin acõ-
sõnõ yaşõyor. Duyuyor
musunuz onlarõn dramõ-
nõ? Tayyip Bey ve Bay-
kal’õn sözlü düellolarõnõn
gürültüsü arasõnda fark
ediliyor mu sesleri?
Doğduğum şehirde,
canõnõ kurtarmak için
kaçan boğayõ elektrik
direğine bağlayõp eziyet
eden, daha sonra vinçe
bağlayõp ayağõndan sü-
rükleyen yaratõğõ unut-
tunuz mu yoksa? Ya eve
oğlunun arkadaşõyõm di-
ye girip annesini bõçak-
layõp öldürerek bilezik-
lerini çalõp giden genç
çocuğu? Peki soba ze-
hirlenmesinden birbiri
ardõ sõra ölüp giden ma-
sum vatandaşlarõmõzõ?..
Düğünlerde eğlenir-
ken çocuklarõn ellerine
de silah verip kurşun
sõktõrarak çok sayõda ha-
yatõ yok edenleri. Kapõ-
sõnõn zili çalõndõğõ için
aşağõ inip ihtarda bulun-
mak isterken mahalle ar-
kadaşlarõ tarafõndan bõ-
çaklanõp öldürülen genç
çocuğu hatõrlõyor musu-
nuz?
Cinsel tacizler, töre ci-
nayetleri bu ülkede vu-
kuatõ adiyeden.
Bu noktaya
nasıl geldik
Yurdumuzun renkli
vatandaşlarõ Romanlar,
acaba neden dõşlanõyor
ve göç etmek zorunda
kalõyorlar, niçin bir yer-
den bir yere sürükleni-
yorlar? Maçlardaki şid-
det, bõçaklõ sopalõ kav-
galar, stadyumlarda ya-
põlan tahribat nasõl bir
toplum yapõsõnõ yansõtõ-
yor? Hele yakõnda tanõk
olduğum bir maçtaki fut-
bol seyircilerinin göste-
risi var ki, unutulmazla-
rõm arasõnda yer alõyor.
Kendi takõmlarõ saha-
ya çõkõnca coşkunca al-
kõşlayan seyirci, rakip
takõm oyuncularõ görü-
nünce hep bir ağõzdan
dikkat çeken bir uyum
içinde “hepiniz o… ço-
cuğusunuz” diye hay-
kõrõyor. Milli maçlarda
alkõşladõğõ oyunculara
böyle hitap etmekte hiç-
bir sakõnca görmüyor
gençlerimiz.
Nasõl, nerede yetişti-
riyoruz bu Türk gençle-
rini, düşünebiliyor mu-
sunuz? Kuşkusuz bu ör-
nekleri yüzlerce çoğal-
tabiliriz. Ben sadece bir-
kaçõnõ sõraladõm. Şimdi
şu soruyu, elimizi vic-
danõmõza koyup sora-
lõm: Türkiye halkõnõn
uygarlõktan, gelişmişlik-
ten uzak ilkel bir toplum
oluşturduğunu, buralar-
da kaldõğõnõ inkâr ede-
bilir miyiz? Bedrettin-
ler ve bu dramlarõ yara-
tan koşullar süregeldik-
çe, kalkõnma, gelişme,
demokrasi, insan hakla-
rõ hikâyelerine filan ina-
nabilir misiniz? Hani ta-
rihimizle yüzleşelim de-
yip dururken, hadi gelin
bu gelişmenin -daha
doğrusu gelişememenin-
bu ilkelliğin, bu şiddetin
sorumlularõnõ tam bir ta-
rafsõzlõk içinde aramaya
koyulalõm; bu çok ye-
rinde olmaz mõ? 60 yõl-
dan beri nasõl bir yöne-
tim egemendir bu toplu-
ma? Darbe ve ordu söy-
lemlerine ara verip göz-
lerimizi biraz da siyasal
iktidarlara çevirebilir mi-
yiz?Bir toplumu biçim-
lendiren onlar değil mi-
dir? Darbelerdeki payla-
rõnõ da düşünmez misi-
niz? Birçok kez yinele-
dim; benim kuşağõm, bi-
letini alõp maça girip pa-
şa paşa oyun seyredi-
yordu, alõn teri ile kaza-
nõlan paraya inanõyor-
du. Ne oldu bu topluma?
Nasõl geldik buralara?
Kimlerdir bu değişimin
sorumlularõ? Tüm bu
olaylar bizim için Cum-
huriyetin 87. yõlõnda
utanç verici şeyler değil
mi? Allah aşkõna, tepe-
den tõrnağa sağlõksõz,
ağõr hasta bir toplum de-
ğil mi içinde bocaladõ-
ğõmõz? Demokrasimiz
de, ortalama 4 yõl eğitim
görmüş halkõmõz, işsiz-
lerimiz, yoksullarõmõz,
açlõk sõnõrõndaki yurttaş-
larõmõz ve elbette politi-
kacõlarõmõzõn çoğunlu-
ğu ile birlikte, yazõk ki
bu utanç verici olaylarla
kõyaslanabilir düzeyde
bulunuyor.
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2010 PAZARTESİ
2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
KOMŞULARLA bütün
sorunları sıfırlama politikası
elbet zihinlerde olumlu
izlenimler bırakır. Şık bir
düşüncedir.
Ama, çevremizle sorunları
sıfırlayacağız diye, yıllardır
“ulusal dava” olarak bellenen
davalar sıfıra indirgenince,
ülkenin de sıfırlanabileceği
akıldan çıkarılmamalı.
Öyleyse, bu yola koyulacaklar
kamuoyu önünde birtakım
noktalara mutlaka açıklık
getirmelidirler.
Ozaman, bazı noktaları
batıdan doğuya şöyle bir
sıralayalım.
Örneğin, Yunan komşuyla
ve arkasında saf tutan Batı
âlemiyle yapılacak bir
sıfırlama, Batı Trakya’daki
Türk azınlığa Lozan’la
tanınmış haklarda ısrardan
vazgeçmeyi mi gerektirecek?
“İnsan haklarında karşılıklılık
olmaz” diyerek Türkiye’deki
Rum vakıflarının mülkiyet
haklarını tanıyarak bir sorun
sıfırlandı diyelim; peki Batı
Trakya Türklerinin mülkiyet
hakları n’olacak? Yine aynı
açıdan, Batı Trakya’daki
müftü atamaları sorunu sürüp
giderken, sıfırlama politikası
uğruna Balat’taki
Patrikhane’nin ekümeniklik
iddiasıyla Vatikanlaşma
girişimlerine göz yumulup
Heybeliada’daki papaz okulu
için Türk eğitim sistemine ters
düşen bir statü mü kabul
edilecek?
Örneğin, Ermenistan’la
sorunları sıfırlayalım diye,
Dağlık Karabağ işgalinde
iyileşme olmadan sınır kapısı
mı açılacak? Çalışmaları
çıkmaz ayın son
çarşambasında bile
bitmeyecek bir tarih
komisyonu kuruluyor diye,
sıfırlama aşkıyla, Erivan’ın
soykırım suçlamasını
sürdürmesi tepkisiz mi
kalacak? Bazı ülkeler “Türkler
o suçu işlemedi” diyenleri
cezalandırırken, bizler
sıfırlama bozulmasın diye,
“Türkleri soykırımcı saymak”
gibi bir hakaret suçunu
benzer hüküm olarak kendi
Ceza Kanunumuza
koyamayacak mıyız?
Hele, hem haklı hem de
güçlü zemindeki bir Kıbrıs
davası, verilen şehitler ve
katlanılan eziyetler unutularak
sıfırlansın diye, devletinin
kuruluşuna ağlamış bir
Talat’ın suyuna mı gidilecek?
Kısacası, hep bir adım
önde olup komşularla
sorun sıfırlamaya kalkışmak
sonuçta ülkeyi ve cumhuriyeti
sıfırlamaya yöneleceği için,
içte büyük tepkiler yaratacak,
ister istemez. Dolayısıyla,
sorunlardan önce bu akıl
almaz strateji sahiplerinin
kendileri sıfırlanacaklar. Bunu
bilseler, bu sıfırlama
sevdasına kapılmazlardı.
Zaten, sorun sıfırlamanın
Türkiye’yi daha güçlü kılıp
kılmadığı uzak güç
odaklarının her istediklerini
yapmaya teşne olup
olmamakla ölçülecektir. Yakın
sorunları sıfırlamışlık,
uzaklardakilerin bölgeye
ilişkin hesaplarına maşalık
etmeye itmemeli bu ülkeyi.
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Sıfırlama ve Sıfırlanma
mumtazsoysal@gmail.com
Memleketimden Utanç Manzaralarõ
Dr. Coşkun ÖZDEMİR