24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 30 EYLÜL 2009 ÇARŞAMBA 4 HABERLER GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Almanya Seçimleri ve ‘III. Yolun’ Sonu Hafta sonunda Almanya’da yapılan genel se- çimlerde Sosyal Demokrat Parti (SDP) tarihinin en büyük yenilgisini aldı; sermaye kesiminin “rüyası” bir Hıristiyan Demokrat- Liberal Parti koalisyo- nunun önü açıldı. Diğer taraftan, SDP’nin solunda yer alan Sol Parti oylarını bir önceki seçimlerde yüz- de 8.7’den bu seçimlerde yüzde12’ye çıkardı. Yeşiller de oylarını yüzde 2.6 arttırdılar. Almanya seçimlerinin sonuçları, işçi sınıfının ekonomik, sosyal haklarına yönelik bir saldırıyla, bu saldırıya karşı gelişecek olası direnişlerin şekillen- direceği, yeni bir konjonktürün başlamakta ol- duğunu düşündürüyor. III. Yol’un beklenen sonu “Artık sağ ve sol yok, yenilikçilik ve muhafaza- kârlık, değişime direnenler ve değişimden yana olan- lar, ‘Eski İşçi Partisi’ (Old Labour) ve ‘Yeni İşçi Par- tisi’ (New Labour) var” fantezileriyle, 1990’larda söz- de yeni bir siyaset inşa eden III. Yol’un çöküşü Der Spiegel’e göre 2001 yılında, Danimarka’da sosyal demokratların seçimleri kaybetmesiyle başlamış- tı (24/09/09). Ondan sonra İsveç, Finlandiya, Yu- nanistan, Hollanda, İtalya ve Fransa’da “yenilikçi” sosyal demokrat partiler seçimleri kaybettiler. Pa- zar günü bu listeye SDP de eklendi. III. Yol’un ilk tipik örnekleri olan İngiltere’de Bla- ir, Almanya’da Schröder hükümetlerine bakınca, hemen dikkatimizi çekmesi gereken ama neden- se, o günden bu yana inatla yadsınan bir gerçek- le karşılaşıyoruz. “Klasik” (eski anlamında) sosyal demokrasi, 19. yüzyılda, liberal demokrasiye bir tepki olarak doğmuştu. Bireysel özgürlüklere, pi- yasa ekonomisine, serbest rekabete dayanan ‘li- beral demokrasi’ye karşı, sosyal demokrasi, sos- yal adalete, ekonomik eşitliğe (toplumsal servetin eşit dağıtılmasına) dayalı özgürlükleri savunuyor- du. Böylece, kendilerini “yenilikçi” olarak tanım- layanlar aslında SD öncesi bir akımın tezlerine, ya- ni “eskiye” dönmüş oluyorlardı. Bu “yenilikçiler”, siyasi enerjisi tükenen muha- fazakâr partilerin misyonlarını üstlendiler, ekono- minin önceliklerini sermayenin gereksinimlerine, fi- nansallaşmaya göre düzenleyen neoliberal re- formları ilerlettiler. Ancak serbest piyasa modelinin, finansallaşmanın yarattığı yıkımın yol açtığı toplumsal tepki giderek bu akımlara karşı şekillenmeye başladı. 2007 yılında başlayan “finansal şok”la birlikte, sosyal demok- rasinin geleneksel tabanı, o güne kadar bankalar- la ve finans kesimleriyle iç içe görünen “yenilikçi- leri” terk ederek eşitlik, sosyal adalet, sosyal gü- venlik gibi kavramlarla siyaset yapan, sol partile- re ve aşırı sağın milliyetçi, hatta yabancı düşmanı partilerine yönelmeye başladı. Bu kez “yenilenmek” (hem de “yenilikçilerin” sav- larını benimseyerek) sırası, muhafazakâr partiler- deydi. Fransa’da Sarkozy kendi deyimiyle seçim- leri “Blair çekerek” kazandı. İngiltere’de Cameron daha genç, halkçı bir görüntü sunmaya çalışıyor. Almanya’da Merkel, istikrar ve güven vaat ediyordu. Böylece muhafazakâr partiler kendilerini en azın- dan korudular, hatta güçlenmeye başladılar. Yeni konjonktür, ‘yeni’ siyaset Krizden çıkıyoruz diye kendimizi aldatmayalım, çok ciddi ekonomik sorunlar, toplumsal mücade- leler var gündemde. Mali piyasaların genişlemesi çöküntüye dönerken (balonu sönerken) boşalan enerji, bu kez kamu borçlarına, bütçe açıklarına ve likiditeye gitti; buralarda yeni, sürdürülemez ge- nişlemeler oluşmaya başladı. Mali genişleme çö- küşe dönüşürken devreye girerek sermayeyi ko- ruyan, yükü üstlenen devletin şimdi bu yükü bi- rilerinin sırtına yıkması gerekiyor. Aksi takdirde şid- detli enflasyon, yeni mali şoklar, hatta depresyon riski ortamına geri dönmek kaçınılmaz. “Bu kez fark- lı” demeye hazırlananların, Carmen Reinhart ve Kenneth Rogoff’un, Financial Times’dan Martin Wolf’un bir başyapıt dediği 800 Yıllık Mali Çılgın- lık başlıklı kitabını tavsiye ederim. Süreç bir kez baş- ladı mı hep aynı yolu izliyor! Bu risklere karşı, sermaye sınıfının hızla şekil- lenmeye başlayan politikasına ilişkin ilk işaretleri Merkel’in zaferinden sonra hiç vakit kaybetmeden gündeme gelen tartışmalardan izlemek olanaklı. Sağlık sistemi, vergiler, sosyal hizmetler, eğitim ve emeklilik sisteminde düzenlemelere (kesintilere) gi- dilmesi gerekiyor. Ayrıca ücretlerin ihracatçı bir eko- nomi için çok yüksek olduğu da özellikle vurgu- lanıyor. Diğer bir deyişle sermaye sınıfı, devletin sır- tındaki yükü emekçilere yıkacağını açıklayarak, dü- pedüz sınıf savaşı ilan ediyor. Böylece sol açısın- dan yeni dönemin görevi de belli oluyor: Siyasi söy- lemin, eylemin merkezine “işçi” kavramını, yeniden, ama “yeni orta sınıf”, “dışlanmışlar” gibi gelişme- leri de göz önüne alarak koymak; hizmetlerini top- luca çektiği takdirde “yapıyı” felç edebilecek bu sı- nıfa dayanarak yeni siyaseti inşa etmek… erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com TBB Başkanõ Özdemir Özok ve Prof. Dr. Durmuş Tezcan yasadõşõ dinlemelerin yarattõğõ tehlikeye dikkat çekti ‘Dinlemeyolgeçenhanõoldu’ ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Hukukçular, gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’õn te- lefonlarõnõn yasal dinleme kararõn- dan 10 ay önce de dinlenildiğinin or- taya çõkmasõnõ değerlendirdiler. Hukukçular, uygulamaya tepki gös- terdiler. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanõ Özdemir Özok, son dö- nemde yaşanan gelişmeler nedeniyle dinleme konusunda söylenecek sö- zün kalmadõğõnõ belirterek, “Tür- kiye’de dinlemeler ilk kez örgüt- lü suçlarla ilgili yasa kapsamında mevzuata girdi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de kabul edi- yor. Ancak çok sınırlı, ölçülü, yakalanamayan örgüt için yani güçlü bir örgüt için dinlemeler ya- pılabileceği ilkesi ortaya konu- luyor” dedi. Çok sõnõrlõ dinlemenin kamu yararõ için yapõlmasõ gerek- tiğini anlatan Özok, “Ama Türki- ye’de istisna yok. Yol geçen hanı oldu. Keyfi dinleme, yasadışı din- lemelere başvuruluyor. Türkiye çok kötü bir noktaya girdi. Tür- kiye’de hukukçu olmaktan sı- kıntı yaşıyoruz. Bunları değer- lendirirken hukuk dışı uygula- maları yaşayan ülke olduğu ko- nusunda kaygı duyuyoruz” de- ğerlendirmesini yaptõ. ‘Yargıda namuslular yılgınlığa uğradı’ İnsanlarõn birbirlerine güveninin kalmadõğõ, sürekli olarak yargõnõn töhmet altõnda bõrakõldõğõna işaret eden Özdemir Özok, “Yargıdaki namuslu unsurlar yaşananlar karşısında yılgınlığa uğramış du- rumdalar” dedi. İstediklerinin hu- kukun egemen olmasõ olduğunu kaydeden TBB Başkanõ Özdemir Özok, şunlarõ söyledi: “Siyaseti hukukun içine sok- masınlar. Yargı artık ideolojilere, politikalara, günlük popülizme uydurulmaya çalışılıyor. Bu du- rum kimseye yarar sağlamaz. Yargıdan başka gidecek bir ye- rimiz yok. Yargı evrensel değer- leri uygulayan olsun. Devletten yana, şahıstan yana bir yargı kimseye yarar getirmez. Gün ge- lir bunu savunanlara da en büyük zararı verir. Yargının tüm par- lamenter sistemlerde olduğu gibi tarafsız bir erk olarak hukuka uy- gun davranmalı.” ‘Hukuka aykırı delil’ Prof. Dr. Durmuş Tezcan da mevzuat uyarõnca mahkeme kararõ olmadõkça iletişimin dinlenmesi- nin mümkün olmadõğõnõ vurguladõ. Polis Vazife ve Selahiyet Yasasõ çer- çevesindeki istihbarat amaçlõ din- lemelerin de kişilere uygulanmasõ- na olanak bulunmadõğõnõ kayde- den Tezcan, dinleme hukuku ko- nusunda şu değerlendirmeyi yaptõ: “Kişilerin dinlenebilmesi için hâ- kimden karar alınması gerekiyor. Eğer hâkimden yasal karar al- madan önce bir dinleme var ise bu hukuka aykırı delil özelliği ta- şıyor. Yasaya göre, iddianın ispatı ancak hukuka uygun delille olur. Hâkim kararı verirken hukuka aykırı delillerin neler olduğunu kararında göstermek zorunda- dır. Hukuka aykırı delil tespit edildiği zaman Yargıtay tarafın- dan mutlak bozma sebebidir. Bü- tün bunlara rağmen bu delil kul- lanılırsa hükmün kesinleşmesin- den itibaren 6 ay içerisinde AİHM’ye müracaat ederek, özel hayatın gizliliğine saldırı nede- niyle başvuru yapmak gerekir.” Gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay hakkõnda ilk yasal dinleme kararõ 14 Nisan 2008 tari- hinde alõnmasõna karşõn, bu tarihten yaklaşõk 10 ay önce de telefonlarõ- nõn dinlendiği ortaya çõkmõştõ. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanõ Özdemir Özok, çok sõnõrlõ dinlemenin kamu yararõ için yapõlmasõ gerektiğini belirterek “Ama Türkiye’de istisna yok. Yol geçen hanõ oldu. Keyfi dinleme, yasadõşõ dinlemelere başvuruluyor. Türkiye çok kötü bir noktaya girdi. Türkiye’de hukukçu olmaktan sõkõntõ yaşõyoruz” dedi. Prof. Dr. Durmuş Tezcan da mevzuat uyarõnca mahkeme kararõ olmadõkça iletişimin dinlenmesinin mümkün olmadõğõnõ vurguladõ. ERTUĞRUL GÜNAY: Darbecilerle hesaplaşmayı başaramadık Türkiye’nin, 12 Eylül darbesini yapanlarõ yargõ önünü çõkartamadõğõnõ belirten Ertuğrul Günay, “Şimdi belki de geriye dönüp hesaplaşma yapmak yerine onlarõn yõkmak istediklerini yeniden inşa ederek tarihi bir cevap verebiliriz” dedi. ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - Kültür ve Turizm Bakanõ Ertuğrul Günay, Kültür Varlõkla- rõ ve Müzeler Genel Mü- dürlüğü’nün bahçesinde kahvaltõlõ basõn toplantõsõ düzenledi. Gazetecilerin sorularõnõ yanõtlayan Günay, 12 Ey- lül askeri müdahalesini yapanlarõn yargõlanmasõ- nõ engelleyen anayasanõn geçici 15. maddesinin kal- dõrõlõp kaldõrõlmamasõ tar- tõşmalarõnõn anõmsatõlma- sõ üzerine, “Türkiye o şansı ne yazık ki kul- lanmadı. Bundan sonra geçici 15. madde kaldı- rılsa ne olacak?” dedi. Günay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye bun- ları yapmazken, Şili, Ar- jantin, Yunanistan yap- tı. Yunanistan’ın dar- becileri onlarca yıl ha- pislerde yattılar. Ben bunları söylüyorum, on- dan sonra basında pole- mik çıkıyor. Bizdekiler de hâlâ belli kesimlerin gözünde çok saygıdeğer konumlar taşıyorlar. Türkiye ne yazık ki bu hesaplaşmalarını yapa- madığı için demokrasi- sini kurmakta, kurum- sallaşmakta, kurumsal- laştırmakta gecikti. Şim- di belki de geriye dönüp hesaplaşma yapmak ye- rine onların yıkmak is- tediklerini yeniden inşa ederek tarihi bir cevap verebiliriz. Yani, nasıl halkı düşman etmek is- tediler birbirine, nasıl toplumun önüne korku- lar koymak istediler, na- sıl Türkiye’nin inanç kümelerini ya da etnik kökenlerini inkâr ettiler ya da yok etmeye çalış- tılar, şimdi bunların bir- lik, barış, esenlik, gü- zellik içinde yaşadığını göstererek, Türkiye’nin demokrasiden korkma- sı değil, demokrasiyle ancak yaşayabileceğini sergileyerek belki tarihi bir cevap verebiliriz. ‘Kör olasõn demiyorum, kör olma da gör beni’ di- yor ya türküde, güzel şeyler yapalım.” Bir gazetecinin “Yani yargılamayalım da bes- leyelim mi?” sözleri üze- rine Günay, şunlarõ kay- detti: “Evet, besleyelim de görsünler ama iyi şeyler yapabildiğimizi.” Ankara’daki Atatürk Kültür Merkezi’ni (AKM) de “piramit taklidi” ola- rak nitelendiren Günay, “1980’li yıllarda alela- cele yapılmış. Tıpkı 1982 Anayasası gibi son ka- rarı Milli Güvenlik Kon- seyi vermiş. 1982 Ana- yasası’nın başında da öyle yazardı. 1995’te kaldırıldı. ‘Bu anayasa, Türk milletinin meşru temsilcisi olan Danõşma Meclisi tarafõndan hazõr- lanmõş ve son şekli Milli Güvenlik Konseyi tara- fõndan verilmiş.’ Bura- da da öyle olmuş. Bir jü- ri oluşturulmuş ama Ke- nan Paşa demiş ki bu en güzeli. Piramit zaten bi- zim coğrafyamızda yok. Üstelik tam piramit de değil” dedi. Devlet Bakanõ Faruk Çelik, Umman Diyanet İşleri ve Evkaf Bakanõ Şeyh Abdullah bin Mohamed Al- Salim ile makamõnda yaptõğõ görüşmede gazetecilerin sorularõnõ da yanõtladõ. (Fotoğraf: AA) 8 Kasõm’da yapõlacak mitingleri ‘suyu bulandõracak girişimler’ olarak yorumladõ Çelik’ten Alevilere: Aceleciliğe gerek yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Bakanõ Faruk Çelik, 8 Kasõm’da miting yapmaya hazõrlanan Alevi örgüt- lerine tepki gösterdi. Bakan Çelik, Umman Diyanet İşleri ve Evkaf Bakanõ Şeyh Abdullah bin Mo- hamed Al-Salim ile makamõnda bir ara- ya geldi. Gazetecilerin Alevi çalõştaylarõ ve Alevi örgütlerinin 8 Kasõm’da yapa- caklarõ mitinge ilişkin sorularõnõ yanõtla- yan Çelik, Alevi çalõştaylarõyla ilgili ara- lõk ayõ itibarõyla bu çalõşmalarõ tamamla- mayõ düşündüklerini ifade etti. Tüm ça- lõştaylara katõlan ve görüş beyan eden her- kesin düşünce ve ifadelerinin tutanakla- ra geçtiğini, bunlarõn aralõk ayõ sonunda kitapçõk haline getirileceğini ve ilgili ke- simlere dağõtõlacağõnõ anlatan Çelik şöy- le konuştu: “İnanıyorum ki 7 çalıştaydan çıkan neticeler de derli toplu bir şekilde özet bilgi olarak da Bakanlar Kurulu’nda ve yetkili kurullarda değerlendirilecek. Böylece sonuca doğru gidilecek. Bu çok gerilere uzanan bir olay. 1400- 1500 yıllık bir ihtilaftan bahsediyo- ruz. Bunun bir an önce, haftada, ay için- de çözümü gibi bir yaklaşımı, aceleci- liği doğru bulmuyoruz. Olayların mi- tinglerle, bir siyasi boyut kazanmasıy- la da ilgisi yok. Kazanmasını da doğru bulmayız. Çünkü biz samimi bir çalış- mayı yürütüyoruz. Samimi şekilde yü- rütülen çalışmaya katkısı olacak herkesi davet ediyoruz, çağırıyoruz, görüşleri- ni alıyoruz. Amaç sorun çözmektir, yoksa suyu bulandırmak değil. Geç- mişte yeteri kadar bulanıklıklar ya- şanmış. Şimdi bunu durulamaya dönük kimin elinde ne varsa buyursun katkı sağlasın ve sorunu çözüme doğru gö- türelim diyoruz.” Güven erozyonu büyüyor AB tarafõndan finanse edilen araştõrmanõn sonuçlarõna göre, Türkiye’de insanlarõn yüzde 72’si birbirine güvenmiyor, yüzde 42’si de Yahudi komşusu olsun istemiyor İstanbul Haber Servisi - Türk Yahudi Toplumu ve Yahudi Kül- türünü Tanõtma Projesi’nin bul- gularõna göre, Türkiye’de insan- larõn yüzde 72’sinin birbirine gü- venmediği, yüzde 42’sinin kom- şusunun Yahudi olmasõnõ isteme- diği, yarõdan fazla oranõn da Ya- hudilerin MİT, yargõ, ordu, emni- yet gibi kurumlarda bulunmasõndan rahatsõz olacağõnõ ifade ediyor. Avrupa Birliği (AB) tarafõndan finanse edilen ve Beyoğlu Musevi Hahamhane Vakfõ ile Frekans Araştõrma şirketi tarafõndan Tür- kiye genelini temsilen 1108 kişi ve telefon anketi yöntemiyle gerçek- leştirilen “Türk Yahudi Toplumu ve Yahudi Kültürünü Tanıtma Projesi”nin sonuçlarõ, Neva Şalom Sinegogu’nda dün düzenlenen ba- sõn toplantõsõyla açõklandõ. Genel anlamda kamuoyunun farklõ kimlik ve inançlara, özel- de ise Musevilere bakõş açõsõnõ de- ğerlendirmeyi amaçlayan anket sonuçlarõna göre, Türkiye’de de- mokrasiden memnuniyet oranõ yüzde 25 dolaylarõndayken mem- nun olduğunu ifade edenler daha çok kõrsal kesim ile AKP seç- meninden oluşuyor. Anketin “in- sanlara güven” bölümlü araş- tõrmasõnda, “Türkiye’nin yüzde 72’sinin birbirine güvenmedi- ği” ortaya çõkarken, kendisini Müslüman kimliğiyle tanõmla- yanlarõn, karşõsõndakine en az güveni besleyen kesim olduğu be- lirlendi. “Kendinizi tek bir kimlikle tanımlayacak olsaydınız, önce- likle hangi kimliği kendinize uy- gun görürdünüz” sorusuna yanõt verenlerin yüzde 51’i “Ben TC va- tandaşıyım” dedi. Kendisini Müslüman kimliğiy- le tanõmlayanlar yüzde 19 oranõn- dayken, Türk kimliğiyle tanõmla- yanlar yüzde 19, Kürt kimliğini ifa- de edenler yüzde 2 ile sõnõrlõ kal- dõ. Aynõ soruda verilen yanõtlarda kendisini TC yurttaşõ olarak ifade eden katõlõmcõlarõn büyük bir ço- ğunluğunun CHP seçmeni, kendi- sini Müslüman kimliğiyle tanõm- layanlarõn çoğunluğunun ise AKP seçmeni olduğu belirtildi. Anke- tin farklõ kimliklere olan yaklaşõ- mõn ortaya konulduğu bölümünde ise dehşet verici sonuçlar ortaya çõktõ. Buna göre Türkiye’de herhangi bir Yahudi ile temasa geçenlerin oranõ yüzde 10 ile sõnõrlõ kalõrken komşusunun Yahudi olmasõnõ is- temeyenlerin yüzde 42, ateist ol- masõnõ istemeyenlerin yüzde 57, Hõristiyan azõnlõğa mensup bir ai- le olmasõnõ istemeyenlerin yüzde 39 olduğu belirlendi. Bu bulgulara göre Türkiye’de ötekine karşõ büyük bir tolerans- sõzlõk olduğu ortaya çõktõ ve aynõ araştõrmaya göre bu toleranssõzlõkta büyük ölçüde belirleyici kesimin katõ dindarlar, kõrsal kesimde ya- şayanlar, ilkokul ve altõ eğitim seviyesine sahip olanlar, kadõnlar ile AKP seçmeninden oluştuğu kaydedildi. Ötekileştirme tırmanıyor Araştõrmanõn son bölümünde ise “Yahudiliğin ulus ve devlet içindeki yerine ilişkin algılar” de- ğerlendirildi. Kimlik ve inançlarõ özgürce yaşama algõsõ sonuçlarõna kendisini Müslüman olarak ta- nõmlayanlarõn yüzde 64’ü özgür hissettiğini belirtirken Musevilerin ancak yüzde 54’ü özgür hissettiğini ifade ediyor. Toplantõ sonunda araştõrma so- nuçlarõnõ yorumlayan Prof. Nilü- fer Narlı ile Prof. Hakan Yılmaz, Türkiye’de ötekileştirmenin en- dişe verici boyutlara tõrmandõğõna işaret ettiler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear