28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 22 EYLÜL 2009 SALI 16 KÜLTÜR AYNA ADNAN BİNYAZAR Hırpalanmaktan Haz Duyan... Ankara Anakent Belediye Meclisi, Bahçelievler 7. Cadde’nin “içkili bölge ilan edilip edilmemesini” ka- muoyuna sorma kararı aldı. Yetkin hukukçulardan, mil- letvekillerinden gelen yoğun tepki üzerine, Melih Gök- çek, geri dönüş yapıp, oylama düşüncesinden vaz- geçildiğini açıkladı. Kimi kişiler okşanmaktan çok hırpalanmaktan hoşlanıyorlar. Melih Gökçek’in böyle bir yapısı var. İzlediği bir çağdaş sanat gösteriminde sergilenen sanatsal yaratıları görünce, “Böyle sanatın içine tü- kürürüm!” diyerek, tarihe geçecek bir beğenisizli- ğe imza atmış, yazarlarca, sanatçılarca epeyce hır- palanmıştı. Sanatçı bağışlar mı; o günlerde gazetelerin birin- de bir karikatür yayımlanmıştı. Karikatürde çıplak bir çocuk yontusu vardı. Yontu çocuk, karşısında Gök- çek’i görünce yüzüne pipisinden su fışkırtıyordu. Sanatın içine tükürene, sanatın yanıtıydı bu... O gün bugündür, bunca hırpalanmaya, aşağılan- maya karşın Gökçek’in, o karikatürü gördükten son- ra nasıl olup da güleçliğinden bir şey yitirmediğine şa- şar dururum... Bülbülün çektiği dili belasıdır; Kenan Evren de bir sergide Picasso’nun resimlerine bakıp “Bunu ben de yaparım” diyerek dayanılmaz bilgisizliğini açığa vur- mamış mıydı?.. Başka neden aramamalı, ülkenin başına gelenler hep bilgisizlikten... İçkinin iyi bir şey olmadığını, gençler arasında git- tikçe yaygınlaştığını bilmeyen yok. Yöneticilerin kent- sel bağlamda buna çözüm arayışları sorumlulukları gereğidir. Ama tarih boyunca, en baskıcı dönemlerde bile iç- kiyi yasaklamanın bir yararı olmamıştır. Hele, kişinin en özel hakkı olan bu yönelimini önlemek için halkın oyuna başvurulması yönetsel çapsızlığın göstergesidir. Alınacak önlem yok mudur? Vardır! Öncellikle, bir zamanlar bizde de kurumlaşmaya yüz tutmuş iki uy- gulamadan söz etmek isterim... Gökçek, gençlerin gülüp eğlendiği “cafe” denilen yerlerde içki içilmesini önlemek amacıyla oraları ka- pattırmaya kalkacağına çözümler üzerinde düşünsün. Bizim sıradan kahveler bile önceleri birer kıraathane (okuma evi) idi. Orada gazeteler, dergiler, kitaplar bu- lunurdu. Şimdi ise okumayanların bir araya geldiği oyun evlerine dönüştü. “Yaprak Dökümü” dizisinin Ali Rıza Bey’i yeni taşındığı mahallenin kahvesine elin- de kitapla girer de, kahvedekiler, oranın okuma yeri olmadığını söyleyerek onu dışlarlar. 1948 yılının Diyarbakır’ında, gençlerin vakit geçir- diği yerler cafeler değil, halkevleriydi. Belediyeler yalnızca halkın altyapı gereksinimleri- ni karşılayan kurumlar değildir. En başta, kamunun, özellikle de gençlerin kültürel donanımını da düşün- mek zorundadırlar. Öyle mekânlar oluşturulmalı ki, gi- ren bir daha oradan çıkmak istememelidir. Berlin’de Literatur Haus’a (Edebiyat Evi) her gittiğimde bu duy- guyu yaşarım. Orada isteyen kitabını-dergisini-gazetesini okuyor; üç beş kişilik gruplar özel odalarda bir konuyu görü- şüp tartışıyorlar, yukarı katlarda konserler, konferanslar veriliyor. Bizde bu kültürel kurumlara benzer ne kaldı? 1956’ların Ankara’sında üniversite öğrencileri küme küme operaya giderlerdi. Dil-Tarih ve Coğrafya Fa- kültesi’nin cumartesi öğle sonu klasik müzik konserleri ayakta izlenirdi. Melih Gökçek, kültürel kurumlaşmaları düşünmek bir yana, bir kez daha hırpalanmanın hazzıyla ekran- larda sağa sola gülücükler saçıyor... binyazar@gmail.com kultur@cumhuriyet.com.tr Van Gogh mektuplarıyla sesleniyor Kültür Servisi- Amsterdam’daki Van Gogh Müzesi’nde 3 Ocak 2010’a dek sürecek olan ‘Vincent Van Gogh’dan Mektuplar: Ressam Konuşuyor’ başlõklõ sergide, sanatçõnõn 874 mektubu sergileniyor. Bu serginin yanõ sõra, isteyenler müzenin www.vangoghmuseum.org adresinden de bu mektuplarõ görebilecekler. Mektuplarõn bilindiği kadarõyla tümünün bir araya getirilmesi, müze için bir dönüm noktasõ olarak kabul ediliyor. Sanatçõnõn desen ve anlatõlarõyla zenginleşen mektuplarda, yaşamõndan önemli ayrõntõlarõn da ortaya çõktõğõ vurgulanõyor. Göç öyküleri: ‘İşte Gidiyorum’ Kültür Servisi - Feyza Hepçilingirler’in 30. yõlõnda kaleme aldõğõ öykü kitabõ “İşte Gidiyorum”, Everest Yayõnlarõ’ndan çõktõ. Yazar, “Göç Öyküleri” alt başlõğõnõ taşõyan yeni yapõtõnda, toprağõndan, dilinden, kendinden gitmek zorunda kalanlarõn öykülerini anlatõyor. Okuyucuya, her gidişin içinde taşõdõğõ acõya eşlik eden o yoğun hesaplaşma duygusunu aktaran Hepçilingirler, herkesi, kendini yeniden kurmak zorunda bõrakõlanlarõn tam da artõk neyi kuracaklarõnõ bilemedikleri o acõ dolu derin şaşkõnlõğõ paylaşmaya çağõrõyor. Duvar, şarkıyla yıkılmıştı Kültür Servisi- İngiliz çizer Gerald Scarfe, bugünlerde Berlin Duvarõ’nõn yõkõlõşõnõn 20. yõlõ için yapõlan etkinlikler çerçevesinde, Doğu Almanya sõnõrlarõ içinde kalan Halle kentinde bir sergi açtõ. Bu sergide yer alan yapõtlarõ içinde, kuşkusuz en çok dikkat çeken çizerin Pink Floyd’un ünlü “The Wall” albümü için yaptõğõ kapak tasarõmõ. Efsane topluluğun albümle aynõ adlõ bu şarkõsõnda, simgesel anlamda ‘duvarlarõ yõkma’ çağrõsõ yapõlõyordu. MURAT BEŞER Her yeni George Benson albümü, müzikal açõdan mühim bir olay, ru- hen büyük bir heyecan. Benson’õn başkalarõndan alarak yorumladõğõ şarkõlar, ge- ri çevrilemez bir referans. Müzik dünyasõ için Benson, saygõn isim- ler listesinin hep te- pelerinde yer alõyor. Son projesi “Songs and Stories”, sanatçõnõn yaratõcõlõğõnõ eşsiz bir güçle sergiliyor. Soul ve caz klasiklerini fiyakalõ bir şekilde ele almasõ açõsõndan bakõldõğõnda bu al- büm Benson’õn 2006 yõlõnda Al Jarreau ile gerçekleştirdiği “Gi- vin It Up”õn devamõ gibi. Benson yine lirik şarkõlarõ tercih etmiş. Bu- nun nedeni gitarõyla sesi aralõğõndaki dengeyi şarkõ sözleri üzerinden keşfetmek. Benson dinleyicisinin iyi bildiği klasikleri, sanki kendisi için yazõlmõş kompozisyonlar gibi, bi- çilmiş kaftan misali yorumluyor. Yapõmcõ- lõğõ Marcus Miller tarafõndan üstlenilen albüm etkileyici bir repertuvara sahip. ETKİLEYİCİ BİR REPERTUVAR Albüm blues temelli 1972 tarihli James Taylor şarkõsõ “Don’t Let Me Be Lonely Tonight” ile açõlõyor. Benson bu şarkõya ce- sareti ve sadeliği için öteden beri hayran. Rod Temperton bestesi “Family Reunion”, Benson’daki caz duygularõnõ sergilemek için mükemmel bir seçim. Toto müzisyenlerinin imzasõnõ taşõyan “Show Me the Love”, Benson’õn seksenli yõlla- rõndaki tempolu dans şar- kõlarõnõ (özellikle büyük hit “Gimme the Night”õ) hatõrlatõyor. Parçada seksenli yõllar- da Ghostbusters ile üne kavuşan gitarcõ Ray Parker Jr. eşlik ediyor. Hõzlõ tempolu gitar ağ- dalõ melodiyi adõm adõm takip ediyor. Bill Withers bes- tesi “A Telephone Call Away” harika bir düet. Benson’õn saf romantizmini vurguluyor; Lalah Hathaway, Ben- son’õn sesi için kontrpuanlar yara- tõyor. “Someday We’ll All Be Free”, siyah haklarõ için bir marş. Benson bu- rada özellikle eski sound kullanarak melodik yapõnõn güzelliğini ortaya çõkarõyor. Motown efsanesi Lamont Dozier’e ait “Living In High”, Benson’õn ne kadar fantastik bir yorumcu olduğunu bir kez daha ispatlõyor. Christopher Cross’õn “Sailing”i albümün final şarkõsõ. Bu sadece bir yorum değil, ay- nõ zamanda Benson gibi bir gitar ustasõnõn gösterisi. Concord etiketiyle çõkan albüm, Benson’õn halen yetişkin ruhlarla muhatap; ku- lağõnõ klasik soul müzi- ğinin bilindik temalarõna emanet etmiş bir kitleyle meşgul olduğunu gösteri- yor. Benson için yetmişli yõllardan sonra kaç neslin geride kalmõş olduğunun önemi yok. O genç kalaba- lõklar karşõsõna kendi kültü- rü ve tarzõ ile çõkõyor ve al- nõnõn akõyla, büyük alkõşlar- la iniyor. “Songs and Stories”, 29 yõl önce çõkan, büyük hit şarkõlarla ticari başarõlara imza atan ve Grammy kazanan “Give Me Night” albümünden biraz kop- ya çekiyor olsa da bu durum onun Benson’õn son 15 yõl için- de yaptõğõ en iyi çalõşma olma- sõna gölge düşürmüyor. Benson bu göz kamaştõrõcõ bir projede en iyi gitar çaldõğõ ve şarkõ söyledi- ği zamanlarõ yeniden yaşõyor; ikinci bahar manzarasõ eşliğinde. Gelecekteki geçmişe hoş geldin George Benson… (muratbeser@muratbeser.com) CEREN ÇIPLAK İ stanbul 9. Bölge İdare Mahkemesi, ge- çen ocak ayõnda Kültür ve Sanat Emek- çileri Sendikasõ’nõn (Kültür Sanat - Sen) Atatürk Kültür Merkezi’nin yenileme pro- jesi aleyhinde açtõğõ davada yürütmenin dur- durulmasõ kararõ aldõ ve AKM’deki yenileme çalõşmalarõ durduruldu. Açtõğõ davayla AKM’deki çalõşmalarõ durduran sendika ile 2010 Ajansõ, kararõn maddelerinin masaya ya- tõrõldõğõ bir dizi uzlaşma toplantõsõ yapõyor. Sen- dika, tadilat projesinde itiraz ettikleri noktalarda karşõlõklõ anlaşmaya varõlõrsa davayõ geri çe- kecek. Bundan sonrasõnõ Kültür Sanat - Sen Yönetim Kurulu Üyesi Savaş Aykılıç anlatõ- yor: “Bizim derdimiz AKM’yi yıkımdan kurtarmak ve tasarım adı altında geri dö- nülemeyecek bir hata yapılmasını önle- mekti ve bu davayla da biz bu amacımıza ulaştık. Şu anda bu dava bizim kırmızı çiz- gimizdir. Mahkeme devam ederse AKM’nin 2010’a yetişmesi mümkün değil. Zaten önemli olan binanın 2010’a yetiştirilmesi de- ğil, aslına uygun olarak tadilat yapılması. Anıtlar Kurulu’nun kararını bozmamak şartıyla ufak tefek değişikliklere sıcak ba- kabiliriz. Şu anda bir bekleme süreci ya- şanıyor. Fakat bu süre bizi ürkütmeye baş- ladı, 10 gün oldu ses yok.” Sanatçõlarõn amatör turne tiyatrosu şartlarõ- na mahkûm edildiğini de sözlerine ekleyen Ay- kõlõç, ajansõn hazõrlanan tadilat projelerinde te- rasa yapõlmasõ düşünülen restoran, ek binalar, boyahanenin bale salonuna çevrilmesi gibi “bü- yük tasarımlar” peşinde olduklarõnõ da söz- lerine ekledi. Aykõlõç, “Yaklaşık 6 ay önce AKM’nin tadilatı üzerine düzenlenen bir toplantıda AKM projesinin mimarı Murat Tabanlıoğlu, sivil toplum ve sanat örgütle- rinden oluşturacağımız bir yönetim kuru- lu ile burayı hep birlikte yöneteceğiz dedi. Böylelikle 2010 Ajansı AKM yönetimini ele geçirerek AKM’de tiyatro ve bale gibi sa- nat etkinliklerini istedikleri gibi yönetmek istiyorlar” dedi. Opera sanatçõsõ Tarık Çakar da sanatçõla- rõn artõk dayanma gücü kalmadõğõnõ, bir sezon daha kaybetmek istemediklerini söylüyor ve ekliyor: “Biz evimizden apar topar atıldık, AKM’yle ilgili bu süreç, sanatı mağdur et- ti. Bir an önce evimize geri dönmek istiyo- ruz.” Kültür Sanat - Sen İstanbul Şube Başkanõ Sevda Binici ise bu davanõn, ülkemizde ya- sadõşõ tadilat yapõlamayacağõnõn bir örneği ol- duğuna vurgu yaparak, davanõn Türkiye’deki birçok şeyi değiştirecek bir kõrõlma noktasõ ola- cağõnõ belirtti ve “Davayı kazanmakla hukuk kazandı, sanatçılar kazandı, hepimiz ka- zandık, baştan beri AKM mitinglerini dü- zenleyen sendikamız kazandı” dedi. SEVİL DOLMACI HAGEN- 1874’te Almanya’nõn Hagen şehrinde doğmuş sanayici ve koleksiyoncu Karl Ernst Ost- haus adõna 19. yüzyõlda aynõ kentte kurulan mü- zenin yeni binasõ geçenlerde kapõlarõnõ törenle ye- niden açtõ. Karl Ernst Osthaus Müzesi açõlõşõ kon- serler, performanslar ve konuşmalarla üç gün sü- ren görkemli bir sanat şölenine dönüştü. İlk gün bin kadar sanatseverin yer aldõğõ özel açõlõ- şa “onur konuğu” olarak Türkiye’den sanat ko- leksiyoncusu Nahit Kabakçı davet edildi. Ka- bakçõ’nõn koleksiyonu, Avrupa’da ilk kez bu müzeden başlayarak sergilenecek. Müze yetkili- leri, dünyaca ünlü çağdaş heykeltõraş Tony Cragg‘in “Barrington” isimli 2008 yapõmõ bronz heykelini müzeye bağõşlamasõ nedeniyle Kabak- çõ ailesine teşekkür ettiler. Sergiyi gezen devlet adamlarõ ve konuklara Cragg ve heykeli hakkõn- da bilgiler verildi. Müze, çağdaş sanata olan ya- kõnlõğõnõ, Tony Cragg’a gösterdiği ilgi dõşõnda, bün- yesine eklediği Alman sanatçõ Emil Schumacher adõna açtõğõ müzesi ile de göstermiş oldu. Daha önce Türkiye’de sergiler açmõş olan Schu- macher, Nazi sonrasõ Alman sanatõnõ dirilten sa- natçõlar arasõnda yer alõyor. Sanatçõ 20. yüzyõlõn ikinci yarõsõnda ger- çekleştirdiği lirik soyutlamalarõ ve çeşitli hazõr mal- zeme ile tuval üze- rinde yeni bir doku yaratarak gerçekleş- tirdiği çalõşmalarõ ile pek çok genç sanat- çõyõ etkilemiş öncü isimlerden. Üç gün içinde çevre illerden gelenlerin de katõ- lõmlarõ ile 20 bin kadar ziyaretçiyi ağõrlayan mü- ze, açõlõş boyunca ücret- siz olarak geç saat- lere kadar hizmet verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Opera ve Balesi’nin (DOB) yeni sezon programõ geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir basõn toplantõsõyla açõklandõ. DOB Genel Müdürü Rengim Gökmen, bu sezon 3 Türk operasõnõn; Ankara’da Sabahattin Kalender’in “Cem Sultan”, İstanbul’da Cemal Reşit Rey’in “Çelebi” operasõnõn konser versiyonu ile Antalya’da Yalçın Tura’nõn “Karacaoğlan” operasõnõn ilk kez seyirciyle buluşacağõnõ belirtti. Ayrõca Yaşar Kemal’in aynõ adlõ romanõndan Cem İdiz’in müzikleriyle sahneye uyarlanan “Çakırcalı Efe” adlõ balenin de Birim Dans Tiyatrosu tarafõndan dünya prömiyerinin gerçekleştirileceğini söyledi. DOB yeni sanat sezonunda da “dönüşümlü repertuvar sistemini” uygulamaya devam edecek, amaçsa kõsõtlõ kaynaklarla gerçekleştirilen prodüksiyonlarõn etkin bir şekilde kullanõlmasõ. DOB ayrõca bu yõl 81 ile turne yapmayõ hedefliyor. Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) tadilat sürecinde bulunmasõ nedeniyle temsillerini Süreyya Operasõ’nda verecek. İDOB için Müdürü Suat Arıkan ise İstanbul’da önemli bir seyirci kitlesinin bulunduğunu ancak şu anda koltuk sayõsõnõn kõsõtlõ olmasõ nedeniyle bu talebe yetişemediklerini açõkladõ. İDOB bu nedenle değişik mekânlarda temsiller düzenlemeyi planlõyor. Yeni sanat sezonunda Ankara, İstanbul ve İzmir’de izleyici ile buluşacak yapõtlar şöyle: “Ankara Devlet Opera ve Balesi: Aida (Verdi), Macbeth (Verdi), Seslerle Anadolu (A.Aykaç), Idomeneo (Mozart), Notre Dame’ın Kamburu (Petit), Cem Sultan (S. Kalender), Harem (M. Çimenciler), Romeo ve Juliet (Prokofiev), Seyahatname (B. Murphy), Viva La Mamma (Donizetti), Far From Now (Modern Dans Topluluğu), Çakırcalı Efe (C. İdiz), İstanbul Devlet Opera ve Balesi: La Boheme (Puccini), Figaro’nun Düğünü (Mozart), Çelebi (Cemal Reşit Rey), Rossini Menüsü (Rossini), Don Kişot (Minkus), Hoffmann’ın Masalları (Offenbach), İzmir Devlet Opera ve Balesi: Bir Tenor Aranıyor (Ludwig), Aşk-ı Memnu (S. Ada), Adriana Lecouvreur (F. Cilea), Bir Yaz Gecesi Rüyası (Mendelssohn), Ariadne Auf Naxos (Strauss), Carmina Burana (Carl Orff), Don Kişot (L. Minkus).” George Benson’õn son projesi ‘Songs and Stories’, sanatçõnõn yaratõcõlõğõnõ eşsiz bir güçle sergiliyor Kabakçõ, Hagen’de onur konuğuydu Nahit Kabakçı, Tony Cragg’in heykelini müzeye bağışladı. Kültür Servisi - 8. İstanbul Bach Günleri, 2 - 25 Ekim ta- rihleri arasõnda St Antuan Kili- sesi, Sakõp Sabancõ Müzesi ve Sirkeci Garõ’nõn da aralarõnda bulunduğu farklõ mekânlarda yapõlacak. Ekim’de Gustav Le- onhardt’õn St.Antuan’daki re- sitaliyle başlõyor. 50’li yõllarõn barok müziğini yeniden tanõm- layan Leonhardt’õn yanõ sõra, 3 Ekim’de Andreas Staier’in hem klavsen ve hem de forte pi- yano çalacağõ konseri, 15 Ekim’de Sigiswald Kuijken’in yöneteceği La Petite Ban- de’nin konseri öne çõkanlar arasõnda. Laura Vikman’õn 24 -25 Ekim tarihlerinde Sakõp Sabancõ Müzesi’nde, Joseph Beuys eserlerinin arasõnda Bach’õn bütün sonat ve partitalarõnõ ça- lacağõ resital ise kaçõrõlmama- sõ gereken bir konser. 6 Ekim’deki European Union Chamber Orchestra (EUCO) ve Hymnos Korosu’nun kon- seri, 9-10 Ekim’deki Alexandar Rudin’in çello suitlerinden olu- şan resitali, Aydın Esen’in 7 Ekim’de Aya İrini’deki resita- li ve Thomas Gabriel’in 19 Ekim’de Sirkeci Garõ’nda ve- receği caz konseri, Bach Gün- leri’nin heyecanla beklenen di- ğer etkinlikleri. Etkinliğin bi- letleri Biletix’ten ve konser gü- nü, konser mekânlarõndan temin edilebilir. (0 212 293 65 42) BeuysarasõBach... İSTANBUL BACH GÜNLERİ DonKişot ‘İkinciBahar’manzarası... Yeni sezonda 3 yeni Türk operasõ Sabahattin Kalender’in ‘Cem Sultan’õ, Cemal Reşit Rey’in ‘Çelebi’ operasõnõn konser versiyonu ve Yalçõn Tura’nõn ‘Karacaoğlan’ operasõ bu yõl ilk kez seyirciyle buluşacak. 81 ile turne yapmayõ hedefleyen DOB, yeni sanat sezonunda da ‘dönüşümlü repertuvar sistemini’ uygulamaya devam edecek. Mekân için Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikasõ üyeleri bekleyişte AKM’detartõşmalõuzlaşmasüreci BERLİN(AA) - BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Kolom- biyalı şarkıcı Shakira’ya onur ödülü verdi. 2003 yılından beri UNİCEF’in iyi niyet elçisi olarak da çalışan Shakira ödülünü Al- manya’nın Oldenburg kentinde düzenlenen “Burda live” adlı et- kinlik kapsamında aldı. Bu ödülü almaktan gurur duyduğunu belir- ten sanatçı, çocukların haklarını savunmak için çalışmaya devam edeceğini söyledi. Birçok ülkede eğitimin temel hak değil de ‘lüks’ olarak kabul edilmesinin kendisi- ni kızdırdığını sözlerine ekleyen Shakira, sanayileşmiş ülkelere ge- lişmekte olan ülkelerdeki eğitim projelerine desteklerini artırma çağrısında bulundu. Shakira’yaonurödülü
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear