26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PERİHAN ERGUN Geçen hafta Trakya ve İs- tanbul’u plansızlıkla, rantiyeci- likle yeşili betonlaştıranların, kentleşmenin kurallarını çıkar- ları uğruna yok sayanların ye- rine, doğanın gazabını günah- sız halkım ödedi... Hem de ca- nıyla malıyla toprağıyla. Dere yataklarının bir kısmı ıslah edi- lirken, asıl taşmalarıyla sabıka- lı olanların yataklarına veya kı- yılarına milyarları içeren bina- larla iş merkezleri konduruldu. Acılar iç yakarken siyasiler ik- tidarıyla muhalefetiyle söz dü- ellosuyla vicdanlarını rahatlat- ma yarışına soyundular. Aynı günlerde bir de güdülü terör ör- gütünün açılım güvencesiyle Doğu ve Güneydoğu’da TSK’nin toprağını koruma sa- vaşı veren gencecik yavruları- mızın şehadetlerinin acılarını da yaşadık. Uyku durak kal- madı. Bu ve daha sayısız ne- denlerle bayram bizim neyimi- ze diyorum. Bayramı hak et- mediğimizi düşünüyorum... Bunlar yetmezmiş gibi mem- leketimizin kültür sanat ehille- rinin ağır hastalıkları veya Hak- ka yürüyüşlerinin hüznünü de yaşıyoruz. Örneğin; bir süre önce film yönetmeni ve yazar Sayın Ha- lit Refiğ’in Memorial Hasta- nesi’nde erken gelen rahat- sızlığıyla savaştığını çok üzü- lerek öğrendim.Yaradan’ın son yıllarda ülke sorunlarına ken- dilerini kaptıran memleketse- verlerin ruh ve bedenlerini ko- rumasını diliyorum. Ona tüm yurtseverlerin çok gereksinimi var. Bu denli değerli kişilerin sanatın kıymetini bilmeyen- lerce ne denli hırpalandıkları her ne kadar bilinse de çağ- daşlaşmaya ulaşabilmemiz için bunun savaşını vermek zo- runda olduğumuzu hiç unut- mamalıyız. 12 Eylül’ün acı- masız, yıkıcı, yok edici uygu- lamaları içinde hiç unutama- dığım bir darbe de Kemal Tahir’ in “Yorgun Savaşçı” adlı yapıtının Halit Refiğ’in us- ta yöneticiliğinde filmleştir- mesini TRT’nin acımasızca yakıp yok etmesidir. Tıpkı fa- şist Hitler’in Berlin meydan- larında aydınlanmanın kültür eserlerini yakması gibi. Sa- nata ve sanatçıya gereken değeri vermeyenlerin bulun- dukları toplumları yüceltmele- ri olanaksızdır. Üstadın eşi Gülperi Hanım da yeni ku- şakları eğitmede büyük emek ve başarılar sunmakta. Gül- peri’nin annesi Naime Hanım tarih öğretmeniydi. Yetmişli yıllarda yeni açılmış olan Ka- sımpaşa Lisesi’nde beraberli- ğimiz vardı. Annelik gururuy- la ve övünçle kızının başarıla- rını sohbetlerimiz sırasında anlatırdı. İki yeteneğin bera- berliği topluma yararlıkları ço- ğalttı. Şifa bulmasını dilediğim Halit Refiğ’in Silivri mahke- mesi önünde adı bile herkese ters gelen Ergenekon tutuklu- larına yönelik hukuk dışı uy- gulamalara tepkilerini göste- ren aydınların basın toplantı- sında, haksızlığa isyanla yü- reklice “Beni de alın!” diye seslenişi gözümün önünden hiç gitmiyor. 2009-2010 eğitim ve öğre- tim yılı birinci sınıflar için 14 Ey- lül’de başladı. Diğerleri için de ayın 24’ünde ilk adım atı- lacak. Çocuklarımızın çoğu için heyecanlı sevinç getirecek olan başlama, birçok ailede üzücü karamsarlıklar yarat- makta. Çünkü ekonomik krizi katlayan doğrudan işsizlik ve- ya işten çıkartılmalar büyük yı- kımları getirmekte. Çocukları- na okul giysilerini çarşı pazar dolaşarak en ucuz yoldan sağ- lamaya çalışanların sıkıntıları anlatılacak gibi değil. Özellik- le kayıtlar sırasında havada ka- lan Milli Eğitim müdürlerinin yasaklamalarını, zorunlu ge- reksinmeler nedeniyle önem- seyemeyen okul idareleri, Ai- le Birlikleri aracılığıyla kayıt şartı olarak bağış istedikle- rinde yoksun olanların görün- tülerini düşünmek bile istemi- yorum. Bir de velilere medya yoluyla eksik beslenen ço- cukların okulda başarılı ola- mayacaklarını, çantalarına süt, yoğurt, meyve ile yararlı be- sinler konması önerilişine şaş- mamak elde değil. Hem de evine kuru ekmeği zorlukla getirebilenlerin sayısının hu- dutsuzluğu bilinirken!.. Ayrıca; öğrencileri taşıyan servis arabalarının kullanma sürelerinin çocukların güven- liği düşünülmeksizin 12 yıldan 20’ye çıkarılması, akla “Acep gene kimler kayrılıyor?” şüp- hesini getiriyor. Sonuç olarak her yönden bunaltılan, insanı- mızın bayram nesine!.. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 22 Eylül Bayram Bizim Neyimize!.. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com 22 EYLÜL 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Darısı.. Kemal Öncü: “Genç kızı öldürüp parçaladığı öne sürülen genç adalet önünde. Darısı Türkiye’yi parçalayanların başına!” Kafa Necati Cebe: “Ölü gözünden yaş, imam evinden aş; yobaz kafadan demokrasi çıkmaz!” Mehdi Bizim Çalık’ın atv televizyonunun Avrupa kanalında 5 Eylül’de yayımlanan bir programda Recep’in beklenen Mehdi olabileceğinin anlatıldığını biliyor musunuz? Fransız Devrimi ve AKP devrimi! 1789 Fransız Devrimi özetle krala (tanrısal monarşi) ve soylu sınıfına (aristokrasi) karşı kentsoyluların (burjuvazi) başlattığı ve yoksul Paris halkının (baldırı çıplaklar) büyük destek verdiği bir başkaldırıydı. Devrim, kendi çocukları devrimci düşünürlerin de kafasının kesildiği kanlı bir süreçten sonra dünyada eşit insan haklarına dayalı bir halk yönetiminin (cumhuriyet) kurulmasını ve laiklik ilkesiyle “aydınlanma”yı sağladı. Devrimden 220 yıl sonra... Sosyal demokrat bir partinin genel sekreterliğinden İslamcı bir partiye yanaşarak bakan olan dünyanın en büyük siyasi döneği... Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay demiş ki: “AKP ile halk ortaya çıktı. Beyaz Türklerin hoşlanmadığı ‘healk’ dediği halk sokağa çıktı. Fransız Devrimi’nde de ilk baldırı çıplaklar sokağa dökülmüştü. İlk defa Türkiye’de toplumsal değişim yaşanıyor. İlk defa Türkiye’de bir zihniyet devrimi yaşanıyor.” Büyük dönek itiraf ediyor: Türkiye’de Cumhuriyet devrimlerini hedef alan bir karşıdevrim yaşanıyor. Cumhuriyet’in yurttaş yaptığı halk, AKP’nin sadakalarıyla baldırı çıplak olmuş ve sokağa çıkıp çöplüklerde yiyecek arıyor. AKP’nin içindeki ve çevresindeki “baldırı çıplaklar” ise her geçen gün biraz daha semiriyor; servetine servet katarak “eşitlik, kardeşlik, özgürlük” naraları atıyor. Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” TRAKYA ve İstanbul’daki selden sonra, AKP- FG koalisyonunun başı Recep, “Acımasız olacağız” demiş ve dere yatakları ile kıyılarındaki tüm binaları yıkacaklarını açıklamıştı ya... Oysa Mustafa Saraç, “Selden bir hafta önce deniz kıyılarına otel dikme izni veren de yine bunlardı” diyor: “Dere kenarlarında inşaat yaptırmayacağını söyleyenler, deniz kenarlarında otel yapımını yasayla düpedüz teşvik etmektedir. Sessiz sedasız, ancak hayli kapsamlı bir değişikliğe uğrayan ‘Deniz Turizmi Yönetmeliği’, Bakanlar Kurulu kararıyla, Temmuz ayının son haftasında yeni şekliyle yürürlüğe girdi. Yeni yönetmeliğe göre, kruvaziyer gemi limanları ile dört ve beş çıpalı yat limanlarında, konaklama, yeme içme tesisleri yapılabilecek. Bu değişiklikle, örneğin Ofer-Kutman ortaklığı, Kuşadası Limanı’na bir lüks otel ve elbette otelin yan tesisleri olarak tenis sahası, basketbol sahası, havuz, spa, hamam, restoran, bar, kafeterya, mini-çarşı dikme olanağına kavuşmuş olacak. Böylece, Kuşadası sakinleriyle Ofer-Kutman arasında süregelen ‘betonlaşma’ tartışmasının bir aşaması daha AKP iktidarının müdahalesiyle, liman şirketinin lehine sonuçlanacak. Hatırlanacağı gibi, Kıyı Kanunu’nu hiçe sayarak Kuşadası Limanı’na 56 adet kaçak dükkân inşa eden İsrail monopolünün yerli ortağı Kutman, tepkiler üzerine ‘gerekirse kanun çıkarılır’ demiş ve gerçekten de, kısa bir süre sonra gerekli kanun değişikliği Meclis’ten geçmişti. Ancak, bu kanun değişikliği, (muhtemelen, taslağı yangından mal kaçırırcasına hazırlayanlar, telaştan unuttuğu için) liman sahasına otel inşa edilmesine izin vermiyordu ve Ofer, limandaki mağazaların yanına, bir de beş yıldızlı otel kondurabilmek üzere ikinci bir yasal düzenleme talep ediyordu. Yerel seçimlerden bir kaç ay sonra Ofer’in beklediği müjde çıkıverdi. Artık her limancı, Kıyı Yasası’na tamamen aykırı olmasına rağmen deniz kıyısına bir otel kondurabilecek! Ancak Kuşadası Limanı’na denize sıfır otel inşa edilmesiyle ilgili tek engel kaldı: Liman sahasında boş yer kalmadı. O yeri de sel bölgelerini halkın arasına karışmadan havadan izleyen Recep, özel helikopterini bir ara Kuşadası‘na da yönlendirerek mutlaka bulacaktır!” Kıyı yağması SESSİZ SEDASIZ (!) Recep, bayramda Amerika’ya gitti. El öpmeye mi! YağmurDeniz GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Buruk Bir Bayram Sabahı… Bayram sabahı, bir an için yarı uyanıkken gözüm Boğaz Köprüsü’nün üstünde, ağarmak için gökle pazarlık eden bulutların camiyle, ışıklarla flörtüne ta- kılıyor. Yataktan fırlayıp balkona koşup anın büyü- sünü foto karelerinde yakalamaya çalışıyorum.Bi- razdan oğlum ve eşimle bayram sabahı başlayacak: Mezar ve aile ziyaretleri, dostlarla kucaklaşmalar… Silivri’deki arkadaşlar bu güzellikleri ne yazık ki ya- şayamayacaklar. Ayrıca bayram görüşmesi bile onlara çok görülmüş! Halbuki kulağımda Nejat Yavaşoğulları’nın sesin- den Bulutsuzluk Özlemi’nin o nefis şarkısı yankılanıyor: “Cezaevinde bayram görüşmesi/Analar, babalar, bacılar/ Elinde bir tutam çiçek tutan küçük kız/ Sar- maş dolaş.” Tanrı kimseyi cezaevine düşürmesin ta- bii ki. Ama bu cümlenin çok daha ağırı var: “Tanrı kim- seyi haksız yere cezaevine düşürmesin!” Çünkü o za- man isyan duygusu başlıyor… Soruyorum: Neden Mustafa Balbay kızı Yağmur’u bu sabah şehirde gezdirip 16 aylık oğluyla top koşturamayacak? Tun- cay Özkan neden hayat arkadaşıyla deniz kenarın- da yürüyemeyecek? Haberal niye mesleğine ve sev- diklerine kavuşamıyor? Bu hayal kırıklıklarının hesa- bını kim verecek? Bu haksızlıkları inşa edenlere ses- leniyorum: Ülkenin tüm nimetlerini gizliliğe bile sı- ğınmadan talan ettiğiniz şu günlerde, aranızda hâlâ dine “yüzde bir” inanan ve küpünü doldurma sar- hoşluğundan ayılabilen olmuşsa, bilin ki sırat köp- rüsünde sizlerden hesap sorulacak! Ne oldu da tüm dinlerin ortak değerlerini, dürüstlüğü, hak yememe- yi bu kadar kolayca derinlere gömebildiniz? İfade değiştiren yalancı tanıklar, “gizli(!)” tanıklar, yüzlü-yüzsüz tanıklar, kalkmışlar utanmadan ailele- rin, ülkenin kaderiyle oynayanlar…Hukuka da soru- yorum: Tarihe veya adil bir yargıya bir gün nasıl izah edilecek bunlar?“Onlar” ne yazık ki, en büyük zara- rı dine verdiler. Bayram günlerinin o ulvi güzelliğine, dini, ayrımcılığın acımasız silahı haline dönüştürerek tecavüz ettiler. Baktım, İslamın temel felsefesinden bihaber bir şempanze, geçen gün bir haber kanalında Türkan Saylan’a hakaret edip demokrasi otobanı üzerinden şeriat propagandasına devam ediyor. “Allah akıl fikir versin!” bile demedim. Zavallılığına acı- yıp iptidailiğini seyre daldım. Beyni küçücükken yı- kanmış ve artık fosilleşmiş. Görevi, zehirini yılan gi- bi akıtıp gençlerin beynini kirletmek. Daha yakınlarının gözyaşları dinmemişken, Saylan gibi dünyaya örnek olmuş bir insana bu kadar ha- yasızca saldırabilen zavallıyı bu saatten sonra ne pey- gamber affeder, ne de psikiyatr kurtarabilir...Arife gü- nü Balıkpazarı’nda balıkçının somonu ayıklamasını beklerken ailece bir midye tava ve bira alıp oturduk. Aydınlıkçı bir dosttan derginin son sayısını ve Pe- rinçek’in “Ergenekon Savunması” kitabını satın al- dım. Derginin kapaktan verdiği “Yurtseverlik suçsa bizi de içeri alın!” kampanyasına katılan aydınların haykırışlarını duydum. Helal olsun! Aylardır ya da ne- redeyse yıllardır dillendirdiğimiz en önemli cümle kam- panya olmuş. Bu, ben yurtdışındayken atılmış en önemli adım. İmzamı tabii ki ekliyorum ve milyonlara sesleniyo- rum: “Atatürkçülük suçsa Türkiye’yi hapishane ilan edin ey gafiller!” diye sonuna kadar haykırmak, he- pimizin boyun borcudur! Perinçek’in, Tuncay Öz- kan’ın yeni kitapları, Balbay’ın arada okuyabildiği- miz o nefis makaleleri… Silivri bize sesini duyurmaya çalışıyor. “F tipi” gerçeğinin, “hukukun üstünlüğü” ve “yargı bağımsızlığı” gibi zırhlı kılıflara bürünerek ülkeyi uçuruma sürüklediği şu günlerde, Türkiye’yi uyandırmak şart!Ve en son sevgili Balbay’a ses- leniyorum: Ümit (Zileli) sana her hafta hepimiz adı- na o anlamlı satırlarını sevgiyle yolluyor. Sen de lüt- fen Silivri’deki en yakın arkadaşım olarak içerideki dostlarımıza bu satırları ilet. Yalnız değiller! Ve bu haksızlık günleri yakında so- na erecek. Her bir masum aydın, tabii ki bu davadan “onurlanmış” olarak çıkıp halkına dönecek.Sevgili Türk halkı, ne yazık ki bu bayram, buruk bir bayram… Di- nin temel mesajlarından hiçbirini anlayamamışların, şekere acı ve ekşi karıştırdıkları bayram… Gidin o ay- dınlar bildirisini imzalayın. Ortaya çıkıp haykırın: “Yurtseverlik, Atatürkçülük suçsa en büyük suçlu be- nim, hadi gelin, işte buradayım!” deyin. Silivri’de hu- kuka, insanlığa, aydınlanmaya sahip çıkın. bedri.baykam@gmail.com;www.bedribaykam.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Çoğunlukla mor kadife üze- rine sõrma ile kabartma dal, yaprak ve çiçek işlenmiş giysi ya da örtü. 2/ İpekli bir ku- maş... Mer- sin’in Silifke il- çesinde antik bir kent. 3/ En- donezya’nõn plaka imi... Sõvacõlarõn ve duvarcõlarõn cetvel gi- bi kullandõklarõ uzun ve düz tahta. 4/ “Diş- otu” da denilen otsu bir bitki. 5/ Uzun süre cinsel ilişkide bulun- madõğõ için aşõrõ istek duyan kimseye argoda verilen ad... Roman- ya’nõn plaka imi. 6/ Şarap mahzeni... Şiirde iki ya da daha çok dizeden oluşan birim. 7/ “Çalma, hõrsõzlõk” anlamõnda argo sözcük... Ticari değer taşõyan yaprak tütünlerin düşük kaliteli olanõ. 8/ Kadõnlar hamamõn- da hizmet eden ve müşterileri yõkayan kadõn... Şarap. 9/ Saplõ tencere. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sularõn akmasõ için duvara açõlan dar ve uzun ya- rõk. 2/ İtici neden, güdü... Tüylü bir av köpeği cinsi. 3/ Hollanda’nõn plaka imi... Sert ve fazla kõzarmayan bir domates türü. 4/ Ahõr... Geminin arka tarafõ. 5/ Baş- kalarõnõn sõrtõndan geçinen kimse... Eski Mõsõr’da gü- neş tanrõsõ. 6/ Kõrõk ya da çõkõk. 7/ Susamurundan el- de edilen kürk... Cehennem. 8/ Karakter... Aşõnõn tut- masõ için yinelenmesi. 9/ Yunan mitolojisinde, “Altın Post”u aramaya çõkan geminin adõ... Avuç içi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D Ü D Ü K Ç Ü N A M E L E Z İ L R E V E N D Ü K I R Ş A R M A N C A N N A H E A E S E M E R N A S I R T İ G K İ R İ B A T İ P Ü R M U N İ S 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear