Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 20 EYLÜL 2009 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
İÜ Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bayram Öztürk’ten ciddi uyarõlar:
Denizlerimizdetehlikesinyalleri
Deniz ve okyanus araştõrmalarõ denince akla
ilk gelen isimlerden birisi Prof. Dr. Bayram
Öztürk. Öztürk’le deniz çevresinde meydana
gelen değişiklikleri, küresel õsõnmanõn denizleri
nasõl etkilediğini, Saros Körfezi’nin neden
koruma altõna alõnmadõğõnõ ve üniversitelerin
AKP iktidarõyla birlikte nasõl siyasallaştõğõnõ
konuştuk.
- Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü’ne
Akdeniz için hazırladığınız “İklim değişikliği
ve Türkiye denizlerine etkileri” konulu bir
rapor var? Raporu özetler misiniz?
B.Ö. - Evet. Bu rapor iklim değişikliğine
karşõ Akdeniz’de neler olacak sorusuna cevap
arayan bir çalõşma. Öncelikle, Akdeniz ve
Karadeniz iklim değişikliğinden ve õsõnmadan
fazlasõyla etkilenmeye başladõlar. Örneğin,
Karadeniz’de birçok Akdeniz kökenli deniz
canlõsõ görülmeye başlandõ. Salpa, kupes, gün
balõklarõ, sardalya, baraküda gibi balõklar artõk
Kõrõm yarõmadasõna kadar ulaştõlar. İğneada
kõyõlarõnda Salpa balõklarõ avlanõyor. Yani deniz
canlõlarõ iklim değişikliğine karşõ yayõlõm
alanõnõ genişleterek tepki veriyor. Diğer
yandan, zehirli denizanalarõndan pusula
denizanasõ artõk Karadeniz’de. Bunlar iklim
değişikliğinin sonuçlarõ veya etkileri. Marmara
Denizi’nde ise balon balõğõ gibi zehirli balõklar
görülmeye başlandõ. Yine, Kõzõldeniz kökenli
bir tür kabuklu deniz canlõsõ bir şekilde
binlerce mil kat edip ağlara takõlõyor. Yani
Karadeniz gitgide Akdenizleşmeye başladõ ki
bu her bakõmdan çok tehlikeli bir süreç.
Mesela, balõkçõlõğõmõzõ ele alalõm, deniz suyu
sõcaklõğõnõn artõşõ sonucu bu denize girip uyum
sağlayan yeni canlõlar yerli balõklarõn örneğin
hamsinin veya palamutun yerini alõrsa bu
balõkçõlõk için tam bir sosyal ve ekolojik felaket
olur. Çünkü, balõkçõlarõn av yöntemlerini ve
ekipmanlarõnõ değiştirmesi veya balõk
avcõlõğõndaki azalmalar sektördeki bunalõmõ
daha da derinleştirir. Ekolojik yönden ise 20 yõl
önce tankerlerin balast sularõyla Karadeniz’e
giren taraklõ medüzün yarattõğõ tehlikeden daha
fazlasõnõ bekleyebiliriz. Dahasõ Karadeniz’in
yer yer 180 metreden sonraki derinliklerinde
bulunan hidrojensülfür tabakasõnõn bu denize
giren tatlõ ve tuzlu su girişindeki azalmayla
değişmesi olasõ. Sanki bilim-kurgu romanõ gibi
bir şey ama bundan 20 yõl önce Marmara
Denizi’nde zehirli denizanalarõndan korunmak
için yazlõkçõlarõn plajlara ağ gereceklerini
anlatsalar kimse inanmazdõ. Bütün bu ekolojik
değişimlerin takibi ve irdelenmesi son derece
önemli. Kaldõ ki, Akdeniz ve Karadeniz su
mübadelesi başta olmak üzere birbirlerine
hayat veren, kan veren, birbirlerini etkileyen iki
deniz.
- Akdeniz’de durum nedir?
- Akdeniz’in tropik sinyaller vermesi son 10
yõlda oldukça arttõ. Yani Akdeniz, son 30-40
yõldan beri giderek daha tuzlu ve sõcak bir
deniz haline gelmeye başladõ. Özellikle 1000
metrenin altõndaki derin sularda sõcaklõk 0.13
C, tuzluluk ise yüzde 0.4 oranõnda arttõ.
Böylece Akdeniz’in içinde Kõzõldeniz gibi bir
deniz daha oluşuyor. Bu şu demektir,
Akdeniz’in sõcaklõk ve tuzluluk koşullarõ
Kõzõldeniz’e o kadar benzemektedir ki bu deniz
50 türün üzerinde Kõzõldeniz kökenli balõk
türünü barõndõrmaktadõr. Bu sayõ ayrõca her yõl
artmaktadõr. Bir anlamda iklim değişikliği
nedeniyle deniz içinde başka bir deniz daha
oluştu Akdeniz’de. Akdeniz tropikalleşmeye
başladı. Kõzõldeniz kökenli birçok deniz canlõsõ
artõk sadece İskenderun’da değil, Ege Denizi
hatta Marmara’ya kadar yayõldõ. Ama bu
değişimden daha çok Doğu Akdeniz
etkilenmektedir. Yapõlan değerlendirmeler
2100 yõlõnda deniz suyu sõcaklõğõnõn 1.5 C ile
3.4 C arasõnda artacağõnõ gösteriyor.
Akdeniz’deki õsõnma kõyõ yapõlarõnõ, limanlarõ,
balõkçõlõğõmõzõ, turizmi temelden etkileyecek
nitelik kazanmõş durumda. Su seviyesindeki 10
cm’lik bir yükselme bile kõyõda 1 metre
yükseklikte bir etki yapõyor. Su seviyesinin
değişmesi halinde dalyan ve lagünlerde yapõlan
balõk avcõlõğõ bundan olumsuz etkilenecek.
Sulak alanlarõn şekli değişecek, sahillerin
büyük bir kõsmõ su altõnda kalacak. Türkiye
kõyõlarõ özellikle Ege ve Akdeniz’in çoğu
kõyõlarõ sedimenter dolgu malzemesi. Bu
malzeme dõş etkilere karşõ çok kararsõz ve
dağõlma özelliğine sahip. İklim değişikliği
sonucunda kõyõsal alanlardan binlerce kişi göç
edebilir. Kekova’da suyun içinde gördüğümüz
lahitleri 100 yõl sonra göremeyebiliriz. Çin
kaynaklarõnda Orta Asya’da Doğu Türk
İmparatorluğu’nun yõkõlmasõnõn iklim
değişikliği nedeniyle olduğunu açõklayan
belgeler var. Bu bakõmdan konunun güvenlik,
stratejik, sosyal, ekonomik ve bilimsel
yönleriyle ele alõnmasõ çok önemli.
Deniz kirliliği turizmi vuruyor
- Son yıllarda denizlerimizde görülen
denizanalarının çoğalma sebepleri nedir?
- Bu denizanalarõnõn bir kõsmõ
Kõzõldeniz’den Süveyş Kanalõ yoluyla
Akdeniz’e geçip yayõlõyorlar. Bunlar zehirli
denizanalarõ. Akõntõ yönüne bağlõ olarak İsrail,
Mõsõr, Lübnan, Suriye ve daha sonra
Türkiye,Yunanistan vs. devam ediyorlar. Bu
yayõlõmõ iklim değişikliği ve õsõnma tetikliyor.
Bu nedenle Kõzõldeniz’den gelen yeni türler
Akdeniz’de oldukça başarõlõ oldular. Diğer
neden ise denizlerdeki besin zincirindeki
kopuşlar. Yani besin ağõnda bulunan deniz
canlõlarõnõn nüfuslarõnõn azalmasõ veya düşmesi
ki bunun da temel sebebi aşõrõ balõkçõlõk ve
kirlenme olgusu. Denizlerimizde denizanalarõnõ
yiyen deniz canlõlarõnõ tükettik, uskumru,
kolyos, aybalõğõ, vatoz, denizkaplumbağalarõ.
Tabii bir de kirlenmenin başladõğõ veya
kirlenmiş yerleri tercih eder bu canlõlar.
Denizler her değişime çok çabuk tepki verirler.
Örneğin son yõllarda, İspanya, İtalya ve
Fransa’da aşõrõ denizanalarõ patlamasõ yüzünden
yazõn plajlar boşalõyor. 2007 yõlõnda sadece
İspanya’da en az 30 bin kişi denizanasõ
yakõnmasõyla sağlõk kuruluşlarõna gitti.
Fransa’da Nice’te günde 50 şikâyet geliyor
zehirli deniz canlõlarõndan. Öldürmese de
zehirli bir canlõyla birlikte hiç kimse çocuğunu
denize sokmaz. Sorun giderek sosyal bir nitelik
kazanõyor. Tur operatörleri bağlantõlarõnõ iptal
ediyorlar. Bu sorun bizim sularõmõz içinde
geçerlidir ve bu durumda turizmdeki
mukayeseli üstünlüğümüzü kaybederiz. Bütün
bunlar denizlerde iklim değişikliğinin ve
küresel õsõnmanõn en somut göstergeleri.
- Akdeniz dışında neler oluyor?
- Akdeniz dõşõnda ise örneğin Kuzey
Kutbu’nda eriyen buzullar nedeniyle ulaşõm
yollarõ kõsalõyor. Kutup rotasõnõ takip edip
Uzakdoğu ve Avrupa’ya ulaşmak için ticari
amaçlõ seyir denemeleri başladõ. Bu Malaka
veya Süveyş Kanalõ’ndan daha kõsa bir rota.
İleride bu boğazlarõn önemi azalabilir. Ayrõca
eriyen buzullarõn olduğu bölge petrol ve
doğalgaz açõsõndan iştah kabartõcõ. Rusya,
Danimarka, Norveç başta olmak üzere bu
bölgenin deniz yatağõnõn paylaşõmõ için
uzlaşma arõyorlar. Artõk yeni bir iklim
jeopolitiği ortaya çõkõyor dünyada.
Ülkeler buna göre kendilerini yeniden
konumlandõrõyorlar. Gõda güvenliği,
biyoteknoloji ve enerji konularõna öncelik
vererek yeni tedbirler alõyorlar. Örneğin
büyük ilaç şirketleri kanser ve enfeksiyon
hastalıklarına karşı ilaç olarak kullanılmak
üzere başta sünger, denizyıldızları ve
tulumlu hayvanlar olmak üzere binlerce
deniz canlısından aktif madde elde etmek
için denizlerde tarama yapıyor. Denizlerde
oldukça önemli gen kaynaklarõ var. Birçok ülke
gelecek 20-50 yõllõk politika ve stratejiler
üzerinde çalõşõyor. Bunlar üzerinde bizim de
çalõşmamõz gerekiyor.
- Balık çiftlikleri işi ne oldu? Taşınma
tartışmaları devam ediyor mu?
- Denizlerde üretimi arttõrmamõz şart, çünkü
bu nüfusu sadece kuru fasulye ile
besleyemezsiniz. Balõk, sağlõk ve hayvansal
protein demektir. Balõk çiftlikleri devletten izin
almõş işletmeler. Bunlar bir gecede kurulmuş
gecekondular değil denize. Devlet bunlara yer
gösterdi. Şimdi de taşõnõn diyor.
- Deniz araştırma seferleri nasıl geçti?
- Yunus-S araştõrma gemisiyle Doğu
Akdeniz’deki araştõrmalarõ Kuzey Kõbrõs Türk
Cumhuriyeti, Suriye ve Lübnan arasõndaki kõyõ ve
uluslararasõ sularda üç yõl devam etti. Bu
araştõrma Doğu Akdeniz’de canlõ kaynaklarõnõn
korunmasõ ve sürdürülebilir işletilmesi açõsõndan
büyük önem taşõyordu. Bu aynõ zamanda
ülkemizin deniz araştõrmalarõ tarihinde bir sõçrama
taşõ. Cumhuriyet tarihinde sadece İstanbul
Üniversitesi’nin yaptõğõ bir çalõşmadõr bu. Bilim
tarihi bunu böyle yazacaktõr.
Bu araştõrmalarda, Güney Kõbrõs’õn nüfuz
bölgesi iddia ettiği alanlar da dahil örneklemeler
ve ölçümler yapõlmõştõr. Bu anlamda ilk kez bir
Türk araştõrma gemisi Doğu Akdeniz’de Suriye
ve Lübnan karasularõnda araştõrma izni aldõ.
Karadeniz’de Romanya’da çalõştõk. Bu
devletlerin uzmanlarõ da gemiye davet edilerek bu
ülkelerin sularõnda su kirlenmesi, küresel õsõnma
ve yeni balõkçõlõk alanlarõyla ilgili araştõrmalar
yapõldõ. Bunlarõn sonuçlarõ gelecek yõl yapõlacak
Akdeniz Bilim Konseyi toplantõsõnda sunulacak.
Bu araştõrmadan elde edilen veriler uluslararasõ
kurumlarla da paylaşõldõ. Araştõrma ülkemizin
Doğu Akdeniz’deki yeni sõnõr çizimi girişimleri
karşõsõnda bilimsel gücünü göstermesi bakõmõndan
önemliydi. Araştõrmaya katõlan bütün bilim
insanlarõnõ tekrar kutluyorum.
AkdenizülkeleriMünhasõrEkonomiBölgeilanõylaPandora’nõnkutusunuaçtõ
- Akdeniz’de Münhasır Ekonomik
Bölge (MEB) tartışmaları ne
durumda? Hazırlanan haritalar var
mı? Bu sorun başka hangi sorunları
tetikler?
- Prof. Sertaç Hami Başeren ile
birlikte Türkiye’nin MEB haritasõnõ
hazõrladõk. Bu üç yõllõk bir çalõşmanõn
ürünü ve haritayõ da yayõmladõk. Türk
Deniz Araştõrmalarõ Vakfõ’nõn
sitesinden görülebilir. Burada sorun
yok. Sorun AB’nin hazõrlattõğõ
haritalarõn hakkaniyete uygun
olmamasõ. AB, Kõbrõs adasõ ile
Yunanistan’õ münhasõr ekonomik
bölgeleri vasõtasõyla birleştirerek
Akdeniz’i bize adeta kapatõyor. Bu
kabul edilemez bir durum. Esasen
1982 Birleşmiş Milletler Deniz
Hukuku Sözleşmesi kapsamõnda
MEB konusu balõkçõlõk alanlarõ ve
yönetimini düzenlemek amacõyla
çõkartõlmõştõ. Akdeniz’de MEB
alanlarõ denilince açõk denizde balõk
avcõlõğõnõn düzenlenmesi önce akla
gelir. Türkiye’nin kendi
karasularõnda balõk stoklarõndaki
azalma nedeniyle avlanma için yeni
açõk deniz balõkçõlõk sahalarõna
ihtiyaç var. Böylelikle büyük boylu
(30 m. üzeri) tekneler için yeni av
sahalarõ bulunarak aşõrõ avcõlõğõn
önüne geçilmesi gerekiyor. Özellikle
Karadeniz’deki su ürünleri
stoklarõndaki azalma karşõsõnda yeni
tedbirlere ihtiyaç var ama açõk deniz
alanlarõnõn sõnõrlandõrõlmasõ bu plan
için engel. Düşünsenize Akdeniz’in
açõk deniz alanlarõnda palamut veya
sardalya avlamak için Mõsõr veya
Güney Kõbrõs hükümetlerinden izin
isteyeceksiniz. Çünkü balõkçõlõk av
alanlarõnõ kendi MEB alanõ içine aldõ
bunlar. Dolayõsõyla bu yeni sorunlarõ
tetikleyecek. İşin bir de petrol tarafõ
var ki şimdi Amerikalõ şirketler
Güney Kõbrõs’õn vereceği lisanslarla
petrol aramak istiyorlar. Ama aynõ
alanlara Türkiye de ruhsat veriyor.
Dolayõsõyla bazõ alanlar çakõşõyor.
Yani Doğu Akdeniz iyice õsõnacak.
Ayrõca, Akdeniz’de birçok ülke MEB
ilan ediyor, en son örnek Fransa.
Bunu başka ülkeler izleyecek
tabiatõyla. Yani Pandora’nõn kutusu
açõldõ.
Bence, Türkiye’nin Ege ve
Akdeniz olmak üzere iki farklõ deniz
politikasõ izlemesi gerekmektedir.
Özellikle Ege Denizi için yeni
politikalar geliştirilmesi ve balõkçõlõk
yönetimi, kirlenmenin önlenmesi ve
koruma alanlarõ oluşturulmasõ
konusunda yeni arayõşlara gidilmesi
lazõm. Böylece Yunanistan’õn ve
AB’nin bu konudaki inisiyatifi de
elinden alõnmõş olabilir.
Doğu Akdeniz ise deniz yetki
alanlarõnõn paylaşõlmasõ konusunda
yeni gelişmeler olduğundan bütün
bölgenin AB sularõ ilan edilmesi
önlenmelidir. AB’nin bütün Doğu
Akdeniz’i Türkiye’ye kapatma
çabalarõna sonuna kadar karşõ
çõkõlmalõdõr. Bu konuda hazõrlanan
haritalara karşõ kendi haritalarõmõzõ ve
önerilerimizi sunarak politikalar
geliştirmeliyiz.
Üniversiteler
siyasallaştõrõlõyor
- Üniversitede işler nasıl gidiyor?
- Üniversiteler maalesef
siyasallaşõyor. Sayõn Başbakan’a fahri
doktora unvanõ verilmesi buna en iyi
örnek. Üniversiteler kendini günlük
politikadan izole etmelidir. Öte
yandan atananlar genellikle nitelik
yerine kendilerine yakõnõ seçiyor artõk.
Bu bir nevi partizanlõk. Zaten,
evrensel standartlarda bilgi üretecek
insan sayõsõ üniversitelerde az. Bunu
arttõrmak lazõm. Ben yeni rektöre oy
vermedim, dekanlõk sürem bitti ve
ayrõldõm. Rektörlükçe açõlan
soruşturmalar bilimsel verimi
düşürüyor üniversitede. Ama bunlar
bizim iç işlerimiz. Ben hem Rektör
Prof. Kemal Alemdaroğlu hem de
Rektör Prof. Mesut Parlak
döneminde yönetim kurulu üyeliği ve
dekanlõk yaptõm. Kemal Hoca müthiş
çalõşkandõ. Üniversiteye sabah
erkenden gelir, her şeyi inceler ve
takip ederdi. Hak etmediği, uğradõğõ
haksõzlõklara üzülüyorum. Mesut
Hoca’nõn tarzõ farklõydõ. O da
üniversitede yapõlamayan pek çok
projeyi başarõyla bitirdi. Tõp dõşõndaki
bölümlere de büyük hizmetleri oldu.
Sorunlara farklõ yaklaşmasõnõ
biliyordu. Üniversitenin saygõnlõğõnõ
her ikisi de korudu. Her ikisi de devlet
terbiyesi almõş hocalarõmõzdõ.
Üniversiteye politika sokmadõlar,
politikacõlarla içli dõşlõ olmadõlar.
Üniversiteyi herhangi bir partiye
yaklaştõrmadõlar ve çok zor
dönemlerde başarõyla görev yaptõlar.
Ben bu nedenle ikisine de
minnettarõm.
P
O
R
T
R
E
Prof. Dr. BAYRAM ÖZTÜRK
Eski İÜ Su Ürünleri Fakültesi Dekanõ. Aynõ
fakültede ders vermeye devam ediyor. Merkezi
Monaco’da bulunan, Monaco Prensi Albert’in
başkanlõğõnõ yaptõğõ CIESM (Akdeniz Bilim
Komisyonu) ve Türk Deniz Araştõrmalarõ Vakfõ
(TÜDAV) kurucu başkanõ ve yönetim kurulu üyesi.
IMO (Uluslararasõ Denizcilik Örgütü) Deniz
Çevresini Koruma Komitesi Türkiye delegesi.
50’nin üzerinde makalesi ve dört kitabõ var. Birçok
deniz ve okyanusta araştõrmacõ olarak görev yaptõ.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- Saros Körfezi neden koruma altına
alınmıyor?
- Türkiye denizlerinde kõyõsal
alanlarda yani ülke karasularõ içinde ilk
korunmasõ gereken yer Saros Körfezi’dir.
Bu konuda Koruma Kontrol Genel
Müdürlüğü’nün geçen yõl tarafõmõza
yaptõrdõğõ bir araştõrma var. Bu
araştõrmada biz Saros Körfezi’nin
balõkçõlõk dahil her tür deniz etkinliği
için koruma alanõ ilan edilmesini önerdik.
Burasõ zaten doğal bir akvaryum.
Karadeniz ve Marmara’ya geçen balõklar
burada beslenirler ve büyürler. Lüfer,
palamut, kõlõç hepsi burada beslenirler.
Saros birçok balõğõn üreme yeridir. Ama
kõlõç balõğõ azaldõ, tekir, barbunya, berlam
ve diğer dip balõklarõ aşõrõ avcõlõk sonucu
tükendi. Bunlarõn stoklarõnõn yenilenmesi
için ciddi bir koruma ve yönetim planõ
gerekiyor. Balõkçõlõğa kapanan bir
bölgeye balõk sayõsõnõ arttõrmak için suni
resif amaçlõ araba, beton blok veya başka
bir şey atmaya gerek yoktur. Sistem
kendini kõsa sürede yeniler.
Ayrõca, bu bölge Çanakkale savaşlarõ
nedeniyle dünya kültürel mirasõnõn bir
parçasõ. Hâlâ Morto Koyu’nda ve
Mehmetçik Feneri’nin altõnda denizin
dibinde birçok batõk ve savaş kalõntõsõ
duruyor. Saros kõyõlarõ binlerce insana
mezar olmuş bir yer. Sadece bu neden
bile Saros Körfezi’nin korunmasõ için
yeterli bir gerekçedir. Bu konuda ilgili
bakanlõklarõ yani Tarõm ve Köy İşleri ile
Çevre ve Orman bakanlõklarõna konunun
daha iyi anlatõlmasõ ve baskõ yapõlmasõ
lazõm.
İklim değişikliği sonucunda kõyõsal
alanlardan binlerce kişi göç
edebilir. Kekova’da suyun içinde
gördüğümüz Lahitleri 100 yõl
sonra görmeyebiliriz.
Üniversiteler kendini günlük
politikalardan izole etmelidir.
Atananlar nitelik yerine artõk
kendilerine yakõn olanõ seçiyor.
Bu da bir nevi partizanlõk.
S a r o s K ö r f e z i
k u r t a r ı l m a y ı b e k l i y o r
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr