24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HARBİ SEMİH POROY CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Kozak Yaylası ve Bir Aydınlanma Buluşması Kozak Yaylası, cennet yurdumuza niçin “cen- net” denildiğine örnek bir köşe; Ayvalık’la Berga- ma arasındaki 67 km’lik dönemeci bol asfalt yolun her iki yanına derinliğine yayılmış çam ormanları- nın kapladığı yeşil mi yeşil, havası temiz mi temiz, yaşanası bir bölge. Yayla; fıstık çamları, balı, hoş- görülü, güler yüzlü insanları ve Demircidere’den Ayvatlar’a, Nebiler’den Aşağıbey’e kimi şelalesiy- le, kimi mağarasıyla, kimi Roma Hamamı’yla, kimi Türkmen gelenekleriyle her biri ayrı bir çekim mer- kezi olan 16 köyüyle ün yapmış. Kozak Yaylası’na bu ilk gidişim.. gidiş nedenim de turistik değil, bir buluşmaya çağrılıyım. Burada, bir kır lokantası olan Doğa Restoran’da dokuz yıl- dır düzenlenen bir buluşma bu, bir “aydınlanma buluşması”. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Balıkesir Şube Başkanı İsmail Erten’in girişimiyle birkaç ailenin bir araya gelmesiyle ilki gerçekleşen buluşma yıllar içinde geniş katılımlı, geleneksel bir toplantıya dönüşmüş. Düzenleyiciler her buluşmaya birkaç da konuş- macı çağırıyorlar; geçen yılki buluşmanın konuş- macıları Türkel Minibaş, Mehmet Başaran, Ah- met Yorulmaz ve Ümit Zileli imiş. Bu yılki buluş- ma bizi öksüz bırakıp giden sevgili Türkel’le, bir süre önce aramızdan ayrılan Köy Enstitülü eğitim- ci ve hukukçu Mehmet Ali Şengül öğretmenimi- zin anılarına düzenlenmiş. Önce koca bir çınar olan öğretmenim Talip Apaydın konuştu, güncel bir Türkiye görüntüsü çizdi. Dikkatle, ilgiyle izledim. Onu izlerken Köy Enstitülerinin ülkemize, toplumumuza ne değerler kazandırdığını, aydınlanma devrimimizi nasıl zen- ginleştirdiğini, kapatılmalarının ise yurdumuzu ve insanlarımızı nasıl yoksullaştırdığını düşündüm. O aydınlanma lanetlileri, o Reşat Şemsettin Sirer’ler, o Tevfik İleri’ler geçtiler gözlerimin önünden, sırt- larındaki kapkara hortlak cüppeleriyle. Ve onların güncel artçıları… “Emperyalizm önce anlaşmalarla, sonra topla tü- fekle gelir” derdi Türkel.. “Uyanık olun, susmayın, her yerde konuşun!” Onu anlattım, maviş gözlü, hep duru, hep yalın, hep doğru.. cerbezesiyle, yo- rulmazlığıyla, örgütçülüğüyle, çalışkanlığıyla kadın gibi kadın olan can arkadaşımı… İnsan Türkel Mi- nibaş gibi olunca nereye gittiyse, nereye adımını at- tıysa orada iz bırakıyor; ister Edirne’de, ister Şan- lıurfa’da, isterse Kozak Yaylası’nda olsun... Konuşurken bir an gözlerim annesi Nurten Ha- nım’a, kardeşi Ali ve onun eşi Yüksel Minibaş’a takıldı, “unutulamaz” bir insanın annesi, kardeşi ol- manın hüzünlü övüncünü yansıtıyordu gözleri. Bir Talip Apaydın’ın, bir Mehmet Başaran’ın, bir Bahattin Fırtına’nın önünde konuşurken insan kendini sınava girmiş bir öğrenci gibi duyumsuyor. En iyisi sözü uzatmamak, yerinde kesmek; ben de öyle yaptım. Sonra Sevgili Mehmet Başaran öğretmenimle değerli dostum Ahmet Yorulmaz konuştular. Hepi- miz aşağı yukarı aynı şeyleri söyledik aslında.. or- tak duygularımızı, geleceğe ilişkin ortak özlemleri- mizi, yaşananlara ilişkin ortak öfkelerimizi dile ge- tirdik. Bir dostlar buluşmasıydı sonuçta. Aydınlık yürekli, aydınlık beyinli, aydınlık yüzlü yurtseverle- rin bir aradalığıydı. Orada olmak, o insanların arasında soluk almak iyi geldi bana. Gelecek yıl da gideceğim. Ama daha önce de gitmem gerekiyor Kozak Yay- lası’na. Madenciler oraya da el atmışlar; yaylanın 5 milyon çamına göz dikmişler, çamları devirip devi- rip toprağı oyuyorlar, yeşili kelleştiriyorlar. Yağma, talan orada da başlamış. Göz göre göre çalıyorlar yurdumuzun geleceğini. Kapitalizmin en aşağılık türüne, bu talancılığa “Dur!” demek gerekiyor. dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ 3. Köprü Duasõ... Muhafazakâr bir gazetemizin hanõm muhabiri “3. köprüyle il- gili en kısa görüşüm”ü öğren- mek istediğinde sordum: “Kaç cümle?” Olanca kibarlõğõyla “Müm- künse tek..” deyip devam etti; “çünküçoksayıdauzmanınfik- rineaynısayfadayervermekis- tiyoruz...” O anda aklõma, Ulaştõrma Ba- kanõ Binali Yıldırım için “aşırı karayolcu”serzenişimegönderi- len“Bakanlıkaçıklaması”geldi. Aklõ başõnda hiç kimsenin savu- namadõğõköprüyü“gerekli”gös- teren cümleler ne kadar da “zor- lama”ydõ... Yine aynõ anda aklõma, Başba- kan’õn İstanbul’u yönetirken “köprüye hayır” dediği yüzü ile şimdiki değişen bakõşlarõ gelme- sin mi? Hanõm kõzõmõza “Yazın” de- dim;“Allahkimseyi,3.köprüyü savunur duruma düşürme- sin...” Bu “fikrim”i yazdõlar mõ izle- yemedim ama o gün bugündür, gerçekten dua ediyorum: “Allah kimseyi, hele bulunduğu ma- kamdaki belki de açıklayama- dığıkimibağlantılarınedeniyle, 3. köprüyü savunur duruma düşürmesin...” Bakanlık yanıtı UlaştõrmaBakanõ’na“Artıkşu Amerikancı karayolu politika- sınıbırakın”dememegönderilen “Bakanlık açıklaması”na gelin- ce.. Bir kere, benim içerlediğim “Bakanlığın”değil,“Bakan’ın” tutumuydu... hatta bu tutumun, aynõ Bakanlõğõn “Cumhuriyet tarihindeki geleneksel demir- yolcu duruşu” ile de çeliştiğini yazmõş; vaktiyle ülkeyi demir ağ- larla ören Bakanlõk emektarlarõ- nõn ruhlarõnõ incittiğini söylemiş- tim... Buna rağmen “Basın Müşa- virliği”nden gelen “Bakanlık” yanõtõnda, demiryollarõnõ geliştir- meye harcanan paralar açõklana- rak deniyor ki; “karayoluna tek taraflı yatırım yapıldığı ithamı doğru değildir...” SayõnBakan’õn“3.köprüyüıs- rarla savuma”sõnõ eleştirmeme de aynen şu yanõt verilmiş: “3. Köprü’den raylı sistem geçiş imkânı konusunda gerekli etüt- ler yapılmaktadır. 3. Köprü, İs- tanbul’un tarihî ve doğal doku- suna zarar vermeyen bir planla yapılacaktır...” Çok ama çok merak etmeye başladõm... Bu sözlerin ardõndaki “bilim- sel araştırma”! kimindir? Hangi ulusal ya da bölgesel ulaşõm plan- lamasõnda, İstanbul’un “koruma altında”ki kuzeyinden ikinci bir demiryolu hattõ geçirilmesi var- dõr? Hangi uzmanlar kurulu, “Ma- dem bir köprü kurulacak, bari üzerinden tren de geçsin..” di- yebilir? Demiryolu güzergâhlarõnõ böy- lesi “rastlantı”lara bağlayan bir anlayõş; “Türkiye Cumhuriye- ti’nin planlama birikimi”ne ha- karettir... Ya şu “çevreci” 3. köprü savõna ne deme- li? Hangi çevre uzmanõ, ormanlarõn ve su hav- zalarõnõn en yoğun ol- duğubölgelerdengeçe- cek 8 şeritli bir otoyo- lun, 1. derece SİT’lerin üzerinebasacakdevasa viyadüklerinin ve Bo- ğaziçi “öngörü- nüm”ünü parçalaya- cak köprü ile bağlantõ yollarõnõn “doğal dokuya zarar vermeye- ceği”ni, şöyle gözünü gözümüz- den kaçõrmadan söyleyebilir?.. Metrobüs sorusu Vaktiyle Dalan da “3. köprü projem hazır” diyerek “Alman- ya’daki Essen Üniversitesi’nin hazırladı”ğõnõaçõkladõğõnda,Mi- marlar Odasõ o üniversiteye res- men sormuş; “Bizle ilgisi yok...” yanõtõnõ almõştõ... Şimdide“metrobüs”ihalesiy- le ilgili “yolsuzluk” davasõnda, hâkim İETT müdürüne sormuş, “İstanbul Teknik Üniversitesi dururken, neden Berlin Üni- versitesi’nden görüş aldınız?” Yanõtõ “Çünkü tecrübeliler..” olunca, demiş ki; “ama İTÜ de gayet köklü bir kurumdur...” (Hürriyet-24 Temmuz 2009) Aynõ köklü kurumumuzun 3. köprünün “gereksiz”liğini de ka- nõtlayan ve “gerçek çözüm”leri gösteren “Ulaşım Mastır Pla- nı”nõ,acabaUlaştõrmaBakanõmõz ne zaman okuyacak?.. Sayõn Binali Yõldõrõm’a açõk çağrõ: “dilediği” üniversitemize 3.köprüyleilgiligerekçeleriniya- zõp sorsun: “Ne diyorsunuz?” “Haklısınız” diyen tek bir üni- versite çõkarsa, helal olsun, yap- sõn... Ne diyelim; “Allah kimseyi, yanlışları savunur duruma dü- şürmesin...” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Ağustos 9 AĞUSTOS 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Devletin zirvesi tesettürlü: Türbanlı triumvira! Dayak Engin Balım: “AKP-FG koalisyonunda gençlere dayak, yandaşlara kıyak!” Konyalı Muzaffer Tanrıkul: “Darbe karşıtı olduklarını söyleyenler en çok oy aldıkları Konya’da önce Ziya Ül Hak Caddesi’nin adını değiştirsinler de görelim!” Aç-Ilım Şeyda Cebeci: “Açılım diye fazla kafa yormayın. Aç; Türk milletin halidir. Ilım; Ilımlı İslam devletidir!” YağmurDeniz Hormonlu ‘sorun’un son açılımı “ÖNCE insanları dağlara çıkardılar” diye söze giriyor Sıtkı Ergüney ve devam ediyor: “Türk ordusuna karşı gerilla savaşında başarılı olamayınca terör örgütünü Avrupa’nın siyaset arenasına taşıdılar. Avrupa Birliği sevdası ile yanıp tutuşanlardan istekleri, ödünleri bazen ‘dayatma’, bazen de ‘uyutma’ yolu ile almaya başladılar. Başlangıçta adı konmayan ‘hormonlu’ hareket yeterince olgunlaştığında önce ‘Güneydoğu Sorunu’ daha sonra da ‘Kürt Sorunu’ adı altında ve ‘demokratik hak ve özgürlükler’ makyajı ile servis edildi. Çünkü Avrupa’ya ‘girmek’ isteyen Türkiye, Güneydoğu’da var olduğu iddia edilen ‘sorun’a çözüm bulmalıydı! Ne var ki ‘sorun’ bir türlü ‘somut’ olarak tanımlanmıyor, tanımlanamıyor! Şimdilerde, ABD’nin ‘stratejik’ fakat aslında ‘uydu’ ortağı olan Türkiye’de yeni bir ‘açılım’a karar verildi. ABD’nin Irak’a ihraç ettiği demokrasinin coğrafi sınırlarını açmak istemesiyle ‘tarihi fırsat’ yaratıldı ve Ankara’daki ‘eşbaşkan’ yeni bir misyon üstlendi. Ardından Hasan’lara, Oral’lara, Cengiz’lere, Fehmi’lere, Türköne’lere ‘sefer görev emirleri’ tebliğ edildi. Hep bir ağızdan yine ‘sorun’ demeye başladılar ama sorunca da kimse ‘sorun’un tanımını yapmıyor. Bu kadar korkak olmayın baylar, bayanlar; çıkartın artık ağzınızdaki baklayı!” Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” İSLAM âleminin son halife adayı Fatih Sultan Recep, meşhur fermanlarından birine “Velev ki” diyerek başlamıştı. Biz de sultan hazretlerinin kaftanının kuyruğuna takılarak “Velev ki” diyelim: Velev ki, Ergenekon dalgasının üzerindeki AKP- FG koalisyon hükümetinin siyasi koruması kalkar... Hukuka saygılı bir iktidar iş başına geçer... Adalet Bakanlığı, dalganın savcıları hakkındaki şikâyetleri, suç duyurularını ciddiye alarak yargıya havale eder... Başta Zekeriya olmak üzere dalganın savcıları ve soruşturmaya bulaşan kimi polis şefleri ile f tipi polisler hakkında dava açılırsa... Velev ki dava açılınca iddianamede, Ergenekon’un savcıları ve polisleri hakkında aşağıdaki suçlamalar yapılabilir mi, yapılamaz mı? “Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek”, “Özel hayatın gizliliğini ihlal etmek”, “Özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek”, Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etmek”, “Devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek”, “Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri hile ile almak”, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri amacı dışında kullanmak”, “Açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etmek.” Bu suçlamalar, velev ki Ergenekon savcıları ve polisleri hakkında açılacak bir davada aynen ve hatta daha da fazlasıyla yer alacaktır gibi geliyor bendenize. Fakat ne ilginçtir “velev ki iddianamesi”ndeki Ergenekon dalgasının savcı ve polislerine yönelik bu suçlamalar, Ergenekon dalgasının şimdilik üçüncüsüne erdiğimiz iddianamesinde sanıklara yöneltiliyor! İktidar yalakası medyaya servis edilen sorgu tutanaklarında ve açıklanan iddianamelerde devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgiler, hile ile düzenlenmiş, çalınmış belgeler, adına belge denilen kâğıt parçaları işportaya düşmüş ihraç fazlası mal gibi ortaya saçıldı. Sanıkların, tanıkların özel yaşamları hukuka aykırı olarak dinlendi, gözlendi, fişlendi ve ifşa edildi. Suçsuz insanların yakınlarına bile iftiralar atıldı. Bütün bu suçlamalar yani Ergenekon dalgasının savcı ve polisleri hakkındaki iddialar Ergenekon dalgasındaki sanıkların üstüne yıkılmış durumda. Liberal faşistlerin ve kara yobazların hesabı, Atatürk Cumhuriyeti’nin yıkılması üzerine yapıldı ama gün gelir hesap dönünce, keser de döner, sap da! Hesap SESSİZ SEDASIZ (!) UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Açõk sarõ renk. 2/ Türk müziğinde, çe- şitli vuruşlarõn belli bir düzen içinde sõralan- masõyla oluş- muş ritim ka- lõplarõnõn ge- nel adõ... Yu- nan mitoloji- sinde aşk tan- rõsõ. 3/ Boyun eğen, kendini baş- kasõnõn buyruğuna bõrakan... Tõpta, kal- be giden damarlar- daki tõkanõklõğõ gi- dermek amacõyla ta- kõlan cihaz. 4/ Güzel sanat... Din işlerini devlet işlerine ka- rõştõrmayan. 5/ Ya- sadõşõ işler yapan topluluk... “Kaderimdir çektiklerim / İnlerim hiç --- bulmam” (Tatyos Efendi). 6/ Hindu inanõşõnda ateş tanrõsõ... Hayat arkadaşõ. 7/ Büyük Okyanus’ta bir ada grubu... Ağzõmõzdaki dişlerin bir bölümüne verilen ad. 8/ Tutsak... Bir tür yabanmersini. 9/ Kõrmõzõmtõrak gri renk. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kekliğe benzer bir kuş... Bulunulan yerden da- ha yüksekte yer alan düzlük. 2/ Özsu... F. H. Dağ- larca’nõn bir şiir kitabõ. 3/ Müslüman ülkelerde oturan Yunan asõllõ kimse... Onarõm. 4/ Hollan- da’nõn plaka imi... Yumurta verimi yüksek bir ta- vuk õrkõ. 5/ Suudi Arabistan’õn plaka imi... Sod- yum elementinin simgesi. 6/ Bir işin, davranõşõn sağladõğõ katkõ... İlave. 7/ Eğrilmekte olan yün, keten gibi şeylerin tutturulduğu, bir ucu çatal değ- nek... Yaşanmõş olaylarõn anlatõldõğõ yazõ türü. 8/ Briçte roberi oluşturan iki bölümden her biri... Sat- rançta bir taş. 9/ Birine göre yüksek aşamada olan kimse... Bir şeyin gereğinden çok olanõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 D A L Y A N B O A T E M E R A M L E N T O A H Y T A R İ K A T A M O R Ç I R A N E İ Ç İ M V R A K I M A Ş B A H A R A R A O M T A V Ş A N 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ekinci@cumhuriyet.com.tr Erdoğan’ın “3. köprü tahribatı” haritası (1996).
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear