24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
BAŞBAKANLIK ya da Cum- hurbaşkanlığı çekişme konusu olabilirdi de, Meclis Başkanlı- ğı’nın bir hırs yarışına dönüşmesi pek düşünülmezdi. Unvanı yüce ama alt tarafı parlamentoyu tem- sil edecek, gerekirse gergin gö- rüşmelerin olaysız geçmesini sağlayacak ve tartışmaların hiç değilse görünürde tarafsız yönetilmesini bece- recek bir kişinin seçilmesidir söz konu- su olan. Devlet başkanının yokluğunda ona ve- kâlet etmek varsa da bunun kısa süreli olacağı bilindiği için konunun bu yanı şimdiye dek pek önemli sayılmadı. Tarihimizde TBMM Başkanlığı’nın ola- ğanüstü ağırlık taşıdığı tek dönem, 1920 Nisan’ından Cumhuriyetin ilanına kadarki dönemdir. Yani, Mustafa Kemal Pa- şa’nın Meclis Reisi olduğu yıllar. Yalnız yasamanın değil, yürütme yetkisinin de Meclis’e ait sayıldığı, başkanının hükü- mete de başkanlık ettiği dönem. Şimdi ne öyle bir devlet sistemi var ne de ortalıkta Atatürk’e eşdeğer sayılabi- lecek adamlar dolaşmakta. O halde, bu telaş niçin? Sadece kişi- sel hırsların yarışması mı? Aslında, Atatürk’ün Cumhuriyetini başka bir şeye dönüştürecek son hamlelerin yapılmasını gerektirecek günler yakınlaşmaktadır ve o günlerde tarafsız falan değil, düpedüz AKP fe- daisi bir kişinin Meclis’in başında bu- lunması zorunlu görülmüştür. Çünkü, Atlantik ötesindeki “hoca efendi”nin ön- gördüğü on yıllık geçiş süresi dolmak üzeredir. Son hamle yapılırken esecek olan sert havada iş başında buluna- cakları belirleme zamanı gelmiştir. Ya- rışa hazırlanan bir yelkenlinin müret- tebatı gibi, numaralandırılmış görevle- rin sorumluluğunu birilerinin yüklen- mesi, kimin dümen tutacağının, ne zaman hangi yelkeni kimin fora ede- ceğinin, hangi ipi kimin çekeceğinin bi- linmesi gerekiyor. Böyle olmasa, Meclis Başkanlığı’na aday belirleme işi çok kolaylaşmış sa- yılırdı. Köksal Toptan’ın seçi- mi sırasında yapıldığı gibi, ikti- dar ve muhalefet çevrelerine so- rulur, sağa sola danışılır, taraf- sız davranabileceğinden emin olunan kişi bulunup hemen se- çime gidilirdi. Genellikle parlamentoların çoğunda yapılan budur. Öyle ki İngilte- re Parlamentosu’nun seçimden çıkma tek meclisi olan Avam Kamarası’nda böyle belirlenmiş bir adaya karşı aday ol- mak ya da aday çıkarmak ayıp sayılır. Üstelik o kişi, değiştirilmek istemediği sü- rece değiştirilmez, makamına verilen geleneksel adla “yün minder”de otur- maya devam eder. Bugünlerin Türkiye’sinde Meclis Baş- kanlığı’nın böylesine bir telaş konu- su olması hayra alamet sayılmaz. Sert hava mürettebata verilecek görevlerin en sakinini dolduracak kişi için bile böyle- sine ince elenip sık dokunmuş ve so- nuçta Mehmet Ali Şahin gibi bir yırtıcı kanatlının üzerinde durulmuşsa, fırtına yaklaşıyor ve son kozların oynanmasına hazırlanılıyor demektir. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 2009 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Minder Kavgası mı? PENCERE Gizli Tanık Numarası... Ölüm kalım hesaplaşmasıdır savaş... İnsanoğlu ölmemek ve öldürmek için ne gere- kiyorsa yapar, elinden geleni ardına koymaz... Türkiye’de yıllardan beri süregelen bir terör sa- vaşı var... Terör savaşı, klasik savaştan daha kahpece- dir, çünkü sivilleri de kapsar ve cephesi yoktur... Peki, Türkiye’de terör savaşını kim istemiştir?.. Ben mi istedim?.. Biz mi istedik?.. TSK mi istedi?.. Terör savaşını isteyenlerin lideri bugün hapis- hanededir; gerçekte sivil halkı, suçsuz insanla- rı, kadını, çoluğu çocuğuyla, annesi ve bebeğiy- le katleden terörist bir canidir... Bir cani rahat uyuyabilir mi?.. Rüyalarında ne görür?.. Yoksa kâbus mu görür?.. Önünde kimi engeller bile olsa, demokratik yol ve yöntemleri zorlayacağına terörü yeğleyen ve kullanan kişilere söylenecek laf yok... Biz daha Anadolu’daki terörün gerçek öykü- lerini bilmiyoruz; çünkü terörle görevi gereği ça- tışmak zorunda kalanların, hayatta kalmak için yeğledikleri açık ya da gizli eylemlerinden ha- berimiz yok... Kim bilir neler oldu, neler yaşandı?.. İnsanların kimliğinde saklı canavarlık eğilimle- riyle merhamet duygularının kördüğümleri kim bi- lir nasıl ve hangi yöntemlerle çözüldü?.. Kin ve intikamla sevecenlik ve bağışlayıcılık duy- gularının karmaşasında kördüğümleşen kişiliklerin öyküleri binlerce Holivut filminin senaryolarını oluş- turabilir... Peki, ama bu can pazarında yaşamış insanımıza bugün reva gördüğümüz muamele nedir?.. Bir terörist postu kurtarmak için teslim oluyor... F Devleti el altından kurcalıyor: - Gizli tanık olabilir misin?.. Ne demek gizli tanık?... Kimliği açıklanmayan terörist düşman saydığı askeri görevliyi mahkemede kötüleyecek, suç- layacak, jurnallayacak, mahkûm edecek... Hayatını barış için, Cumhuriyet Türkiyesi için, görev için, bu topraklar için tehlikeye atan her rüt- beden askerler topun ağzındalar... Çıldırdık mı biz?.. Kim icat etti şu ‘gizli tanık’ numarasını?.. Kimsenin bilmediği kuytulara sığınmış bir es- ki teröristin öç almaya şartlanmış tanıklığıyla mah- keme karar verebilir mi?.. Ordumuz sanki düşman ordusu... Teröre karşı görevini üstlenen asker de düşman askeri... AKP Türkiyesi’nde F polisi, F savcısı, F cemaati orduyu göçertmek istiyor... Bu oyunu göremeyen Türklere gelince... Vah bizlere... Nasõl ve Neden Ölüyoruz? G erçek bir aydõn, ilkeli bir yazar sevgili arkadaşõmõz Demirtaş Ceyhun’u kay- bettik. 57 yõllõk meslek biriki- mimle içimde bir ukde kafamda kõvrõlan sorular var. Demirtaş’õn ölümü kaçõnõlmaz mõydõ? Viral pnömoni ille de öldürür mü? Ara- lõksõz yinelediğim benzer sorular şimdi bir sevgili dostun kaybõ ile yüreğimi dağlõyor. Büyük şehirlerimizde ve de Anadolu’daki hastanelerimiz ağõr ve ciddi bir hastalõk için gerekli donanõma sahip midirler? Özel- likle yoğun bakõmlar yeterli midir? Laboratuvarlar iyi çalõşõr mõ? Ge- rektiği zaman acil konsültasyon- lar yapõlabilir mi? Birbiri ardõna açõlan görünüşleri tertemiz, põrõl põ- rõl, personeli nazik özel hastaneler nasõl, ne düzeyde bir sağlõk hizmeti veriyorlar? Bu hastaneler iyi bir denetime tabi tutuluyorlar mõ? Daha çok yakõnda bir özel hasta- nede çõkan yangõnda 9 hastanõn ölümüne tanõk olmadõk mõ? Anadolu’daki hastanelerimizde acil bir müdahale, acil bir cerrahi gerektiğinde hastane buna hazõr- lõklõ mõ? Yardõmcõ sağlõk perso- nelinin eğitim ve deneyimi yeter- li midir? Sayõlarõ 70’i bulan tõp fa- kültelerinde verilen eğitim tat- min edici mi? Uzmanlõk eğitimi- ne güvenebilir miyiz? İşte size çok sayõda soru... Bunlara klasik tedavileri bõrakõp uydurma bilim dõşõ araçlarla sağ- lõğõnõ yitirenleri, tansiyonunu, şe- kerini umursamayanlarõ, genetiği değiştirilmiş gõdalarla beslenenleri ekleyin. Yurdumuzdaki şu ölüm nedenlerine bakar mõsõnõz?.. Prof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR mumtazsoysal@gmail.com Arkası 8. Sayfada
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear